bugün

insanın kendi varoluşunu, yaşamdaki seçimleriyle kendisinin bir özne olarak -hiçbir şeye bağlı kalmadan-oluşturduğunu ileri süren felsefi düşünce.
siz olduğunuz ve yaptığınız şeysiniz,size dayatılan şeylerin sizle bir alakası yok attığınız her adım sizsiniz diyen felsefi akım.
(bkz: egzistansiyalizm)
(bkz: dostoyevski)
(bkz: yeraltindan notlar)
(bkz: jean paul sartre)
(bkz: albert camus)
(bkz: nietzsche)
(bkz: heidegger)
(bkz: kierkegaard)
(bkz: dostoyevski)
sartre ile birlikte , descartes in; "cogito ergo sum" undan yola cikar, gunumuzun nihilligine degin bir kisrak basi gibi uzanir.
peki sartre ye sorsak: " dusunuyorum o halde varim" ile evvela beni merkezleyen, ardilinda varligini bencilligi ile tazeleyen bu olusumda, ben olmak icin dusunmek var ise, dusunceninde bir tarihi diyalektigi olmaz mi?" diye laf sokasim, soru bombardimanina tutasim var; ama adam olmus, iyin gotune sokmaya, oluyu elemlendirmeye ne gerek var. sartre icin fatihaaaaaa.
sartre egzistansyalizm ile ilgili yayimladigi makalelerde, egzistansyalizmle ugrasmaktan cok, materyalizmde gedik aramaya meyillenmis, bu meyillenisinde cok derin bir hasar gormemis ise, bu benim su anda dogmamdan kaynaklaniyor. bree bencil, breee terbiyesizin onde gideni demiyorsam, saygim; musalla tasinadir.
nicenin nihilizimi ile birlikte kah at basi giden, kah ayni haranin ekurisiyiz padok bulten tuyosunu veriveren makalelerde, sartre; descartes in cogito ergo sum ile descartes in butun hayat matematiktir materyalligini du bi kendimden yana gostereyimde, bi yiyen cikar palavraciligina basvurmus ise, bu onun ne kadar igrenc bir insan oldugunu gosterir. igrencsin sartre.
artık sartre'ın olmaktan çıkmıştır. rafine hiçbir şeyin bulunmadığı günümüzde varoluşçuluk da yorumsamacı teoriye kurban edilmiştir.* sanat ve edebiyatın üvey dehlizlerinde ancak soluk alabilen bir hayalettir artıkıns.*
(bkz: egzistansiyalizm bir hümanizmadır)
insanın, dünyaya ve insana farklı bakış açılarıyla bakarak adımlarını özgürce atmasıdır. uzun ve bunalımlı bir süreçtir. her şeyi sorgulatırken, kalıplaşmış ve bilineni reddederek yeni anlamlar peşine düşürendir.
heidegger ve kierkegaard'ın temelini anlattığı bir felsefi anlayış olsa da, nihilist ve özgür düşünce tarzını harmanlayan jean paul sartre, varoluşçuluğun zirvesidir. varoluşçuluğu başlıca prensibi olarak uygulayan fransız filozof, bağımsız istemle hareket eder ve subjektif bir anlayışa ulaşır. subjektif anlayış hiçbir kural, kişi ve kuruma bağlı değildir, özgürlüğe bağımlıdır.
varolusculuk, varolusun ozden once gelmesini savunan bir felsefe okuludur. iyide bu kavram ne demektir? bu tanimdan ne anliyoruz ? oz nedir ? varolus nedir ?
oz: bir varligin ne oldugunu gosterir ;bu sozluktur,ben bir insanim.. oz dedigimiz sey bizim icin, insani olusturan ana niteliktir. baska bir ifade ile eksikliginde insan olarak tanimlanamayacagiz seydir.
varolusculara kadar, klasik felsefe ozun once geldigini savunmustu.
ozculer ozun olusmasi icin varligin gerekmedigini soylerler.varolusculugun klasik anlamda ilk oncusu danimarkali soren kierkegaard tir.
