bugün
- 1 m dolara bu bebeğe sertçe tokat atar mısınız10
- cumaya gidenlerin çok azalması16
- aleyna tilki'nin en seksi fotoğrafı8
- alınan en güzel iltifat11
- bir kadının yemek ısmarlaması14
- ideal duş alma sıklığı14
- 170 boyunda olduğum için hep reddedildim11
- türkiyede çok abartılan arabalar15
- futbolcu ismiyle nick almak10
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri16
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi15
- vatandaşlık farkı alan otel15
- arkadaşlar sizden bir şey rica edebilir miyim8
- icardi190524
- artificialintelligence15
- icardi1905 silik olsun kampanyası28
- bik bik'in balona binmesi26
- kız mı erkek mi belli olmayan yazarlar8
- adanada polisin saldırganın ayağına sıkması14
- icardiyi tokat manyağı yapmak12
- yol bitimindeki kuytu mekan8
- anın görüntüsü18
- kanınıza rengini verir misiniz11
- abır nerede sorunsalı8
- suriyeliler suriye'ye dönsün9
- erkeğe ne hediye alınır31
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız17
- uzağı göremeyen insan15
- millet açsa neden kafeler tıklım tıklım28
- 27 nisan 2024 fenerbahçe beşiktaş maçı24
- integralin müfredettan kaldırılması15
- 26 nisan 2024 adana demirspor galatasaray maçı44
- kültürlü entelektüel alçak gönüllü güzel kadın13
- kekeme olan biri doktor olurmu11
- arkadaşlar cumaya neden gelmediniz14
- nickini google da aratınca çıkan ilk görsel16
- seni seviyoruz insan olmaya çeyrek kala8
- bik bik moderatör olunca bana kız ayarlar mı10
- antalya'ya abartılmış şehir diyen göt11
- istanbul suriyenin başkentidir12
- nervio'nun ellerinde cenneti koklamak9
- pahalılıktan dolayı suriyeye dönen kadın8
- azerileri çok seviyorum ne yapmalıyım13
- genç kızlıktan teyzeliğe geçiş9
entry'ler (1336)
Ölüyor, öldürülüyoruz ve bunun hakkında doğru düzgün bilgi bile alamıyoruz. Acımızı yaşayamıyor, haykıramıyoruz. Susturuluyor, bastırılıyor, görmezden geliniyoruz.
Acımızın bi değeri yok, giden canların bi önemi yok.
Unutuyoruz. Unutmak zorunda bırakılıyoruz.
"kör olasın demiyorum
kör olma da
gör beni"
Acıyı bal eylediler, istesek de göremiyoruz.
Görsek de konuşamıyoruz.
Konuşsak, duyanımız yok.
Daha ne kadar kör kalacağız bu acılara, ne kadar lal? Veya daha ne kadar unutmamız gerek ?
Hiç sonu yok mudur bu acıların? Kaç kez ölüp kaç kez yaralanmalıyız, kaç kez yok olmalıyız kana doyması için bu canavar?
Acımızın bi değeri yok, giden canların bi önemi yok.
Unutuyoruz. Unutmak zorunda bırakılıyoruz.
"kör olasın demiyorum
kör olma da
gör beni"
Acıyı bal eylediler, istesek de göremiyoruz.
Görsek de konuşamıyoruz.
Konuşsak, duyanımız yok.
Daha ne kadar kör kalacağız bu acılara, ne kadar lal? Veya daha ne kadar unutmamız gerek ?
Hiç sonu yok mudur bu acıların? Kaç kez ölüp kaç kez yaralanmalıyız, kaç kez yok olmalıyız kana doyması için bu canavar?
2 gündür polise jandarmaya 25 yıldır kapitalizme direniyorlar. Destek çıkalım ve Unutmayalım; altınsız olur Artvinsiz olmaz
istanbulun en turistik yerlerinden birinde, Sultanahmet'te bombalar patlıyor, insanlar ölüyor ve bilin bakalım ne oluyor?
Yayın yasağı getiriliyor.
Paris patlamasında insanlar birlik oldu bizim acımız umursanmadı diyenler susuyor.
Sesini çıkaranların bir kısmının sesi kesiliyor, diğerleri de zaten kim ölmüş diye soruyor.
Patlamalarda onlarca insanin öldüğü, toplumun büyük bir kısmının bu olaylara sessiz kaldığı ve katillerin sorgulanmadığı bi Ortadoğu ülkesi olma yolunda hızla ilerleyen bir Türkiye var ortada.
