bugün

kişinin, kendine gelip gerçeği görmesidir.

dünya denen şu küçük gezegeni dahi büyük görüp; "ben çok büyüğüm", "ben çok iyiyim", "ben çok değerliyim" gibisinden mağrur düşüncelere kapılan insanlara, bir an önce silah zoruyla yaptırılması gereken eylem.

hayatı sorgulamakla başlamak gerekir.

(bkz: ben kimim)
(bkz: bir küçük kum tanesi gibiyim avucunda eriyen)
güzel bir şeydir. "hiç bir zaman ne oldum değil ne olucam demelidir." özdeyişini öğretir insana.
farkına varılır bir şey zamanla; ama pek de üzülünecek bir durum olmuyor. güzel bir replik de vardı bununla ilgili. 'ölüm denen hadise, evren tarafından algılanmayacak kadar küçükken, bizim için büyük bir sorun.'
kainata oranladığımızda fiziksel varlğımızın sıfıra yakınlığını gördüğümüz andır. biz çekip gittiğimizde sonsuz genişlikteki evrenden hiçbir şey eksilmeyeceği gerçeği sonucu bir pislikmişiz duygusuna kapılıp bunalıma girmek mümkündür. gelin görün ki; fiziksel varlığımız sıfıra bir hayli yakınsa da aklımıza, kalbimize sığdırabildiklerimiz hiç de öyle değildir. hele hayallerimize kurşun sıksak yetişmez... ilginçtir. düşünülesidir.
'biz napıyoruz lan?', 'dünyada amacımız ne?' sorusunu sordurup, dünyanın anlamsızlığının farkına varıp hayatı dolu dolu yaşama sonucunu doğurur. hayata anlam katma konusunda ise farklı kişilerin farklı görüşleri vardır.

karıştırılmaması gereken ise anı yaşamak demek her şeyi tüketmek değildir.

(bkz: varoluşçuluk)
(bkz: victor frankl)
(bkz: j p sartre)
(bkz: dostoyevski)
(bkz: i yalom)
(bkz: kütle)
(bkz: hacim)
(bkz: yoğunluk)
büyüklüğünü tahayyül dahi edemediğimiz evrende bulunan sayısız galaktik yapıdan ve o galaktik yapıları oluşturan trilyonlarca yıldız sisteminden ve yine o trilyonlarca yıldız sisteminden bizim idrak kabiliyetimiz çerçevesinde orta ölçekli kabul edilen sadece birinde vuku bulmuş yaşamsal ortamı sağlayan bir gezegende nokta kadar yer kapladığı şüpheli kişinin aslında bir b.k olmadığının farkına varması hadisesidir. bütün bu eşsiz yapının her birinin minimini atomlardan meydana geldiğini düşünmek ise bir b.k dahi olamayacağımız hissi uyandırsa da dini kaynaklarda yaratılmışların en üstünü kabul edilen insanın kendisinin farkına vararak ve yahut varamayarak doğru ve ulvi bir yola doğru yürüdüğünün emaresidir.
hafiflemektir, bir davşancasına.

sağa dön yok, sola dön ı-ıh. olmuyor. çift kişilik yatakların tek kötü özelliği bu galiba: yalnızlığını, insanın yüzüne gözüne maksimum seviyede itinayla vurmak. uyku tarafından tutulamayanlardanım bu gece, anlaşıldı. martin eden'i düşünüyorum. az önce bitti. çok şey anlattı, üzdü. "martin eden için neden biraz üzülmeyeyim? martin eden bendim." *

yataktan kalkmadan el yordamıyla cep telefonumu buluyorum. bir şarkı mı çalsam? yağmur? vazgeçiyorum. neden sonra ajandaya giriyorum. tatil planı. orta vade. hedef adana. bayramda ordayım ama olsun. dedim ya orta vade. adana'da kış başkadır. özledim. ahanda yılbaşı Perşembe akşamıymış. perşembeden izin alıp bağlasam? yolcu olur abbas bağlasan durmaz. notumu alıyorum. gayri ihtiyari ajandada hızla ilerliyorum. 2010 ocak-şubat-mart-2011 derken ağustos 2011'deyim. hemen 24'üne geliyorum, alarmı kuruyorum. not olarak da "tam 2 yıl önce napıyodun olm?" yazıyorum. gülüyorum. gülmeyin. evet. mavracılık güzeldir. kesmiyor bu zaman yolculuğu. ilerlemeye başlıyorum. 2011, 2012, 2013, 2014, ocaklar, şubatlar, martlar, nisanlar, 2020'ler. neler neler geçiyor aklımdan. doğumlar. ölümler. hayaller. bambaşka bir türkiye, dünya. aslında aynı zırtapozluklar. acaba napıyor olacağım tam şu an üzerinden geçtiğim 2039 nisanında? başlamışken yardırıyorum iyice. 2050 ağustosunun 24'ü son durağım. saat 19.00'a alarm kuruyorum. notu da belli: yaşıyo musun buruder sen hala?

fakir gecem şenleniyor. evrende nokta kadar olduğumu farkediyorum. her şey geçer. "her şeyden biraz kalır." anlıyorum. zamanda yaptığım bu über tekno yolculuk melankolimi alıyor. önümüzde daha çook maç var. olm garip bi adamsın lan diyorum. neden sonra seviniyorum halime. "nickless cage için neden biraz sevinmeyeyim? nickless cage bendim."


peşin fiyatına zaman ötesi edit:

-tam 2 yıl önce napıyodun olm?
+evrende nokta kadar olduğumu farkettim. kalkıp sözlüğe yazdım. sonra uykum geldi. yattım. hepsi bu.
insanın ne kadar aciz olduğunu anladığı andır.
ilk adım kadar heyecan uyandıran bir durumdur. sorgulama dersinin ilk konusudur. birey önce kendini konumlandırıp, daha sonra çevresini tanımaya anlamaya başlar. insan bazen 'bildiklerimizi miras olarak almasaydık da kendimiz keşfetseydik ne güzel olurdu.' diye düşünmeden edemiyor.çünkü hiç birimizde 3-6 yaş çocuğunun bilgi açlığı, araştırma, öğrenme aşkı yok. zaman akıyor adeta insan bakıyor ama sadece bakıyor. kırık dökük mirasla yol haritası oluşturdum edasıyla.
kibirli insanların uygulaması gereken eylem. büyük ihtimalle o bunu yapmayacaktır yapsa da siz bunu bilemeyeceksiniz. onun için çevrenizdeki kibir timsali insanları zorla bir bilgisayar başına oturtmalı ve evren büyüklüğünü anlatan bir animasyon izletmelisiniz.
malum kişi büyük ihtimalle beyin amcıklaması geçirecektir bunu yüz halinden anlarsınız. yok bunun yerine " nie izletiyosun lan bunları" diyor ise rahatlıkla umutsuzluğa kapılabilirisiniz.