bugün

entry'ler (1157)

türk kızı

tüm genellemelerin yanlış olduğunu kanıtlar nitelikte dimdik ayakta durabilen kızlardır.

regl oldum demeye utanan cahil kız

utangaç olması da gerekmeyen kızdır. istemez, söylemez. keyfinin kahyası mısın? hadi herşeyi geçtim diyalog başlangıçı falsolu zaten. sanırsın kız geliyor yaaa ben çok hastayım diyor ama bir türlü konuya giremiyor. soruyosun saçmalıyor. söylemeyecek olan insan zaten söylemez öyle eveleyip gevelemez. zaten bu özel durum sadece ilgili insanlara söylenir ki bu da sevgilidir, yakın kız arkadaştır, kocadır vs. yoksa karnı ağrıdığı vakit camı açıp ben regl olucam galiba diye bağıranı görmedim. ama madem söylemeyen cahil oluyor, camı açıp bağıran da ileri düzeyde zeki olmalı herhalde.

da poet

rap dünyasındaki nickinin 'poet' yani 'şair' olması isminin 'ozan' olmasıyla bağdaşır.

kızlardan erkeklere tavsiyeler

kitap okuyun biraz ya da okuyormuş gibi yapın. yakışıklı değilseniz bile entel gözükmenin bir zararı olmaz.

baba oğul diyalogları

baba bir kez boşanıp yeniden evlenen oğluna dert yanmaktadır:

-oğlum bıktım ya, boşayacağım anneni, tak dedi canıma!
-boşver baba, ben denedim bunların hepsi aynı...

başkalarının mutsuzluğundan mutlu olmak

kızlarda çok görülendir niyeyse. arkadaş dahi olsalar biri hoş bir sevgili mi yaptı, iyi bir iş mi buldu, güzel bir kıyafet giydi ve herkesten övgü mü aldı, hemen kıskanılır ve mutsuz olunursa;

tam tersi olduğunda; yani biri sevgilisinden mi ayrıldı, biri işten mi kovuldu, biri saçını kestirdi ve iğrenç mi oldu mutlu olur bunlar.

akla zarar aslında, herkes kendi işine baksa keşke.

cinsel yolla bulaşan hastalıklar

(bkz: klamidya)

türk kızlarındaki erkeği uysallaştırma sevdası

aşık olan adamın uysallaşma çabasından daha büyük olmayan çabadır. zira erkekler önce peşinden koşar, sonra 'bak ne kadar uysalım' mesajı verir. oysa ki gerçekler ancak evlenince anlaşılır

fulya nın mert ve begüm den aldığı intikam

tek kelimeyle komik. fulya adlı kızımız intikam aldığını sanıyorken mertle begüm buna kıçlarıyla gülüyorlardır eminim. ya da bu fulya gittigidiyor un reklam şeysi yapan bi kız orasını bilemem, zira gayet çekici de görünüyor videoda. o değil de bu kızın anne- babası yok mudur diye de düşünmedim değil. ya da internet denen şeyden hiç anlamıyorlar ki kız bu kadar rahat. yoksa babası internette gezerken kızının 2 yıllık sevgilisinden boynuzlanarak ayrıldığını, sevgilisinin ona aldığı ve üzerinde görmekten çok hoşlandığı geceliğini ve sevgilisinin çok çok özel fotoğraflarını çektiği fotoğraf makinesini sattığını görse kalp krizi geçirmeden ölüverir oracıkta herhalde. hadi onu da geçtim fulyaya 2 çift lafım var. bize ne senin eski sevgilinin çok özel pozlarından, makineyi özellikle kızlara tavsiye ediyormuş bık bık. gören de merti duştan yeni çıkmış behlül sanacak. hadi öyle olsa, ne olur? taş gibi sevgilim vardı beni boynuzladı ühü ühü mü demeye gelicek o zaman?

yaran olaylar

metroda ayakta giden iki teyze dedikodu yapmaktadırlar. komşulardan, tanıdıklardan, ordan burdan konuşurlarken tam yanlarında oturan genç de çaktırmadan muhabbetlerini dinlemektedir. teyzelerden biri de bu durumu farketmiştir zaten. inecekleri durak geldiğinde gence yaklaşır, kısık sesle 'aramızda kalsın' der. tüm metro belli etmeden kopar tabii.

sözlük yazarlarının itirafları

hikayelerde, romanlarda geçen 'yaşlı gözler' ifadesini uzun bir süre boyunca yaşlı bir insanın gözleri olduğunu düşünüp çoğu zaman da 'ne saçma!' diye düşünüyordum.

ingilizce bilmeden ingilizce şarkı dinleyen kişi

bazıları bilir ama şarkıdaki sözlerin hepsini anlayamaz, misal ben.
fransızca şarkı da dinliyorum ordaki sözleri anlıyorum ama türkçesini bilmiyorum, o ayrı mesele tabii.

katil çin türkistan dan defol

çinlilerin uygur türklerine yaptığı katliamı kınayan slogan. elimiz kolumuz bağlı gelişmeleri izlerken, birkaç dakikalık videoda bile gözlerimiz dolarken içten içe yaptığımız haykırış!

günün tek cümlelik özeti

çok uykum geldi.