Ülkenin doğusunda çocuklar ölüyor dediği için bi kadın terörist, kadının 2 dakika boyunca konuşmasına izin veren, ülkenin birliği bozulmasın, çocuklar ölmesin diyen bir sunucu da terör yandaşcısı olarak damgalanıyor, mahkemeye veriliyor ve sosyal medyada uğramadığı hakaret kalmıyor.
Göte göt diyemeyen, diyenin de yargılandığı bir memleketimiz var artık.
Telefonla bağlanan ve 2 dakika konuştu diye binler kadının bulunmasını ve yargılanmasını (?) istiyor. Binleri öldürenler umursanmıyor iki dakika sonra unutuluyor.
Neden ölmüş, kim yapmış, insanlar ölmesin, bombalar patlamasın çocuklar ölmesin diye soracaklarına, sorgulayacaklarına ölen kimmiş ki, bizden değilse iyi olmuş diyenler gittikçe çoğalıyor.
Kim hatırlıyor bugün Ankara'yı, Suruç'u, Roboski'yi, kim hatırlayacak yarın Sultanahmet'i?
Katliamlar unutuluyor, ölen insanlar hiç yokmuş gibi yaşamaya devam ediliyor.
Attığı takımın en güzel golünü saniyesine kadar hatırlayan, karşıt takımın yediği golleri yıllarca sayan, yapılan yolları, havalimanlarını unutmayan ve her fırsatta hatırlatan milletimiz her katliamı anında unutuyor, haksızlığa gözünü yumuyor.
Zararlar kendilerine dokunmadığında, güzellikler onlara yaramadığında yok sayan insanlardan oluşan bir toplum gelecekte ne kadar sağlıklı adımlar atabilir, insanlığa ne denli bi katkısı olabilir oturup düşünmeli ve sorgulamalı.
Bu insanlar cahil! okumamış! onda böyleyiz bu haldeyiz diyorsunuz ama cahil insan okumayan değil; görmeyen, duymayan, sesini çıkarmayan insandır. Cehalet unutmaktır.
Duvarda asılı diploma sizi ne cehaletten kurtarır ne de refaha ulaştırır. Cehaletten kurtulmadıkça da ne adalet gelir ülkeye ne barış ne de özgürlük.
Yayın yasağı getiriliyor.
Paris patlamasında insanlar birlik oldu bizim acımız umursanmadı diyenler susuyor.
Sesini çıkaranların bir kısmının sesi kesiliyor, diğerleri de zaten kim ölmüş diye soruyor.
Patlamalarda onlarca insanin öldüğü, toplumun büyük bir kısmının bu olaylara sessiz kaldığı ve katillerin sorgulanmadığı bi Ortadoğu ülkesi olma yolunda hızla ilerleyen bir Türkiye var ortada.
Ülkenin doğusunda çocuklar ölüyor dediği için bi kadın terörist, kadının 2 dakika boyunca konuşmasına izin veren, ülkenin birliği bozulmasın, çocuklar ölmesin diyen bir sunucu da terör yandaşcısı olarak damgalanıyor, mahkemeye veriliyor ve sosyal medyada uğramadığı hakaret kalmıyor.
Göte göt diyemeyen, diyenin de yargılandığı bir memleketimiz var artık.
Telefonla bağlanan ve 2 dakika konuştu diye binler kadının bulunmasını ve yargılanmasını (?) istiyor. Binleri öldürenler umursanmıyor iki dakika sonra unutuluyor.
Neden ölmüş, kim yapmış, insanlar ölmesin, bombalar patlamasın çocuklar ölmesin diye soracaklarına, sorgulayacaklarına ölen kimmiş ki, bizden değilse iyi olmuş diyenler gittikçe çoğalıyor.
Kim hatırlıyor bugün Ankara'yı, Suruç'u, Roboski'yi, kim hatırlayacak yarın Sultanahmet'i?
Katliamlar unutuluyor, ölen insanlar hiç yokmuş gibi yaşamaya devam ediliyor.
Attığı takımın en güzel golünü saniyesine kadar hatırlayan, karşıt takımın yediği golleri yıllarca sayan, yapılan yolları, havalimanlarını unutmayan ve her fırsatta hatırlatan milletimiz her katliamı anında unutuyor, haksızlığa gözünü yumuyor.
Zararlar kendilerine dokunmadığında, güzellikler onlara yaramadığında yok sayan insanlardan oluşan bir toplum gelecekte ne kadar sağlıklı adımlar atabilir, insanlığa ne denli bi katkısı olabilir oturup düşünmeli ve sorgulamalı.