varolmak nedir?
bunu soyle aciklayalim ..
varolmadan once,ne sigara tiryakisiydim,ne boylesi yakisikli idim ve giderek varolan da degilim;ancak varolduktan sonra boyle yakisikli ve du mauriuer tiryakisi oldum ..yani varolus varolanda kavranir,kendisinde degil.
varolus bir durum degil ,fiildir. sadece olabilirlerin oldugu alana gecmektir .varolus ozgurlugu gerektirir.oyleyse varolus bizim ayricaligimizdir(yani insanin)taslar, kuslar icin degildir.
ama bir sorun var simdi .bunun farkinda degilsek yani secmemissek . butun baba varoluscular,burada hemfikirdir varolusunuzun bilincini kendiniz secerek olusturursunuz . yani ozgur olup. kendinizi kendiniz sectiginizde varolusunuzu olusturursunuz . kafalar karismasin,oyle cekirdek ailenin guzel bir gece yarisi sevismesinden meydana gelen siz .kendinizi yaratir,varolusuna benimdir ozelligi katar, ozgurce kendini olusturursaniz varolus gerceklesir. hatta sadece secmekte yetmez derler .tut ki sectin kendini.enerjikim ,atesliyim oldun .hep oyle kalir kendini kisitlarsan cakilip kalirssan varolan varlik icinde katilasir ve varolus olmaktan cikar yani varolmak icin onceki secmelerimizin bir sonucu olan yeni varliktaki olanaklara bakip ,hangisi olmak istiyorsak onu durmadan ayirmamiz gerekir .varolus erisilmez surekli bir yukselistir,kendimizi asmaktir .ozgur bir secme ile gerceklestirilen daha yuksek bir varliga dogru gelisme ile insan varolabilir.
ozunu secmeknedir?
biz ne isek ,o bizim ozumuzu olusturur demistik. oyleyse olmak istedigimiz kisiyi secmekle, ozumuzu secmis oluyoruz ve boylece ozumuz, varolusumuzdan sonra geliyor. cunku secmek icin once varolmak gerekiyor .boylece basladigimiz o ansiklopedi bilgisini koltuga oturtup, onune cipsini ve birasini koyduk.
notumuzuda duselim yeri gelmisken ; bu varolus sadece insana ozgudur. cunku bu evrede sadece insan ozgurdur. diger varliklar belli birtakim yasalara baglidir. diyeceksiniz ki niye? deyin cekinmeyin..
bir cicegi ele alalim
tohumu belli iklim ve toprak yapisinda yeserir ve hanimeli tohumu ekerseniz, hanimeli cicegi elde edersiniz .onceden bilinme durumu vardir. hatta boyutunu ve bicimini bile bilirsiniz .hanimelinin olacagi sey ,yani ozu hanimelinin varolusundan once gelir .hatta mevsimler gunler,aylar gectikce filizlenmesinden ,yaprak acmasina, tomurcuguna kadar hersey belirli kurallar altinda isler..insan ise tersine ,belli kosullar icinde secim yapma luksune sahiptir. burda soyle bir elestiri yapabilirsiniz ."guzel kardesim kusaktan kusaga gecen kromozomlar ,icinde bulunacagimiz cevre nolacak"? derseniz...bende derim ki
varoluscular oyle denyo bir algilama cevresinde olmadiklarindan .insanin evren karsisindaki bagimliligini yadsimazlar.varolmak sadece bulunmak demek degildir.bir yerde bulunmaktir .ve dogasi geregi kendisinden bagimsiz diger bilinclerin etkilesimine aciktir.ornegin yakisikli olmam yada cirkin ,babamin fabrikator olmasi ya da firinci olmasi ,disarda yagmur yagmasi ya da asiri sicak bir hava .butun bunlar benim kontrolum disindadir .ama onlara karsi alacagim tavri kendim belirlerim .severim ,kabullenirim ya da degistirmek isterim. dis etkeni secen degilim ama onlara tavrimi secenim .bunu yaparken de baskalarinin iletisiminden faydalanirim .bir varoluscu icin kurallar yoktur .herkes kendi kuralini kendisi yaratir ne olacagi ne ile karsilasacagi hicbir yerde yazili degildir .ne ic karartici degil mi? sanki iki yani ucurum bir yolda ,yildizsiz bir gecede ilerlemek gibi, kusatilmislik icinde raslantisal secimler yapmak.
