bugün

entry'ler (46)

uludağ sözlük ün bokunun çıkması

Siteye ilk üye olduğumda bu başlık beni rahatsız etmişti.Bir sözlükte böyle bir başlık yer almamalıydı.Çünkü yazdıklarımıza ihtiyacı olan, sitenin adını gördüğünde linke tıklayıp bilgi alacağını ümit eden insanların zamanını çalmaktan başka bir işe yaramadığını anladım.Ve son olarak bu başlığı açan arkadaşımı tebrik ederim çok doğru bir tespitte bulunmuş kendisi...

gerçek dost

Genç adamın biri, babasına her gün;
'Benim de dostlarım var, sendeki dost gibi' Baba, itiraz eder, Olmaz öyle çok dost, hakikisi
Belki bir, belki iki, fazlasını bulamazsın gerçek, hakiki
Devam eder durur konuşma
Aralarında başlar bir tartışma, Karar verirler bir sınava,
Dostun hakikisini anlamaya
Bir akşam bir koyun keserler, Ve koyarlar çuvala Baba der ki oğluna,
'Hadi al bu çuvalı, şimdi götür dostuna'
Çuvaldan kanlar damlamakta, sanki öldürmüşler de bir adamı, koymuşlar çuvala,
Dıştan böyle sanılmakta delikanlı sırtlar çuvalı, gider en iyi bildiği dostuna,
çalar kapıyı O dost, bakar ki bir çuvala hem de kanlı,
Kapar hızla kapıyı delikanlının suratına, almaz içeri arkadaşını,
Böylece tek tek dolaşır delikanlı,
Kendince tanıdığı, sevdiği dostlarını
Ne çare, hepsinde de sonuç aynıdır evlat geriye döner
Ama içten yıkılır
Babasına dönerek; haklıymışsın baba ' der Dost yokmuş bu dünyada ne sana, ne de bana
Baba 'hayır Evlat 'der, benim bir dostum var bildiğim hadi, çuvalı alda bir kerede git ona
Genç adam, çuvalı sırtlar tekrar alnından ter, çuvaldan kanlar damlar
Gider, baba dostuna kabul görür, sevinir
O dost, delikanlıyı alır hemen içeri Geçerler arka bahçeye Bir çukur kazarlar birlikte,
Çuvaldaki koyunu gömerler adam diye, Üzerine de serpiştirirler toprak Belli olmasın diye
dikerler sarımsak
Genç adam gelir babasına;
'Baba, işte dost buymuş' diye konuşunca, Babası; 'daha erken, o belli olmaz daha
Sen yarın git O'na, çıkart bir kavga, atacaksın iki tokat, hiç çekinmeden ona,
işte o zaman anlaşılacak, dostun hakikisi sonra gel olanları anlat bana'
Genç adam, aynen yapar babasının dediğini, maksadı anlamaktır dostun hakikisini,
babasının dostuna istemeden basar iki tokadı! Der ki tokadı yiyen DOST;
'Git de söyle babana, biz satmayız sarımsak tarlasını böyle iki tokada'!
Sevilecek biri olmadığın zamanlarda bile Seni Sevmeli
Sarılacak biri olmadığın zamanlarda bile Sana Sarılmalı
Dayanılmaz olduğun zamanlarda bile Sana Dayanmalı
Dost dediğin;
fanatik olmalı;
Bütün dünya seni üzdüğünde sana moral vermeli
Güzel haberler aldığında seninle dans etmeli,
Ve ağladığında, seninle ağlamalı
Ama hepsinden daha çok;
Dost matematiksel olmali;
Sevinci çarpmalı
Üzüntüyü bölmeli
Geçmişi çıkarmalı
Yarını toplamalıi
Kalbinin derinliklerindeki ihtiyacı hesaplamalı ve her zaman bütün parçalardan daha büyük olmalı
işi bitince seni bir tarafa atmamalı...