Bu insanlar cahil! okumamış! onda böyleyiz bu haldeyiz diyorsunuz ama cahil insan okumayan değil; görmeyen, duymayan, sesini çıkarmayan insandır. Cehalet unutmaktır.
Duvarda asılı diploma sizi ne cehaletten kurtarır ne de refaha ulaştırır. Cehaletten kurtulmadıkça da ne adalet gelir ülkeye ne barış ne de özgürlük.
Eğer bir toplumda doktorlar ve hukukçular değer görüyorsa o toplum yozlaşmıştır. Doktorlar değerlidir çünkü toplumda hastalıklar baş göstermiştir, hukukçular değerlidir çünkü toplumda adalet yoktur.
Sokrates
Sokrates
altin portakal film festivalinde ödülünü aldıktan sonra yaptığı konuşma sansürlenen oyuncu.
Bizi muhabbet kurtaracak.
http://www.rotahaber.com/m/?video_id=27650
Bizi muhabbet kurtaracak.
http://www.rotahaber.com/m/?video_id=27650
Bugün özgür basın susturuldu.
Bugün Türkiye'de basın özgürlüğü olmadığı mahkeme tarafından onaylandı.
Suçu işleyenin değil de ispat edenin
tutuklandığı, her ağzını açanın, karşı gelenin susturulduğu, yandaşların aklandığı, katillerin alkışlandığı yeni Türkiye'ye hoş geldiniz.
"Bakın biz diktatör olsak bunlar böyle konuşamaz (...) ama tabi bu haberi yapan da en ağır şekilde cezalandırılacaktır... "
işte yeni demokrasi anlayışımız, işte bizim ikiyüzlülüğümüz,
Sahibinden az kullanılmış adalet sistemimiz.
Herkesin bildiği ama dile getiremediği veya görmezden geldiği bir kusur gibi.
Susan, farkında olup ama bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın zihniyetinde olan ve bir türlü egosunu kenara bırakıp vicdanını ve aklını kullanamayanlar yüzündendir bu kusuru her dile getirenin tutuklanması.
Kendi vicdanını yok sayıp menfaatleri uğruna şerefini satan herkesin eseridir bu durum.
Adalet bir gün size de lazım olacak sayın körler ve sağırlar. işte o gün "keşke" demek için çok geç olacak.
Tarih sizi hiçbir zaman güzel anmayacak.
Güçlünün yanında duran kim güzel anıldı da siz anılacaksınız?
Siz celladına aşık olan değil cellatın kendisisiniz.
Ama gün gelecek devran dönecek işte o zaman özrünüzün hiç bir önemi kalmayacak. Tutukladıklarınız, yuhaladıklarınız, iyi oldu, beter olsun dedikleriniz aklanacak, sizin o ak zannettiğiniz eli kanlılar ve siz! o kan da boğulacaksınız.
Siz bilmezsiniz büyük ihtimalle ama "yanmadan karanlıklar aydınlığa çıkmaz."
Ve sizin; yaktığınız insanların aydınlığına muhtaç olacağınız günler gelecek, bundan emin olabilirsiniz.
Bugün Türkiye'de basın özgürlüğü olmadığı mahkeme tarafından onaylandı.
Suçu işleyenin değil de ispat edenin
tutuklandığı, her ağzını açanın, karşı gelenin susturulduğu, yandaşların aklandığı, katillerin alkışlandığı yeni Türkiye'ye hoş geldiniz.
"Bakın biz diktatör olsak bunlar böyle konuşamaz (...) ama tabi bu haberi yapan da en ağır şekilde cezalandırılacaktır... "
işte yeni demokrasi anlayışımız, işte bizim ikiyüzlülüğümüz,
Sahibinden az kullanılmış adalet sistemimiz.
Herkesin bildiği ama dile getiremediği veya görmezden geldiği bir kusur gibi.
Susan, farkında olup ama bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın zihniyetinde olan ve bir türlü egosunu kenara bırakıp vicdanını ve aklını kullanamayanlar yüzündendir bu kusuru her dile getirenin tutuklanması.
Kendi vicdanını yok sayıp menfaatleri uğruna şerefini satan herkesin eseridir bu durum.
Adalet bir gün size de lazım olacak sayın körler ve sağırlar. işte o gün "keşke" demek için çok geç olacak.
Tarih sizi hiçbir zaman güzel anmayacak.
Güçlünün yanında duran kim güzel anıldı da siz anılacaksınız?
Siz celladına aşık olan değil cellatın kendisisiniz.
