bugün

tek başına "aylak adam"ı yeter de artar bile. türk edebiyatından böylesi sağlam ve özgün bir yazar çıkması gözlerde mutluluk gözyaşlarının akmasına sebebiyet verir.
"ben, toplumdaki değerlerin ikiyüzlülüğünü, sahteliğini, gülünçlüğünü göreli beri, gülünç olmayan tek tutamağı arıyorum: gerçek sevgiyi! bir kadın. birbirimize yeteceğimiz, benimle birlik düşünen, duyan, seven bir kadın!" eline sağlık usta... kaleminden oluk oluk tecrübe akıyor...
Aylak Adam romanını çok sevdiğim bir yazardır. Oldukça değişik bir anlatımı vardır. Yalın ve çekici bir dil kullanır.
genç yaşlarında üniversiteden sonra çiftçilik yapan bu adam, acaba ne kadar aylak adam'dır? sorusunu hep merak etmişimdir. ama aylak adamla farklı konular işlemiş ve kendi döneminde yeni bir ses olmuştur. roman salt aşkı arayan bir adamı anlatır, vakit geçirdiği kadınlar ona benzemez, hep onu kendi deyimiyle 'eli torbalılar'dan zannederler.

-adınız güler, değil mi?
-ben daha sizinkini bilmiyorum.
-öğreneceksiniz. insanın adı onunla en az ilgili olan yanıdır. doğar doğmaz, o bilmeden başkaları veriyor. ama yapışıp kalıyor ona. onsuz olmuyor. (sustu. bir sigara yaktı.) bakın, şimdi adımdan daha önemli bir şey biliyorsunuz: sigara içtiğimi. işte bir başkası: bütün bu ''siz''lerden ''iz''lerden ''uz''lardan sıkılırım ben.
"okuldan suratımda çürükler, tırnak yaralarıyla döndüğüm günler babam, 'görürsünüz, adam olmayacak bu çocuk' derdi. konuşmazdım. sevinirdim. babam adamsa ben olmayacaktım".

(bkz: aylak adam)
tekdüze sürüp giden yalnızlaşmış hayatlarımızı, küçük ayrıntıları, takıntıların verdiği çaresizliği, insanlara ve hayata karşı sessiz öfkememizi kendine özgü bir üslüpla anlatan harikulade yazın işçisi. Ne ölü ne sağ olan Zebercet'in ve her şeye karşı olan Aylak Adam ''C'' nin yaratıçısı.
anayurt oteli isimli kitabı çocuklar için fazla erotik bulunarak 100 temel eserden çıkarılmıştır.
türk edebiyatının pek bilinmeyen en iyi yazarıdır. varoluşçu izler barından aylak ve anayurt oteli romanları vardır. ve tabi ki mükemmel c ve zebercet karakterleri..
(bkz: anayurt oteli) kesinlikle okunması gereken bir kitap.
aylaklığı toplumsal bir ruh hâli olarak edebî literatüre hediye etmiş yetenekli yazardır. aynı zamanda ismimin ilham kaynağıdır.
evdeki ve kümes isimli eserlerini okumayan bir insan sakın ha sakın yusuf atılgan ismini ağzına almasın. tamam aylak adam da iyidir, ama bu ikisi bir başkadır. hele o evdekindeki kereste motifinin işlenişi, gerçekten başarılıdır. bir yusuf atılgan bir haldun taner yani o derece.
varoluşçu edebiyatın en güzel örneklerini vermiş yazardır.

(bkz: aylak adam)
"ne çok yalan söyleniyordu yeryüzünde; sözle, yazıyla, resimle ya da susarak." der sevgili, atılgan.
zebercet ve c.'yi tanıdık-sevdik çokça..

ama bu abimizin o kadar güzel öyküleri de vardır ki, okunası, tekrar tekrar.

şöyle ki:

*evdeki
*saatlerin tıkırtısı
*tutku
*kümesin ötesi
*dedikodu
*yük
*yaşanmaz
*atılmış
*çıkılmayan
*bodur minareden öte
*ağaç
*eylemci

ve ekmek elden süt memeden adlı çocuk kitabında korkut'a masal ve ceren'e masal adlı iki masalı bulunmaktadır.
kadın karakter yazmayı fazlaca sevmiş aylak adam.

