bugün

insanın kendi isteğiyle öldürülme işlemi
acısız ölüm anlamına gelir

insan hekimliğinde etik mi değil mi tartısmaları sürerken alt yapısı eksik ya da hayvan yasamına değer vermeyen veteriner hekimlerin bolca kullandığı yöntemdir
kişinin kendi hayatına son verme hakkı.
Ötanazi yunanca 'iyi' ve 'ölüm' kelimelerden gelir.
Kısaca ölüm hakkı da denilebilir.
Tedavisi mümkün olmayan kronik hastalıklarda, hayattan umudunu kesmiş hastanın ağrısız bir metotla ölümüne izin verilmesidir. Türkiye'de yasal değildir. Değişik devletlerde değişik uygulamar mevcuttur.

Aktif ötanazi ve pasif ötanazi şekileri biliniyor.
Aktif ötanazi doğrudan (direkt) ölücü made kronik ve kurtarıcı tedavi imkansız olan hastaya verilir.
Pasif ötanazi dolaylı (indirekt) hastayı hayata tutan makineler kaptılır.
yasal hale getiren ilk eyalet Oregon 'dur *
doğma hakkını vermeyen zihinlerin ölme hakkını da elden alması ötenazi hakkını yasadışı kabul etmeleriyle gerçekleşir!
ne yani gönül rızasıyla ölmek için ille boğaz köprüsünden mi atlamalı insan!
intihar değildir. sağlıklı birinin, dış etkenler sebebiyle yaptığı bir değildir çünki.
yaşarken, fiziksel olarak aslında kendi başına yaşayamadığını bilen beynin, (kısmen çalıştığı diyelim), uzuvlara hükmedemediği durumlara dayanan istektir. hasta insanın tercihidir. hayatı bir oda ve bir yataktan ibaret yaşayan birinin, çekilip ruhunu rahat hissedeceğine inandığı diyara göçme isteğidir. adıyla bir haktır*, ama almak için mahkemeler kurulmuştur.belki de yakınların ölüm acısını çekmek istememesinden kaynaklanıyodur mahkemeler. sevgiden kaynaklanan bi bencillik belki.. aldığı nefesin bedelini ağır ödeyen biri karşısında, özlemin savaşıdır belki, tabi bu aile içinde yaşanıyorsa. bunun için hiç tanımadığın insanlarla mahkeme yapılması garip. kimin ne yaşadığını, acı veren ve ardı kesilmeyen detayları hissetmeden, kişi hakkında itiraz etmek, hüküm vermek kurumların işi değildir kanımca...

sadece hastayı bağlayan bi durum olmayabiliyor her zaman. kişinin sağlıklı bir yaşam sürerken, artık beyin fonksiyonlarının çalışmadığı ve çalışmayacağı kesin olan bir durumla karşı karşıya kalması söz konusu ise * diğer aile bireylerine bırakılabiliyor. bu durumda hak anne-babaya geçebiliyor ki, tüm manevi duyguları aşıp da yataktakinin isteğini görebildiğine hiç bi zaman inanamaz herhalde insan. bi yandan da çalışan organlar hayat kurtarabilir, insanın boğazını sıkan içini düğüm düğüm eden, yerine geçmeyi isteten bi yaman çelişki olsa gerek.
koken olarak latinceden gelmektedir; tam olarak euthanasiadiye yazılır. ''eu'' güzel anlamındadır; ''thanasia'' ise ölüm. yani acısız, güzel ölüm manasına gelir birleştirince...
ahlaki olarak sakıncalar doğurabilmektedir.
aklıma gelen örnekleri,

1) kurtarılabilecek hasta için doktor, kolaya kaçar, hemen ötenazi önerir.
2) hitler'in toplama kampında yaşlılara ve sakatlara yaptığını * , devlet bu kılıf altında resmi politikaya dönüştürebilir, yaşlılara ötenaziyi kabul etmesine dair vicdani zorlamalarda bulunabilir; özellikle yoksullara ve mahkümlara karşı.
3) gene 1. madde ile ilgili olarak, savaşta ağır yaralılarla kimse uğraşmaz...

katolik mezhebi desteklemesine karşı, islam reddeder.
yaşam kadar kutsal; türkiye dahil birçok ülkede nedense yasak olan temel bir haktır.
başkalarına, ilaçlara veya makinelere bağlı olarak yaşamını sürdüren, geleceğe dair hiçbir pozitif gelişmenin beklenmediği hasta grubunun hayatlarını sona erdirerek mutlak huzura ermelerini sağlayan mantıklı bir karardır
(bkz: the sea inside)
bilinen dışında bir umut taydaş şiiridir.