Ama gün gelecek devran dönecek işte o zaman özrünüzün hiç bir önemi kalmayacak. Tutukladıklarınız, yuhaladıklarınız, iyi oldu, beter olsun dedikleriniz aklanacak, sizin o ak zannettiğiniz eli kanlılar ve siz! o kan da boğulacaksınız.
Siz bilmezsiniz büyük ihtimalle ama "yanmadan karanlıklar aydınlığa çıkmaz."
Ve sizin; yaktığınız insanların aydınlığına muhtaç olacağınız günler gelecek, bundan emin olabilirsiniz.
Herkesin yaptığı gibi baska insanların hikayesini çalın sözlül,kitap,forum fark etmez herhangi bi yerden araklayip paylaşın. Popi garantili.
Milli içecekle milletçe en sevdiğimiz içecek arasındaki o ayu kadar çizgiyi görmeyenlerin yorum yaptığı içecektir. Komposto yazan olmuş. Ben dönerin yanına kola yerine komposto isteyeni görmedim, sen gördün mü?
O ilgi hiçbir zaman sevgiye dönüşmeyecektir. Merhamete dönüşecek en iyi ihtimalle.
Aslında olan: 10 kadından 9'unun maddi imkanları el vermediği için alamadığı ama fiyati yüksekse kesin iyidir diye önerdiği ürünler.
Dün 182. açılışı yapılan festival. 4 ekime kadar sürecek. Gelsin biralar gitsin traditional German sosisler.
(bkz: münih)
(bkz: münih)
Bahsedilen yazı :
--spoiler--
SEVDiKLERiMiN HUZURU iÇiN
Neden sustun? Neden üzülmedin? Yine bir hesap sorma, şimdi de sosyal medya mahalle baskısı. işte tam da bu hesap sormalar yüzünden bıraktım sosyal medya kullanmayı. Hiç biriniz galeyana gelmemişken, çoğunuzun umurunda değilken halkın içinden insanların birbirini yakmasına dayanamayıp "Bu altı üstü seçim, insan hayatından önemli mi? Artık kimseyi hedef göstermeyin n'olur....." diye bir yalvarış çağrısı yapmıştım, siyasi liderlerin giderek sertleşen üslübunun halk üzerindeki tahrip edici etkisini hissederek. Mumya gibi sarılmış, hayati risk taşıyan, 5 çocuk babası o şöförü televizyonda izlediğim gece uyuyamadım.... Siz uyuyordunuz... Ve o gün yazdıklarım yaşandı, öngörüp engel olmaya gücümün yetememesi çok acı. Mesajın altında kavga çıktı, benim yüzümden kavga etmesinler diye mesajı kaldırdım. Bu yüzden kaldırdığımı yazdım, kavga orada da devam edince onu da kaldırdım. Korktu morktu dediler desinler çok mühim değil. Benim teröristleşme meselem bundan ibaret.
Sivil protesto hakkını kullanan her insan siyasi dilde zaten teröristti Gezi Olayları'ndan beri o yüzden çok ciddiye almadım. Yakılan bir Hdp Minibüsü Şöförü'ydü, benim her hangi bir paylaşımımda parti adı bir tek bu sebeple geçti; mağdur bir adamcağızı tanımlarken yaptığı işi söylemiştim. Hangi partiye oy verdiğimi hiç açıklamadım, her hangi bir parti propagandası yapmadım, benim işim değil siyaset. Ama şahsi siyasetimi tabi ki gözeteceğim; düşünecek, tartışacak, hakkımı arayacak,benim yerime alınan kararları gerektiğinde eleştireceğim. Bugün "işini yapamasın vatan haini" dediğiniz ben, en çok vergi veren ünlü kadın diye haber olduğumda vatansever madalyası hediye etmemiştiniz şüphesiz ama o vergi bir çocuğun okul sırasının yapımına mı gidiyor yoksa sefa sürmek için mi kullanılıyor takip etmek benim en doğal hakkım. Bu yüzden oyumu kullandım. Daha çok partili bir meclis, tekelleşmemiş bir siyaset sonucuna demokrasi adına sevindim.
