bugün

entry'ler (11)

aşk acısı

bazen de hiç sahip olunamamış bir duyguya duyulan özlemdir. sahip olunamamış diyorum çünkü paylaşılmayınca hiçbir zaman iplerini ele bırakmamış, sahip olma duygusunu hissettirmemiştir. kendi kendine hissetmiş, sızılarını yüreğe akıtmıştır.bu durumda aşkı duyduğuna sahip olmak söz konusu bile değildir, belki olmamalıdır da.. tek bildigim eğer aşkıma sahip olabilecek duruma gelsem, aşkı sonsuz güzellikte bir sevgiyle hissedeceğimdir..

sylvie guillem

jimnastik kökenli 1965 Fransa doğumlu balerin.nureyev'in 1984'te etoile ilan ettiği sylvie guillem inanılmaz bir tekniğe ve çekiciliğe sahiptir..dansları ise tekrar tekrar izlenip hiç bıkılmayacak kadar dolu ve anlamlıdır

manuel legris

Dönemimizin ve tüm dönemlerin enn duygusal ve şairane baleti!onu anlamak için 3 ayımı verdiğimi bilirim..her hareketi farklı bir insan halini anlatır..o koreografiye bürünmez, yaratılmış dans onunla dans eder..kim bilir gerçekten onunla dans etmek nasıl bir şeydir!

alessandra ferri

dönemin en narin ve yetenekli balerinlerinden biridir. tekniğini öyle güzel kullanmıştır ki yorumu insana kıskanma şansı bile tanımaz! çünkü o sırada julietin ümitsizliğine kapılıp ağlamakta veya carmenin tutkusuna bürünüp yanmaktasınızdır!

paris

yeryüzünün en güzel şehridir! sanat ve aşk doludur! özellikle binaları sanki şarkı söyler hatta en saklı sırları paylaşır. opera garnier en güzel yapılarından biri olup dunyanın en büyük baletlerini ve balerinlerini yetiştirmiştir. caddeleri insanı tarif edilemez bir huzurla doldurur! her anını biriyle paylaşmak için karşı konulamaz bir heyecan hissedersin! en önemlisi Chopin'i yaşatmış onunla bütün hayatını paylaşmıştır! boş boş gezmek için değil anlamak için yaratılmıştır..

alias

bir sure beni televizyona hapseden ve barındırdığı şiddetin altında son derece ciddi mesajlar barındıran dizi

teoman

restorana gitmeden önce arayıp garsonların onunla diyaloğa girmemesini emreden insan; keşke alnının teriyle para kazanmaya çalışan insanların anlık heveslerini kursaklarında bırakmasa

anneni mi daha çok seviyorsun yoksa babanı mı

yeryüzündeki en anlamsız soru olduğu kanısındayım; en başta bırakın aileyi insan gruplamasını otomatize bir sisteme oturtur.

bir şarkıyı dinleyebilmek için albüm almak

genelde nadiren beğendiğim sözlü müzikler, dinleyebileceğim kıvama gelmişse o zman albümdeki diğer şarkılar da guzel çıkar, keşiflere meraklı kişilere önerilir

emre sen

Son derece özgün,özellikli,yorumunu gökkuşağı RENKlerine boyamış,yeri geldiğinde zifiri karanlıkta bir ışık yakmış kimi zaman da günün en parlak ışıklarında geceyi getirmiş piyanist. Bu dev piyanist butun eserleri sanki hucrelerine bolunerek çalmaktadır. Bu yolla, bir Rachmaninoff'u bir Liszt'i bir Scarlatti'yi bir Scriabin'i veya bir Prokofiev'i sanki başka başka yorumcular çalıyormuş gibi duyuran piyanistin yorumları, son derece farklı,özgün, ancak kendi hislerine ve duyarlılığına uyanmış insanlar için son derece gerçektir. Emre Sen'in bir tek Chopin yorumlarını ele alırsak, her anlamda, sadece ve sadece piyano için yazılmış o eşsiz eserleri piyanoyu kendi orkestrasıyla konuşturarak yorumladığını görürüz. Bu onda tamamen kendiliğinden gelişmiş bir özelliktir; ne sonrasında belki de ne de ondan öğrenebilecek bir özellik.. Zihne büründürülmeye çalışılsa belki tamamen kaybedilecek hislerle bestelenmiş bu eserleri aynen zamanında bestecisi tarafından duyulduğu gibi her katmanında farklı hatta bazen çelişik hislerle çalmakta ancak en sonunda yorumlarını sonsuzluğa taşıyacak birliği dinleyicisine duyurmaktadır. Biraz olsun içine dönmeye cesaretli insan ancak o zaman o katmanlara inerek hem Chopin'i hem de ondan habersiz oluşmuş Chopin'i anlayabilir..

