bugün

diriliş grubunun fikir babası ve öncüsü olan şair,yazar, siyasetçi, fikir adamı.. diriliş'i sadece bir parti, dergi ya da düşünce olarak görmeyip aynı zamanda bir hayat tarzı olarak gören kendine özgün fikir adamı... en çok şairliğiyle meşhurdur..
monna rosa en ünlü şiiridir..
Şehrazat

Sen gecenin gündüzün dışında
Sen kalbin atışında kanın akışında
Sen Şehrazat bir lamba bir hükümdar bakışında
Bir ölüm kuşunun feryadını duyarsın

Sen bir rüya geceleyin gündüzün
Sen bir yağmur ince hazin
Sen şarkılarca büyük hüzün
Sen yolunu kaybeden yolcuların üstüne
Bir ömür boyu yağan bir ömür boyu karşın

Sen merhamet sen rüzgar sen tiril tiril kadın
Sen bir mahşer içinde en aziz yalnızlığı yaşadın
Sen başını çeviren cellatbaşının güne
Sen öyle ki sen diye diye seni anlıyamayız
Şehrazat ah Şehrazat Şehrazat
Sen sevgili sen can sen yarsın
(bkz: köşe) ve (bkz: sürgün ülkeden başkentler başkentine) adlı iki müthiş şiirin yaratıcısıdır...
kültür ve turizm bakanlığı tarafından 1979 yılından bu yana her yıl verilen kültür ve sanat büyük ödülü'nün 2006 yılındaki sahibi...
(bkz: Ve Mona Roza)
türk şiirinin gelmiş geçmiş en büyük damarı. şiirleri hem divan edebiyatını hem ikinci yeniyi kapsayacak kadar güçlü. yaşayan bir efsane.
günah çıkartma amaçlı olarak kendisine verilen kültür bakanlığı ödülünü redddetmesini temenni ediyorum.

/rıhtıma varmayan ceset elbette hatırlanmaz/
peygamber çiçeğinin aydınlığında ara.
diyarbakırlı yazar.
sürgün

SeniN KALBinden sürgün oldum iLKin
BÜTÜN SÜRGÜNLÜKLERiM BiR BAKIMA, BU SÜRGÜNÜN BiR SÜREGi
BÜTÜN TÖRENLERiN,SÖLENLERiN,AYiNLERiN,YORTOLARIN DISINDA
SANA GELDiM, AYAKLARINA KAPANMAYA GELDiM
AF DiLEMEYE gELDiM, Affa layik olmasam da
UZATMA DÜNYA SÜRGÜNÜMÜ BENiM.
GÜNESi, Bahardan koparip
Askin, bu en onulmazindan koparip
Bir tuz bulutu gibi
Savuran yüregime,
Ah. Uzatma dünya sürgünümü benim
Nice yoruldugum ayakkabilarimdan degil
Ayaklarimdan belli.
Lambalar egri,
aynalar akrep melegi
zaman, çarpilmis atin son hayali,
ev,miras degil mirasin hayaleti
ey gönlümüm dogurdugu
büyüttügü emzirdigi
kus tüyünden
ve kus sütünden
geceler ve gündüzlerde
insanliga anit gibi yükselttigi
sevgili
en sevgili
ey sevgili
uzatma dünya sürgünümü benim
bütün siirlerde söyledigim sensin
suna dedimse sen, leyla dedimse sensin
seni saklamak icin görüntülerinden faydalandim
salome'nin belkis'IN
BOSUNAYDI SAKLAMAYA ÇALISMAM, ÖYLESine asikarsin, bellisin
Kuslar uçar senin gönlünü taklit için
Ellerinden devsirir bahar çiçeklerini
Deniz, gözlerinden alir sonsuzlugun haberini
Ey gönüllerin en yumusagi, en derini
sevgili
en sevgili
ey sevgili
uzatma dünya sürgünümü benim.
Yillar geçti, saban olumsuz iz birakti toprakta,
Yildizlara uzanip hep seni sordum, gece yarilarinda
Çati katlarinda, bodrum katlarinda.
Gölgendi. Gecemi aydinlatan essiz lamba
Hep kanlica'da emirgan'da
Kandilli'nin kursuni safaklarinda
Seninle söylesip durdum bir ömrün baharinda yazinda
Simdi onun birdenbire gelen sonbaharinda
Sana geldim, ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim, Affa layik olmasam da
Ey çagdas kudüs ( meryem )
Ey sirrini gönlümde tasiyan misir ( züleyha )
Ey ipeklere yumasaklik bagislayan merhametin kalbi,
sevgili
en sevgili
ey sevgili
uzatma dünya sürgünümü benim.
Daglarin yikilisini gördüm bir venüs bardaginda
Köle gibi satildim, pazarlar pazarinda
Günesin sarardigini gördüm konstantin duvarinda
Senin hayallerinle yandim düslerin civarinda
Gölgendi yansiyip duran bengisu pinarinda
Ölüm düsüncesinin beni sardigi su anda
Verilmemis hesaplarin korkusuyla
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim, Affa layik olmasam da
sevgili
en sevgili
ey sevgili
uzatma dünya sürgünümü benim.
Ülkendeki kuslardan ne haber vardir
Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardir.
Ask celladindan ne çikar, madem ki yar vardir
Yoktan da vardan da ötede bir Var vardir
Hep suç bende degil, beni yakip yikan bir nazar vardir.
O sarkiya özenip söylenecek misralar vardir
Sakin kader deme, kaderin üstünde bir kader vardir
Ne yapsalalar bos, göklerden gelen bir karar vardir
Gün batsa ne olur, geceyi onaran bir mimar vardir
Yanmissam, külümden yapilan bir hisar vardir
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardir
Sirlarin sirrina ermek için sende anahtar vardir
Gögsünde, sürgününü geri çagiran bir damar vardir
Senden ümit kesmem, kalbinde merhamet adli bir çinar vardir
sevgili
en sevgili
ey sevgili.
iyi bir şairdir. anlaşılmıyor olması muhtemeldir.
http://www.8sutun.com/node/30556
19 unda kaleme aldığı monarosa