1 80 boyundaki erkeğin 1 60 lık kıza yavşaması

daha ne kadar saçmalayacağını bulamamış yazar serzenişi! türk kadını boy ortalaması 1.58dir ve maalesef ki küsuratlı rakam vereyim salladığım anlaşılmasıncı zihniyetle değil, yapılan araştırma sonucu bunu göstermiş. 1.80 ise erkekler için ideal bir boy. niye ikisi bir arada olamıyormuş kuşku uyandırıcı. erkek 5 cm kısa olsa, kız da 10 cm topuklu giyse fit misiniz?

paran bitene kadar seninle çıkacağım diyen kız

söylemezler ama genelde öyle yaparlar ve tabii ki bu dahil tüm genellemeler, neyse ya kapattık.

kulak çubuğunda kulak için kullanmayın yazması

asıl başlık ve dolayısıyla tanım 'kulak çubuğu ambalajının üzerinde kulan içini temizlemek için kullanmayınız' yazmasıdır.

peşinen söyleyeyim kimse de kalkıp aman o kulak çubuğu değil ki, aman zaten çok zararlı ki nidalarıyla başımı döndürmesin, zaten çok sıcak.

ben de biliyorum üzerinde pamuklu çubuk yazıyor, hep de hoş bir kızcağız gülümsüyor oluyor bu ambalajlarda her nedense. ben hep kulak temizlemek için kullandım, o bayan ne için kullanıyor bilemem. siz eyelinerınızı silmek için mi kullanıyorsunuz yoksa kuzum?

her şeyi geçtim ben de bir sağlıkçı olarak mehmet öz abimin de dediği üzere 'kulağınıza sokabileceğiniz en küçük şey dirseğiniz olsun' düsturunu benimsemiştim aslında. ama bu lanet kulak kaşıntısından veyahut banyodan çıkışta oluşan kulak içi nemli sıvıdan da illallah diyorum, bu koton bu soft bu antibakteriyel malzemeyi bulduğum gibi sokuyorum kulağıma ve o rahatlatık paha biçilemez oluyor.

bu entry yazma maksadım ise toplumu bilinçlendirmek aslında, bana öyle bir görev verilmedi ama işte ben kendim kendime görev bildim bunu, zira tecrübe ettiğim bir şey oldu, anlatıcam.

birkaç hafta önce banyodan yeni çıkan kardeşim * birden odama dalıp kulağıma bişi kaçtı diyerek ortalığı velveleye verdi. benden de artık bir takım tedavileri evde verebilme yeteneği göstermemi bekleyen ev ahalisi başıma üşüştü. benim yapacağım maksimum şey de kulak yolunu nisbeten düzleştirip ışıkla ne var ne yok diye bakmak, amma velakin 'bişey yok be çıkmış o' demek oldu. bizimki kulağını karıştırırken pamuk çıkmış, kulak yolunda kalmış. sesini duyduğunu iddia ediyor kendisi, hala içerde diye bağırınıp duruyor. neyse bizimkileri aldı bi telaş, dispansere götürdüler çocuğu. orda bişi yapamamışlar, hastaneye sevketmişler. annem ne olucak ne olabilir diye kendi kendini yiyip bi de bana sorarken ben de onu güldürmeye çalışıyordum bi nebze de olsa. gerçi güldürmek de değil, hepsi gerçek. 'bu küçükken bilye yutmuştu, boğazında kalmıştı, adam liseye gidiyo kulağına pamuk kaçırıyo, sakın leblebi falan yedirme çocuğa mazallah burnuna sokmaya çalışır haaa' diyorum tüm kulak burun boğaz hekimleri benle hemfikir biliyorum.

neyse ki birkaç saat içinde hastaneden döndüler, pamucuğu çıkarmışlar kulağından. annem de sarılıyor kardeşime bir yandan, tuz çevirtmeyi falan düşünüyordu sanırım.'nazar değdi kuzum sana, hep düğünde oynadığın kolbastılar yüzünden oldu, millet çok beğendi, nazar değirdi' diyor. ben katıla katıla gülüyorum tabii ama içimden. Allah hepimizi anne şerinden korusun, hasta yaşlı ve gebelerle dalga geçilmez zira!

beline havlu sarılı olarak kapı açan kadın

duştan yeni çıkmış behlülle karşılaşmasa iyi olur zira rtük kızıyor.

vaudeville for vendetta

("müsait"i heidi, "bi yerde inebilir miyim"i pavarotti tonlamasıyla seslendiriyorum,) benzetmesiyle yine beni yarmış sözlük yazarıdır. hep buralarda ol e mi? *

kıl

bir gün dışarda çene çalarken etek giymiş bir arkadaşın bacaklarında 'ben burdayım' dokunulmazlığıyla durduklarını gördüğüm an gözlerimi öyle bi açmışım ki arkadaş da 'amaaaaan kıl işte, herkeste var' aymazlığını gösterme gereği duydu. işte hayatım boyunca hep bu kadar umursamaz olmayı diledim.