bugün

klasik liberalizme reform getiren ve devletin daha aktif bir müdahelesini savunan ekonomist ve filozofların temsil ettiği düşünce akımı.
Emperyalizmin 70'li yıllardan itibaren içine girdiği krizden çıkış yolu olarak belirlediği ve 80'lerde temelleri atılmakla birlikte esas olarak 90'ların başında yaygın uygulama şartlarına sahip olduğu yeni sömürü modelinin adı neo-liberalizmdir. Geçmişin liberal ekonomi modelinden esinlenerek tanımlanan bu politikalar, teorik kuruluşu bakımından daha eskilere gitse de yaygın biçimde ABD'li iktisatçı Milton Friedman'a bağlanır.
Gerçekten de, M. Friedman'a Nobel Ekonomi Ödülü'nün verildiği yıllar aynı zamanda sermayenin dizginsiz saldırılarının ekonomik ve toplumsal bedelinin halklara ödetildiği bir dönem olmuştur.
Emperyalizmin özellikle askerileştirilmiş ekonomi ve ithal-ikameci yeni-sömürgecilik çerçevesinde yoğunlaştığı III. Bunalım Dönemi'nin belli bir aşamasında gelişen tıkanma, kapitalist dünyayı yeni arayışlara yöneltmiş, eski Keynesci "refah toplumu" ve "sosyal devlet" demagojisine bulaşmış politikalar, terkedilmeye başlanmıştır.
Kapitalizmin yeni ideologlarından Milton Friedman'ın piyasaya sürülmesi de bu döneme denk düşer. Yaşanan krizlerin ve eşitsizliklerin kaynağı olarak yanlış devlet müdahalelerini hedef gösteren Friedman çözüm olarak "serbest piyasa"yı tekrar gündeme getirir. Ekonomik etkinliğin örgütlenmesinin devletin kontrolünden alindığında piyasanın bu baskı gücünün kaynağını ortadan kaldıracağını iddia eden Firedman aslında Reagan'ın vahşi kapitalizmi tarif eden "devlet çözüm değil, sorundur" tanımlamasının bir benzerini yapar. Neoliberalizmin mantığı içersinde, devlet oyunu kurallarına göre oynağı müddetçe egemen sınıfın gereksinimlerini (siyasi, askeri müdahalelerle) de karşılar. "Firma yöneticileri, sermaye sahipleri tarafından kârı maksimize etmek için istihdam edilmişlerdir. Toplumdaki sosyal sorunları hafifletmek amacına yönelirlerse, sözleşmelerine aykırı davranmış olurlar" diyen Friedman'ın kastettiği, aslında devlet yöneticileridir.
Böylece teorize edilen vahşi kapitalizm koşullarında gelişen neoliberalizm, daha sonra salt "serbest piyasacılık" gibi bir noktayı aşmış, 80'lerin restorasyonu 90'lara ulaştığında emperyalizmin temel sömürü modelinin adı olmuştur.
Mali sermayenin her alanda serbestçe dolaşımının sağlanması ve mali sermaye içinde para sermayenin öne çıkarılması, bütün kamusal alanların ve özel firmaların dışına kalan üretimin tamamen özelleştirilerek genel kapitalist döngü içine dahil edilmesi neoliberal ekonominin başlıca yönleridir. Kamusal harcamaların (sağlik, eğitim, barınma, vb.) devletler için bir yük olduğundan hareketle çıkış yolu olarak tüm toplumsal yatırımların özelleştirilmesi sürecinin önü açılmıştır.
Mali sermayenin aşırı ölçüde yaygınlaştığı 80'li yıllarla birlikte kamu yatırımlarının lanetlenmesi çok uluslu şirketlerin çıkarları açısından doğal bir seyir izlemis NAFTA, MAi gibi çok taraflı bölgesel serbest ticaret anlaşmalarıyla devlet-piyasa ilişkileri yeni bir boyut kazanmıştır. Bu aslında, neoliberal yalanın tersine, devletin çok daha uzun vadeli ve kapsamlı fonksiyonlarla iş görmesi anlamına denk düşer.
Aynı biçimde kapitalist iş örgütlenmesinin yeniden biçimlendirilmesi de bu döneme denk düşmüş, her şeyi "kârın maksimize edilmesi" üzerine kuran sistem, üretim sürecini parçalara ayırarak hem işletmeleri bölmüş hem de uluslararası alanda sermayenin son derece riskli ve kaygan akışının yolunu açmıştır.
Politik alanda da emperyalist güçlerin en gerici dönemine denk düşen neoliberal politikalar, uluslararası alanda azgın bir saldırganlık anlamına gelmiş, sermayenin akışını önleyebilecek her türlü engelin ezilmesi bu dönemin temel kuralı olmuştur.