Monaroza siyah güller ak güller
Geyvenin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ahh senin yüzünden kana batacak
Monaroza siyah güller ak güller

Ulur aya karşı kirli çakallar
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa
Monaroza bugün sende bir hal var
iğri iğri yağmur düşer toprağa
Ulur aya karşı kirli çakallar

Açma pencereni perdeleri çek
Monaroza seni görmemeliyim
Bir bakışın ölmem için yetecek
Anla monaroza ben bir deliyim
Açma pencereni perdeleri çek

Zambaklar en ıssız yerlerde açar
ve vardır her vahşi çiçekte gurur
Bir mumun ardından bekleyen rüzgar
Işıksız ruhumu sallarda durur.
Zambaklar en ıssız yerlerde açar

Zeytin ağaçları söğüt gölgesi
Sende erer güneş aydınlığına
Bir nişan yüzüğü bir kapı sesi
Seni hatırlatır her zaman bana
Zeytin ağaçları söğüt gölgesi

Ellerin ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi
Ellerinden belli olur bir kadın
Denizin dibinde geziyor gibi
Ellerin ellerin ve parmakların

Zaman çabuk çabuk geçiyor mona
Saat 12 dir söndü lambalar
Uyuda turnalar girsin rüyana
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar
Zaman çabuk çabuk geçiyor mona

Akşamları gelir incir kuşları
Konarlar bahçemin incirlerine
Kiminin rengi al kiminin sarı
ah beni vursalar bir kuş yerine
Akşamları gelir incir kuşları

Ki ben monaroza bulurum seni
incir kuşlarının bakışlarında
Hayatla doldurur bu boş yelkeni
O masum bakışlar su kenarında
Ki ben monaroza bulurum seni

Kırgın kırgın yüzüme bakma roza
Henüz dinlemedin benden türküler
Benim aşkım öyle uymaz her saza
En güzel türküyü bir kurşun söyler
Kırgın kırgın yüzüme bakma roza

Artık anla beni muhacir kızı
Dinle ve kabul et itirafımı
Bir soğuk bir ağır bir mavi sızı
Alev alev sardı her tarafımı
Artık anla beni muhacir kızı

Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış
bir gün gözlerimin taa içine bak
Anlarsın o zaman ölüler niçin yaşarmış
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak

Altın bilezikler o kokulu ten
Selam versin bu kanlı kuş tüyüne
bir tüyki canverir gülümsesen
bir tüyki kapalı geceye güne
Altın bilezikler o kokulu ten
yaşayan üstat,anadolu insanı.

