bugün

16. yy. ile 18. yy. aralarında ortaya çıkmış bir akımdır. bu akımda temel düşünce toplumun zenginliğidir. merkantilist yazarlar toplumların zenginliğini sahip oldukları altın ve gümüş ile ölçerler.
merkantilizm sömürgeci bir sistemdir. zengenliğin kaynağı olarak değerli metalleri gördükleri için dünya dünya çapında sömürgeler elde edinmişlerdir.ingilterenin topraklarında güneş batmayan imparatorlukolmasının arkasında yatan düşüncedir.
merkantilistler ihraç yapmayı teşvik ederler fakat ithalata kesinlikle karşıdırlar. bu yolla ülke değerlerinin diğer ülkelere gideceğini ve kendi ülkelerinin fakirleşeceğini savunmuşlardır.
merkantilist dönemde bütün ülkeler birbirleriyle sömürge edinme yarışında oldukları için o dönemlerde dünyadan savaş eksik olmamıştır sağolsunlar...
15yy. başları ve 16 yy. sonlarında ortaya çıkan italya, ingiltere ve ispanya'da başlayan 17.yy sonlarında ingiltere ve Fransa'da hakim olmuş ve 18yy.'ın başlarına kadar devam eden düşünce sistemidir. Deniziliğin tüm üdnyada gelişimiyle Amerika'dan ithal edilen altın ve gümüş para miktarını arttırmış ve fiyatlar yükselmiştir. Toplum sınıfları etkilenmiştir. Tarımda emek fazlası oluşmuştur. Bu yüzden dış ticarete yönelinmişir.
Merkantalizmin temel iktisadi amacı milli serveti arttırmaktır.
Merkantalizme göre vergi, yükümlünün devlet faaliyetlerinden elde ettiği faydaların bir karşılığı olmalıdır.
(bkz: homoeconomicus)
sömürgeciliğe dayanan ve ekonominin, altın rezervlerinin arttırılmasıyla düzeleceğini öngören düşünce biçimi.
(bkz: merkantalizm)
tepki olarak fransa'da fizyokrasi akımının doğmasına neden olmuş ilk kuramsal iktisadi akımlardandır.

(bkz: sözlükteki iktisatçılar)
sözlük anlamı tüccarlıktır. 18yy sanayi devriminde ortaya çıkan bir akımdır. batının ekomiye hakim olduğu bir ekonomi fikri ortaya çıktı. bu fikir korumacı bir ekonomik anlayışa sahipti. merkantilizm'in temel ilkeleri;
-çıkarlar arası çelişki.
-devlet gücü.
-ekonomik müdahele.
-ödemeler fazlası.
-ihracatın önemi.
-değerli madenler.
(bkz: merkantilizm)
16.-18. yüzyıllar arasında öncellikle ingiltere ve fransa'da ortaya çıkmış, kapitalizmi kavramaya ve açıklamaya yönelik oluşmuş ekonomik politik akımdır. merkantalizme göre üretimin değil ülkeye giren paranın önemi vardır. yani emek gücü değil altın ve gümüş öncelikli ekonomik kalkınma aracıdır. bu noktadan açılımla ülkeden para çıkmasını önleyecek önlemler alınmıştır. dışarıdan gelecek para ithalatçılığın etkinleşmesine ön ayak olmuştur. yabancı ülkelerle rakabet ortaya çıkmış ve ithal ürünler için gümrükler oluşmuştur.
(bkz: proteksiyonizm)
kapitalist sistemin ve emperyal düzenin temel taşı olan iktisadi sistemdir. bu sistemde karşılıklı kazanç asla söz konusu olamaz. bir devlet kazanıyorsa, öteki devlet kaybetmeye mahkumdur.

merkantil sistem devletin zenginleşmesini sağladığı kadar, halkın da yoksullaşmasına neden olmuştur. çünkü bu sistem zenginliği elde tutmaktan, dolaşıma açmamaktan yanadır.
16.y.y. dan 18.y.y.'a uzanan avrupa merkezlı sermaye bırıkımı ve buna uygun ıktısadı polıtıkalar manzumudur.
bu felsefeye göre dış ticaretin amacı her zaman altın stoğunu arttırmakdır. dış ödeme fazlası oluşturup altın stoğunu arttırabilmek için iç ve dış fiyatlar üzerine yoğun devlet müdahaleciliği gerektiğini savunurlar. ülkenin dışarıdan hammadde ithalinin özendirilmesi ve bunların ülkede işlenerek mamül mal biçiminde ihraç edilmesi gerektiğini savunurlar. merkantilistlere göre dünya serveti* sabittir. bu nedenle birbiriyle ticaret yapan ülkelerin çıkarları arasında daima bir çelişki vardır.
Bu akım, diğer entrylerde de belirtildiği gibi, altın ve gümüş stoğunu artırarak maksimum güce ulaşmaktır. Bu sistemde ham madde dışında mal ithal etme durumu nadir gözlemlenir. Altın ve gümüş stoğu artırılarak, devletin donanma ve askeri gücü, paralı askerler kullanılarak artırılırken, verimli işçiler üretime teşvik edilmektedir. Öyle bir sistemdir ki, bazı ülkelerin fıstığı ham satarsanız idama ama fıstık ezmesi yaparak satarsanız hiç bir yaptırıma tabi tutulmayacağınız kanunlara sahiptir.
ülke zenginliğinin ülkenin sahip olduğu maden stokları ile ölçüldüğünü savunan görüş. para arzını arttırmanın yolunun ülkedeki maden stoklarını arttırmadan geçeceği düşüncesi hakimdir. bunun için yapılması gereken ise ithalatın kısılması ve ihracatın arttırılmasıdır. sanayi de teşvikler vermişlerdir. tarımsal faaliyetlerin üretken olmadığını düşünmektedirler.