http://www.barikat-lar.de/barikat/4/kavram4.htm
kapitalist devletin, iktisadi devlet teşebbüslerinden ve eğitim, sağlık, ulaşım, iletişim gibi kamusal alandan elini çekerek, ekonomiyi tamamen piyasanın serbest gidişatına bırakmasını ve tüm bu kuruluşların özelleştirilmesini savunan siyasi düşünce. özellikle sovyetlerin dağılmasından sonraki sömürü politikaları bu düşüncenin hızla yayılmasını sağlamıştır. aslında bu neo liberalizm gericiliği, çökmekte olan kapitalist sistemin kurtarıcısı olarak görüldü. Sovyet tehdidinin de ortadan kalkmasıyla birlikte, Özelleştirmeler, iflaslar, şirket küçülmeleri ve birleşmeleriyle dayatılan işsizlik büyük bir artışa geçti. işi olanlar için de çalışma saatleri arttı, çalışma koşulları ağırlaştı, bugün de sokakta elimize tutuştururlan, sosyal güvencelerden yoksun part-time çalışma, ve özellikle inşaat sektöründe taşeronlaşma gibi uygulamalar hızla yaygınlaştı, sosyal hak ve güvenceler zaten az olan önemini iyice kaybetti. işte neo-liberalizm adı altında yapılan bu gericilik, ekonomideki zaten var olan kutuplaşmaları arttırdı, dünyada egemen güçler kavramını ortaya çıkardı, aslında kapitalizmi erken bir çöküşten kurtardı ve küreselleşmeye doğru sürükledi de diyebiliriz.
herkesin kendi kıçını kurtarması gerektiğini aşılayan düşünce sistemi.
(bkz: ikinci cumhuriyetçilik)
parayı seviyosan kapitalistsin moderni postmoderni yok bunun.
yeni liberalizm manasıa gelen, liberalizmin yenileştirilmiş halidir. yüzyılın ortalarında kapitalizmin yaşadığı sorunlara karşılık, özellikle sosyalizme karşı durması için kapitalizmin, sosyal devlet modelini soktu. fakat kapitalizm bir süre sonra 70'lerin ortasında yeni bir krize neden oldu. keynesci model çökmüş ve yeni bir şey yapılması gerekiyordu. dünya kapitalizmi krize girmiş ve özellikle sosyal toplumsal hareketler yükselir olmuştu. işte bu dönemde eski modellerin yenileştirilmesi ile bir akım ortaya çıktı; neo liberalizm.