(bkz: diriliş partisi)
inci dakikaları

Sen bana yeni yılsın her dakika
Her dakika bir yaşıma daha giriyorum

Sen benim üstüne titrediğim güzel ve yeni
Saatim kadar saadetimin gözbebeği zamansın
Ben bin parçaya bölündüm her parçasında
Her parçasındayım kırkayak sesli boğuk arkadaşlığın
Çalkantısız Üniversitenin yalnızlığın ve ağlamanın
Erkek ağlar mı diyeceksin

Hayberin kapısı ağlar mı erkek ağlar mı
Ben yel gibi erkekler ağlar diyorum
Bir dakika ağlar yılbaşı dakikasında
Daha gözlerimin gerçek yaşları belirmeden
Ağlamak diye bir şey yoktur diye bir şey
Yüzme bilmeyen bir uyurgezer yüzer ya
Çürük ve havada asılı tahtalar üstünde
Hafif kedi ayaklarıyla yürür gerçekten yürür ya
Sen benim ağlamamı erkeklığıme
Uyanan ölmeyen yenilenen
Azgın kışlar içinde keskin baharlar bulan
Seni bulan yeniden bulan tekrar tekrar bulan erkekliğime say

Bütün bir yıl bütün bir yaşama boyu

Gizli heybelere binbir gece eşyası doldurduğuma say

Ben otomobilleri böylesine yankısız sağır komam
Öyle bir isyan şiiri var ki ben onu yakalayacağım
Bu yunan şehrinin düzenini öper ve yalvarırım
Şehrin ölümünü yanlış anlama
Gözleri kör oldu doğrudur ama o kadar
Ve şehrin gözlerini geri verme dakikalarıdır bu yılgın çanlar

Senin odan günışığı en güzel müzik bana
Farklılıklar odası
Giden tren buharları içinde örümcek ağı
Sen güzel örümcek ağı yaşamakla yaşamamak
Doğduğumuz şüpheyle öldüğümüz şüphe arasına gerilmiş
Garip bulut farklı müzik güzel örümcek ağı

Ben bir yabancı buğunun kokusunu alıyorum
Bu kokuyu alıyorsam onulmaz kıskançlık yaramdandır
Benim garipliğime bakma benim kıskançlığıma bakma benim
incilerin ilk gerçek ve yeni yorumunu bulur gibi oluyorum
Bu inciler denizlerin en karanlık noktalarında bile yoktur

Benim ak ve kara kayalar içinde bulduğum inciler
Bu inciler sen olmasan bende bile yoktur
Oldukları yerde bile .
Bütün edebiyat tarihinin, en müthiş imkansız aşk şiirinin yazarı. Ben onun sılası kendimin gurbetiyim.
"ah, dağ düşlerinin ay çekimi ve kent yakalamasının toprak tutuculuğu.beton merhametsizliği.ve sen gergin asya ipi.ve yazları betonlardan yükselen gizli alevlerde tutuşup kül olan sabır uygarlığı.sahaflarda kaçakçılık aşısıyla kabarıp duran dağ çağrılarının yağması.turisr gölgelerinin en maskeli sömüegeci erleri gibi son özgür kalan dağ uçlarına doğru yaklaşmasını bir başarı sayan ülkenin kafa donukluğu.yüreğin sarkaç gibi oynayıp durması,aklın kızıl akşamlara batması ve ruhun diriliş canlılık rolünü oynayan bir insan eti türürnün doğrulması.ses yamyamının dişlerini uygarlık adına ruha geçirme hakkı" / ruhun dirilişi

(bkz: büyüksün üstad)
"doğunun yedinci oğlu" masal adlı şiirinde geçen bir ifadeden dolayı kendisine takılan isimdir. doğu'nun altı oğlunun başına gelenleri anlattıktan sonra üstad, doğunun yedinci oğluyum ben der. hikayesi aşağıdaki gibidir:

masal

doğuda bir baba vardı
batı gelmeden önce
onun oğulları batıya vardı

birinci oğul batı kapılarında
büyük törenlerle karşılandı
sonra onuruna büyük şölen verdiler
söylevler söylediler babanın onuruna
gece olup kuştüyü yastıklar arasında
oğul masmavi şafağın rüyasında
bir karaltı yavaşça tüy gibi daldı içeri
öldürdüler onu ve gömdüler kimsenin bilmediği bir yere
baba bunu havanın ansızın kabaran gözyaşından anladı
öcünü alsın diye kardeşini yolladı