''ama bir süredir canım sıkılıyor; yakında yeniden soytarılığa başlayacağım sanıyorum.'' *
zeki demirkubuz. biraz oblomov, biraz turgut, biraz albay, biraz dostoyevski vs çağrışımlarını beraberinde taşır.
aylak adam.
"gerçek olan içimdeki bu boşluk mu? değil. bir şey var ama eksile eksile var."
yalnızlığı, yabancılaşmayı ve insanın kendine dönüşünü başarılı bir şekilde işleyen 1921 manisa doğumlu yazar.

aylak adam'da anlattığı hayat, herkesin özenebileceği türden bir hayatken; kimse kolay kolay anayurt oteli'ndeki zebercet'in yerinde olmayı tercih edemez. canistan isimli tamamlayamadan vefat ettiği bir kısa romanı daha vardır ki; köy hayatını, çiftçiliği ve çalışkanlığı çok güzel anlatmıştır.

uçlarda yaşayan karakterlerden ve uçlarda yaşanan olaylardan, hayatlardan söz eder romanlarında. öykülerini okumak kısmet olmadı.

aynı zamanda notos adlı edebiyat dergisinin 35.sayısının kapak konusudur.
"Bacaklarındaki el gergin, okşamakla kanmamış daha ileri kaydı. Kadının sonradan kazandığı o ek-içgüdüyle bacaklarını kıstı. Annesi, küçükken orasını kurcaladığını gördükçe eline iğne batırırdı. Salt oraya verilen önem… “Dalgın olduk mu gerçek benliğimizle davranıyoruz. Ben de öteki nazlı dişiler gibi miyim?” Kendini yeniden koyuvereceği sıra Erhan’ın eli bacaklarından ayrıldı. Kinli, istediğine karşı gelinmiş şımarık bir oğlan sesi duydu:

– Ne o, yoksa kız mısın?

Önce şaştı. “Ah, bu kadarı fazla…” içinde yıkıcı, acı verici bir deprem başladı. Dönüp baktı. Şu yakışıklı erkek işte buydu. Artık tanıyordu onu. Şiirlerin, kitaplardan kapma büyük sözlerin yapma süsünden sıyrılmış; beylik yargılarla dolu, bayağı. Böyleleri için en önemlisi kızlıktı. Oysa B.’nin ona vermek istediği şeyin yanında kızlık neydi ki? Yarın gidip onların bu kızlık dedikleri şeyi tanımadığı bir erkeğe verecekti. Yanındaki erkek bunu almanın sorumluluğundan korkar. Biliyor, korkaktır o. Ona sarılmaktan, onunla öpüşmekten tat aldı diye kendini hor gördü. “Bulaşık bezi. Vıcık vıcık…” Onların gözünde bütün kadınlar birdir. Amaçlarına götürmekteki başarısı denenmiş o pek rahat ‘sıra’larını bozmazlar: Önce el tutulur, sonra öpülür, sonra memeler okşanır; en son etekliğin altı gelir. “Ben onun için yeni bir kobayım, bir deney hayvanı…” Birden suya düşmüş gibi üşüdü."
--spoiler--
"Bana tek insan yeter. Sevişen iki kişinin kurduğu toplum. Toplumsal yaratıklar olduğumuza göre, insan toplumlarının en iyisi, bu daracık, sorunsuz, iki kişilik toplumlar değil mi?"

yusuf atılgan - aylak adam
--spoiler--
bir dönem çiftçilik yaptıktan sonra yazdığı iki muazzam eserle türk edebiyatı'na çok şey kazandırmış rahmetli yazarımız.
daha üretken olsaydı, türk edebiyatı'na daha çok eser bıraksaydı dediğimiz yazardır.
"Ne çok yalan söyleniyordu yeryüzünde; sözle, yazıyla, resimle ya da susarak.”
- ne iş yapıyorsun?
- aylakım ben.
demesiyle birçoklarının hayalini kurduğu işi yapar bu adam aylak adamda.