bugün

"gördüğünüz aslında medyanın gösterdiğidir." şeklinde özetleyebileceğim amerikan yapımı film.

--spoiler--
Seçimlere çok az kalmışdır. Başkan ve diğer rakipler bir birilerin açığını yakalamaya çalıştığı zamanlardır. Tam ABD bu seçkiye hazırlanırken, bir skandal ortalığı karıştırır. Beyaz Sarayı ziyaret eden kızlardan biri başkanın kendisine cinsel tacizde bulunduğunu iddia edince işler karışır. Başkanın rakipleri bu işe çok sevinirken, başkan kurtulmak için bir yol aramaktadır ancak bu zordur. Çareyi iş için diye nitelendirdiği Çine gitmek bulan başkan olayı temizlemeyi beyaz saraya bırakır, Saraya deneyimli ve başarılı bir danışman olan Conrad Brean (Robert De Niro) çağrılır. Hemen Conrad harakete geçer ve işi temizlemek için uğraşır. Zaman kazanmak için basına başkanın hasta olduğu ve Çinden 1 gün geç döneceğini söyler. Bu olaydan düşüncelerini farklı yöne çekmek isteyen Breanın aklına çok garip bir fikir gelir:savaş. Ama sıradan bir savaş değil, hayali bir savaş. Hayali bir savaş yaratarak artık insanların bu olaya olan düşüncelerini başka bir yöne çekmeyi planlayan Conrad Brean, işi inandırıcı yapması için bir Hollywood yapımcısı olan Stanley Motss'a (Dustin Hoffman) ulaşır. Stanley olayı ilk duyduğunda garip gelse de, yine de kabul eder. Şimdi haber vermeden bir manken alacaklardır (Kirsten Dunst) ona ne ye çekileceğini söylemeden bir video çekecek daha sonra montajla ona savaşta çocuğu ile kaçan kadın süsü vereceklerdir. Savaş için akıllarına ABD ile pek bir işi olmayan Arnavut gelir. ikilinin hikayesine göre, Arnavut ABDye saldıracakdır ve başkan kahraman olacaktır. Uzun bir süre işler böyle yürür. insanlar gittikçe savaş inanmakta ve skandalını unutmaktadırlar. Özellikle şarkıcıların besteleri ve s. olayı daha inandırıcı yapmaktadır.

Ancak bu savaş olayının fazla sürmesi imkansızdır. Bir süre sonra olay CiA tarafından anlaşılır. Ancak olay duyulmadan hemen ikili ve asistanları Winifred Ames (Anne Heche) yeni bir olay düşünür. Şimdi yeni hikayeye göre bir çavuş olan William Schumann (Woody Harrelson) arnavutlar tarafından esir alınmışdır, yayınlanatan bir resimdeyse Schumannın gömleğinde arnavutca "Dayan, Anne!" yazmaktadır. Yine skandal unutulur ve her kes Dayan, anne sözünü ezberler. Sonunda ikili her şeyin iyiye bağlandığını düşünse de aksilik peşlerini bırakmaz. Plana göre Schumannı uçakla ABDye getirip, skandal tamamen unutulacak ve kahramanlar olacaktırlar. Ve o gün gelir uçakta üçlü William'ı beklerler. Ve o da yanında iki polisle kelepçeli olarak uçağa bindirilir. Şimdi öğrendikleri şey arasında şaşırıp kalmışlardır: şaşkın Stanley, Ames ve Brean ile rahibeye tecavüz suçundan tutuklanan, uyuşturucu kullanan, yer yer saldırganlaşan, ilacı bitmek üzere olan tam bir manyak William Schumann. Mecburen bir kasabaya indiklerinde ise William yine bir kadına tecevüz etmeye kalkışınca kızın babası tarafından öldürülür. Ve işte o an artık çıkış yolu yoktur
--spoiler--
şöyle bir şey olabilir:

http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/bakanlar.listesi
türkçe'ye başkanın adamları olarak çevirilen, politika-medya ilişkileri üzerine eleştirel bir bakış.
Dustin Hoffman, Robert De Niro, Kirsten Dunst gibi isimler filmi daha bir izlenir kılıyor.
"başarıya giden her yol mübahtır" mottosu içeren, medyanın halkı nasıl manipüle ettiğini, edebileceğini gösteren ve amerika'nın uluslararası politikası ve tarihiyle ilgili ince dokundurmalarda bulunan muhteşem film. Senaryo Larry beinhart'ın american hero adlı kitabından uyarlanmıştır. Müziklerini mark knopfler yapmıştır. müziklerden working on it muhteşemdir.
siyasette örtbas edebilmenin farklı bir boyutunu anlatan bir film olsa da gerçek hayattan esinlendiğini düşündüren bir kurgudur.

farklı şekillerde hangi ülke sınırları içerisinde yaşarsak yaşayalım toplumun bir haber olduğu meselelerin ne denli büyük boyutlarda olabileceği hatırlatılıyor.

Mesajını net bir şekilde verebilmiş harika bir filmdir.
lan yoksa ırak afganistan savaş hepsi yalan mıydı dedirten film.

görmeden inanmam bundan sonra.
medya siyset ilişkisini anlatan müthiş oyuncuların yer aldığı müthiş film.
(bkz: ölmeden önce görülmesi gereken 1001 film)
iletişim fakültelerinin olmazsa olmaz filmidir.

