bugün

aksi halde millet olarak mahvolmamız an meselesidir. bugün bu millet ahlaki yönden bu kadar düştüyse bunun tek nedeni televizyon ve gazetelerdir. tv lerde yayınlanan proğramlar milelti hazırlamıştır. ensest ilişkileri gayet normal ve heyecanlı gösterip toplumun bilinç altıya oynamıştır. bugün adeta tecavüz aşka açılan bir kapı gibi gösterilmektedir tv lerde. gazetelerde fuhuş albümünden farksızdır adeta. gencecik körpe beyinler magazin safsatası adı altında kirletilmektedir. başta tv dizleri olmak üzere bir çok yapım - evlilik proğramları, yarışmalar- komple yayından kaldırılmalıdır. yerine milli ve manevi değerleri ön plana koyacak yapımlar yayınlanmalıdır. gazetelerde ise kati suretle kadın resmi yayınlanmamalı. ve yayın öncesinde çok sıkı bir denetime tabi tuutlmalıdır. aksi halde sonumuz uçurum...
siyasi yönden tehlike yaratmayan, egemenleri eleştiremeyen haberleri yayınlayan medya zaten susturulmuş durumda. meydan, yandaş habercilere ve insanları siyasetten ve gündelik yaşamın kaygı ve dertlerinden uzaklaştıran magazin habercilerine kaldı. onlara asla dokunulmayacaktır.
şu sansür olayına gelmeden önce gazete okuyucuları ile ilgili birkaç şey söylemek istiyorum.

bunları "her okuduğu şeye inananlar", "hiçbir şeye inanmayanlar" ve "okuduğunu bir eleştiri ve yorum ruhu ile analiz ettikten sonra bir hükme varanlar" olarak 3 gruba ayırabiliriz.

birinci kısma dahil olanlar sayıca en kabarık olanlardır. bunlar halkın büyük çoğunluğunu oluştururlar. milletin fikir bakımından en basit bölümünü temsil ederler. bunlar eğitim-öğretim seviyeleri bakımından düşünme ve algı kabiliyeti olmayan, ellerine verilen her şeye inanan kimselerdir. ayrıca bu gruba, bilinçli oldukları halde düşünme tembelliği dolayısıyla başka bir kimsenin daha önce düşünmüş olduğu herhangi bir şeyi minnettarlıkla kabul eden ve o kimsenin bu şey için gayret sarf etmiş olduğunu düşünen akıllılar takımı da dahildir.

çoğunluğu temsil eden bu aptallar üzerinde basının tesiri çok büyüktür. bunlar kendilerine sunulan şeyleri incelemek için istek göstermezler. zaten bir şeyi inceleyip analiz edecek kabiliyete de sahip değillerdir. bu grup ciddi ve gerçeğe sadık kalan yazarlar tarafından doğru yol gösterilip aydınlatıldıkları takdirde pozitif sonuç alınır. fakat bu gruba bilgi verenler, rezillikleri paçalarından akan pislik herifler olduğu takdirde bu yayının sonucu zararlı olur. türkiye'de yıllardır faaliyetlerini sürdüren ve yahudi kriptoların ellerinde bulunan bazı yazılı ve görsel medya kuruluşlarını herkes biliyor. bu piçlerin sahip oldukları gazete ve tv kanallarının adlarını verip reklamlarını yapmayalım. zaten 3 gram beyni olan insan kimin ne mal olduğunu bilir. neyse, ikinci grupla devam edelim.

ikinci gruptakilerin sayıları pek fazla değildir. bu grup önceleri birinci gruba dahil olup, daha sonra hayal kırıklıklarına uğradıkları için kendilerine basılı bir metin şeklinde hitap edildiğinde hiçbir şeye inanmamaya karar vermiş kişilerdir. her gazetenin içeriği hakkında atıp tutarlar. bütün gazetelerden nefret ederler. bu gruba dahil olanlara göre, gazetelerin yazdıkları şeyler yanlı ve yalandan ibarettir. bu tür kimseleri idare etmek çok zordur. çünkü gerçekler karşısında bile vesveseli kalırlar. bu şu demektir; olumlu her iş için bu kimseler kaybedilmiş birer elemandır. bunlara propaganda işlemez.