nazım hikmet ran vs necip fazıl kısakürek

Her ikisi de Türk edebiyatına değerli eserler katmıştır. Necip Fazıl Kısakürek daha 17 yaşındayken ilk şiir kitabı yayınlanmıştır. Otuzlu yaşlarında Beyoğlu Ağa Camii'nde vaaz vermekte olan Abdülhakim Arvasi ile tanışır ve bir daha ondan kopamaz.Bu tanışma onun hayatında dönüm noktası olmuştur. islami kimliği ile öne çıkmaya başladıktan sonra ders kitaplarından şiirleri ve fikirleri çıkarılmış. Necip Fazıl'ın hemen tümünde üstün bir ahlak felsefesinin savunulduğu tiyatro eserlerini birbiri ardına edebiyatımıza kazandırması bu döneme rastlar.
Nazım Hikmet ise, Aydınlık Gazetesinde yayınlanan yazı ve şiirleri yüzünden on beş yıl hapsi istenince Moskova'ya kaçmış, Af Kanunu'ndan yararlanıp tekrar yurda dönmüştür. Daha sonra yeniden dört yıl hapse mahkûm olduysa da, bu kez Onuncu Yıl Affından yararlandı. Gazetecilik yaptı, film stüdyolarında çalıştı. Harp Okulu'ndaki aramalarda ele geçen şiir ve kitaplarıyla orduyu kışkırttığı ileri sürüldü ve 28 yıl 4 aya hüküm giydi. Çankırı ve Bursa cezaevlerinde yattı.

şah mat

Satranç oyununda, rakibe şah istemi ve şahın kaçacak hamlesinin olmama durumudur.Oyunun bitmesiyle söylenen bir sözdür...

lokantada gelen yemeğe tükürüldüğünü düşünmek

Kodak firmasının kurucusu Eastman, basit bir film makinesi ile 1935'li yıllarda Afrika'daki vahşi hayvanların fotograflarını çok yakından çeker ve daha sonra bunları evinde yakın dostlarına gösterir. Hayvanların bu kadar yakından filme alınmış olmasının heyecanıyla içlerinden birisi dayanamaz; "Aziz dostum, bu işi nasıl becerdin?" diye sorar. O da cevaben; "Yanıma güvendiğim bir avcı aldım. Makinenin 10 metre kadar önüne hayalî bir çizgi çizdim. Avcıya, ben film çekerken herhangi bir hayvan bu çizgiyi geçme teşebbüsünde bulunursa derhal vur, dedim" der. izleyiciler şaşırır ve hep bir ağızdan; 'insan bu kadar tehlikeli bir işe nasıl teşebbüs edebilir, ya avcı vurmasaydı?' diye sorduklarında, "Dostlarım, hayatta başarılı olmak istiyorsanız, birlikte çalıştığınız insanlara güvenmeyi öğrenmelisiniz" der.
Güven duygusu zayıf olan insan, karşısındaki insanlara güvenmez ve benzer şekilde onlardan da kendisine güvenmelerini beklemez. Bu kısır döngü zamanla korku, endişe ve sinirlilik davranışlarıyla gelişir. Böylelikle kişi düşüncelerini açıklamaz, kendini savunamaz. Sürekli tedirgindir ve temkinlidir. Her an bir şey olacak, bir sorun çıkacak endişesiyle yaşar. Yalnız kalmanın, kimseyle konuşmamanın, içe kapanık ve aciz bir görüntü sergilemenin kendisini daha mutlu ettiğini düşünür. içinde büyüttüğü korkuları sürekli onu takip eder; ‘Ya yanlış bir şey yaparsam, başarısız olursam, rezil olacağım v.b…’ Bazen de sokakta yürürken herkesin ona baktığını, kendisi hakkında konuştuklarını ya da zarar göreceğini düşünür.Özetle kişinin bunu düşünmesi tamamen güven duygusuyla ilgilidir...

su katılan rakının beyazlaşmasının sebebi

Renginin suyla karıştırıldığında beyaz olmasının sebebi, içindeki anasonun su içinde çözünememesidir.

türkçe şarkılarda geçen mükemmel sözler

Ben senin hayatından gittim oğlum,.
Hadi yerime koy birini koyabilirsen
Ben senin hayatından gittim oğlum,
Hadi dur o sarı odalarda durabilirsen...

Ben sen sen diye bittim oğlum,
Hadi bakalım unut unutabilirsen.
Ben seni yudum yudum içtim oğlum,
Hadi ol eskisi gibi olabilirsen...