ikinci oğul batı ülkesinde
gezerken bir ırmak kıyısında
bir kıza rastladı dağların tazeliğinde
bal arılarının taşıdığı tozlardan
ayna hamurundan ay yankısından
samanyolu aydınlığından inci korkusundan
gül tütününden doğmuş sanki
anne doğurmamış da gök doğurmuş onu
saçlarını güneş destelemiş
yıllarca peşinden koştu onun
kavuşamadı ama ona
batı bir uçurum gibi girdi aralarına
sonra bir kış günü soğuk bir rüzgâr
alıp götürdü onu
ve ikinci oğulu
sivri uçurumların ucunda
buldular onulmaz çılgınlıkların avucunda
baba yağmurlardan anladı bunu
yağmur suları acı ve buruktu
işin künhüne varsın diye
yolladı üçüncü oğlunu

üçüncü oğul batıda
çok aç kaldı ezildi yıkıldı
ama bir iş buldu bir gün bir mağazada
açlığı gidince kardeşlerini arayacaktı
fakat batinin büyüsü ağır bastı
iş çoktu kardeşlerini aramaya vakit bulamadı
sonra büsbütün unuttu onları
şef oldu buyruğunda birçok kişi
kravat bağlamasını öğrendi geceleri
gün geldi mağazası oldu onu parmakla gösterdiler
patron oldu ama hala uşaktı
ruhunda uşaklık yuva yapmıştı çünkü
bir gün bir hemşehrisi onu tanıdı bir gazinoda
ondan hesap sordu o da
sırf utançtan babasına
bir çek gönderdi onunla
baba bu kağıdın neye yarayacağını bilemedi
yırttı ve oynasınlar diye köpek yavrularına attı
bu yüklü çeki
iyice yaşlanmıştı ama
vazgeçmedi koyduğundan kafasına
dördüncü oğlunu gönderdi batıya

dördüncü oğul okudu bilgin oldu
kendi oymak ve ülkesini
kendi görenek ve ülküsünü
günü geçmiş bir uygarlığa yordu
kendisi bulmuştu gerçek uygarlığı
batı bilginleri bunu kutladı
o da silindi gitti binlercesi gibi
baba bunu da öğrendi sihirli tabiat diliyle
kara bir süt akmıştı bir gün evin kutlu koyunundan

beşinci oğul bir şairdi
babanın git demesine gerek kalmadan
geldi ve batının ruhunu sezdi
büyük şiirler tasarladı trajik ve ağır
batının uçarılığına ve doğunun kaderine dair
topladı tomarlarını geri dönmek istedi
çöllerde tekrar ede ede şiirlerini
kum gibi eridi gitti yollarda

sıra altıncı oğulda
o da daha batı kapılarında görünür görünmez
alıştırdılar tatlı zehirli sulara
içkiler içti
kaldırım taşlarını saymaya kalktı
ev sokak ayırmadı
geceyi gündüzle karıştırdı
kendisi de bir gün karıştı karanlıklara