sosyal devletin kazanımlarının yok edilmesi ile, gemi azıya alınmış, sert ama insanların bu sistemi kabul etmesini sağlayan bir kapitalizm sistemi ortaya çıkmıştı. bugünlerde ise bu sistem artık işlemez oldu. globalizmin etkisi ile ulusal burjuvazi, çok uluslu şirketlerin arasında ezilmeye başlayınca sistem bugünlerde işlemez oldu. her zamanki kapitalizm bunun üstesinden gerici akımları destekleyerek çıkmaya çalışıyor. milliyetçi ve dinci akımlar desteklenerek savaş sanayi beslenmek isteniyor, ezilen tabakaların bir hayal peşinden koşması isteniyor. belki bir dünya savaşı olmayacak bu sefer fakat küresel savaşlar çağı çanlarını çalmaya başladı.
http://www.radikal.com.tr...p?ek=ktp&haberno=7325
aslında neo eklentisinin tam tersine anlam yarattığı mefhumdur. zira adam smith, john locke tarzı liberalizmin tezleri (siyasi ve ekonomik) avrupa'da ve amerika'da 1920 - 50 arası yanlış çıktığında ve büyük buhran dahil olmak üzere birçok kriz serbest piyasa ekonomisi sebebiyle çıktığında tekrar tartışılmak, devlet müdahalesiyle harmanlanarak yahutveyahut başka bir paradigma dahilinde uygulanmak üzere rafa kaldırılmış, tam baskının ve devletin tam müdahil oluşunun hakimiyetinde yeni avrupa rejimlerine geçilmişti. neo ekinin gelmesi için gelişmesi, farklılaşması, eskiden krizlere sebep olan zayıf noktalarının giderilmesi gerekiyor olmasına rağmen hiçbir gelişme yapılmaksızın, adam smith ilkeleri balık hafızalar yüzünden tekrar olduğu gibi savunuldu. bu gruba neoliberaller denir. üstelik bu tabansız, tavansız eylemi destekleyen kişiler bugün avrupa, amerika, asya, afrika bütün kıtalar ülkelerinde parlamentolarda yer alıyor. avrupa'daki nispeten yüksek bilinçten ötürü yönetime gelmeleri nispeten zor olsa da türkiye, amerika, asya, afrika vb. gelir, eğitim uçurumunun yüksek olduğu yerlerde rahatlıkla yönetime gelebiliyor, özelleştirme, toprak satma vb. merkantilizm ve modern devlet biçimi temelleri ile taban tabana zıt eylemlerde bulunuyorlar.
(bkz: gentrification)
ece temelkuran tam olarak belirtmiş kitabında*. ama anlayamadığım neden ben bu kadını, yazdıklarını okuyunca sanki okulda sınıf başkanı seçmek kadar kolay bir şey sanar insan? neden bir çok insan a göre hayalperest bir ürün olarak görülen başka bir dünya nın mümkün olma olasılığına bu kadar bağlanır bir insan?

şöyle anlatmış yazar bu olayı:

insanlık son yüz yılda, en az tanrı kadar iyi bir masal daha üretti:neo liberalizm in yeryüzünün yapabileceği en iyi şey olduğuna dair bir masal bu. başka hangi yüzyıllarda krallar,daha az kişinin daha çok yiyeceği, daha çok kişinin aç kalarak öleceğini ve herkes için en iyisinin bu olduğunu söylese bu kadar geniş bir tebayı inandırabilirdi kendine? hangi kral 'gökyüzünün ve yeryüzünün tüm renkleri yok olana kadar sömürüceğiz maviyi ve yeşili' doğanın kusmuklarından ciklet ve deodorant yapacağız', dese hangi çılgın teba sevinçle koşardı cikletlerle deodorant almaya? ' asyalı çocuklar çocukları tualetebile gitmelerini yasaklayarak çalıştıracağız ve onların küçük ellerle yaptıkları plasitk oyuncakları hazır yiyecek zincirlerinde dünyanın dört bir yerinde hediye alarak, zehirli 'çocuk menüleriyle' birlikte başka çocuklara vereceğiz. böylece doğu daki ve batı daki çocukların aynı anda canına okuyacağız' dese krallar, hangi cahil ortaçağ insanı inanırdı buna? başka ne diyor krallar?

bir kıtanın bütün güzel, kızlarını alıp para karşlığı tecavüze uğramaları için gemilere bindirip başka memleketlere göndereceğiz!