Kopenhag'da çekip paylaştığım bebeklerini üzerinde taşıyan anne kuğu resmine "üçlü koalisyon diyor hain!" yazıp küfür eden insanlarla dalga geçtim bir süre ama anladım ki seçim öncesi, sonrası kargaşası bitene kadar sosyal medyanın tadı kaçtı. Instagram'ı, güzel fotoğraf paylaşmak için kullanan esas sahipleri yeniden devralana kadar kullanmama kararı aldım, bu konuda bir basın toplantısı yapmam gerekeceğini de hiç düşünmemiştim. Ben bu süreçte hiç Twitter kullanmadım sizi açıklamalarıyla öfkeye boğan sahte hesaplardı. Bazıları dava edildi, bazıları şikayet edildi, bazı yorumlar ayıklandı ama bitirmek mümkün değil. işte bu noktada birini infaz etmeden önce gerçek mi acaba diye bakmak herkesin kendi sorumluluğu. Sadece bu Instagram hesabıdır benim kullandığım mecra, buna paralel olarak yanında mavi tik işareti olan resmi Twitter hesabım, ve resmi Facebook hesabım buradaki paylaşımları kopyalar.
Yaftalamadan hatta inanmadan önce mavi tik var mı yok mu diye bir bakmak kadar kolay aslında. Ve işte bugünden sonra anladım çocuklara doğru bilgiye ulaşmayı öğretmek ne kadar önemli. Bir kaç senedir kullandığımız bir sistem yanlış anlama üzerinden insanları bu kadar bölebiliyorsa teknoloji geliştikçe başımıza neler gelecek. Basın özgürlüğünün neredeyse hiç olmadığı Türkiye'de insanlar haber almak için can havliyle sosyal medyaya sarıldı, bunu çok iyi anlıyorum ama şimdi de tuzağa düştüler.
Sahte hesaplar, troller insanları bir sürü yalana inandırıp, öfkelendirip kutuplaştırdı. Bu yaz hakkımda çıkan bir sürü magazin haberi sosyal medyadan birbirini takip edip etmemek üzerinden yapıldı. Gerçekten bu böyle miydi artık? insalar sadece beğenilmek veya etraftakilere duyurmak üzerinden mi yaşayacaktı? insan ilişkileri buraya indirgenecek ve şimdi de milyonların yaşadığı sosyal medya mahallesinin baskılarına mı maruz kalacaktık? insanlar kümeleşip öylesine fanatikleşti ki, demokrasinin unsurlarından biri olması gereken seçim yüzünden, öyle kızdı, öyle nefret etti ki tam da o günlere denk gelen terör eylemlerine karşı durduğunu göstermek için etrafına zarar verip, kendi terörünü yaratmaya başladı. Kimi cam çerçeve kırarak, kimi kavga ederek, hiç bir şey yapamıyorsa sosyal medyadan bir psikolojik terör yaratarak. işte tam bu noktada benim esas terörist ilan edilme serüvenim başlıyor.
Peki ne yaptım?
Çirkefleşen sosyal medayı takip etmeyi bıraktım. Oysa ki öfkenin esas yönlendirilmesi gereken yer gerçek kaynağı olmalıydı: asfalt altına mayın döşeyen hainler! Bir sabah nasıl oldu da çocukluğumdaki terör geri döndü? Neden seçim sonuçlarını takiben oldu? Bu soruları kimse sormuyor.
Bizim gibi halktan her hangi birilerinin yaratamayacağı bir vahşet başımıza gelen. Siz bir oyuncudan nefret etseniz ne olacak, bir gazete yayın yapamasa ne olacak!?! Bu kaos sıkıca düğümlenen çözüm sürecinin artçı etkisi ama zamanlaması manidar(denir ya hep yine öyle). Ve belli ki daha pek de kısa olmayan bir süre bu gerçeği yaşamaya devam edeceğiz. Ülkemde yaşanan trajediye sosyal medya ekranımı karartmaktan çok daha fazlasını hissediyorum rahat olun, sezgilerim sizin kitlesel baskılara dönüştüğünüz günlerin aylar öncesinde bu olacakların kokusunu almıştı ve hikayenin en başındaki mesajı ondan yazmıştım ben. Bir süre eski günlerde olduğu gibi sadece yakınımdaki insanlarla paylaşacağım fikirlerimi, duygularımı, yasımı. içimden geçenlerin like edilmesi gerçekten hiç umurumda değil. Yıllardır hiç tanımadığım onca insan tarafından çokça sevilmenin güzelliğini öylesine yaşadım ki... Ve o sevginin, takip etmediğim süre zarfında benim için sosyal medyada nasıl mücadele ettiğini daha dün fark ettim.
