kaleci

11'le sınırlandırılmış saha içi kadrolarda kaleciyi çıkarttığınızda kalan on kişi sahanın her yerine yayılır, bir tek o kalesinin başında kalmak durumundadır, bu yalnızlığını elleriyle de oynayarak dengelemeye çalışıyor galiba. Bir tek kalecinin elleri futbolda bu kadar değerlidir, başka eller topa dokunduğunda işler karışır.

Çocukluğumuzda oynanan oyunlarda kaleci olmak genelde ya arkadaş grubu içinde en çelimsiz konumda bulunana bırakılırdı, ya da hakikaten kaleciliği seven bir takım özenti panterlere. Topla çalım atmak, topun peşinden koşturmak, şut çekebilmek ya da savunmada kapı gibi durmak, şarj yapmak çok daha fiyakalı, çok daha alımlıydı. Hele izleyen insanlar varsa, sahanın herhangi bir yerinde oynayan kendisini daha çok gösterebilir, hayran bırakabilir; ancak kalenin önünde bekleyen, atılan şutlara müdahale etmeye çalışırken şurasını burasını paralayan, g.tünü yırtan çocuk ne kadar cazip gözükebilir ki? eğer panterleşmezse!

Halbuki bir maçı kurtaran kişi çoğu zaman kaleci olur. Bir takımı uzun vadede başarıya götüren kişi de kalecidir. Takıma onlarca futbolcu gelir, ama olsa olsa üç kaleci biriktirir her bir takım. Onların arasındaki rekabette zordur ve genelde hiyerarşiye yenilebilir, kıdemli kaleci başarısız gözükse bile kıdemsiz kaleciden çok daha fazla tahammül edilebilir kendisine. Saha içi yalnızlığı saha dışında da sürebilir böylece kalecinin, umutlarını erken tüketebilir, gençliğini aktif olamadan harcayabilir, emeğinin karşılığını hiçbir zaman alamayabilir.

Evet maçları kurtaran, maçları alan aslında kalecilerdir futbolda. Ama gol atanlar yıldız olur, futbolun ödüllerini ve tatminlerini toplarlar. Mesleki olarak kaleci haricindeki oyuncular çok da mükemmel olmasalar bile tatmin edici bir düzeyde calısırlar.