geri kalan erkeklere birbirlerini öldürmeleri için esk masalları hatırlatacağız. 'kimlik' ve 'inanç' diye iki karışmış yumağı önlerine atacağız ve onlar bu yumakların olmayan ucunu bulmaya çalışırken gerek duydukları silahları, kurşunları biz onlara satacağız!

güney i öyle sömüreceğiz ve susturacağız k iyice sersemleyip gövdelerine bombalar bağlayıp şehir merkezlerinde patlayacak insanlar. biz bu arada fabrika gemilerimizle kendimize ucuz işçi aramak için ülke ülke dolaşacağız. hangi ülkenin zenginleri bizi yerli açlardan korumak için daha çok silaha ce vicdansızlığa sahipse orada konaklayıp emeceğimiz zenginlikler bitince '' bay bay'' diyip çekip gideceğiz.. ha, belki geride bizden hatıra olsun diye ufak tefek toplumsal sorumluluk projeleri bırakacağız. diyelim nijerya da toprağın canını emip, buna karşı çıkanları astırıp arkasından bi çocuk parkı yaptıracağız.

ordadoğu nun kalbini duvarlarla ikiye ayıracağız. duvar işi tutarsa bu fikri amerika kıtalarına taşıyacağız..

batı da insanların yapılanlardan vicdan azabı duymaması için yeni filmler üreteceğiz durmadan.. kötü adamları vampirlerden ve şeytanlardan tutacağız.. gençler artık dünyayı kurtarmak istemeyecekler çünkü kötülüğün, vampirlerden ve ufo lardan geldiğine inanacaklar.. eski isyan hikayelerini onlardan o kadar iyi saklayacağız ki yoksulluğun kaderleri olduğundan başka bir şey bilmeyecekler.. öfkelendikçe ellerindeki play station düğmelerine daha hızlı basıp hayali canavarları öldürecekler.. yetmezse internetten silah ısmarlayıp, kurşunlarını wall mart tan alıp gidip okullarında asgari ücretle çalışan öğretmenlerini vuracaklar. onlar öğretmenlerini vurmazlarsa öğretmenler akıllarını oynatıp öğrencilerini kurşunlayacaklar. bu arada hiç bir şey üretmeden sayılarla oynayanlar wall street de, öğretmenler ve öğrenciler için onlar hiç bilmeden karar verecekler. onlar karar vermeden önce sabahları gelip askerler, ortadoğu ya uzaktan attıkları bombaların çocukları öldürdüğünü saklayarak borsanın başlangıç çanını çalacaklar.

gün akşam olacak, avrupa nın arka sokaklarında ' kağıtsız' ve 'kayıtsız' adamlar ve kadınlar, nelerini satsalar sabaha bir çörek parası kazanacaklarını düşünecekler. en çok kamyonların arkasından gelen yeni kağıtsız ve kayıtsız adamlardan ve kadınlardan, yani kendilerinden de ucuz olandan nefret edecekler. gölge gibi büyüyecek kalabalıklar sokaklarda. çünkü sistemin güneşi battıkça uzayacak yoksulluğun gölgesi. bütün avrupa kapkara bir buluta benzeyen yoksulluk gölgesiyle karanlıkta kalana kadar sürecek bu.. sonra bir gün paris in arka sokaklarında gölgelerin arasında bir patlama duyulacak, bir araba yanacak. büyük isyanlar için geri sayım başlayacak.