Aklını, vicdanının süzgecini kullanabilen insanlar her şeyin farkında. Hepsine çok çok teşekkür ederim. Bir de kendine hükmedemeyenler var onlar Bihter'i protesto edecek kadar sürrealleşti, bir süre sonra kendileri de gülecek eminim. Biz duygusal insanlarız taşkınlık genetiğimizde var ve biraz gaza getirilince sosyal medyanın da bokunu çıkardık. Biz kahkaha atarken altına kaçıran, ağlarken kendini yerlere atan; çok sıcağa çok soğuğa dayanan; şerbeti de pul biberi de afiyetle yiyen; sadece Allah'ın referansı var diye hiç tanımadığı insanı evinde günlerce ağırlayabilen; terli bir omuza dayanıp saatlerce coşkuyla halay çeken, Eurovision'u, milli maçı ölüm kalım mücadelesine dönüştüren, gerekirse yer yatağında 7 kişi mışıl mışıl uyuyabilen, hem başta hem sonda birbirini muhakkak iki yanağından öpüp sarılan; komşusuna evini, çiçeğini, çocuğunu emanet eden; her yola çıkana su döküp arkasından dua eden insanlarız biz.
Şehitlere sosyal medya üzerinden başsağlığı dilemedim diye ailemin kadınlarıyla çekilmiş bir fotoğrafımın altındaki anneler günü yazıma yorum olarak "sen de evlat acısı çek piçin için" yazan insanların ülkemin insanları olduğuna inanmak istemiyorum. Olsa olsa maaşa bağlanmış işi çirkeflik yapmak olan trollerdir diyorum. Kültürümüzün önemli öğretilerindendir: bedduanın insanın kendine döneceği!
Biz kurmayız öyle cümleler insanların evladı için. Düğünlerde her yöreden ne müzik çalsa eşlik ederiz biz, mezelerimiz çizer bizim kimlik haritamızı. Kültürler mozaiği, medeniyetler beşiği deyip deyip bu ülkeye sahip olmakla gurur duyarız biz. Deprem bölgesiyiz, taşlar bazen hareket edecek şüphesiz ama biz sahip çıktıkça o mozaik bütün kalacak. Biz sevmeyi, güvenmeyi biliriz. Tek yürek olduk demeyi, tarih yazdık maşetli gazetemizi elimize almayı pek severiz.Altı ay önce yoktu şu an içinizde biriken nefretin zerresi bile. Biraz durup düşünmek, derin bir nefes almak lazım. Terörü lanetlerken, şahsi terör eylemlerimizi yaratmamak lazım.
Psikolojik terör de bir terörize etme biçimidir. Herkes düşünerek konuşmalı, yazmalı, sorumluluk sahibi davranmalı artık. Biraz sakinleşmezsek bireylerin ve toplumun iç huzurunu yeniden kurması onlarca yıl alacak. Siyasiler değişebilir ama insanımızın ruhu değişmemeli.
Masum şehitlerimizi malzeme yapan leş kargalarına uymayın, içinizi öfke doldurmayın. Şehitler için edilecek bir duanız sosyal medyada bana ya da bir gazeteciye yazacağınız bir küfürden daha çok işe yarar. Hem de biraz olsun içiniz ferahlar.
Sevgiyle...
--spoiler--
--spoiler--
SEVDiKLERiMiN HUZURU iÇiN
Neden sustun? Neden üzülmedin? Yine bir hesap sorma, şimdi de sosyal medya mahalle baskısı. işte tam da bu hesap sormalar yüzünden bıraktım sosyal medya kullanmayı. Hiç biriniz galeyana gelmemişken, çoğunuzun umurunda değilken halkın içinden insanların birbirini yakmasına dayanamayıp "Bu altı üstü seçim, insan hayatından önemli mi? Artık kimseyi hedef göstermeyin n'olur....." diye bir yalvarış çağrısı yapmıştım, siyasi liderlerin giderek sertleşen üslübunun halk üzerindeki tahrip edici etkisini hissederek. Mumya gibi sarılmış, hayati risk taşıyan, 5 çocuk babası o şöförü televizyonda izlediğim gece uyuyamadım.... Siz uyuyordunuz... Ve o gün yazdıklarım yaşandı, öngörüp engel olmaya gücümün yetememesi çok acı. Mesajın altında kavga çıktı, benim yüzümden kavga etmesinler diye mesajı kaldırdım. Bu yüzden kaldırdığımı yazdım, kavga orada da devam edince onu da kaldırdım. Korktu morktu dediler desinler çok mühim değil. Benim teröristleşme meselem bundan ibaret.
