bugün

pişmanlık

--spoiler--
merhaba ilk ve tek pişmanlığım;
en son ne zaman konuştuğumuzu tam olarak hatırlamıyorum, o kadar uzun zaman geçti ki üzerinden; ama o kadar güzel ve özeldi ki söylediklerin, bir o kadar da zor onları unutması...
hayat bir süredir pişmanlıktan ibaret bu taraflarda... yemek yiyorum, okula gidiyorum, okuldan dönüyorum, yine yemek yiyorum, içerilerimde bir yerlerde bir pişmanlık kemirip duruyor ruhumu, hissediyorum, aldırmamaya çalışıyorum, uyuyorum... uyuyunca unutuyorum; uyanınca hatırlıyorum; hatırlayınca kendime bir türlü gelemiyorum; öylesine acı çekiyorum, öyle, senin gibi...
pişmanlık... saniyenin milyonda biri aslında, sadece bir an, ama öyle bir an ki; anlatmak istiyorum sana, ilk defa: "pişmanlık, pişman olduğumu hatırladıktan sonra geçen saniyenin milyonda biri kadar bir süre boyunca nefessiz, hissiz, kimsesiz, çaresiz ve sensiz kaldığım bir an, bir boşluk, hiçlik ve yok olmuşluk."
her şey mantıksız, adaletsiz ve saçma şu anda, burada... anlamsız, boş ve gereksiz... yine de hala, midemle kalbim arasında taşıdığım o dipsiz kuyunun dibindeki ben; cılız da olsa bir umut sızıntısı sezmiş olmalıyım ki o zifiri karanlığın içinde, bunları yazıyorum sana...
ıssız bir adada çaresizim, bir mektup yazıp fırlatıyorum denizin ortasına... biliyorum umut etmek çok şımarık ve küstahça; her zaman böyle değil miydim ki ama...
bir hayal kuruyorum böyle anlarda... bir gün, bir yerde, bir şekilde tanışalım istiyorum birbirimizi tamamen unuttuktan sonra... ve o zaman pişman olacağım kararlar almayayım istiyorum ısrarla... lakin hayal değil mi bu, unutmak yada farklı yoldan geçmeyi seçmek mümkün mü?
bir karar verdim, kararımın sonuna kadar arkasında durdum... bir gün kararımın doğru olmadığını keşfedeceğimden adım kadar emin olduğum halde ben doğru olduğuna inandığım kararı aldım; yanlıştı ama anlamlandıramadığım gerçek şu ki; hangi karar yanlış değildi ki o zamanlarda...?
hayal kurarken hayal kurduğumun farkına varıp da kendimi hayal dünyasından çekip çıkardığımda, saniyenin milyonda biri kadar bir süre zarfı içinde sana olan özlemim sol tarafıma nereden geldiğini kestiremediğim bir ok gibi saplanıp kalıveriyor... o kısacık zaman zarfında, gülüştüğümüz, konuştuğumuz (saatlerce konuştuğumuz), yediğimiz, içtiğimiz ve izlediğimiz her şeyi ama her şeyi önce hatırlıyor, özlüyorum... sonrası sonsuz bir pişmanlık; boşluk, hiçlik ve yok olmuşluk...
işte yaklaşık 1 yıl 3 buçuk aydır hayat bu saniyenin milyonda biri kadar kısa anlarda "hayat" benim için; geri kalan her şey hayallerden ibaret sanki....boş, hatta yok...
gerçekliğine kendimin bile inanmakta zorlandığı bu pişmanlığım gösteriyor ki; seni hiç bir zaman azad edemeyeceğim hatıralarımdan... tanıştığım her erkekte bir parça sen bulabilirsem ne ala; keşke o olsa diyeceğim en yakın dostuma... bir yerde biri pişmanlık derse köpekler gibi pişman olacağım belki bin, belki bir milyonuncu kez...
senden bihaber yaşayacağım yaşamımı, 1 yıl 3 buçuk aydır olduğu gibi bundan 1 yıl 3 buçuk ay sonra ve ondan da 1 yıl 3 buçuk ay sonra da; lakin yaşamımda pişman olmak için bir sebebimin olmadığı saniyenin milyonda biri kadar kısa bir an bile olmayacak... mutlu ol, çünkü mutsuzum.
--spoiler--