bugün

kronik mutsuzluk

bir hedefiniz, bir amacınız, bir hayaliniz varsa ona ulaşana kadar asla hissetmeyeceğiniz; ulaşmanızın akabinde hayatınızın sürüklediği boşluğa doğru kayıp giderken içinizde son damlanıza kadar hissedebileceğiniz duygu.

kronik mutsuzluk; bazı bünyeler için biri bitip diğeri başlayan iki hayal ve/veya hedef arasındaki geçiş süresini kapsayan bir nevi ruhun başıboşluk anı belki de. hele bir de bütünleştiğinizi, her daim beraber yürüdüğünüzü sandığınız kişi veya kişilerin maske altındaki ifadeleriyle yüzleştiyseniz bu iki hedef arasındaki zaman diliminde; her uyandığınız sabahın zehir olması suretiyle kronik mutsuzluk dönemini en diplerde geçireceğinizden hiç şüpheniz olmasın.

en güzel makyajlarla kamufle etmekte arayacaksınız mutlu görünmenin çözümünü bir süre. yetmeyecek. mekanik bir gülümseme konduracaksınız suratınıza her daim. yeri gelecek, kulağa delice gelse bile, elinize kağıt kalemi alıp elde ettiklerinizi, başarılarınızı, herşeye rağmen yanınızda olan insanları yazacaksınız birer birer. kendinize yapay mutluluklar elde etmek adına ne gerekiyorsa yapacaksınız. ama bulamayacaksınız ne o sizi mutsuzluğunuzdan kurtaracak bır etkeni, ne de mutsuzluğunuzun asıl sebebini...

güvenip kimseye açamayacaksınız derdinizi. sonrasında 'güçsüz' etiketi yapıştırılmaması için arkanızdan; susacaksınız. gittikçe suskunlaşacak, gittikçe ana rahmindeki o pozisyonda geçireceksiniz o uzayan uyku periyotlarınızı. dertop olup kaskatı dalacaksınız her uykuya. bir çıt sesiyle yerinizden zıplayacak kadar dalacaksınız yeri gelecek, her ses sonrası sanki yanıbaşınızda bomba patlamışçasına bir yudum sudan kalp atışlarınızı dindirmesi medetini umacaksınız.

daha sık hatırlayacaksınız hayatın adil olmadığını, mutlu olma fırsatlarının eşit dağılıma tabii olmadığını. yolda kimsenin dönüp ikinci kez bakmadığı bir dilenci için yol boyu ağlayacak kadar sinirlerinizin yerle bir olduğunu farkedecek, omzunda ağlayabileceğiniz bir insana bile sahip olmadığınızı getireceksiniz aklınıza gayri ihtiyari.

işte bu zaman diliminde ya biyolojik saatiniz aşık olmanız gerektiği sinyallerini verecek ya da kendinize bir diğer kronik mutsuzluk periyoduna kadar oyalanacak bir hedef belirleyeceksiniz.

ve sonra anlayacaksınız ki tek sorun sahip olduğunuz hislerin hafiften anarşist davranıp ruhunuzu zamansız yere çöküşe geçirmesi. ne çevre, ne insanlar, ne başka birşey... sizi asıl mutsuz edenin gerçek hayatın belleğinize olan iz düşümüyle arasındaki uçurum olacak. celladınızın; umulan ve bulunan döngüsü olduğu gerçeğini farkedeceksiniz.

kopmak üzere olan bir ipin üzerinde tek tekerlekli bisikletle ilerleyen akrobatın pedallara asılması gibi siz de insanların arasına karışmaya çalışacaksınız son bir umutla. ama hışımla hızlanan tekerleğin aşındırdığı ipi hesaba katmadığınızı farketmeniz de geç olmayacak... ip kopacak... seyircilerin salya akıtarak izlediği akrobat aşağıda bekleyen aslanlara yem olacak...

ve buna insanlar ''hayat'' diyecek...