bugün

televizyon ve gazetelere sansur konulması elzemdir

şu sansür olayına gelmeden önce gazete okuyucuları ile ilgili birkaç şey söylemek istiyorum.

bunları "her okuduğu şeye inananlar", "hiçbir şeye inanmayanlar" ve "okuduğunu bir eleştiri ve yorum ruhu ile analiz ettikten sonra bir hükme varanlar" olarak 3 gruba ayırabiliriz.

birinci kısma dahil olanlar sayıca en kabarık olanlardır. bunlar halkın büyük çoğunluğunu oluştururlar. milletin fikir bakımından en basit bölümünü temsil ederler. bunlar eğitim-öğretim seviyeleri bakımından düşünme ve algı kabiliyeti olmayan, ellerine verilen her şeye inanan kimselerdir. ayrıca bu gruba, bilinçli oldukları halde düşünme tembelliği dolayısıyla başka bir kimsenin daha önce düşünmüş olduğu herhangi bir şeyi minnettarlıkla kabul eden ve o kimsenin bu şey için gayret sarf etmiş olduğunu düşünen akıllılar takımı da dahildir.

çoğunluğu temsil eden bu aptallar üzerinde basının tesiri çok büyüktür. bunlar kendilerine sunulan şeyleri incelemek için istek göstermezler. zaten bir şeyi inceleyip analiz edecek kabiliyete de sahip değillerdir. bu grup ciddi ve gerçeğe sadık kalan yazarlar tarafından doğru yol gösterilip aydınlatıldıkları takdirde pozitif sonuç alınır. fakat bu gruba bilgi verenler, rezillikleri paçalarından akan pislik herifler olduğu takdirde bu yayının sonucu zararlı olur. türkiye'de yıllardır faaliyetlerini sürdüren ve yahudi kriptoların ellerinde bulunan bazı yazılı ve görsel medya kuruluşlarını herkes biliyor. bu piçlerin sahip oldukları gazete ve tv kanallarının adlarını verip reklamlarını yapmayalım. zaten 3 gram beyni olan insan kimin ne mal olduğunu bilir. neyse, ikinci grupla devam edelim.

ikinci gruptakilerin sayıları pek fazla değildir. bu grup önceleri birinci gruba dahil olup, daha sonra hayal kırıklıklarına uğradıkları için kendilerine basılı bir metin şeklinde hitap edildiğinde hiçbir şeye inanmamaya karar vermiş kişilerdir. her gazetenin içeriği hakkında atıp tutarlar. bütün gazetelerden nefret ederler. bu gruba dahil olanlara göre, gazetelerin yazdıkları şeyler yanlı ve yalandan ibarettir. bu tür kimseleri idare etmek çok zordur. çünkü gerçekler karşısında bile vesveseli kalırlar. bu şu demektir; olumlu her iş için bu kimseler kaybedilmiş birer elemandır. bunlara propaganda işlemez.

üçüncü gruba gelelim;
bunların sayıları ikinci gruba oranla daha da azdır. bunlar zeki insanlardır. bunlar doğuştan ve gördükleri eğitim sonunda doğru düşünmeyi öğrenen insanlardır. her durumda kendi kafalarına göre bir hüküm vermek isterler. okudukları her şeyi derin bir analizle, geniş bir düşünceye ve değerlendirmeye tabi tutarlar. bir gazeteyi ellerine aldıkları zaman, o gazetedeki yazar ile uzun süre zihnen mesai birliği yaparlar. işte bu yüzden yazarların görevi zorlaşır. gazeteciler de bu tip okuyucuları ancak ileriyi düşünerek severler. insanların zihinlerini sikip atmak, düşüncelerini bulanıklaştırmak ve diğer bokları sıvayıp sunmakla görevli kukla köşe yazarları, ya da televizyon yorumcuları bu insanlar için bir tehlike teşkil etmezler. üçüncü gruptaki insanlar, her gazeteyi gerçekleri ancak ara sıra yazan bir soytarı olarak düşünürler. bu insanların önemi, zekaları bakımındandır, sayılarından dolayı değil. akıl ve hikmetin bir değeri olmayıp, çoğunluğun her şey demek olduğu bu devirde bunlara çok ihtiyaç vardır.

halkın, ahlaktan mahrum, cahil, kötü niyet sahibi eğitimcilerin ellerine düşmelerine engel olmak bir devlet görevi ve aynı zamanda birinci derecede sosyal görevdir. bundan dolayı devlet 3. gruba dahil olan insanlar yetiştirmek ve adi makalelerin yayınına engel olmakla mükelleftir.

yanisi şu;

devlet, basını kontrol altında tutmalıdır. çünkü basının toplum üzerindeki nüfuzu çok kuvvetlidir. bu durum, basının geçici bir şekilde değil, devamlı olarak halkı etki altına almasından ileri geliyor. basın, önemini, telkin ettiği şeyleri devamlı tekrar edebilmesi sayesinde kazanır. başka hususlarda olduğu gibi burda da devlet bütün araçların aynı amaca hizmet etmesi gerektiğini unutmamalıdır ve devleti yöneten mevcut hükümet "basın özgürlüğü" denilen saçma sapan boktan bir olay yüzünden aciz bir hale düşmemelidir. mevcut hükümet hiçbir kuvvetin durduramadığı bir azim ve kararla bu eğitim vasıtasını avucunun içine almalı ve onu devlet ve milletin hizmetinde bulundurmalıdır.

basın özgürlüğüymüş ... siktir lan ordan.

bu deyimi toplumun içine nifak tohumları ekmek isteyen aristokrat teröristler kullanır sadece.