bugün
- diamond tema25
- anın görüntüsü8
- erkeklerin hiç iltifat almaması9
- oktay kaynarca'nın türkiyeliyim açıklaması19
- kayseri de atatürk heykeline baltalı saldırı13
- millet öğle yemeğine çıkarken yeni uyanan tipler8
- özgür özel13
- abber'ın ruh hastası olması26
- babalar günü17
- kitap okuyan erkek16
- çinliler her şeyi üretebiliyor türklerin neyi var19
- saraca silsüpüroğlu8
- sevgiliyle aynı evde yaşamak9
- kaka'nın eşinin boşanma gerekçesi9
- insan olmaya ceyrek kala18
- diyanetin türkleri araplara şikayet etmesi14
- sözlükteki 11 yaşında yazar olması19
- buralarda dinsiz denen bir tarzan varmış17
- yurtdışı çıkış harcı13
- ne hissediyorsun8
- larisalisa12
- steven s power law10
- gideon reid morgan jj39
- kurban eti dağıtmak mecburi mi12
- yazarların başarılı olduğu dersler11
- kendini hunharca teşhir eden liberal türk kızları15
- memati192310
- ismeti yazar yapan moderatör13
- memati1923'ün gelişiyle başlayan süreç13
- özge özacar'ın memeleri10
- hoşlanılan kıza bayramda mesaj atmak11
- yatakta fırtına gibi esen erkek12
- inciden yazar nakli13
- güzel kadınların problemli olması19
- yazın göt boyunda şort giyen kızlar9
- dünyanın en güzel kızlarının olduğu ülkeler9
- ups boobss nickli yazar28
- yazarlarin orgazm olurken kurduklari cumleler11
- 15 haziran 2024 macaristan isviçre maçı9
- 14 haziran 2024 almanya iskoçya maçı15
- iğneye iplik geçiremeyenlerin ioçk'yı eleştirmesi11
doğduğumda hemşireye 'kan'ı pahasına uçan tekme atan tek bebekmişim...
yıkama dedim lann! yıkama! ben kan severim diye.
hem demedim mi? iki elim kanda da olsa geleceğim.
cenazedeyim kim ölmüş neden buradayım hiç bi fikrim yok, bi anda koşarak tabutu açıp meftanın kalbine kazık çakıyorum, cemaat üstüme atılıp beni linç ediyor;
cenazedeyim ölüyü tanımıyorum fakat namaz başladığında herkesin kıpırtısız kalışını fırsat bilerek koşup imamın arkasına geçerek şampanya patlatıyorum ve cesedi kaldırıp onunla vals yapmaya başlıyorum
cenazedeyim, tabutu taşıyan kalabalığın arasına girip havaya iki el ateş ediyorum tabut yere düşüp açılıyor ve içi boş .
cenazedeyim, birden bütün cemaat ölüyor ve imam ne yapacağını şaşırıp korku dolu gözlerle cesetlere bakıyor, cenazedeyim, aklımdan geçirdiklerimin hiç birini yapmıyorum, sadece artık ölü olanın karısını ayarttım.
kadının zeka seviyesinin bir domatesinkiyle eş değer olduğunu fark ettikten sonra vazgeçiyorum ama o bi kaç saatliğine göz kulak olması için emanet ettiğim cinsel organımı çoktan yalamaya başlamış
tuvalete giriyorum, sindirim sistemimin işlerin kesatlığından şikayet ederek bana sıkıntı vermeye devam etmesinin önüne geçmek için, ardımda bıraktığım şahesere şöyle bir göz attıktan sonra sifonu çekip ardından el sallıyorum.
aklıma dördüncü sınıfta yerli malı haftasında tekel birası götürdüğüm sınıf ve oradakilerin bakışları geliyor.
