bugün

tim burton yine karanlık ve şiirsel bir film çekmek istemiş. maalesef başaramamış.
dekorlar ne kadar güzel ve karanlık olsa da, oyuncuların performansı muhteşem olsa da, hikayenin hiç şiirsel bir yönü yok. çirkin bir film yani.
iki saat boyunca kesilen boğazlar.
filmi ilk duyunca hemen arşivime bakmıştım ve sweeney todd isminde bir filmim olduğunu gördüm. ancak johnny depp filan oynamıyordu. neyse izleyeyim dedim. film mükemmeldi.
tim burton un çektiği filmin bu versiyonunu da vizyona girince hemen izledim. tamam film güzeldi ancak ilk versiyonu aratmıştı bize.
1.sini de kesinlikle izleyin derim.
yine tim burton'a yakışır, helena bonham carter'ı ile tam yerinde, albenisi bol kaçırılmaması gereken gerilim/müzikal.
*
--spoiler--
Bol kanlı olmuş film.
--spoiler--
güzel bir tim burton filmi. belli bir kadro ile çalışılmış, mazur gösterilmiş kötü karakterler, algıda aynı karanlık, aşk muhteşem, ifadeler (konuyu yada durumları ifade olarak) başarılı, vs vs... lakin filme korku filmi olarak gitmeyin. müzikal olarak, tim burton algısı espri ve inceliklerle yumuşatılmış, ama gene de sağa sola, kamera camına sıçrayan boyalı sularla kanlı olmuş bir film. seyredilesi, ama ne olduğunu bilerek.
(bkz: şefin önerisi)
(bkz: afiet olsun)
izlediğim en sıkıcı filmlerden birisiydi. 2 damla kan göreyim diye 2 saat müzikal izlediğime halen inanamıyorum.

ayrıca depp de büyük hata yaptı. geçmişinde yapmış olduğu sparrow karizmasını yerle bir etti bana göre.
asla ve asla tim burton a yakıştıramadığım film.
klasik tim burton filmi ya tekrar tekrar izlenecek kadar sevdirir kendisini yada bu ne şimdi mına koyim film mi yapmış bu da dedirtir.

--spoiler--
lan sayıyorum iki oldu bu * sevenleri ayırma allahsız.
--spoiler--
kadrosundaki oyunculardan bir kısmını Harry Potter filmlerinde de gördüğümüz müthiş Tim Burton filmi.Oyuncular arasında eşi Helena Bonham Carter da pek tabi bulunmaktadır.Efenim filme gelince sonuna kadar her şey iyiydi güzeldi.Sacha Baron Cohen harikaydı,Tim Burton Londra'sı harika yansıtılmıştı da,johanna ile oğlan ne oldu?
tim burton'ıyine yeniden ayakta alkışlatan film.
müzikal olması bazılarını sıkarken ikinci yarısı insanı kendinden geçirtir. ikinci yarısı eğer müzikal olmasaymış bilindik bir korku filmi olmaktan öteye gidemeyip, sıradanlıkta üst seviyelere ulaşırmış. fakat tim burton'ın yönetmenliği ve johhny deep'in oyunculuğu insanı alıp götürür.
müzikal olmasa çok daha başarılı olabilecek film. en gerilimli sahnede müzikal girmesi insandaki tüm atmosferi dağıtabiliyor. ayrıca filmin ortasında kesilen kurbanlar en ufağından da olsa bir tepki verseler fena olmaz. * ayrıca johanna'ya yazan beyimizin i fell you jonanna lafı film boyunca kafanızın etini yiyebilir.
Tim Burton'ın gelenekselleşmiş film yönetimi ile sürprizleri konu için harcamayıp bilerek ve isteyerek bir sonraki sahneyi seyirciye tahmin ettiren ancak görsellerle yine aynı kitleyi hayrete düşüren filmi, inanılmaz keyif aldım izlerken. Müzikal olması ekstra bir ustalık katmış oyunculara. Çizgiler, renkler, karikatürize edilmiş mekanlar ve romantizmi farklı boyutlara taşıyan tekrarlanan diyaloglar, hepsi muhteşemdi. Filmin bütünü bana "the melancholy death of oyster boy"u hatırlattı. Yine bir Burton imzası:

adam ilan-ı aşk için kum tepesini
düğün için deniz kıyısını seçti.
ve dokuz günlük balayı
capri adasında geçti.
ilk akşam yemeği: balık yahnisi
doğrusu çarpıcı bir yemek.
adam yumuladursun
kadından bir dilek.
dileği yerine geldi: bir bebek
ama bir sorun doğdu o an:
bir insan mıydı bu doğan?
gerçi beşer parmak vardı
ellerde ayaklarda
işitip hissediyordu da
öyleyse
mesele neydi ki?
ah bu çocuk
öyle tuhaf bir şeydi ki!
o aşk hikayesinin sonu buydu
bu doğum o mutluluğun sonuydu
çıkıştı doktora kadın:
"benim olamaz bu. çok farklı huyu suyu.
kokusuna bakın:
okyanus, yosun ve deniz suyu!"
doktor içerledi
"hanımefendi,
kabahat benim mi oğlunuz yarı-istiridyeyse
siz yine şanslısınız dün bu ilde
gagalı bir kız doğdu. üç kulaklı. her neyse. siz
en iyisi şirin bir eve taşının: sahilde
uygun isim arandı epey. sonunda
sam oldu adı. tabii aslında
"midyeye benzeyen o şey"
sonra herkeste bir merak bir merak
istiridye çocuk ne zaman kabuğundan çıkacak?
bir gün thompson dördüzleri onu görünce
"çift kabukluuuu" diye alay edip kaçtı çabucak
bir bahar günü sokakta unuttular
sam yağmur altında kaldı.
biriken suyun mazgaldan gidişine
baktı-daldı.
annesi arabayı otobanda durdurmuş
ön panele vurup duruyordu
keder,
hüsran,
ızdırap.
tahammül etmek zordu.
bir gece "hayatım" dedi kocasına
"sakın alay ettiğimi sanma
bana tuhaf gelen bir şey var
kızmaca yok ama. anlaşılan
yataktaki sorunlarından ötürü
oğlumuzu suçluyorsun her an"
adam perişan.
macunlar merhemler denedi
umutlanıp zaman zaman
iksirler losyonlar
ve kaşındıkça kaşındı kan-revan.
doktor dedi ki adama
"kesin bir şey denemez ama, belki
derdinizin devası derdinizin sebebi.
istiridye seks gücünü arttırır derler. kim bilir,
oğlunuzu yerseniz
saatlerce sevişmek size vız gelebilir."
gece adam usulca
süzüldü oğlunun odasına
gözünde kan,
alnında ter,
dilinde yalan.
"mutlu musun evlat? doğrusu
cennet dururken
çekilmez böyle hayat
düşün bi kere bezip de bu hayattan
ölmek istemez mi insan?"
gözlerini kırpıştırdı sam
ama cevap vermedi.
babası iyice kavrayıp bıçağı
gevşetti kıravatı.
tam tutmuş kaldırırken
oğlu ceketine damladı
adam kabukları ağzına dayadı
ve gidiverdi sam boğazından aşağı
sam'dan arta kalanları
hemen götürüp gömdüler
deniz kıyısına, kumsala.
bir damla gözyaşı, bir dua.
ve pürtelaş döndüler yuvalarına.
istiridye çocuğun mezarı:haç
sahile vurmuş olan
bir tahta parçasından
ve kuma yazılmış bir söz:
"kurtarır hazret-i isa"
ama silindi haritası
denizin ilk kabarmasıyla.
en iyi sanat yönetimi oscar'ını alan film.
tim burton yapmis yine yapacagini, oyunculuk, mekan, cekim acilari, dekor, kostümler her seyiyle cok basarili bir film olmus. sahnelerin hepsi bagiriyor resmen "ben tim burton elinden cikmayim." diye. sevenlerinin kacirmamasini önerilir, sevmeyenler icin de belki geri adim atilmasina sebep olabilecek bir film olmus.