sevmek

Sana uzak kentlerden birinde zamanın bir yerinde seni ve senli günleri anımsattı akşam güneşi...
Onca zamanın üstünde eskimeyen bir düşüncesin şimdi
insan hergün anımsar mı aynı gözleri
SENi SEViYORDUM ve senin haberin yoktu
Saçlarını izliyordum uzaktan, kulağının arkasına düşüşü ve burnun, herkesten başkaydı işte...
Güldüğü zaman yukarıya bakardı;
Yukarı kalkan başın ve gülen gözlerin vardı...
Ne güzeldiler sen bilmiyordun...
BEN SENi SEViYORDUM...
Kalbime sığmıyordu aklımdan geçenler
Duvarlara, vitrin camlarına, kaldırımlara çarpıyordu
Geri dönüyordu, çoğalarak
Senin sesini duyduğum masalarda erteliyordum herşeyi, her şeyi erteleyişim oluyordun
Kalp ağrısı oluyordun,
Birlikte soluduğumuz sokak isimleri oluyordun,
Mevsimler değişiyor ve büyüyorduk,
Dönemeçler geçiyor, köprüler göze alıyorduk ve bazen tekin olmayan suların üzerinden atlıyorduk
Cesurduk...
Ufuk çizgisi maviydi, gün batımı hep turuncu ve kırmızıydı bütün karanfiller...
Ben SENi SEViYORDUM sen bilmiyordun...
Sevinçlerim oluyordun arasıra sen hiç bilmiyordun
Sonra herhangi biri oldun, bütün sevinçlerim bittikten sonra
Yağmurlar yağdı, serin haziran akşamları
Derken bir gün uzaktan gördüm seni...
Saçların bana inat başın herseye meydan okuyarak işte yine aynı
Kalbimi acıttı her zamanki gibi...
Değiştik sanıyordum ve sen yine bilmiyordun
Şimdi bunları anlatsa sana birileri kim bilir ya da boşver bilme en iyisi...
iclal Aydın

internet bağımlılığı

internet bağımlılığının nedeni özellikle sosyalleşme ihtiyacından kaynaklanıyor. Günümüzün şehir hayatında kolay kolay kurulamayan sosyal bağlantıları internet üzerinden kurabilmek, yabancılarla kolaylıkla ve risksiz olarak ilişkiye geçebilmek; insanların kendi kendilerini dizginlemeden, özgürce düşüncelerini, duygularını ifade edebilmeleri; kendilerini göstermek istedikleri yönlerini abartarak gösterebilmeleri; internet üzerindeki paylaşma ortamlarında ses çıkarmadan diğerlerini dikizleme olanağının olması gibi. Sosyalleşme ihtiyacına, internet'i çekici kılan başka unsurları da eklemek zor değil; her an el altında olması, yasaklanmış olana ulaşabilmeyi kolaylaştırması, oyun oynamaya, risk almaya yardım etmesi gibi.
1. Yalnızca birkaç dakika harcamaya niyetli olduğunuz halde, bilgi aramak için saatler harcadığınızı fark ediyorsunuz.
2. Çalışma arkadaşlarınıza, özel hayatınızdaki arkadaşlarınıza ya da eşinize bilgisayar başında geçirdiğiniz zaman hakkında yalan söylüyorsunuz
3. Monitörün başında her oturuşta saatlerce kaldığınız için fiziksel sorunlardan mustaripsiniz.
4. Sürekli olarak bir sonraki internet oturumunu iple çekiyorsunuz.
5. Aradığınız bilgiyi bulmaya hep "bir adımcık" kaldığını düşünüyorsunuz.
6. Anonim bir kişiliğe bürünmek size heyecan veriyor, insanlarla internet üzerinden konuşmayı yüz yüze konuşmaktan daha kolay buluyorsunuz.
7. E-postanızda bir şey var mı diye bakmak için zorlayıcı bir istek duyuyorsunuz.
8. internet'e girmek için yemek öğünlerinize, derslerinize ya da randevularınıza boş veriyorsunuz.
9. Bilgisayarınızın başında bu kadar fazla zaman geçirdiğiniz için suçluluk duyma ve büyük bir zevk alma arasında gidip geliyorsunuz.
10. Bilgisayarınızdan uzak kaldığınız zaman canınız bilgisayar çekiyor ve yoksunluk semptomları gösteriyorsunuz.
Bundan kurtulmak için günlük internet kullanım saatlerini değiştirmek, örneğin bir mutfak saati yardımıyla bilgisayarı kapatmayı hatırlatmak, haftalık internet kullanımı hedefı çizelgeleri yapıp bunları kaydetmek, internet orucuna girmek, küçük hafıza kartlarına internet'in faydaları ve zararlarını yazmak, destek grupları ya da aile terapisi gibi yöntemler düşünülebilir.