baba ölmüştü acısından bu ara

yedinci oğul büyümüştü baka baka ağaçlara
baharın yazın güzün kışın sırrına ermişti ağaçlarda
bir alınyazısı gibiydi kuruyan yapraklar onda
bir de o talihini denemek istedi
bir şafak vakti batıya erdi
en büyük batı kentinin en büyük meydanında
durdu ve tanrıya yakardı önce
kendisini değiştiremesinler diye
sonra ansızın ona bir ilham geldi
ve başladı oymaya olduğu yeri
başına toplandı ve baktılar batılılar
o aldırmadı bakışlara
kazdı durmadan kazdı
sonra yarı beline kadar girdi çukura
kalabalık büyümüş çok büyümüştü
o zaman dönüp konuştu :
batılılar !
bilmeden
altı oğlunu yuttuğunuz
bir babanın yedinci oğluyum ben
gömülmek istiyorum buraya hiç değişmeden
babam öldü acılarından kardeşlerimin
ruhunu üzmek istemem babamın
gömün beni değiştirmeden
doğulu olarak ölmek istiyorum ben
sizin bir tek ama büyük bir gücünüz var :
karşınızdakini değiştirmek
beni öldürseniz de çıkmam buradan
kemiklerim değişecek toz ve toprak olacak belki
fakat değişmeyecek ruhum
onu kandırmak için boşuna dil döktüler
açlıktan dolayı çıkar diye günlerce beklediler
o gün gün eridi ama çıkmadı dayandı
bu acıdan yer yarıldı gök yarıldı
o nurdan bir sütuna döndü göğe uzandı
batı bu sütunu ortadan kaldırmaktan aciz kaldı
hâlâ onu ziyaret ederler şifa bulurlar
en onulmaz yarası olanlar
ta kalplerinden vurulmuş olanlar
yüreğinde insanlıktan bir iz taşıyanlar
doğu'nun yedinci oğlu. büyük adam, hikmetle yazan.
türkiye'nin bol miktardaki projeci şairlerinden biridir. ömrü boyunca romantik bir fecir devletinin düşünü kurmaktadır.
monna rosa (asıl yazılışı böyledir) denince akla gelen, necip ve zarif insan. bu şiiri selçuk küpçük'ün "ellerimde bir demet karanfil" albümünde seslendirilmiştir.

http://umutfm.com/izle.php?id=2349

monna rosa'nın her dörtlüğünün, ilk mısrasının, ilk harfini aldığınızda "muazazzez akkayam" ismi çıkar karşınıza. bu isim üstadın üniversite yıllarında aşık olduğu söylenilen kızın ismidir. hatta bu konuda bir efsane dahi üretilmiştir.

http://hurarsiv.hurriyet....d=5420696&yazarid=131

http://hurarsiv.hurriyet....d=5749463&yazarid=131

bir de "sürgün ülkeden başkentler başkentine" şiiri vardır ki murat kapkıner "kardeşime mektup" isimli albümünde bu şiiri yağmur gibi, rüzgar gibi, ırmak gibi okur.

http://neazadem.blogcu.com/3910851/

biyografisi için:

http://tr.wikipedia.org/wiki/Sezai_Karako%C3%A7
...
ben güneyli çocuk arkadaşım ben güneyli çocuk
günahlarım kadar ömrüm vardır
ağarmayan saçımı güneşe tutuyorum
saçlarımı acının elinde unutuyorum
parmaklarımdan süt içmeye çağırıyorum seni
ben güneyli çocuk arkadaşım ben güneyli çocuk

ben çiçek gibi taşımıyorum göğsümde aşkı
ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum
gelmiş dayanmışım demir kapısına sevdanın
ben yaşamıyor gibi yaşamıyor gibi yaşıyorum
ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum

seni süt içmeye çağırıyorum parmaklarımdan
kara yılan kara yılan kara yılan kara yılan

şiiirinin sahibi ikinci yenici şair.
kendisi hakkında bir tanım yapmak haddime değil ama şuna da bir vurgu yapmadan edemedim.

"Ben çiçek gibi taşımıyorum göğsümde aşkı
Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum "

sevda adamı.
sadece şiirleriyle devleşen insandır. düzyazıları bir tarafta durasıdır.
sürgün ülkeden başkentler başkentine coşkulu sevginin kanıtıdır.
doğunun yedinci oğludur. büyük bir şairdir. sürgün ülkeden başkentler başkentineyi okuyup da ölmek istemeyen, yaşamamış demektir.
yüce diriliş partisi genel başkanıdır.
...

ey yeşil sarıklı ulu hocalar bunu bana öğretmediniz
bu kesik dansa karşı bana birşey öğretmediniz
kadının üstün olduğu ama mutlu olamadığı
günlere geldim bunu bana öğretmediniz
hükümdarın hükümdarlığı için halka yalvardığı
ama yine de eşsiz zulümler için halka yalvardığı
ama yine de eşsiz zulümler işlediği vakitlere erdim
bunu bana söylemediniz
insanlar havada uçtu ama yerde öldüler
bunu bana öğretmediniz
kardeşim ibrahim bana mermer putları
nasıl devireceğimi öğretmişti.
ben de gün geçmez ki birini patlatmıyayım
ama siz kağıttaki ve kelimlerdekini
ver sözlerdekini nasıl sileceğimi öğretmediniz

sezai karakoç
(hızırla kırk saat)

yüreğimizi dağlıyor sözleri.
güncel Önemli Başlıklar