bugün

Her yerde ot var mi diye aramak suretiyle yanlis anlasilmalara yol actigim,calisanlarla komik diyaloglar kurmama sebep olan kitap tadinda gazete formatinda bir dergi. Dost kitabevinde rahatlikla bulabiliyoruz.
"eylül sayısı çıkmış yuppii" dedirten. koşun koşun.
mizah dergisi ama edebiyat dergisi gibi de.
Her ay Çıkmasını dört gözle beklediğim dergi. Ne de güzel dergi.
1.sayıdan itibaren sürekli aldığım ki şu an 19.sayısında ve 19 sayısı da var. yetmeyen ne olur ne olmaz kaybolur diyerek 4 cildini de aldığım enfes dergi.
Özellikle Ali Lidar yazdığı için almayı düşündüğüm bir türlü fırsat bulamadığım dergidir. Bir sonraki sayısında kısmetse.
D&r'larda bulunabilen dergidir.
mizah dergisinden çok edebiyat dergisidir. Tabii ne kadar becerebildiyse o ayrı meseledir. Yazarlarının yarısı toplumsal meselelerde yazar diğer yarısı anılarını rüyalarını anlatır. Tuhaf bir dergidir kısaca.
hepinizin okumasını tavsiye ederim.

kendinize bir iyilik yapın. ayda 5 tl'ye evinize edebiyat ve mizah kokan bu dergiyi alın. çevirip çevirip okuyacağınız otobiyografiler, hikayeler, karikatürler ot'da. murat menteş, nihat genç...ve nicesi.

ot bayinizde. isteyiniz. *
dolu ve okuyanın asla pişman olmadığı dergidir.
Bu ayki sayısında murat Menteş'in çok iyi bir yazısı vardır.
Kim Kardashian'ın resmi üzerinden yazılan yazı ancak bu geceki olaylar gösteriyor ki adam yazısında dibine kadar haklı. Merak eden okur zaten.
Bu dergi sayesinde okula gidiyorum. şimdi dersiniz ki ne alaka himmina koyim? bu dergi çıkar çıkmaz hemen alırım ve evde okumam. atarım çantama okula giderken otobüste okurum. ne zaman biterse işte o zaman da beni okula götürecek bir şey bulamıyorum anca uyuyorum. bunda böyle bir animdir.
gerçekten ülkmizde çıkarılan! en iyi dergilerden biri... editörlerine teşekkürler.
--spoiler--
gece uyuyamayan bir adamın göz kapakları arasında muhtemelen bir kadın sıkışıp kalmıştır.
--spoiler--
efendim ilk başlarda takip etmekten çokça zevk aldığım bir dergiydi. hala da öyledir. emrah serbes, metüst, hakan günday, burak aksak gibi güzel insanlar vardır. özellikle kent rehberi sayfasından çokça zevk alıyorum okurken. yalnız şöyle bir akım başladı farkettiğim üzere. herkes dergiyle olan saçma sapan pozlarını instagrama yüklemeye başladı ve de bu beni oldukça rahatsız etmeye başladı açıkçası. edebiyat dergisi mi yoksa senin kişisel egonu pohpohlayacak, lümpenliğini göz önüne serecek, ah ben ne kadar entellektüel şeyler yapıyorum cnm ya demeni sağlayacak bir metamı?

özet: insan olun lan.

edit: aynı ayarda bir de kafa dergisi vardır. ikisini aynı anda alınca ot kafa oluyor. bu da küçük bir mümin latifesi olarak benden size gelsin.
aylardır alıp incelemek aklımda olduğu halde, edebiyat adı altında yayımlanan süreli yayınların içler acısı genel hali yüzünden çok da önemsememiş ve piyasaya çıkışından kaç yıl sonra ilk defa alıp okuduğum, gazete kağıdına basılan dergilerden biridir. bu aylık süreli yayınları gazete kağıdına ve boyutunda basma kısmı çok acayip bir rant. zira derginin içi boydan boya reklam dolu, fiyatı maliyetinin yanında çok çok fazla ve satışları da bildiğim kadarıyla çok iyi gidiyor. saçma sapan bir nostalji romantizmiyle bu kağıt kullanımından elde edilen rantları akıl almaz bulsam da, bahsedeceğim asıl nokta söz konusu derginin içeriğidir.