Sivil protesto hakkını kullanan her insan siyasi dilde zaten teröristti Gezi Olayları'ndan beri o yüzden çok ciddiye almadım. Yakılan bir Hdp Minibüsü Şöförü'ydü, benim her hangi bir paylaşımımda parti adı bir tek bu sebeple geçti; mağdur bir adamcağızı tanımlarken yaptığı işi söylemiştim. Hangi partiye oy verdiğimi hiç açıklamadım, her hangi bir parti propagandası yapmadım, benim işim değil siyaset. Ama şahsi siyasetimi tabi ki gözeteceğim; düşünecek, tartışacak, hakkımı arayacak,benim yerime alınan kararları gerektiğinde eleştireceğim. Bugün "işini yapamasın vatan haini" dediğiniz ben, en çok vergi veren ünlü kadın diye haber olduğumda vatansever madalyası hediye etmemiştiniz şüphesiz ama o vergi bir çocuğun okul sırasının yapımına mı gidiyor yoksa sefa sürmek için mi kullanılıyor takip etmek benim en doğal hakkım. Bu yüzden oyumu kullandım. Daha çok partili bir meclis, tekelleşmemiş bir siyaset sonucuna demokrasi adına sevindim.
Kopenhag'da çekip paylaştığım bebeklerini üzerinde taşıyan anne kuğu resmine "üçlü koalisyon diyor hain!" yazıp küfür eden insanlarla dalga geçtim bir süre ama anladım ki seçim öncesi, sonrası kargaşası bitene kadar sosyal medyanın tadı kaçtı. Instagram'ı, güzel fotoğraf paylaşmak için kullanan esas sahipleri yeniden devralana kadar kullanmama kararı aldım, bu konuda bir basın toplantısı yapmam gerekeceğini de hiç düşünmemiştim. Ben bu süreçte hiç Twitter kullanmadım sizi açıklamalarıyla öfkeye boğan sahte hesaplardı. Bazıları dava edildi, bazıları şikayet edildi, bazı yorumlar ayıklandı ama bitirmek mümkün değil. işte bu noktada birini infaz etmeden önce gerçek mi acaba diye bakmak herkesin kendi sorumluluğu. Sadece bu Instagram hesabıdır benim kullandığım mecra, buna paralel olarak yanında mavi tik işareti olan resmi Twitter hesabım, ve resmi Facebook hesabım buradaki paylaşımları kopyalar.
Yaftalamadan hatta inanmadan önce mavi tik var mı yok mu diye bir bakmak kadar kolay aslında. Ve işte bugünden sonra anladım çocuklara doğru bilgiye ulaşmayı öğretmek ne kadar önemli. Bir kaç senedir kullandığımız bir sistem yanlış anlama üzerinden insanları bu kadar bölebiliyorsa teknoloji geliştikçe başımıza neler gelecek. Basın özgürlüğünün neredeyse hiç olmadığı Türkiye'de insanlar haber almak için can havliyle sosyal medyaya sarıldı, bunu çok iyi anlıyorum ama şimdi de tuzağa düştüler.
Sahte hesaplar, troller insanları bir sürü yalana inandırıp, öfkelendirip kutuplaştırdı. Bu yaz hakkımda çıkan bir sürü magazin haberi sosyal medyadan birbirini takip edip etmemek üzerinden yapıldı. Gerçekten bu böyle miydi artık? insalar sadece beğenilmek veya etraftakilere duyurmak üzerinden mi yaşayacaktı? insan ilişkileri buraya indirgenecek ve şimdi de milyonların yaşadığı sosyal medya mahallesinin baskılarına mı maruz kalacaktık? insanlar kümeleşip öylesine fanatikleşti ki, demokrasinin unsurlarından biri olması gereken seçim yüzünden, öyle kızdı, öyle nefret etti ki tam da o günlere denk gelen terör eylemlerine karşı durduğunu göstermek için etrafına zarar verip, kendi terörünü yaratmaya başladı. Kimi cam çerçeve kırarak, kimi kavga ederek, hiç bir şey yapamıyorsa sosyal medyadan bir psikolojik terör yaratarak. işte tam bu noktada benim esas terörist ilan edilme serüvenim başlıyor.
Peki ne yaptım?
Çirkefleşen sosyal medayı takip etmeyi bıraktım. Oysa ki öfkenin esas yönlendirilmesi gereken yer gerçek kaynağı olmalıydı: asfalt altına mayın döşeyen hainler! Bir sabah nasıl oldu da çocukluğumdaki terör geri döndü? Neden seçim sonuçlarını takiben oldu? Bu soruları kimse sormuyor.
