bugün

ne yenilgiyi kabul etmek ne savaşacak gücü olmak

dünya üzerinde, biz insanlara has tavır, tutum, irade arasında en boktan olanıdır.

aslında kastım ikili ilişkilerin, aşk mahallesi'nde yaşayanlardır; kabul... son dönem çiftlerin hemen hepsinde aynı durumu gözlemliyorum ve o da "iki taraftan" birisinin, diğerinden daha dik durabildiği, aşk adlı savaşı sancağını düşürmeden verdiğidir. bir taraf, hep kırılır... savaşmanın, kuralı da budur bir yerde. ya yoksa teslim olmak da mümkün. ama "teslim" olmamasına rağmen bu savaşa girişenler de yok değil. ama hangi akla hizmet? aşkta karşılıklı bir teslimiyet olmadıkça sonuç hep ve her şart altında hüsrandır. ama dikkat; tek taraflı teslimiyette değil.

eğer bir insan aşık olduğuna inanıyorsa tâ en başından kelime-i şahadet getirerek savaşmalı veya tâ en başından teslimiyetini sunmalı. başka türlü beyhude yoruyor, örnekler mevcut. ama benim anlamadığım kesim "savaşmak" ve "teslim olmak" arasında sıkışıp da kalanlar. neden yaşarlar bir ilişkiyi, neden bitirirler bilemiyorum. neden ısrarla üstüne gidip de ansızın kaçarlar, diz çöküp ağlarlar almıyor kodumun aklı işte. bir diğer anlaşılmaz olan da tâ en başından teslim olana, "her şeyiyle kabul etmeyi" başarmış olanların üstüne akın edenler, ok atanlar, kılıç sallayanlar ama onlar ayrı bir konu. şimdilik konumuz; aşkın, araf çocukları...