ÖTENAZi

"bitiririm kendimi"
Bu günü de bitirdim görmeden seni,
bu gün de gözlerim, sensiz boş sokaklara aktı,
dalıp gittim hüzünlü şarkılarla,
bu gün de yine sensiz kapandı.
Ağlamak çare olmuyor ama ağlamamak için de tutmuyorum kendimi,
sessizce ağlıyorum sensizliğimi
içime döktüğüm gözyaşlarının içinde,
sessizce akıyor zaman,
sensiz geçiyor bilmesen de kahpe günler,
çekip gitmek var ya,
bilmediğim, bilmediğin yerlere,
çekip vurmak var ya kendimi,
yüreğimden, seni son gördüğümde,
buruk acılara terk ettiğim sevgilerimi,
bölemesinler diye,
vurup düşürmek var ya kendimi,
yapamam ki, belki bir gün daha görürüm seni.
Susarım, bilmezsin ve susarsın,
kaçarım, gelemem yanına, kendime sığınırım,
konuşmam, konuşamam ölsem de,
herkes anlar ama sen anlamazsın,
anlamadın diye kızamam sana,
anlatmadım diye ağlarım kendi içimde.
Siktir çekip vurmak var ya kendimi, bekliyorum nedense...
(bkz: içimdeki deniz)
(bkz: mar adentro)
ülkemizde hastaların bunu isteme hakkı yoktur. onurlu bir şekilde ölme hakkı vardır ama bu otanaziden çok farklıdır.
çok az ülkede uygulanan, bir nevi fiş çekme. ama fişi çekilenin bilinci açıktır ve bu kararı, hastanın kendisinin verdiği uygulama. ülkemizde, daha çok dini gerekçelerle uygulanması yasaktır. "allah ın verdiği canı, yine allah alır" sözüyle hareket edilir ve bu yüzden de, ötanazi; cinayet ya da intihar kapsamına alınır. ucu açık bir konu...
bu kelimenin kokeni ikinci dunya savasina dayanir, iskence esnasinda "ot ula nazi" seklinde soylene soylene bu kelime otenazi sekline girmistir.**
kimi ulkelerde insanlara belirli ko$ullarda hak olarak verilmi$ olum ce$ididir.

otanazi yapilmasi, oyle doktorun "bunu iyile$tirmekle ugra$amam lan, oldurun gitsin" diyerek karar verebilecegi bi$ey degildir. oncelikle, bir hastanin "iyile$tirilemeyecek" durumda olmasina tek bir doktorun raporuyla karar verilmez. bunun icin onlarca test yapilir, cok yonlu tedaviler denenir, ve en sonunda bir cok doktordan olu$mu$ bi komitenin karariyla bu sonuca varilir. tabi bu komite sadece hastaninin iyile$tirilemeyecek olmasina karar verir, "otanazi yapalim" veya "hayir yapmayalim" $eklinde bi sonuca varma yetkileri yoktur.

otanazi, insanin kendi olumune kendi karar vermesi oldugu icin, dinen sakincali oldugu dogrudur. ancak $oyle de bir olay vardir ki, din kavrami insandan insana degi$ir. hicbir insanin belirli bir dine bagli olmak gibi bi zorunlulugu yoktur. musluman olmak, hristiyan olmak veya yahudi olmak nasil bir tercih meselesiyse, ateist olmak da bi tercih meselisidir. zaten insan haklari evrensel bildirgesini okursaniz, burada insanlarin istedigi dini secmekte veya hicbir dini secmemekte ozgur olduklari yazar. * yani otanazi olayi bir insan icin dinen engel ta$isa bile, ateist bi insan icin hicbir dini yukumluluk ta$imayabilir.

yani ozet olarak, tibbi sonuclarin akabinde ki$i otanazi icin "olmasi gereken $artlari" ta$iyorsa, ve dinen herhangibir sakinca hissetmiyosa, bu olayin gercekle$mesi icin pek bi sakinca gorulmemekte. tabi burda benim degerlendirmeye cali$tigim durumlardan ba$ka, otanazi olayinin daha olumlu veya olumsuz bir cok tarafi vardir, ve bunlar her zaman tarti$maya aciktir. bu olay bazi $artlarda mantikli olarak gelse bile, bazi konumlardan bakildiginda sakincali olarak gorulebilir.