üçüncü gruba gelelim;
bunların sayıları ikinci gruba oranla daha da azdır. bunlar zeki insanlardır. bunlar doğuştan ve gördükleri eğitim sonunda doğru düşünmeyi öğrenen insanlardır. her durumda kendi kafalarına göre bir hüküm vermek isterler. okudukları her şeyi derin bir analizle, geniş bir düşünceye ve değerlendirmeye tabi tutarlar. bir gazeteyi ellerine aldıkları zaman, o gazetedeki yazar ile uzun süre zihnen mesai birliği yaparlar. işte bu yüzden yazarların görevi zorlaşır. gazeteciler de bu tip okuyucuları ancak ileriyi düşünerek severler. insanların zihinlerini sikip atmak, düşüncelerini bulanıklaştırmak ve diğer bokları sıvayıp sunmakla görevli kukla köşe yazarları, ya da televizyon yorumcuları bu insanlar için bir tehlike teşkil etmezler. üçüncü gruptaki insanlar, her gazeteyi gerçekleri ancak ara sıra yazan bir soytarı olarak düşünürler. bu insanların önemi, zekaları bakımındandır, sayılarından dolayı değil. akıl ve hikmetin bir değeri olmayıp, çoğunluğun her şey demek olduğu bu devirde bunlara çok ihtiyaç vardır.

halkın, ahlaktan mahrum, cahil, kötü niyet sahibi eğitimcilerin ellerine düşmelerine engel olmak bir devlet görevi ve aynı zamanda birinci derecede sosyal görevdir. bundan dolayı devlet 3. gruba dahil olan insanlar yetiştirmek ve adi makalelerin yayınına engel olmakla mükelleftir.

yanisi şu;

devlet, basını kontrol altında tutmalıdır. çünkü basının toplum üzerindeki nüfuzu çok kuvvetlidir. bu durum, basının geçici bir şekilde değil, devamlı olarak halkı etki altına almasından ileri geliyor. basın, önemini, telkin ettiği şeyleri devamlı tekrar edebilmesi sayesinde kazanır. başka hususlarda olduğu gibi burda da devlet bütün araçların aynı amaca hizmet etmesi gerektiğini unutmamalıdır ve devleti yöneten mevcut hükümet "basın özgürlüğü" denilen saçma sapan boktan bir olay yüzünden aciz bir hale düşmemelidir. mevcut hükümet hiçbir kuvvetin durduramadığı bir azim ve kararla bu eğitim vasıtasını avucunun içine almalı ve onu devlet ve milletin hizmetinde bulundurmalıdır.

basın özgürlüğüymüş ... siktir lan ordan.

bu deyimi toplumun içine nifak tohumları ekmek isteyen aristokrat teröristler kullanır sadece.
su götürmez bir gerçek var ki; medya (tv, internet, gazete, dergi v.s) insanları belirli konularda yönlendirmek için oldukça etkili bir araçtır. televizyonda ve gazetelerde sürekli tecavüz haberleri ve bunun gibi nice suç unsuru içeren haberi her Allah'ın günü insanlara aktarmaları suç işleme potansiyeli olan insanları tetikleyebilir. tetikliyor da.

bunun için bilinçli ve eğitimli toplumlar yaratmak, insanları manipüle etme aracı olarak kullanılan medya'yı doğru algılamak medyayı doğru kullanmanın en güzel yoludur. dev medya kuruluşlarının kimlerin elinde olduğu ve neden bütün dünya'ya yayılmak istedikleri ortadır. elin amerikalı medya patronu gelip başbakan'ın yanına boşuna çıkmıyor.

medya koca koca ülkeleri kaosa sürekleyecek güce sahiptir. medya savaş karşıtı gibi görünüp savaş çıkartacak güce sahiptir. medya, insan hakları savunucusu gibi görünüp insan hakları ihlalinin babasını yapanlara ses çıkarmaz. medya, küresel, kapitalist neoliberallerin elindeki en güçlü araçtır.

o yüzden ne yayınlarlarsa yayınlasınlar, bilinçli toplum kendi işine yarayanı ayıklar. işine geleni çocuğuna iletir, kendi sansürtünü kendisi yapabilir. Belirli yasaklar tabiki olmalıdır. Ama milletin neyi izleyip neyi izlemeyeceğine kara vermek devlet'in görevi olmamalıdır. Sansürü toplum koymalıdır.

edit: yazım hatası düzeltildi.