bugün

bedrettin comert

Sanat yolunda gerçek bir bilim insanıDIR.
Bir ağabey gibi sevdiği Hasan Hüseyin şöyle anlatıyor bedrettin cömert'i:Ortaokul sıralarından beri tanırım Bedrettin Cömert'i. Ortaokulu Gürün'de bitirdi. Oradaydım o sıralar. Zekâsı, bilgisi, kişiliğiyle sivrilmiş bir öğrenciydi. Önder bir öğrenciydi. Sonra Sıvas Lisesi'nde okudu. Liseyi birincilikle bitirdi. Seven, okuyan, şiirler, yazılar yazan bir öğrenciydi. Ağbi ; kardeş ilişkimiz hiç kopmadı. Mektuplarından yaşam tütüyordu buram buram. Burs kazanarak italya'ya gitti. Perugia'da, Roma Üniversitesi'nde okudu.

Ben de orada, Perugia'da tanıdım Bedrettin'i. L Universita per Stranieri'Deki italyanca öğrenimini tamamlamış, Roma Üniversitesi'ne gitmeye hazırlanıyordu. Bir ay aynı evde kaldık. O bir aydan belleğimde kalan en güçlü anı, Bedrettin'deki, Nâzım Hikmet'in italyanca şiirleri ve oyunlarıdır. O yıllarda Türkiye'de bırakın şiirlerini okumayı, adını anmak bile tehlikeliydi Nâzım Hikmet'in. Doğal olarak, tümünü yutar gibi okumuş ve şiirlerden 20 kadarını bir deftere aktarmıştım.

italya'da Roma Üniversitesi'nde italyan edebiyatı okuduktan, doktorasını yaptıktan sonra ülkesine dönmüş, Hacettepe Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü'ne asistan olarak girmiş, Croce estetiği; konulu teziyle doçent olmuş, Gombrich'ten çevirdiği Sanatın Öyküsü'yle 1977'de Türk Dil Kurumu Çeviri Ödülü'nü kazanmıştı Bedrettin. Sanat tarihi ve eleştirisi alanlarında çalışıyor, yazılar yazıyor, dergilerde yayımlıyordu.

Cömert beni çalışmalarıyla mutlu etti;

Doktora öyküsünü Prof. Dr. ismail Tunalı'dan dinleyelim: Geçen yıl şu aylar içinde geçirdiğim ağır bir trafik kazasının kırıkları ve acıları içindeyken, üye seçilmiş olduğum bir doçentlik sınavının doçentlik tezini getirdiler. Bu benim için tam bir sürpriz oldu: Tez, Bedrettin Cömert'in Croce estetiği ile ilgili bir çalışmasıydı. Yaşamımın en acılı günlerinde kader beni mutlu etmek istemişti: Sevdiğim iki insana aynı anda kavuşuyordum. Hem Croce'ye hem de Bedrettin Cömert'e. (...) Bedrettin Cömert doçentlik sınavının bütün aşamalarını çok başarılı geçirdikten sonra doçent oldu. Yaşamımın en mutlu ve en unutulmaz anlarından biri, ona jüri adına doçentlik payesini verdiğim an olmuştu diyebilirim.

italya'daki okuma ve çalışmalarıyla kendini geliştiren Bedrettin Cömert, genç bir şair olarak çıktığı sanat yolunda gerçek bir bilim adamına dönüşmüştü. Şiiri bir yana bırakıp sanat eleştirisine yönelmesinin nedenini bir mektubunda Hasan Hüseyin'e şöyle anlatıyordu: Fakat ben şiirlerime güvenmiyorum artık. Şiirdeki duyarlığımı eleştiriye uygulayınca daha verimli, daha yararlı oluyorum. Kendimi ozan saymıyorum senin anlayacağın. Gençliğimin ilk yapmacık heyecanlarından sıyrıldım artık.

7 yılda birçok yapıt verdi.

Bedrettin Cömert Hacettepe Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü'nde öğretim görevlisi olarak çalışabildiği yaklaşık yedi yılda pek çok yapıt verdi. Bunların çok azı -dergilerde yayımlanan eleştirilerinin dışında- sağlığında yayımlanabildi.Sanatın Öyküsü ile Milliyet Sanat dergisinin eki olarak yayımlanan Çağdaş Dünya Şiiri; seçkisine hazırladığı italya bölümü de bunlar arasındadır. Onun sanat tarihçiliğine ve sanat eleştirisine bakışını üniversiteden çalışma arkadaşı Günsel Renda anlatıyor:

Titiz bir araştırmacının duyarlığını ve nesnelliğini mutlaka koruması gereğine inanır ve bunu ürünlerinde yansıtırdı. Ülkemizdeki sanat tarihi yazıcılığına boyut kazandırmak, güçlü bir kuramsal temele dayandırmak isterdi. Sanat eleştirisi olmadan sanat tarihi yapılamayacağını, sanat eleştirisinin ise temel bir estetik anlayışa dayanmadan ayakta duramayacağını savunurdu. Sanat tarihçiliğinin geniş bir okur kitlesine ulaşması en büyük dileğiydi. Nitekim Sanatın Öyküsü'nü bunun için çevirdi ve çok önemli iki başka sanat kitabını da dilimize kazandırmak üzereydi.

EViNiN ÖNÜNDE KURŞUNLANDI

11 Temmuz 1978 sabahı evinin önünde, arabasının içinde, eşi Agostina ile birlikte kurşunlanarak öldürülmüştü Bedrettin Cömert. 1970'lerden bu yana süregelen aydın cinayetlerinin ilklerinden biriydi bu. Tüm ülkede büyük tepki yarattı. Bildiriler yayımlandı, sözler verildi, katiller bulunacak diye. Ama, bütün öteki cinayetlerin olduğu gibi, bu cinayetin katilleri de bulunmadı. 30 yıl geçti, katiller hâlâ ortada yok. Onları kimse tanımıyor. Ama ya kendileri? içleri rahat mı?

Yaramız hâlâ kanıyor

Bizim içimizdeki yara hâlâ kanıyor. Tek avuntumuz, yapıtlarının yeniden yayımlanmış, gün ışığına çıkmış olması. Ankara'daki DeKi Basım Yayın'ın bastığı kitapları şunlar: Mitoloji ve ikonografi, Croce'nin Estetiği, Giotto'nun Sanatı, Eleştiriye Beş Kala ve Kalmasın Ellerim Sizlerden Uzak (şiirler).

Öldürüldüğünde 38 yaşındaydı ve yapacak çok işi vardı. Yaşasaydı, yaşamaya bıraksalardı, bu yapıt listesinin sonu mu gelirdi?

alıntı-14 Temmuz 1978 tarihli Cumhuriyet yazıları ve EGEMEN BERKÖZ