elektroşok

Elektrik akımı ile nöbet oluşturulması esasına dayanan bir tedavi şeklidir. Elektroşok ile ilgili olarak bir çok yanlış düşünceler bulunmasına karşın çoğu kez güvenli ve etkili biçimde uygulanan bir tedavi yöntemidir. Günümüzde en yaygın kullanım alanları arasında major depresif bozukluk, manik epizodlar ve şizofreni bulunmaktadır.

fetişizm

Fetişizm aslında cinsel anlamı olmayan fakat birey için simgesel ve cinsel çekicilik kazanmış bir nesne ile cinsel doyum tutkusudur. Örneğin; çorap, ayakkabı, kalem, mendil, topuk gibi nesneler bilinen fetişist nesnelerdir. Normal insanlarda cinsel organa ya da vücudun tümüne yönelen cinsel ilgi fetişistte fetiş saydığı bölgelere ya da nesnelere yönelir. Bu cinse ilgi yaygınlaşacağı yerde kendisine çekici gelen fetişe takılı kalır. Araştırmalara göre fetiş karşı cinsten çekinen ve erkeklik gücünden emin olmayan erkekler için bu korkularını yenmelerini ve özgüven kazanmalarını sağlayan bir araçtır. Fetişler kadın cinsel organının simgeleridir. Bunlar genel ya da özel olarak kadın cinsel organıyla dolayısıyla da bir bütün olarak kadınlıkla ilgilidirler. Fetişizmin, fetişin doğrudan doğruya gerçek cinsel eşin yerine geçtiği ve fetişistin doyumu mastürbasyon yoluyla sağladığı gerçek sapmadan, fetişin yalnızca erkeğin kendine güven duymasını ve cinsel duyarlılığının sürekli olmasını sağlamak için kullandığı türe değin pek çok türü vardır. Bir çok erkek cinsel ilişki sırasında fantezilerine yardımcı olacak kimi fetişlere başvurur. Bu fetişizmin yumuşak bir biçimidir. Bu tür fetişler özellikle erkek yorgun olduğunda ya da cinsel ilişki kimi nedenlerle kendisine yeterince doyum sağlamadığı zaman kullanılır. Fetişistler cinsel eşlerini özel olarak seçmek zorundadırlar. Eşler durumu anlamalı, anlayışla karşılamalı ve eşlerine onlara çekici gelen korkuyu sürerek veya giysileri giyerek yardımcı olmalıdırlar. Fetişizmi bilen ve anlayışla karşılayan eş fetişin ilişkinin başlangıcı için gerektiğini erkeğin kendisini sevmesi için cinsel heyecan duymasını sağlayan bir araç olduğunu ve erkeğin kendisinin çekiciliğine ve güzelliğine bir kusur bulmasının söz konusu olmadağını bilir. Yani sonuç olarak söylediğimde belli ölçülerde fetişist bir eşle birlikte olmak cinsel ilişkiye bir başka bakış açısı getirecek ve ilişkiyi zenginleştirecektir. Fetişistler içe dönük, çekingen kimseye zararı olmayan kişilerdir. Herkez içinde pek az düzeyde de olsa fetişizm tohumları taşıdığından bu çok yaygın cinsel sapmanın giderek daha geniş bir biçimde anlayışla karşılanacağını söyleyebilirim.

dipsomani

Dipsomani, aralıklı olarak gelen, karşı konulamaz alkol alma isteği ve alkol alma ataklarıdır. Alkol alma isteğinin ve aşırı miktarda alkol alımının bulunduğu zamanlar dışında kişi hiç alkol almayabilir. Fakat alkol alma isteğinin ortaya çıktığı zamanlarda kişi bulduğu her türlü alkolü zehirlenme derecesini bulacak miktarlarda içebilir. Epsilon alkolizm olarak da adlandırılan dipsomanide, kişi atak geldiğinde alkol kullanımını engelleyemez ve atak bazen günlerce sürer.

aleksitimi

duygu sağırı insanlardır...

mükemmelliyetçilik

Mükemmeliyetçilik iki ucu keskin bir kılıç gibidir. Kişi hem en yüksek standartlara ulaşması hem de asla hata yapmaması gerektiğine inanır. Bu ilk bakışta olumlu bir özellik gibi görünse de aslında erişilmesi mümkün olmayan bir konuma umutsuzca erişme çabası anlamına gelir.

Mükemmeliyetçi kişiler genellikle davranışlarıyla kendilerine zarar verdiklerini farkına varmazlar. Mükemmel olma istek ve azimlerinin kendilerine başarı, onay, sevgi ve takdir kazandıracağını sanırlar ama genellikle tam tersi olur; başarılı olsalar da, kullandıkları yöntemler onları çok istedikleri sevgi ve kabul görmeden mahrum bırakır.