bütün bunlar olurken, bütün bunlar gelip giderken yerin yüzünden, karın kaslarımızın düzleşmesi için yeni aletler icat edilecek ve victoria's secret defilesi için yeni seçimler yapılacak. güzellik yarışmlarında kızlar insanlara yardım etmekten söz edecekve dünya barışından; ama yinede en güzel memelisi birinci seçilecek. araba ve kot pantolon reklamlarında icat edilecek hayat sloganları. giderek daha büyük kalabalıklar, içlerindeki sıkıntıdan nike ayakkabı giyerek kurtulabileceğine inanacak. kadınların dudakları kolajenle şişerken, erkekler, içinden ferrari ler geçen hayaller için bir araya gelecek sadece. çocuklarımızı göndermek için en iyi okulları bulmaya çalışacağız ve bu okullardan hiç biri çocuklara ağaçların isimlerini öğretmeyecek, bir simidi tam ikiye bölerek paylaşmayı ve arka sıralarda oturan bahtsızlarla dayanışmayı. arada bir kaç tane üretim hatası çıkarsa, bir çocuğun aklına bütün bunların yanlış olduğun takılıverirse onlarında icabına, zamanı gelince hapishanelerimiz bakacak. hapishanelerimiz kıymalaştırılmamış genç insanları sadece atm lerden para çekebilen yaratıklara dönüştürene kadar işkence edecek. işkenceden bir sonuç alınmazsa bazı mahkumlar 'sabuna basıp kayıp düşecek'. ölenler hesabı sorulmayacak kadar çoğalacak. hesap sormak isteyenler aç kalmakla tehdit edilecek. sonunda ekranlarda kolları ve bacakları olmayan bir çocuk göreceksiniz. zenginlerin bombaları ile yok edilmiş bir çocuk çıkıp o zenginlerden takma kol ve bacak alacak. dünya ağlarken izlediklerine, reklamlar girecek. en sonunda, bütün bunların yeniden başlaması için bir reklam arası verilecek. reklamlar bitince.. ne demiştik en başta? krallar yeniden konuşmaya başlayacak. konuştuklarında en çok bütün bunların insanlığın başına gelebilecek en iyi şey olduğunu söyleyecek krallar. biz başka bütün hayat seçeneklerinin uzak birer hayal olduğuna inanacağız bu keşmekeş içinde.. ya ulaşılmayacak kadar güzel ya da güzel olmayacak kadar masalsı.

(bkz: biz burada devrim yapıyoruz sinyorita)

not: copy paste değildir.. siz sadece okuyun..
(bkz: piyasa faşizmi)
#4042552
devletin bireyin önönünden tamamen çekilmesini savunan ideoloji.
ABD'de 'muhafazakar' olarak bilinirler.
düşük devlet harcaması, düşük vergiler ve özgür toplumu savunurlar. (gerçi bu sonuncu dediğimi diğer liberal gruplar da savunur.)

daha ılımlıları, keynesyen politikaları ve çağdaş liberalizmi savunurlar.
bireyin amentü haline gelmiş ve insansın bir biçimde çalışacağı düşünülen piyasaya yem edilmesidir. şeyleştirilmiş karakteriyle piyasa üretici güçlerin tamamına yoğun bir ideolojik basınç altında bırakarak, bireyi üretime yabancılaştırır, toplumu silikleştirir ve yalnız bırakır. abd'deki ve ab'deki faşizan hareketlerin yükselmesinin bir numaralı sorumlusudur. ayrıca günümüzde derin bir krizle karşı karşıyadır.
Neoliberalizm, ekonominin devlet işlerinden ayrılmasını ve piyasayı özel teşebbüsün yönetmesi gerekliliğini savunan bir düşünce akımıdır. Rekabetin piyasayı yönetmesi gerektiğini söyler. Devletin sadece herhangi bir kriz anında acil ve keskin müdahaleler yapmasını, bunun dışında piyasadan tamamen çekilmesini savunur.
keynesgil anlayışın tam tersini savunan akımdır.devlet müdahelesini minimize etmek asıl hedeftir.
birçok açıdan hakkında yanlış bilgi sahibi olunan sistemdir.

keynesgil anlayışın tam tersini falan savunmaz. gerek neoliberalizm gerekse keynesyen ekonomi, her ikisi de liberal görüşün 2 farklı fraksiyonudur. yani hem keynes hem de friedman liberaldir. ancak her ikisi de liberal ekonomik görüşü savunurken biri bu sistemin sürekliliği için devlet müdahalelerinin gerekli ve kaçınılmaz olduğunu diğeri ise bunun saçma olduğunu, devletin ekonomik hayattaki yerinin çok kısıtlı olmasını ve ekonominin piyasa koşullarına göre yön bulması gerektiğini ortaya koyar.