(bkz: agenda setting)
(bkz: gatekeeping)
Kocaeli üniversitesi iletişim fakültesi final sorusudur.
Medya ' nın gücünü net şekilde gözler önüne seren eleştiri bazında anlamlı aslında siyasi de bir film. izlenilesi iletişim lise ve sanıyorum ki fakültelerinin de vazgeçilmezi, sınav sorusu olma potansiyeli yüksek.

Bir Radyo Tv Yapımcılığı dersinde çıkmış soru olaraktan beni mutlu etmiştir aynı zamanda.
bu güzel filmin ana temasını özetleyecek bir alıntı: ''Bir köpek kuyruğunu neden sallar? Çünkü köpek kuyruğundan daha akıllıdır. Eğer kuyruk daha akıllı olsaydı,kuyruk köpeği sallardı.''
bu günlerde izlenirse, gerçek hayata yönelik coğrafyamızda onlarca örneğin var olduğu görülür.

anlayana...

(bkz: batı dünyasının suriye yalanları)
tam şu anda habertürkte suriyeden gelen göçmen ağlıyor kamera karşısında karısına o kadar yapmacık ssarılıyor ki.sırf fotoğrafa oynuyor. ve akıllara yeniden düşürüyor bu filmi.

doğruları apaçık anlatan filmdir.
siyaset ve medya yalanların dair örnek verilecek bir filmdir. abd odaklı anlatılsa da dünyada bu işler böyle yürütülüyor. algı savaşları yoğundur. en çok batı kullanmaktadır bu sistemi. maalesef ülkemizde de vardır.

ülkemizdeki günümüz örnekleri(basitçe):

alo fatih

tapeler

27 mart 2014 ahmet davutoğlu hakan fidan ses kaydı

bir başbakan iki erdoğan

sakin olun allah dediğimde her şeyi unutacaklar capsinde anlatılan acı gerçek

yandaş medyanın ve yandaş yazarların spekülasyonları ve manipülasyonları bunun için en çarpıcı örnek: topluca atılan manşet demokratik taleplere canımız feda.

oy sandıklarına ve sayıma müdahaleler

http://hilelisecim2014.tumblr.com/

https://www.facebook.com/...86&type=2&theater

sayım zamanı kesilen elektrikler. bu oy sayımı ile alakası olmasa da filmde manipülasyon için kedi bir imgeydi. trafoya kedi girdi diyen bakan herhalde filmden örnek almış.

kısaca bu ülke adaletten, dürüstlükten, bilimden yan değil de hala saçma sapan açıklamaların peşinde:

ben tatmin oldum.
montaji hissettim incelemeye gerek yok.
trafoya kedi girdi.
--spoiler--
why does a dog wag its tail?
because, a dog is smarter than its tail.
if the tail were smarter,
the tail would wag the dog...
--spoiler--
Bugün bir köşe yazısında mı haberde mi nerde okuduğumu hatırlamadığım ama merak edip akşamına gelip izlediğim film. Şimdi 1984 cepte mi ya V for Vendetta? Tamam şimdi bu ikisini kenara koyun gerçek hayatta da işte bu film var: wag the dog türkçeye çevrilen haliyle başkanın adamları. Spoiler filan yok nasılsa sadece bu entryle izlemeyecek konusunu araştıracaksınız. Gidin araştırıp izleyin. Bu film nasıl popüler olmamış hayretteyim. Konuyu filan geçtim Robert deniro dustin hoffman var. Daha ne istiyonuz yani charlie chaplin yaşasaydı o da bu filmde görünürdü.
Turkce sacma bir saekiya ilham oldugunu dusundugum sacmalik.
bence özellikle şu süreçte dikkatle izlenmesi gereken bir film .
izleyin izlettirin, bu dünya kimseye kalmaz.

(bkz: başkanın adamları)
siyasetin aslında para, yalanlar ve başarılı reklam kampanyaları üzerine kurulu dünyasını anlatan bir film.
benzer bir senaryoya sahip başka bir film için....
(bkz: Our Brand is Crisis)
trajik finali ile düşündüren, günümüz dünya düzenine sorgulamada bulunan filmdir. sürekli değişen dünya gündeminin bir ifadesidir.
1997 yapımı, başrollerinde robert de niro ve dustin hoffman'ın olduğu, izlediğim en iyi politik filmlerden birisi. iki büyük oyuncu da yanyana gelince sonuna kadar zevkle izlenen bir yapım çıkmış ortaya. Filmi izlemeden önce okuduğum yorumlarda Abd ve siyaseti üzerine laflar söyleniyordu ama bırakın Abd yi tüm dünyada, ülkemizde bile başkanların arkasında kimlerin çalıştığını, dalaverelerin nasıl döndüğünü ve her şeyin kitabına nasıl da uydurulduğunu anlatan ama herkesin zevk almayacağı iyi bir yapım.
Unutulmaz, izlenesi amerikan filmlerinden. Arnavutluk biraz meze olmuştu yalnız bu filmde.
Zor duruma düşen abd başkanını kurtarmak için sahnelenen, evet sahnelenen, komployu mizah diliyle anlatan hiciv ağırlıklı film. Sonu üzmüştü ama.