ot'u merak etmemin en büyük nedeni, adından bile vıcık vıcık popüler kültür damlayan bir yayın ile sezai karakoç gibi isimlerin bir arada anılmasıydı. sonuçta fotoğraf çektirmeyi bile reddeden bir adamla, ece temelkuran, metin uca, nejat işler gibi tiplerin aynı ürün üzerinden anılması kulağa oldukça tuhaf gelmiştir. velhasıl ocak sayısını alıp, yaklaşık 5-6 saat içinde baştan sona tamamını okuyup dergi hakkında belirli bir fikir edindim.

birinci nokta derginin kendi hakkındaki beyanının 'edebiyat ve mizah dergisi' olması. içinde mizaha dair bir şeye rastlayamadım - tabii eğer sıradan bir yazının yüzde 60'ının küfürden oluşmasını komik ve eğlenceli buluyorsanız beklentilerinize cevap verebilir. edebiyata dair ise pek az şey var. bir kış akşamı verilen molalarla 5-6 saatte tamamı bitirilebilen bir 'derin' edebiyatla karşı karşıyayız. dergi, yazıları yer alan yazarların ezici çoğunluğundan da anlaşılacağı üzere, edebiyat değil bir popüler kültür dergisidir. popüler kültür iyi midir, kötü müdür? bence iyiliği kötülüğünden ziyade, kaçınılamayacak bir şey olduğunun bilinciyle rasyonel bir çizgide durmak daha mantıklı. ve yine bence popüler kültürün de nitelikli ürünleri olabilir. yani ot dergisi'in popüler kültür dergisi olmasında benim açımdan hiçbir sorun yok. kendilerini edebiyat dergisi olarak tanıtmasalar benim gibilerin gözünde daha saygıdeğer olabilirler.

tabii saygıdeğer olamamalarının tek nedeni kendilerini yanlış tanıtmaları olsaydı, bu nokta kolaylıkla göz ardı edilebilirdi. hemen hemen her sayısının kapağına muhafazakarların (ya da hükümete sempati duyanların diyelim) ilgisini çekip satın almalarını sağlayacak bir takım fotoğraflar yerleştiren dergide, siyasi içerikli olmayan ve siyasi içeriği hükümet karşıtı olmayan tek bir yazıya rastlanmamaktadır (ocak sayısında bu tarz içeriği olmayan sadece tarık tufan'ın yazısı var - onunki de zaten her zamanki gibi suya sabuna dokunmayan romantik islamcı çizgisinde. bir de azer bülbül ile ilgili birkaç kısa yazı vardı sanırım). evet, sözümona tiyatroya, edebiyata, sinemaya, müziğe dair her şey ama her şey hükümetle ilgili ve nitelikli bir edebi ürün verilmeyen yazıların tamamında bu farkında olunan niteliksizliğin suçlusu başta hükümet, sonra da onu destekleyen kitle. bu yazıları yazanlar ve bunları takdir ederek okuyanlar bu şekilde yaşamaya nasıl dayanıyor, anlamıyorum. her konuda sürekli belirli bir şeyi suçlamak üzerine insan hayatı nasıl inşa edilir, düşünce dünyası nasıl gelişir ve nasıl çok düşünüp her şeyin farkında olduğuna kendisini ikna edebilir?

belirli bir insan grubunda uzun zamandır gözlemlenen gezi romantizmi derginin ana akımı denilebilir. ünlü birilerine ait olduğu iddia edilen sözde de bahsi geçtiği gibi, insanlar olayları, sözleri ve davranışları unutabiliyor ama nasıl hissettiklerini unutamıyorlar sanırım. yani gezi'nin nasıl ve ne amaçla geliştiğine dair onlarca itiraf bir yılı aşkın süredir ortalıkta uçuşup duruyor, azmettiricilerinin şu anki çizgileri ortada ama gezicilerin bir çoğu tatlı hatıralarını unutamıyor. devrim yapma simülasyonunun çok güçlü bir afrodizyak olduğunun, kişilerin kendilerini patlatmalarına neden olacak kadar somut sonuçlar doğurmasıyla kanıtlandığını zaten biliyoruz. kendilerini okumuş yazmış aydın sayan tiplerinse böyle bir baştan çıkarılmanın etkisinden hala kurtulamaması çok acayip. hadi bunda da çok kritik bir sorun yok diyelim - zaten memleket ağzına kadar bu tip akredite kültürcü 'entelektüel' dolu. ancak iki yazıdan birinde rastlanılan berkin elvan isminin yanında bir kerecik bile yasin börü ismine rastlanılmamasının tuhaflığını kendileri algılayabiliyor mu acaba? insan sırf evrensellik ayağına göstermelik de olsa (nasıl kapağa bir muhafazakar-çekici konuluyorsa) bahsini eder. herkes herkesin acısıyla dertlenmek zorunda mıdır? değildir, zaten dertlendiğini iddia eden de sahtekardır. ancak kişi kendini aydın diye tanıtıyorsa, en azından empati kurmaya çalışmak zorundadır.

