bugün

Adaletin, hukukun gerektirdiği veya birine ayırdığı şey, kazanç.*
(bkz: adalet)
(bkz: hukuk)
(bkz: kazanç)
allah'ın doksandokuz isminden biri...

(bkz: esma ül hüsna)
bir hürriyetin sağlanması için kişiye, anayasa ve kanunlarla tanınmış yetkilerdir.
(bkz: hürriyet)
hak, senet değildir ; her zaman ödenmesi gerekmez.
özellikle ana hakkı..*
ing. ks. hugs and kisses.
tanrı anlamına gelen ve erkekle temsil edilen guc,hakikat,gercek.
Esma'ül Hüsna'da

Hak ve hakikatın kendisi, gerçeklerin gerçeği
varligi hic degismeden duran

anlamlarına gelmektedir.
meşruluğunu bir kenara bırakacak olursak, hukuken korunan menfaat.
bi de şu var ki: ibretle ders alınması gereken bir tekerlemedir;
hakkı nın hakkı da hakkı varmış. hakkı hakkı dan hakkını almaya gitmiş. hakkı hakkı nın hakkını vermeyince hakkı hakkı nın hakkından gelmiş.
eğer tüm insanlığın, farklı düşenen tek kişiyi susturmasını haklı buluyorsanız, gün gelip o tek kişi kudreti eline geçirdiğinde tüm insanlığın susturmasına karşı çıkmaya hakkınız olamaz demiştir jonh stuart mill.
hak çoğunluk değildir.
kelime anlamı; birine ait olani, sadece ona ayrılmış demektir.
insana verilmiş imtiyazdır.
hukuk tarafından bireylere tanınan, korunmasını isteme konusunda bireylerin yetkili kılındığı menfaatlerdir. 2 sınıfa ayrılıyorlar... özel haklar ve komu hakları.
(bkz: hak ve eşitlik)
verilmeyendir, alınandır.
hukuken korunan ve sahibine bu korumadan yararlanma yetkisi veren menfaat olarak tanımlanabilir.

hak kavramı, hukukun temelidir ve her hak, kendisine saygı gösterilmesi yükümlülüğünü de beraberinde getirir.
george carlin'in olmadığını düşündüğü,hayali şeyler. kendi ağzından dinleyelim:
sizin için bir şeyim daha var,
gelenekler kitabımızın son bölümü: haklar.

bu ülkede herkes, her zaman etrafta koşuşturup koduğumun haklarından dem vuruyor. "hakkım var. hakkın yok. hakkımız var. hakları yok." millet, filmin sonunu söylemekten hoşlanmam ama "haklar" diye bir şey yoktur, tamam mı? hayalidirler. hepsini öcüler, gulyabani,pinokyo, anne kaz gibi boktan şeyler gibi uydurduk. haklar bir fikirdir. yalnızca hayalidirler. sevimli fikirlerdir. ancak sadece sevimliler, o kadar. sevimli ve kurgusal. eğer haklarınız olduğunu
düşünüyorsanız size şunu sorayım; nereden geliyorlar? insanlar "tanrıdan gelir. haklar tanrı vergisidir" der. hay sikeyim yine başladık. yine başladık. tanrı bahanesi. hiçbir cevabı ve hiçbir savı olmayan insanın son sığınağı... "tanrıdan gelir." tarif edemediğimiz her şey tanrıdan geliyor olmalı. bana göre millet, eğer haklar tanrıdan gelseydi tanrı sizlere her gün yemek hakkı ve başınızın üzerine bir çatı hakkı bahşederdi. tanrı sizi gözetiyor olurdu. tanrı sizi kolluyor olurdu ve ne var biliyor musunuz? bir silah edinmenizden ve bir pazar gecesi sarhoş olup sevgilinizin ailesini
öldürmenizden endişelenmezdi. ama hadi yine de doğru diyelim. bu hakları bize tanrı vermiş olsun. neden belli bir sayıda hak vermiş olsun ki? bu ülkenin haklar bildirgesi'nde 10 kural bulunuyor. tamam. on hak. görünen o ki tanrı işini
özensiz yapıyormuş çünkü haklar bildirgesi'ni 17 defa değiştirmek zorunda kaldık. demek ki tanrı birkaç şeyi unutmuş,mesela "kölelik" gibi. ama varsayalım ki tanrı
orijinal onluyu bize verdi. ingilizlere 13 tane verdi. i;ngiliz haklar bildirgesi'nde 13 kural var. almanlarda 29 tane var. belçikalılarda 25 tane. isveçlilerde ise sadece 6 tane. tabii dünyadaki bazı insanların hiç hakkı yok. ne biçim bir sikik, lanetli tanrı-vergisi işi bu. hiç hakkımız olmasın? tanrı neden çeşitli ülkelerden çeşitli insanlara farklı sayılarda haklar versin ki? sıkıntıdan mı? eğlence için mi? kötü aritmetiğinden mi? insanoğlu olarak bugüne kadar tanrının zayıf matematiğine rağmen mi hayatta kaldık? kulağıma hiç de ilahi bir plan gibi gelmiyor. daha çok insani plan gibi geliyor. sanki bir grup diğer bir grubu kontrol etmek istermiş gibi. başka bir deyişle, amerika'da işlerin hep olduğu gibi.