ancak maden stoklarının artması beraberinde enflasyonist baskıyı da getirmektedir. bunun sonucunda ülkedeki üretim azalmakta, ihracat gerilemektedir. fizyokrasi görüşünün doğmasına dolaylı yoldan neden olmuşlardır.
bildiğin amerika işte. beşiği amerika. hep amerikanın oyunları bunlar.
merkantalist devletler ellerindeki reel maden stokları kadar para basmaktaydılar. eldeki maden stokları genişlediği müddetçe de madenlerin reel değeri düşmekteydi. düşen maden değerleri de bu bağıntı sebebi ile kaçınılmaz olarak enflasyonist baskıya sebep olmaktaydı.

taze iktisatçı arkadaşlara not: denk bütçe kavramı ile karıştırılmamalıdır.
hatalıklı bir düşüncedir. neresinden bakarsanız sorunludur. geçmişte ekonomik krizlerin oluşmasına halkın iyiden iyiye fakirleşirken azınlığın bir hayli zenginleşmesine yol açmıştır. ayrıca amerika kıtasının keşfinden sonra önemini arttırmış ve kıtanın sömürülmesinde başlıca dayanak olmuştur.
yerel, tek taraflı ekonomik sistem.
David Hume 'e göre kendi kendini yok eden bir mekanizmaya sahip iktisadi sistemdir. şöyle ki; merkantilist düşünce altın ve değerli madenlerin birikimini ve böylece ulus devlet modeli sayesinde devletlerin daha büyük zenginliklere ulaşacağını savunur, bu birikim ekonomide altın'ın miktarını arttırdığından mal ve hizmet piyasasındaki fiyatların artmasına sebeb olur. Yükselen fiyatlar uluslararası ticaret alanında o ülkenin mallarının rekabet gücünü zayıflattığından o ülkenin ihracat rakamları düşerken ithalat rakamlarının artması beklenmektedir. bu durum merkantilist düşüncenin temeli olan ihracatı arttırıp ithalatı azaltma durumuna tam olarak ters düşmektedir.
David Hume ün söylediklerini bir kenara bırakırsak avrupada 16 ve 18yy. arası var olan bu ekonomik sistem, Avrupa'nın sömürgeciliği de bu sistemin içinde kullandığını düşünürsek şimdiki zenginliğine ulaşmasındaki en önemli etkendir.
kapitalizm'i tavan yaptıran, insanları yozlaştıran ve köleleştiren sömürgeci sistem.
iktisat dersinin belalı kısımlarından biridir.
1929 yılındaki evrensel ekonomik kriz; ''büyük buhran''a kadar kabul görmüş olan ekonomik anlayış felsefesi.

bırakınız yapsınlar, bırakınız etsinler.
17. yüzyıl bu zamanlar, kadim değer altına olan gündelik sevda/heves sayesinde doğmuş bir ulus-devlet süreci akımı. ondan sonra da çocuklarımıza pocahontas gibi çizgi filmler çıkıyor izlemelik. "bul toprağı al altını. al altını ver kadına." yani neymiş: herşeyin başı kadın!
devletçilik düşüncesine ön ayaklık etmiştir. belli başlı problemler olarak; ulusal hazinenin sirkülasyonu ve korumasını tartışır. altın ve gümüş stoklarının erimemesi için dışarıya çıkarım sektesi koymuşlardır. içerideki sona erdiğinde de, aynı ayarda kıymetli taş ve madenler bulmak için hayat sahası kavramını kullanarak, yurt dışına açılınması ögütlenmiştir. yurtiçindeki maden ve takası koruduklarından, ellerini değdirmediklerinden gözleri hep dışarıda, rus karısında olmuştur.
gerçekleştirilemediğinde, deniz yılan ilişkisine binaen, otarşi düşüncesi de buradan gelir.
güncel Önemli Başlıklar