Mükemmeliyetçilik genellikle en iyiyi yapma çabasıya karıştırılır. Oysa sağlıklı bir şekilde elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışmakla mükemmeliyetçilik arasında fark vardır.

En iyiyi başarmak için çaba gösterenler başarılı olmak ya da hedeflerine ulaşmak için gösterdikleri bu çabadan zevk alırlar. Mükemmeliyetçi kişiler ise hiçbir zaman ve koşulda hata yapılmaması gerektiğine inandıklarından kendilerinden ve yaptıklarından sürekli kuşku duyup, kaygı içinde yaşarlar.

beden dili

Pek çok yemin el kalbin üzerindeyken edilirken, mahkemelerde tanıklık ederken avuç havada tutulur. incil sol elde tutulurken, sağ avuç da mahkeme üyelerinin görebileceği şekilde yukarıda tutulur.

Gündelik karşılaşmalarda insanlar iki temel avuç konumunu kullanırlar. Birincisinde avuç yukarı dönüktür ve yiyecek veya para dilenen dilencinin tipik hareketidir. ikinci harekette ise avuç sanki bir şeyi tutuyor veya kısıtlıyormuşçasına aşağıya dönüktür.

Birinin açık ve dürüst olup olmadığını anlamanın en anlamlı yollarından biri avuç hareketlerine bakmaktır. Nasıl bir köpek teslimiyet veya yenilgiyi belirtmek için boynunu gösterirse insan denen hayvan da aynı tavır veya duyguyu belirtmek için avuçlarını kullanır. Örneğin, insanlar tamamen açık veya dürüst olmak istediklerinde her iki avuçlarını da karşılarındaki insana açık tutarak "Sana karşı tamamen dürüst olacağım" gibi bir şeyler söylerler.

Birisi açılmaya veya gerçeği söylemeye başladığında avuçlarının tamamını veya bir kısmını karşısındakine açmaya başlar. Vücut dilinin çoğu öğeleri gibi bu da tamamen bilinçsiz olarak yapılan ve sizde karşıdakinin doğruyu söylediği hissini uyandıran bir harekettir.

Bir çocuk yalan söylediğinde veya bir şeyi gizlediğinde avuçlarını arkasına saklar. Benzer şekilde arkadaşlarıyla dışarıda bir gece geçirdikten sonra nerede olduğunu söylemek istemeyen bir erkek de nerede olduğunu açıklamaya çalışırken avuçlarını ya ceplerine saklayacak ya da kollarını kavuşturacaktır. Böylece gizlediği avuçlarından karısı doğruyu söylemediği hissine kapılacaktır.

Pazarlamacılara, müşteri satılan malı neden alamayacağını anlatırken onun avuçlarına bakmaları öğretilir. Gerçek nedenler sadece avuçlar açıktayken söylenir.

ben seni sevmedim

ben seni sevmedim ki, yorgun akşamlarda söylediğimiz şarkıları sevdim, bir de yıldızları sevdim, eylül akşamlarında gelip gözlerinde durdular...
beni yola koyduğunda ayrılmanı sevdim, kurşunları sevdim beni vurduğunda.ağlamayı sevdim unuttuğunda, yalnız olduğumu anladığımda ayakta kalmamı sevdim, yıkılmamı sevdim seni her hatırladığımda, ekmeği sever gibi sevdim sensizliği.su gibi özlem temmuz güneşinde sesini ikindi de yağmur gibi geceleyin rüzgar gibi sevdim...
gittiğin zaman gitmeni sevdim, evreni sevdim geldiğin zaman, kalmanı sevdim korkuyordum sana alışmaktan, yine de sevdim gülümsemeyi, mendilimi sallarken seni götüren trenin ardından kırlara ilk kar düştüğü zaman sevdim...
ölümün ne güzel olduğunu sevdim, seni içimde öldürdüğüm zaman.
işte ben bunları sevdim, seni sevmedim anladın mı sevmedim...

sıkıştırılmış dosyalar

Bir cok farklı sıkıştırma/arşivleme programları var. RAR, LHZ, UC bunlardan bazılarıdır. Tüm bu programların Dos/Windows için olanlari, http://ftp://ftp.metu.edu...ors/simtel/msdos/archiver 'den alınabilir. Ayrıca, windows 95/nt için değişik ZIP arayüz programları da mevcuttur. Bu ve benzeri programlar için en iyi başlangıç noktası http://www.shareware.com. Burada, istediğiniz işletim sistemi ile ilgili sıkıştırma programlarını "compress", "compression", "zip" vb gibi anahtar kelimeler üzerinden tarama yaparak bulabilirsiniz.