Bizim gibi halktan her hangi birilerinin yaratamayacağı bir vahşet başımıza gelen. Siz bir oyuncudan nefret etseniz ne olacak, bir gazete yayın yapamasa ne olacak!?! Bu kaos sıkıca düğümlenen çözüm sürecinin artçı etkisi ama zamanlaması manidar(denir ya hep yine öyle). Ve belli ki daha pek de kısa olmayan bir süre bu gerçeği yaşamaya devam edeceğiz. Ülkemde yaşanan trajediye sosyal medya ekranımı karartmaktan çok daha fazlasını hissediyorum rahat olun, sezgilerim sizin kitlesel baskılara dönüştüğünüz günlerin aylar öncesinde bu olacakların kokusunu almıştı ve hikayenin en başındaki mesajı ondan yazmıştım ben. Bir süre eski günlerde olduğu gibi sadece yakınımdaki insanlarla paylaşacağım fikirlerimi, duygularımı, yasımı. içimden geçenlerin like edilmesi gerçekten hiç umurumda değil. Yıllardır hiç tanımadığım onca insan tarafından çokça sevilmenin güzelliğini öylesine yaşadım ki... Ve o sevginin, takip etmediğim süre zarfında benim için sosyal medyada nasıl mücadele ettiğini daha dün fark ettim.
Aklını, vicdanının süzgecini kullanabilen insanlar her şeyin farkında. Hepsine çok çok teşekkür ederim. Bir de kendine hükmedemeyenler var onlar Bihter'i protesto edecek kadar sürrealleşti, bir süre sonra kendileri de gülecek eminim. Biz duygusal insanlarız taşkınlık genetiğimizde var ve biraz gaza getirilince sosyal medyanın da bokunu çıkardık. Biz kahkaha atarken altına kaçıran, ağlarken kendini yerlere atan; çok sıcağa çok soğuğa dayanan; şerbeti de pul biberi de afiyetle yiyen; sadece Allah'ın referansı var diye hiç tanımadığı insanı evinde günlerce ağırlayabilen; terli bir omuza dayanıp saatlerce coşkuyla halay çeken, Eurovision'u, milli maçı ölüm kalım mücadelesine dönüştüren, gerekirse yer yatağında 7 kişi mışıl mışıl uyuyabilen, hem başta hem sonda birbirini muhakkak iki yanağından öpüp sarılan; komşusuna evini, çiçeğini, çocuğunu emanet eden; her yola çıkana su döküp arkasından dua eden insanlarız biz.
Şehitlere sosyal medya üzerinden başsağlığı dilemedim diye ailemin kadınlarıyla çekilmiş bir fotoğrafımın altındaki anneler günü yazıma yorum olarak "sen de evlat acısı çek piçin için" yazan insanların ülkemin insanları olduğuna inanmak istemiyorum. Olsa olsa maaşa bağlanmış işi çirkeflik yapmak olan trollerdir diyorum. Kültürümüzün önemli öğretilerindendir: bedduanın insanın kendine döneceği!
Biz kurmayız öyle cümleler insanların evladı için. Düğünlerde her yöreden ne müzik çalsa eşlik ederiz biz, mezelerimiz çizer bizim kimlik haritamızı. Kültürler mozaiği, medeniyetler beşiği deyip deyip bu ülkeye sahip olmakla gurur duyarız biz. Deprem bölgesiyiz, taşlar bazen hareket edecek şüphesiz ama biz sahip çıktıkça o mozaik bütün kalacak. Biz sevmeyi, güvenmeyi biliriz. Tek yürek olduk demeyi, tarih yazdık maşetli gazetemizi elimize almayı pek severiz.Altı ay önce yoktu şu an içinizde biriken nefretin zerresi bile. Biraz durup düşünmek, derin bir nefes almak lazım. Terörü lanetlerken, şahsi terör eylemlerimizi yaratmamak lazım.
Psikolojik terör de bir terörize etme biçimidir. Herkes düşünerek konuşmalı, yazmalı, sorumluluk sahibi davranmalı artık. Biraz sakinleşmezsek bireylerin ve toplumun iç huzurunu yeniden kurması onlarca yıl alacak. Siyasiler değişebilir ama insanımızın ruhu değişmemeli.
Masum şehitlerimizi malzeme yapan leş kargalarına uymayın, içinizi öfke doldurmayın. Şehitler için edilecek bir duanız sosyal medyada bana ya da bir gazeteciye yazacağınız bir küfürden daha çok işe yarar. Hem de biraz olsun içiniz ferahlar.
Sevgiyle...
--spoiler--
(bkz: ben bir eylül sen haziran)