şimdi, eğer haklarınız olduğunu düşünüyorsanız, size son bir görev: bilgisayar başına oturup internete bağlandığınızda wikipedia'ya girin. wikipedia'ya girdiğinizde,arama kutusuna "japon asıllı amerikanlar 1942" yazmanızı istiyorum. böylece koduğumun haklarınıza dair her şeyi bulacaksınız tamam mı? işte öyle. artık biliyorsunuz. 1942 yılında, 110.000 japon asıllı amerikan vatandaşı,iyi durumdaki, yasalara
saygılı bu insanlar gözaltı kamplarına atıldılar. ve tek suçları, anne babalarının
yanlış ülkede doğmuş olmalarıydı. tek hataları buydu. avukat çağırma hakları yoktu,
adil yargılanma hakları yoktu,jüri karşısına çıkma hakları yoktu. süreç sırasında tek
bir hakları bile yoktu. ellerindeki tek yol neydi? doğruca gözaltı kamplarına giden yol.
tam da bu amerikan vatandaşları haklarına en çok ihtiyaç duydukları zamanda hükümetleri bu hakları ellerinden aldı. ve eğer elinizden alınabiliyorsa, onlar hak değildir. ayrıcalıklardır. olay bu. bu ülkede şimdiye dek kazanabildiğimiz bir geçici
ayrıcalıklar bildirgesidir. eğer haberleri takip ediyorsanız biliyorsunuz, bu liste
her yıl daha da kısalıyor. ne kadar salakça olduğunu görüyorsunuz. er ya da geç bu ülkenin insanları fark edecekler ki hükümetleri onları sikine takmıyor. hükümet sizi, çocuklarınızı haklarınızı, refahınızı ya da güvenliğinizi umursamıyor. gözü kendi gücünde. mümkün olan her yolla koruyup genişletmeye çalıştığı tek şey bu. bana göre, mevzu haklar olduğunda ikisinden biri doğrudur: ya sınırsız hakkımız vardır ya da tek bir hakkımız bile yoktur. kişisel tercihim sınırsız haklardan yana. diyorum ki, mesela, canımın istediği her şeyi yapmaya hakkım vardır. fakat eğer benim sevdiğim
bir şeyden hazzetmiyorsanız beni öldürmeye hakkınız vardır. işte, bundan daha adil bir anlaşmayı nereden bulacaksınız anasını satayım? yani bir dahaki
sefere puştun biri gelip "böyle düşünmek için hakkım var" dediğinde, "hadi ya? benim de hakkım olan bir düşüncem var ve bu da senin böyle düşünmeye hakkın olmadığıdır." deyin. ardından da vurun pezevengi yürüyün gidin.
Eylem yapanlar haklarını savunurken başkalarının haklarına girdikleri an, bu hak savunmaktan çıkmış hak yemeye girmiş olur. Bu da unutulmamalı.
başbakan ve yardakçılarında olmayan şeydir. Zirâ yuva yıkanın yuvası olmaz sözü gibi hak yiyenin de hakkı olmaz.
Edit: akp hükümeti devri olduğunu belirtelim de gelecek nesiller ibret alsın.
hayatınızı ve ilişkilerinizi bunun üzerine kurun. kaybettiğinizde bile büyük hasar almazsınız.
taşın, kuşun, havanın, komşunun, insanın hakkını kendisine teslim edin.
atılan her adımda temel kanun olmalıdır.

-maçta darbe almadan kendini yere atma.
-konuşma yeteneğin var diye karşındakinin konuşma hakkını alma.
-aynı işe başvurup senden daha donanımlı biri varsa sen çekil

yav anlattım anlatamadım bilmem ama bunu hayatınızın merkezine koyun. kaybederseniz kaybedin. haksızlıkla kazanılanların, uzun vadede insana neler getireceğini bilemezsin.

sadece kendini yönetiyorsan, aileni yönetiyorsan, mahalle, devlet yönetiyorsan buna uy hak etmediğini alma. hak eden düşmanın da olsa hakkını teslim et.
kazanan sen olursun.
hukuk düzeninin kişilere tanıdığı imkan, yetki, fırsatlardır.
yerine göre, alamadığın diploman, yerine göre çalışıp giremediğin iş, yerine göre kocanın sana sevgisi, yerine göre arkadaşının seni kazıklamaması, yerine göre kayınvalidenin sana sarılışı, yerine göre deli gibi sevdiğin halde sırtını dönüp gitmeyen sevgilidir, hak sadece yasalarla tanımlanmış hukuksal bir kavram olamaz, hak sahip olmamız gereken ancak sahip olamadığımız herşeydir..
bir insanın yağmur yağarken şemsiyesini alıp dışarı çıkması doğru bir harekettir. ama yağmur yağmadığı halde şemsiyesini açarak dışarı çıkması yanlış bir harekettir. dolayısıyla, türkçemizde kullanılan doğru ve yanlış kelimeleri, şarta bağlı olarak isabetli olan şey veya olmayan şey manasındadır. hâlbuki iki kere iki dört eder. yağmur yağsa da dört eder, güneş açsa da dört eder, bir hafta önce de dört eder, bin yıl sonra da dört eder. işte şarta bağlı olmaksızın, mutlak olarak her şart altında doğru olan şeye "hak" denir.
prof. dr. necmettin erbakan
(bkz: davam)
syf: 24