ayrica, sava$ gibi olaganustu durumlarda, otanazi, "ki$i butun ko$ullari saglasa bile" yasaklanabilir, boylece doktorlar "agir yarali hastalari" kanunen tedavi etmekle yukumlu hale getirilir. olaganustu $artlarda o kadar cok $ey yasaklanmaktadir ki, otanazinin de yasaklanmasi herhangibir sorun te$kil etmeyecektir.

sonuc olarak, "otanazi serbest birakilmali" veya "kesinlikle yasaklanmali" demek zordur. bunun icin cok buyuk ara$tirilmalar yapilip oyle karar verilmesi gerekir. ancak sadece dini sebeplerden dolayi otanaziyi yasaklamak her$eyden once insan haklarina aykiridir, cunku biraz once de belirttigim gibi "insanlar dinlerini secmekte ozgurdurler" ve bu madde birle$mi$ milletler insan haklari bildirgesinde cok acik bir $ekilde yazmaktadir...
(bkz: mercy killing)
ötanazi alanındaki örgütlü hareketi başlatan kişi killick millard 'dır
Belçika'da ölen bir yaş altındaki bebeklerin yarısının yaşamına ötanazi yöntemiyle son verildiği açıklandı. Gand Üniversitesi profesörlerinden Veerle Provoost, son dönemde ölen 300 bebek üstünde yaptığı inceleme sonuçlarını duyururken, bebeklerin en az 150'sinin yaşamına bilinçli olarak son verildiğini, bu kararların yüzde 84'ünün anne ve babaların mutabakatıyla alındığını söyledi.
Provoost, bebeklere ötanazi uygulamasında tedavinin durdurulması, bağlı oldukları suni solunum sistemlerinin fişten çekilmesi veya ölümcül miktarda morfin benzeri madde aşılanması yoluna gidildiğini açıkladı. Bebeklere ötanazi kararlarının nedenlerini açıklayan doktorlar, yüzde 70 oranında 'yaşama şansı kalmaması', yüzde 30 oranında 'kaliteli yaşam şansı kalmaması' gerekçelerini ön plana çıkarıyor.
Belçika'da ötanazi uygulamasında son bir yılda yüzde 10 artış var. Her ay 40'a yakın hastanın yaşamına bu yolla son veriliyor. Yetkililer, resmi rakam ve beyanların belirlendiğini, gerçek rakamın en az iki misli olduğunu düşünüyor.
Ülkede resmi kayıtlara göre, 2005'te 400, 2006'da 450 kişiye ötanazi uygulandı. Yasaya göre, ötanazi isteyenin 18 yaşından büyük olması, talebini bilinçli ve kendi iradesiyle yapması, isteğini düşünüp birkaç defa yansıtması şart koşuluyor. Ayrıca hastanın 'fiziki veya psikolojik açıdan, tıbbi olarak sürekli ve dayanılmaz acı çekiyor olması, hastalık sürecinde çaresiz bir aşamada bulunması' gerekiyor.
kaynak: radikal gazetesi
(bkz: kız evi nazi evi)
etik olarak bakıldığında son derece mantıklı ve doğru bir eylem olarak görünmesine rağmen dini açıdan günahtır. allah'ın verdiği canı allah'tan baskası alamaz. bu kesindir ama ızdırap çeken, kurtarılma ihtimali olmayan bir insanın gözlerinizin önünde erimesi, acı çekmesi, ölmek istiyorum diye sayıklamasına sahit olduğunuz zaman, hangisi doğru hangisi yanlış bir türlü karar veremezsiniz. acaba bunu yasayıp, kayıtsız kalmak da günah değil midir? sorusu beyninizde yer edinip sizi içten içe kemirmeye başlamıştır bile. ve bu kişi öldüğünde, kendi acınızı bir yana bırakıp onun kurtulduğunu düsünür, kendiniz için üzülür ama onun için mutlu olursunuz.
(bkz: jack kevorkian)
ötenazi kişinin kendi isteği ile tıbbi gözetim altında kendi hayatına son vermesidir. çözümsüz bir hastalık ya da acısına dayanılamayacak kadar ağır bir hastalık geçiren kişilerin tercihidir. türkiye'de serbest değildir.
acıların çocuğu emrah kardeşimizin yıllarca duyulmayan feryadı.