cok mu agdali bir dil kullaniyorum?
nedir varoluscularin sikintisi? dedik ki varoluscu kendi kuralini kendisi yaratir .fakat diger felsefelerde dusunun .bir kez onlari benimsediginizde ,bu kadar kafa karisikligi yoktur .dinler ve ahlakin etkisi ile zaten belirlenmis olan kaliplar icinde insan olarak yasamak.. varligi bu size verilmis kurallar cercevesinde yasamak durumu vardir, nedenler ? nicinler? kalkar.sectiklerinizi egri midir, dogru mudur diye degerlendiren ,odullendirip cennetine sokan, cezalandirip cehennem yasatan birimler yok .varoluscu derki secmeden geldigimiz dunyada ne olacagini bilmeden kestiremeden ve dogrulatmadan birilerine, secimler yapmak bir sikintidir. fakat atina sokaklarinda durmadan gercegi arayan, sorular soran sokratesi hatirlayin .kendisini olume goturen bu yuce sorgulayis. varoluscularda kendilerine butun bu sikintilar icinde boylesi soylu arayis duygusu olarak varoluslarini koyarlar .

sinirsiz ozgurluk;
yapmakta oldugumuz secimler kurallarini kendimiz belirledigimiz bir deger -asama hiyerarsisine baglidir.secimlerimizde ozguruzdur.mesela zengin bir akrabamiz goctu dunyadan ve bize 100 milyar para birakti.bununla har vurup harman savurup, armani ceketler ,rolex saatler ,cemil ipekci tisortler almak elimizdedir .yada bankaya yatirip faizini yemek .papermoonlarda yemek yiyip, 5 yildiz otellerde rus hatunlarla harcamak,bir isyeri acmak . ne cok secenek var.biz harcariz abicim bu parayi , iste bu harcama dusunup tasinmaya bagli degildir .oyle yaparsak is isten gecmis olur.
yani kendi kendimize secmis oldugumuz varolusumuz ,secimlerimize kumanda eder .kararlarimizi veren ozgur secimimiz ozgurlugumuzu belirler. buda sinirsizdir .varolusumuz surdukce secme ozgurlugumuzde surer .yani ozgurluk bizim varolusumuzun ozudur.
ama bu ozgurluk, sadece istegimizle yaptigimiz davranislarin bir ayricaligi degildir
tutkularim ve heyecanlarim ayni bicimde ozgurdur.korkularimda benim ozgurlugumdur.
iyide ozgurluk nedir?
senin benim anladigim ozgurluk mudur ? varoluscunun kastettigi ozgurluk;mesela sartre ye gore ozgur olarak davranista bulunmak ,sartlara gore karara varmak degil,daha sonra bize egemen olan etmenleri ,hicbir nedene dayanmaksizin ve giderek ne oldugunu bilmeksizin ortaya cikarmaktir. yani sevgili sozluk okuru arkadasim sartre derki, akilla degil icgudu ile secmektir.