bir de birkaç yazıda rastladığım bariz halk düşmanlığı fevkalade itici ve yansıtılmaya çalışılan imaja çok ters olmuş. yalnızca klasik ve her yazıdan fışkıran 'kitle anlamaz', 'halk cahil' tarzı bir düşmanlıktan bahsetmiyorum. birol tezcan, onur gökşen denilen adamların kelimelerinin arasına sıkıştırılmış muazzam nefret ve hatta tiksinme dikkatimi çeken. la'lı, lu'lu, küfürlü, taşralı bir dil kullanılınca halk adamı olduğu izlenimi vereceğini düşünen adamlarla dolu bir dergide, bu tip yazılar iyice sırıtmaktadır.

kendine göre az buçuk ünlü olmaktan başka bir özelliği olmayan adamlara yazı yazdıran çok derin edebi dergi ise bu başlığın konusudur.
sadece metüst ve burak aksak için bile okunabilecek dergi. yoğun bir programın içinde bile kendine ayıracak zaman buldurur.
burak aksak'ın şubat ayındaki yazısının çok güzel olduğu dergidir.

--spoiler--
birazdan hava aydınlanacak. bu işe en çok yanmayan o patlak sokak lambası sevinecek. kendini gereksiz hissetmenin nasıl bir his olduğunu bilirsin.
--spoiler--
bana dergi okumayı sevdiren insanlardır. var olsunlar. ayrıca dergisi dışında http://otdergisi.tumblr.com/ adresinde de güzel paylaşımlarda bulunuyorlar, takip edebilirsiniz. maksat yeşillik olsun.
iyi olabilir, hoş olabilir fakat edebiyat tüccarlığı yaptıkları gerçekliğini değiştirmez. popüler kültür dergisisiniz. hadi ordan len!

ekleme: samimi değilsiniz.
bu dergiyi okuyanlar neden mal ve ergen anlamadım, dergide bir basitlik göremedim.. sadece eleştirim; fazla reklam içeriyor olmasıdır. bunun dışında güzel iş çıkarıyorlar.
okunması gereken kültür edebiyat dergisidir. olumsuz eleştiri yapanlara bakalım iki satır kitap okumuşluğu yoktur.
dergiyi alırken "abi ot var mı" veya "abi og geldi mi" diye sorarken tuhaf hissettiren dergi. Yazılar güzel farklı kesimlerden, farklı kafadaki insanların yazıları farklı bi dünya görüşü katar anlayana.
Mayıs2015 yani 27. sayısında Nejat işler, Ali atay'ında yazılarının bulunduğu okurken beni hiç sıkmayan muazzam dergi. Aylık mizah-edebiyat dergisidir, şuan ki fiyatı 6 TL'dir.
Migros, kipa, d&r vb. yerlerden temin edebilirsiniz.
en son d&r'a girdiğimde en çok satılan kitaplar listesinde cemal süreya'nın turgut uyarın bir çok kitabı 6 liraydı inanılmaz kafam karıştı. antoloji varsa da yine elim bi kitaplara gitmedi değil. hala da nasıl karar verdiğime emin değilim yine de her ay alıyorum. maksat yeşillik olsun sunuçta.

mayıs ayı için hepsi yerli yerinde ama dücane cündioğlu'nun evet-hayır başlıklı yazısı tavsiye olunur.
güncel Önemli Başlıklar