unutmam

bir başıma bu kentin sokaklarında yürüyorum.üşüyorum.ne kadar uzaksan bana o kadar soğuyor hava.sen yoksan, sıcaklık hep mevsim normallerinin altında.bu yüzden meteoroloji raporları umrumda değil.kar mı yağıyor yoksa yağmur mu, bana ne? ben senin hasretinle sırılsıklamım zaten, daha ne kadar ıslanabilirim ki?
burada mısın değil misin belli değil.bazen gidişlerin kahramanı oluyorsun, bazen sonsuz kalışların.doyumsuz gecelerdesin kimi zaman, bazen de yalnız karanlıklardasın.bitmek bilmez bir şarkısın; ama, ben mi notaları yanlış basıyorum da sen bu şarkıyı söyleyemiyorsun? neden susuyorsun?
aşkın sessizliği ne kadar korkunç olur bilir misin? bir tek kelimeye hasret geçen gecelerin hesabını soracağın kimse de yoktur üstelik. kendi kendiyle konuşana deli derler ya, beni çoktan akıl hastanesine kapatmaları gerekirdi.hem de iflah olmaz hastalar bölümüne...
yokluğuna alışmaktan korkuyorum, ne kadar kötü...
yokluğunu yürüyorum sokaklarda.yokluğunu içiyorum kadeh kadeh. hiç gelmeme ihtimalin bir idam mahkumuna dönüştürüyor beni.hiç bir şey yapmadan beklerler ya hücrelerinde, ölümün soğuk nefesini hissederek...anlamlı olan bir şey yoktur onlar için.belkide bir an önce ölmektir akıllarından geçen, bu bekleme işkencesi bitsin diye...bu yokluk hissi öldürecek beni...
gelebilme ihtimalinse yüreğimdeki kuşları havalandırıyor, kanat seslerini duy.gelmek iste yeter ki, yorulmayasın diye kuşlarım taşır seni bana.bir görsem yüzünü, ah bir dokunsam sana...göreceksin, sevdanın çiçek çiçek açtığını, umudun bir yangın gibi alev alev ikimizi birden sardığını.anladım ki mümkün değil seni sensiz yaşamak.ben o gönlü genişlerden değilim.madem içimdesin, yüreğimde taşıyorum seni, o zaman yanımda da olmalısın.sensiz yaşanmayacak bu aşk ötesi yok.
şimdi yalnız geceleri seviyorum.seni yıldızlarda buluyorum.daha bir dayanılır oluyor sensizlik sancısı.mümkünü yok çıkmayacaksın aklımdan, bu yüzden gece, el ayak çekilmişken, hiç bir ses yokken seni düşünmek yokluğunu değil ama daha iyi.bütünüyle sen oluyorsun o zaman her yerde.ne kadar yakışıyorsunuz birbirinize, sen ve gece...zaman geçer, her şey unutulur, bir örtüyle kaplanır acılar, ama...'bir tek seni unutmam...'

yoksun

sen yoksun
deniz yok
yıldızlar arkadaşım
ya bu gece harika bir şeyler olsun
yahut bir bomba gibi
infilak edecek başım

ağzımda eski mısralar uzanıp kalmışım
istanbul minareler odamda gibi
gökyüzü temiz ve parlak
işte kolkola girmiş en mesut günlerimiz
muhalif bir rüzgar karşı sahilden

fosforlu ışıklarıyla gökyüzü bir deniz
havada kanat sesleri
ve çılgın kokular

deniz yok
yıldızlar uzaklaşıyor
ben yine yalnız kalıyorum
istanbul minareler kaybolmuş
sen yoksun

atilla ilhan

intihar

intihar kişinin bilerek , kasıtlı olarak kendini öldürmesidir.bazen ağır bir ruhsal hastalığın beirtisi, bazen de kendini anlık olarak kontrol etmedeki güçlüklerin belirtisidir.genelde intihar girişimi, yoğun sıkıntıya yol açan bir kriz, çaresizlik, ümitsizlik, çelişkiler nedeniyle hastanın görebildiği seçeneklerin daralmasıyla ortaya çıkabildiği gibi nefret edilen objeye yönelen öfkenin kendine döndürülmesiyle de ortaya çıkar.