--spoiler--

- film kapkara bir londra görüntüsü ile basliyor, kamera londra sokaklarinda ilerlerken siz zevkten dört köse oluyorsunuz koltukta. atmosfer alabildigine siyah zaten, kasvetli, agir. filmin adina yakisan cinsten olmus yani.
tarantino ile yarisan sahneler de yapmis tim amca bu sefer. o kadar karanligin icinde akan cirtlak kirmizi kanlar ve bogazlanan insanlarin ses efektleri ile bu isten de siyrilmis alninin akiyla.
- johnny depp'i hepimiz "karayip korsanlari"ndan sonra kaptan jack sparrow olarak taniyip benimsedik, ve ben filmlerdeki performansini hep jack ile kiyasliyordum simdiye kadar. ama bu filmde öyle sahneler var ki; jack performanasi haltetmis sweeney todd'un yaninda. kendisini artik sweeney performansi ile degerlendirecegim filmlerinde, cünkü harbiden asmis artik.
o kadar güzel yakisiyor ki beyaz perdeye psikopat katil olarak, ötesi yok, baska biri de hakkindan gelemezdi zaten bu rolün.
sarkilarda kendi sesini kullandigini okumustum bir de. eh daha ne olsun sayin izleyici, daha ne olsun.
- helena bonham carter icin de ne söylesek bos zaten. yine catlak bir makyaj, catlak saclar ve catlak bir rol.
filmin hemen baslarinda johnny ile beraber arkadaslarina(usturalara) söyledikleri bir sarki var ki, yemede yaninda yat bir performans olmus. en begendigim sahne oldu, sirf o sahne icin bile izlenilir bu film.
kurdugu hayallerin de rengarenk olmasi, kendi hayal dünyasinin gercek dünyaya oranla ne kadar farkli oldugunu gösteriyordu bize. yani hayallerin gercekten de hayal olmasi ve öyle cekilmesi süper düsünülmüs.
- ve alan rickman; olamaz böyle bir karizma, böyle bir ses tonu ve böyle bir oyunculuk. adam gözleriyle oynuyor resmen, dudaklariyla oynuyor. hic bir sey yapmadan yolda yürüdügü bir film olsa bile bu adamin cevirdigi, gidip izlemek gerekiyor ders almak icin.
hele johnny ile karsilikli sahneleri, o kadar güzel ki agziniz acik izliyorsunuz, hic bitmemesini isteyerek.
- filmden sonra adinin ed sanders oldugunu ögrendigim toby ise mükemmel sarki söylüyor. eger kendi sesini kullandiysa o da, ilerde müzikal filmlerde yine roller kapar, canavar gibi performans sergiliyor zira bu yasta...

--spoiler--
önyargının âlâsı ile izlediğim fakat beni yanıltan güzel müzikal film. corpse bride'ın nightmare before christmas'ın upgradei olması dolayısıyla sweeney todd'un da edward scissorhands'in bir üst versiyonu olacağını düşünmüştüm. sağolsun tim beni yanılttı. iyi ki de yanılttı. süper film.
içinde johnny deep olunca gerisi mühim değil denilerek gidilen ve beklentileri boşa çıkarmayan, kanlı sahneleriyle kill bill i aratmayan süper filmdir.
sözlük olarak topluca beyazperde.com a geçilmeli ve 10 üzerinden yüksek yüksek puanlar verilmelidir.
hala izlemek nasip olmayan fakat konusunu çok orjinal bulduğum tim burton harikası bir film daha.
Johnny Deep ve Tim burton'u buluşturan müthiş bir film.Bana başlarında the count of monte cristo'yu anımsatan müzikal zamanla üzerinden monte cristo havasını atarak özgün bir yapıya dönüştü.Genel hikaye yine monte cristo ile hemen hemen aynı.Yine haksız yere zindana atılmış bir adam var, yine sevdiği kız ellerinden alınmış bir adam var, yine intikam ateşiyle tutuşan bir adam var ve yine savcıdan intikamını acımasızca alıyor... Ama bu adam edmond dantes'den çok daha şeytani.işte o adam sweeney todd yada gerçek ismiyle Benjamin Barker.Ve onu fazlasıyla müthiş canlandıran usta johnny deep...
Filmin özeti heryerde olduğu için ona burada girmeyeceğim. Arkadaşlar filmin müzikal olduğuna aldırmasınlar.Müzikali sevmeyen bir insan bile bu filmi rahatlıkla seyredebilir.
Ancak kan görmeye tahammülü olmayan arkadaşlara filmi tavsiye edemiyorum.Bu kadar çok kanın olması da filmin küçük bir dezantajı şüphesiz...
Film biraz da bana harry potter'ı anımsattı; çünki harry potter'da Peter Pettigrew'ı (kılkuyruk) canlandıran aktör Timothy Spall yine kötü bir adam olarak karşımıza çıkıyor;Bellatrix Lestrange'i canlandıran aktris Helena Bonham Carter yine benzer bir makyajla karşımıza çıkıyor.
Film benim çok hoşuma gitti gözüm kapalı 9/10 veririm.Ama bu bir zevk meselesi filmden nefret edecek arkadaşlar da çıkacaktır şüphesiz.
Filmin açılışı içinde çanakkale boğazının geçtiği bir şarkıyla yapılıyor.O şarkının sözleri ile yazıyı bitireyim dedim:

Gezdim dünyanın her köşesini,keşfederek güzelliklerini,
Çanakkale Boğazı'nı ve Peru'nun dağ eteklerini,
fakat Londra'nın bulunmaz bir eşi. *
müzikalliğiyle farklı gelen*, makyaj-renk- atmosfer çokça hoş olan ama oyuncu içeriği ile çağrışımdan mı ne hikaye ve sonunu birbirine uyduramadığım bir film.
johnny depp ve özellikle de helena bonham carter'ın harika oyunculuklarıyla, izlerken büyük zevk veren müzikal film. yarattığı atmosfer ile izleyiciyi kendine bağlar. sonu üzmüştür, cidden hikayeyle uyumsuz bir son olmuştur.
ikinci izlemeden sonra bir kez daha kendisine hayran birakan filmdir.

--spoiler--

"i know, i know you've
been locked out of sight
all these years
like me my friend
well i've come home to
find you're waiting
home, and we're together! "

--spoiler--
tim burtondan yine ilginç bir masal. karakterler, atmosfer, kostümler, müzikal hersey harika, son zamanlardaki en beyendiim film. izleyin.
ortaçağda yaşamış gerçek bir berber olduğu söylenen sweeney todd un hayatını konu edinen tim burton filmi.
filme düşündüklerini bu kadar yansıtabiliyorsa , hayalgücünün sınırlarını merak ettiğim beyninin içine virüs gibi sızıp seyre dalmak istediğim tim burton' un yapmış yine adam kıskandırıyor dediğim filmi. kan kana benzemiyor evet ancak sen zaten onun kan olduğunu biliyorsun ne gerek var be izleyici diyor, şiddet var ama hatta filmin baş rol oyuncusu psikopat fakat iğrenmiyorsun adamdan , yüz ifadesi bir film boyunca hiç mi değişmez, kadının hayallerinde dahi o yüz ifadesi aynı ne mi anlatıyor sadece ve sadece intikam saf intikam duygusu, kadın da diyor ki ben öldü demedim arsenik içti dedim , diyor teknik olarak yalan söylemedi şimdi kadın ne yapacaksın, acıma yok sweeny todd da sadece intikam var. müzikal olması sadece bir ayrıntı böyle bir filmi müzikal yapmak ise ancak tim burton dan beklenebilir.
bir tim burton klasiği filmdir. bu adamın tarzı duruşu diye bir şey söz konusu olamaz diye düşünüyorum. sinema dünyasında hayal dünyası bu kadar karışık uçsuz bucaksız muntazam bir insan yoktur heralde. bunun sonucu hiç alışkın olmadığımız tarzlarda filmler koymasıda bizim için muhteşem bir lükstür. dünyaya zor gelir böyle yönetmenler. film için yorumumum ise; hayatımda izlediğim en güzel müzikal filmlerden biriydi, kostüm tasarımı, set tasarımı harika denilebilir. oyunculuklar muhteşemdi. bence oyuncu seçimi de gayet yerindeydi. sanıyorum ki johnny deep e laf atacak insanlar artık bunu yaparken kendileri bile inanmayarak yapacaklardır.