sorumluluk;
cok onemli bir ayrintidir bu ozellik .varolusculukta "ben herseyden sorumluyum" der sartre "savasi ben ilan etmisim gibi savastan sorumluyum" yani bizler bize bagli olmayan olaylar karsisinda ,tavir alarak bulunmaliyiz .bunun adi sorumluluktur.dogmayi ben istemedim diyebilirsiniz pekala, anamin karninda niye olmedim? sorusunun cevabidir seciminiz .yani dogmak seciminizdir. insan istedigini yapamaz ama neler oldugundan gene de sorumludur. iste butun mesele budur abicim .aciklanamayan,nedensiz ,anlamsiz bir is .yani su meshur sikinti kavramina geldik

ic sikinti;
ne demistik, birey kendi kurallarini ,daha onceden degerleri uzerinde dusunup tasinmadan ,kendisi secer .cunku ona verilecek deger,secimlerden sonra gelir.peki ya cok onemli konumda olan mesela recep tayyip erdogan saniz .ya da bir fabrikada 3000 isci calistigini dusunun genel mudurseniz .secimlerinizi yaparken kendi disinizda kalan varliklari etkilersiniz. yani bir klavuza ihtiyac duymadan tek basina ve ayni zamanda herkes icin karar vermek zorunda iseniz .dogal olarak bir ic sikintisi ceker (hatirlayalim sorumluluk dedik yukarda)yuklenen bu sorumluluksa insanda bir ic sikintisi yaratir
varolusculuga yaplan elestirilerin temelinde yer alan, bunaltici abi bu felsefe sorunuda burda temellenir iste .(oysa ne karmasik anlatiyor bu allahsizlar kitaplarinda)
birinci dünya savaşı ndan sonra ortaya çıkmış bir felsefe görüşü iken, daha sonraları edebiyatta da taraftar bularak, büyük gelişme göstermiştir. fransızca bir kelime olan exlstance den gelen terimin sözlük manası var olmak demektir. egzistansiyalizm, insanın kendi varlığını, yine kendisinin yarattığını ileri süren alman düşünürü heidegger in felsefi görüşüdür
Varoluş, özden önce gelir" ve her bir kimseye bir öz kazandırmayı sağlayacak özgürlükle özdeştir; "insan ne ise o değildir, ne olmuşsa o'dur." insan kendini kendi yapar, daha önce kazandığı bazı belirlenimlerin el verdiği ölçüde kendine biçim verir,kendini oluşturur.
(bkz: immanuel kant)
özgürlüğü sınırlayan yalnızca akıl ve mantık sınırları olduğu halde, insanın özgür seçimleri ve tamamen kendi kararlarıyla dünyadaki varlığını ortaya çıkarmasını nitelendiren felsefi akım. heidegger, kierkegaard, sartre gibi filozoflar, bu akımın önde gelen temsilcileridir. immanuel kant, varoluşçu değil, rasyonalist bir filozoftur.

--spoiler--
otodidactenin gözüne çatalı batırsam? hayır gereksiz bir eylem olurdu. her yere sıçrayacak kan, gürültü patırtı ve şaşkın bakışlar...
--spoiler--

(bkz: jean paul sartre)
(bkz: bulantı)
Varoluşçuluk, asıl anlamıyla insanın hiçbir değer yargısına yada dini klişelere bağlı kalmaksızın yaşaması gerektiğini düşünen, bir 20. yüzyıl felsefe akımıdır. diğer yandan , "insan vardır, gerisi faso fiso" yaklaşımıyla bu akım önemsenmemiştir.
weil'e göre bir bunalım, mounier'ye göre umutsuzluk, hamelin'e göre bunaltı, banfi'ye göre kötümserlik, wahl'a göre başkaldırış, marcel'e göre özgürlük, lukacs'a göre idealizm, benda'ya göre usdışıcılık, folqué'ye göre saçmalık felsefesidir.
**
neler geçiyor şu kalplerden. binbir koku, binbir duygu yorumluyoruz her gün. renkler ve zevkler tartışmasız deriz ama nietzsche abimiz;
- hayat zaten bir renk-zevk tartışmasından ibaret değil midir? diyor, doğru da diyor.
hepimiz hayatı, bir yerinden yakalıyoruz. doğru ya da yanlışın anlamları o kadar genişliyebiliyor ki bazen, yok oluyorlar neredeyse. hani evrenin sonuna dair teori vardır ya;
( evren o kadar genişler ki, herşey tekrar içe gömülmeye başlayıp bigbang öncesi küçük noktaya varır) onun gibi de biraz. genişledikçe, yok oluyorlar...