ille de karşıt görüş aranacaksa bir bütün olarak liberalizmin karşıtı vardır:

(bkz: sosyalizm)
neo liberalizmin doğum tarihi 1947 de isviçre de mont pelerin toplumunun kuruluşu verilebilir.(mps) mps nin öncüsü friedrich von hayek tir.neo liberalizm devlet müdahalesini en aza indirmek ister hatta devlet müdehalesini gereksiz görür.serbest piyasanın kendini düzenleyen,bireyci yapısını öngörür.
herkesin parası kadar değerli olduğu bir ideolojidir. bir insanın parası yoksa insan değil böcektir. parası olması da yetmeyebilir tabii, örneğin diğer paralılara ters bir hareket yaparsanız dışlanıp parasız kalabilirsiniz. bunun için de sistem yine kendi araçlarını üretir. bu araçların en etkilisi hukuktur. hukukun yetmediği yerde yine paralıların girebildiği meclis hukukun kullanabileceği yeni kanunlar çıkarabilir. maksat sizi yok etmektir.
biraz uzunca, ama mükemmel bir biçimde anlatılan bir deney ile eleştirilebilecek ekonomik sistemdir.

tam anlamıyla şudur efendim:
http://www.izlesene.com/v...tor-neoliberalizm/1223394
--
deneyi ben mi yaptım, niye beni eksiliyorsun; yoksa neo liberal misin yavrucuğum?
ak parti'nin ekonomi anlayışıdır.. devlet'in ekonomiden elini çekmesi piyasanın özel teşebbüs tarafından yönetilmesidir. devlet sadece kriz anlarında acil ve keskin müdahaleler yapar. "kişisel hürriyet ve açık piyasalar en geniş kitleler için en büyük faydayı sağlar" ilkesine göre hareket eder. temelleri friedrich august von hayek tarafından atılmıştır. milton friedman'ın da katkıları vardır. ak parti'nin sitesinde, bu ekonomi anlayışının benimsendiğine dair, 'parti programı' ana başlığının, alt başlığı olan 'ekonomi anlayışımız' bölümünde şu cümleler yer alır:

*tüm kurum ve kurallarıyla işleyen piyasa ekonomisinden yanadır.

*devletin ilke olarak her türlü ekonomik faaliyetin dışında olması gerektiğini benimser.

*devletin ekonomideki işlevini düzenleyici ve denetleyici olarak tanımlar. bu amaçla sağlıklı belge ve bilgi akış sisteminin önemli olduğuna inanır.

*özelleştirmeyi daha rasyonel bir ekonomik yapının oluşması için önemli bir araç olarak görür.

*küreselleşmenin getirdiği yapısal dönüşümlerin en az maliyetle gerçekleştirilmesini savunur ve bunun en sağlıklı yolunun uluslararası rekabet gücünün artırılması olduğuna inanır. bu nedenle ülkemiz ekonomisinin rekabet gücünün artırılmasının, siyasi ve ekonomik geleceğimiz açısından stratejik önem taşıdığını kabul eder.

*uluslararası bilgi birikimi ve tecrübenin transferinde önemli rol oynayan yabancı sermayenin, türk ekonomisinin gelişmesine katkıda bulunacağına inanır.
(bkz: national liberalizm)
bir işin içinde neo gördünmü kaç, benden tavsiye. neden mi? buyrunuz;
Nasyonal Sosyalist Alman işçi Partisi (Nazi Partisi) yani neo sosyalistler, neo naziler var soracıma neo liberalizm var.
(bkz: onun ben amına koyim)
2 yönü var.

1- sosyal

2- ekonomik.

sosyal yönünü tutan partiler sevilir.(akp)

ekonomik yönünü tutansa ülkeyi yokuşa sürükler.(akp)