kızartma yaparken yaktığım ilk ev ve ondan sonra kundakçılığın bende hobiye dönüşmesinin tek sebebi o bakışlardır, kayıtlara böyle geçsin patricia
dün akşam hey millet! bok yiyin! milyonlarca sinek yanılıyor olamaz diye bağırarak geçtiğim sokaktan bu gün mor bir frak içinde geçiyorum, yakamda bir pasiflora çiçeği var ve kahkahalar atarak zıplayarak sokağın sonuna kadar ilerliyorum.
cenaze törenlerinde taklit güneş gözlükleri satarak başladığım ticari hayatımı sınanmaya boyun eğmiş sınav mağduru geri zekalılara okunmuş crunch ve dışa vurumcu satanistlere uygun fiyata büyük yabani kediler satarak devam ediyorum şu sıra.
işe gider gibi yürüyen köpekler, köpekler gibi işe gidenler ve sskdan emekli rahibe teressayı bulup becermek umuduyla sahraya yerleşmek için göç eden kutup ayılarının arasından sıyrılarak yaşadığım yere geliyorum, tanrı kuzeyli ilişkiler isteyen arapların bu defa yüzüne güldü!
sevişirken chackpoint diye bağıran o kızdan bu yana penisim klostrofobik, bunu herkes biliyor. o günden beri sadece şom ağızlı kadınlarla oral sex yapıyorum.
günde üç kez oruç tutmak, orgazm pırasası ve gen haritasında bulduğum hazinenin heyecanıyla kopya çektiğim babalık testleri sonucunda katıldığım altın günlerinin play listlerinde metal müziğe ağırlık vermeye başlamıştım, ta ki toplanıp kafa ütüleyen bütün o sevimsiz yaşlı teyzeleri, merkezlerini tespit etmek suretiyle tek tek havaya uçurana kadar.
neyse, asosyal antidotların peşi sıra sürüklenirken bir headbang anında kopan kafamı yerine iliştirip yoluma devam ediyorum. sevgilimi sonlu elemanlar yöntemiyle analiz etmekle meşgul olduğum günlerden arta kalan zamanımı evrim geçirerek değerlendirdim
bir dinozor dostuma şaka olsun diye gök taşı fırlattım ve israile sabun satan bir firmanın aleni destekçisiyim. fünyeyle patlattığım sivilcelerimin izleriyle muhabbet hikâyelerin sonunda gökten elma atan adamın yemin yumağı haline gelmiş adını burada tekrar anmak istemiyorum şimdi...
yılbaşı süsü verdiğimiz bir cinayette kaybettik çünkü onu. o günden beri elit gece klüplerinin halk günlerine katılıyorum.
üstümü c4le kapladıktan sonra günaydın dediğim müdürün son işimden kovulmama sebep olmasının üstünden bir hayli zaman geçti, sevgilimden ayrılıp bi halta benzemeyen şiirler yazdım, uçak gemisi alınırken dikkat edilecek hususları irdeledim ve kendi auramın ışığında kitap okudum bu sürede.
onlar da günü geldiğinde orgazm taklidi yapan fahişelere sahte para verecekler, devrimci mücadele için kredi çekeceği bankalara ihtiyaç duyan aptallara gülecekler ve kim bilir belki de sonunda sakinleştirici için nuri alçoya bile razı olabilirler.
çileklerini keserek intihar eden o bahçenin ortasında üç buçuktan dört atarak geçirdiğim geceden sonra korkularımdan sakınabilmek için içine bütün kutsal kitapları yüklediğim bir flash belleği boynumda taşıyorum.
aşık olduğunuz kişiye şu anda ulaşılamıyor, lütfen daha sonra tekrar deneyiniz bir çift saatli maarif bombası yaptım ona ulaşabileceğim gün için. ve yemin ediyorum ki problem ne olursa olsun houstonı aramayacağım. gidenin arkasından küçük su dökmek düşer, o hiç şüphesiz statü atladığını sanacak ve bunun göstergesi olarak saçına fön çektirecek. işte o an bir çocuk bağıracak
öğretmenim!! patrika tanrımızı yedi!!