MUAZZAM tekniği ise her notasını meleklerle çevrelediği eserlere öyle bir yedirilmiştir ki kişisel hırslar vaya zaaflarla hastalanmış beyinler, sırf bu yüzden duyamadıkları müziğe çamur atmak için eseri de kendileri gibi zehirleyip zaman zaman tekniği sakat bırakmışlardır. Halbuki bir tek yorumu bile onun tığ gibi işlenmiş müziğine dokunup kıvrımlarını hissetmeye yetmelidir! Ancak öyle bir toplumda yaşıyoruz ki belki de dünyada(!), sanırım o da nietzchenin dediği gibi yüzyıllar sonra anlaşılacak, ölüm döşeğinde bilgeliğini aktaracak bir öğrencisi bile olamayacaktır! Bütün egoist eylemlerden ve duygulardan sıyrılıp çırılçıplak kalındığında bu büyük piyanistin içtenlikle ısıtılmış müziğini bir battaniye gibi üstüne alıp ona sıkı sıkı sarılmak, çoğunlukla hissedilen acı yalnızlığı notaların uçuştuğu o sürekli devinim halindeki zamanda tatlı bir birlik duygusuna dönüştürür.. Hem bu müzik oyle saydamdır ki o saf çıplaklığı da hiç bir zaman kara kumaşlarla örtemez..

Konçertolar içinse..Keşke şu dünyada ona eşlik edecek kadar alçak gönüllü bir orkestra ve onun yanında yürüyecek, bir adım ilerisini hesaplamayacak bir orkestra şefi olsa.. Ama o bu darlıkta bile kendi orkestrası, şefi ve yorumcusu olmayı başarmıştır.

Kişilik özellikleri özellikle forumlarda yerilip yüceltilemeyecek kadar ona has ve özeldir. Zaten her eserin sonuna çizdiği portresinden anlamayan ona da yaklaşmamalıdır çünkü söz ettiğimiz RENKLER en çok orada parlar ve bakmasını bilmeyini kör eder.

yeni entry girme sanatı

emre sen

Son derece özgün,özellikli,yorumunu gökkuşağı RENKlerine boyamış,yeri geldiğinde zifiri karanlıkta bir ışık yakmış kimi zaman da günün en parlak ışıklarında geceyi getirmiş piyanist. Bu dev piyanist butun eserleri sanki hucrelerine bolunerek çalmaktadır. Bu yolla, bir Rachmaninoff\'u bir Liszt\'i bir Scarlatti\'yi bir Scriabin\'i veya bir Prokofiev\'i sanki başka başka yorumcular çalıyormuş gibi duyuran piyanistin yorumları son derece farklı,özgün, ancak kendi hislerine ve duyarlılığına uyanmış insanlar için son derece gerçektir. Emre Sen\'in bir tek chopin yorumlarını ele alırsak, her anlamda, sadece ve sadece piyano için yazılmış o eşsiz eserleri piyanoyu kendi orkestrasıyla konuşturarak yorumladığını görürüz. Bu onda tamamen kendiliğinden gelişmiş bir özelliktir; ne sonrasında belki de ne de ondan öğrenebilecek bir özellik..Zihne büründürülmeye çalışılsa belki tamamen kaybedilecek hislerle bestelenmiş bu eserleri aynen zamanında bestecisi tarafından duyulduğu gibi her katmanında farklı hatta bazen çelişik hislerle çalmakta ancak en sonunda yorumlarını sonsuzluğa taşıyacak birliği dinleyicisine duyurmaktadır. Biraz olsun içine dönmeye cesaretli insan ancak o zaman o katmanlara inerek hem Chopin\'i hem de ondan habersiz oluşmuş Chopin\'i anlayabilir..

MUAZZAM tekniği ise her notasını meleklerle çevrelediği eserlere öyle bir yedirilmiştir ki kişisel hırslar vaya zaaflarla hastalanmış beyinler, sırf bu yüzden duyamadıkları müziğe çamur atmak için eseri de kendileri gibi zehirleyip zaman zaman tekniği sakat bırakmışlardır. Halbuki bir tek yorumu bile onun tığ gibi işlenmiş müziğine dokunup kıvrımlarını hissetmeye yetmelidir! Ancak öyle bir toplumda yaşıyoruz ki belki de dünyada(!), sanırım o da nietzchenin dediği gibi yüzyıllar sonra anlaşılacak, ölüm döşeğinde bilgeliğini aktaracak bir öğrencisi bile olamayacaktır! Bütün egoist eylemlerden ve duygulardan sıyrılıp çırılçıplak kalındığında bu büyük piyanistin içtenlikle ısıtılmış müziğini bir battaniye gibi üstüne alıp ona sıkı sıkı sarılmak, çoğunlukla hissedilen acı yalnızlığı notaların uçuştuğu o sürekli devinim halindeki zamanda tatlı bir birlik duygusuna dönüştürür.. Hem bu müzik oyle saydamdır ki o saf çıplaklığı da hiç bir zaman kara kumaşlarla örtemez..

Konçertolar içinse..Keşke şu dünyada ona eşlik edecek kadar alçak gönüllü bir orkestra ve onun yanında yürüyecek, bir adım ilerisini hesaplamayacak bir orkestra şefi olsa.. Ama o bu darlıkta bile kendi orkestrası, şefi ve yorumcusu olmayı başarmıştır.

Kişilik özellikleri özellikle forumlarda yerilip yüceltilemeyecek kadar ona has ve özeldir. Zaten her eserin sonuna çizdiği portresinden anlamayan ona da yaklaşmamalıdır çünkü söz ettiğimiz RENKLER en çok orada parlar ve bakmasını bilmeyini kör eder.