hâlbuki korkmasına hiç gerek yok! içkiliyken ereksiyon başına geçmesin yeter, ben zaten ahlak masasında sevişiyorum
"sana bu satırı bir hastanenin morgundan yazıyorum. 'la vie en rose' çalıyor. beni terk ettiğini hatırlıyorum, bütün cesetler yas tutuyor. hüzün bi din olsa peygamberi ben olurdum sevgilim ve seni mucizem olarak gösterirdim bütün bedbahtlara, inanırlardı o zaman inan "
''sararmış yaprakların döküldüğü, ince uzun bir yolda ağır ağır ilerlerken bileklerimden sızan kanın arkamda bıraktığı iki ince kırmızı çizgiyi ve yolun sonuna geldiğimde yavaşça yere düştüğüm bir sahne geliyor gözümün önüne. güzel bir ölüm şekli aslında, çok sanatsal.''
şimdilerde kaldığım her otel odasından küçük notlar bırakıp çıkıyorum. belki - belki bir gün rastlarsı
yıkama dedim lann! yıkama! ben kan severim diye.
hem demedim mi? iki elim kanda da olsa geleceğim.
cenazedeyim kim ölmüş neden buradayım hiç bi fikrim yok, bi anda koşarak tabutu açıp meftanın kalbine kazık çakıyorum, cemaat üstüme atılıp beni linç ediyor;
cenazedeyim ölüyü tanımıyorum fakat namaz başladığında herkesin kıpırtısız kalışını fırsat bilerek koşup imamın arkasına geçerek şampanya patlatıyorum ve cesedi kaldırıp onunla vals yapmaya başlıyorum
cenazedeyim, tabutu taşıyan kalabalığın arasına girip havaya iki el ateş ediyorum tabut yere düşüp açılıyor ve içi boş .
cenazedeyim, birden bütün cemaat ölüyor ve imam ne yapacağını şaşırıp korku dolu gözlerle cesetlere bakıyor, cenazedeyim, aklımdan geçirdiklerimin hiç birini yapmıyorum, sadece artık ölü olanın karısını ayarttım.
kadının zeka seviyesinin bir domatesinkiyle eş değer olduğunu fark ettikten sonra vazgeçiyorum ama o bi kaç saatliğine göz kulak olması için emanet ettiğim cinsel organımı çoktan yalamaya başlamış
tuvalete giriyorum, sindirim sistemimin işlerin kesatlığından şikayet ederek bana sıkıntı vermeye devam etmesinin önüne geçmek için, ardımda bıraktığım şahesere şöyle bir göz attıktan sonra sifonu çekip ardından el sallıyorum.
aklıma dördüncü sınıfta yerli malı haftasında tekel birası götürdüğüm sınıf ve oradakilerin bakışları geliyor.
kızartma yaparken yaktığım ilk ev ve ondan sonra kundakçılığın bende hobiye dönüşmesinin tek sebebi o bakışlardır, kayıtlara böyle geçsin patricia
dün akşam hey millet! bok yiyin! milyonlarca sinek yanılıyor olamaz diye bağırarak geçtiğim sokaktan bu gün mor bir frak içinde geçiyorum, yakamda bir pasiflora çiçeği var ve kahkahalar atarak zıplayarak sokağın sonuna kadar ilerliyorum.
cenaze törenlerinde taklit güneş gözlükleri satarak başladığım ticari hayatımı sınanmaya boyun eğmiş sınav mağduru geri zekalılara okunmuş crunch ve dışa vurumcu satanistlere uygun fiyata büyük yabani kediler satarak devam ediyorum şu sıra.
işe gider gibi yürüyen köpekler, köpekler gibi işe gidenler ve sskdan emekli rahibe teressayı bulup becermek umuduyla sahraya yerleşmek için göç eden kutup ayılarının arasından sıyrılarak yaşadığım yere geliyorum, tanrı kuzeyli ilişkiler isteyen arapların bu defa yüzüne güldü!
sevişirken chackpoint diye bağıran o kızdan bu yana penisim klostrofobik, bunu herkes biliyor. o günden beri sadece şom ağızlı kadınlarla oral sex yapıyorum.
günde üç kez oruç tutmak, orgazm pırasası ve gen haritasında bulduğum hazinenin heyecanıyla kopya çektiğim babalık testleri sonucunda katıldığım altın günlerinin play listlerinde metal müziğe ağırlık vermeye başlamıştım, ta ki toplanıp kafa ütüleyen bütün o sevimsiz yaşlı teyzeleri, merkezlerini tespit etmek suretiyle tek tek havaya uçurana kadar.
neyse, asosyal antidotların peşi sıra sürüklenirken bir headbang anında kopan kafamı yerine iliştirip yoluma devam ediyorum. sevgilimi sonlu elemanlar yöntemiyle analiz etmekle meşgul olduğum günlerden arta kalan zamanımı evrim geçirerek değerlendirdim
bir dinozor dostuma şaka olsun diye gök taşı fırlattım ve israile sabun satan bir firmanın aleni destekçisiyim. fünyeyle patlattığım sivilcelerimin izleriyle muhabbet hikâyelerin sonunda gökten elma atan adamın yemin yumağı haline gelmiş adını burada tekrar anmak istemiyorum şimdi...
yılbaşı süsü verdiğimiz bir cinayette kaybettik çünkü onu. o günden beri elit gece klüplerinin halk günlerine katılıyorum.
üstümü c4le kapladıktan sonra günaydın dediğim müdürün son işimden kovulmama sebep olmasının üstünden bir hayli zaman geçti, sevgilimden ayrılıp bi halta benzemeyen şiirler yazdım, uçak gemisi alınırken dikkat edilecek hususları irdeledim ve kendi auramın ışığında kitap okudum bu sürede.
onlar da günü geldiğinde orgazm taklidi yapan fahişelere sahte para verecekler, devrimci mücadele için kredi çekeceği bankalara ihtiyaç duyan aptallara gülecekler ve kim bilir belki de sonunda sakinleştirici için nuri alçoya bile razı olabilirler.
çileklerini keserek intihar eden o bahçenin ortasında üç buçuktan dört atarak geçirdiğim geceden sonra korkularımdan sakınabilmek için içine bütün kutsal kitapları yüklediğim bir flash belleği boynumda taşıyorum.
aşık olduğunuz kişiye şu anda ulaşılamıyor, lütfen daha sonra tekrar deneyiniz bir çift saatli maarif bombası yaptım ona ulaşabileceğim gün için. ve yemin ediyorum ki problem ne olursa olsun houstonı aramayacağım. gidenin arkasından küçük su dökmek düşer, o hiç şüphesiz statü atladığını sanacak ve bunun göstergesi olarak saçına fön çektirecek. işte o an bir çocuk bağıracak
öğretmenim!! patrika tanrımızı yedi!!
hâlbuki korkmasına hiç gerek yok! içkiliyken ereksiyon başına geçmesin yeter, ben zaten ahlak masasında sevişiyorum
"sana bu satırı bir hastanenin morgundan yazıyorum. 'la vie en rose' çalıyor. beni terk ettiğini hatırlıyorum, bütün cesetler yas tutuyor. hüzün bi din olsa peygamberi ben olurdum sevgilim ve seni mucizem olarak gösterirdim bütün bedbahtlara, inanırlardı o zaman inan "
''sararmış yaprakların döküldüğü, ince uzun bir yolda ağır ağır ilerlerken bileklerimden sızan kanın arkamda bıraktığı iki ince kırmızı çizgiyi ve yolun sonuna geldiğimde yavaşça yere düştüğüm bir sahne geliyor gözümün önüne. güzel bir ölüm şekli aslında, çok sanatsal.''
şimdilerde kaldığım her otel odasından küçük notlar bırakıp çıkıyorum. belki - belki bir gün rastlarsı
güncel Önemli Başlıklar