yaşadığımızı kabullenmemiz asıl sorun aslında. yaşıyor muyuz, evet. o halde bu yaşamı sürdürebilmek için yemek yiyor, su içiyor, uyuyoruz.. bunların yanısıra hayatımızı kutsal görebilmek için inançlara sarılıyoruz. ve bundan bağımlı ya da bağımsız amaçlar geliştiriyoruz. bağlı ya da bağımsız olmak da değil mesele.
bir bilinmezlik adasındayız. yanımıza alacağımız 3 şey vardır ya, hani şu ıssız ada meselesi. tam da oradayız aslında. yanımızda ailemiz, sevgilimiz, arkadaşlarımız.. 3 şeyi çoktan almışız aslında yanımıza.
evrende çok küçük bir noktanın içinde bir nokta boyutunda yaşamanın sıkıntısını çekiyor gibi de görünmüyoruz. maddenin değersizliği olsa gerek bu. gene de evrene bakıp da hayran kalmamak mümkün değil. neyse.
ilginç bir dünyadayız cidden. biyolojik bir varlığız, bunun metafiziğe dayandırılıp küçümsenmesi de ayrı bir olay. evrimin inkar edilmesi de. bilimin dinle ilişkisinin sıfırlanmaya çalışılması da.
birgün aşık oluyoruz, aptal gibi geziniyoruz etrafta. erkeği kadınsılaştırıyor aşk. mutlak hedef erkeğin kadınsılaşması olamayacağı için ki birçok noktada bu böyledir ( atıyorum, insan sevinir ama hayat hep sevinmelerden, insan üzülür hayat hep üzülmelerden.. ibaret değildir)
yaşıyor muyuz? evet. o halde yemek ye, su iç..
20.asırda ortaya çıkan felsefi kanatın ismidir.
felsefeyi doğuş noktasında ele alır ve böyle temellendirir. oysa ki geleneksel felsefe bu görevi ihmal etmiş ve soyutlaşarak işlevini yitirmiştir. egzistansiyalizm tam olarak bu ihmal edilen temellendirme görevine yönelir.bu her şeyden önce insanı gerçek yönüyle tanıma endişesini ifade eder. egzistansiyalizm varlığa yaklaşımı somuttur oysa geleneksel felsefede soyuttur.
varolusculuk ozunde kavramı ortaya koyanlar tarafından da tam olarak ifade edilemeyen dolayısı ile ayakları yere basmayan felsefi bir akımdır.oz varolustan once gelir veya varolus ozden once gelir sozleri bir cesit yumurta mı tavuktan cıkar tavuk mu yumurtadan cıkar uzerine yapılan geyikten ibarettir. evrim teorisi itibarı ile bu bir dongudur. bazıları tarafından yere goge sıgdırılamayan sartre dahi bu konuda kafa bulandırmaktan ote gidememistir. simdi size soyle acıklayayım. colde bir kaktus dusunun..bu bitkinin hayatta kalması icin suya ihtiyacı var colde yagmur cok sık yagmaz.bu canlının hayatta kalması icin oncelikle suyu depolaması sonra da onu muhafaza etmesi gerekir. yagmur yagdıgında yagmur suyunu bir an once bunyesine katması lazım. cunku colde yagmur suyu hemen buharlasır ya da topragın derinliklerine nufuz eder. bunun icin kok organın topragın dibine dogru degil yuzeye dogru ag seklinde yayılması lazım ki suyu govdesine mumkun oldugu kadar kısa surede katabilsin. evet bu organı evrim sureci icinde gelistirdi. aynı zamanda bu suyu muhafaza etmesi icin bir savunma organı gelistirmesi lazım. nedir bu.?diken.bu organları gelistiremedikten sonra o cografyada varolamaz zaten. bu bitkinin bu sekilde varolusunu colun maddi kosullarından bagımsız dusunemeyiz. eger bunu basarabilirsen varsın. yani nedir.?varolus ozden once gelir. ama bu olayın ilk kısmı.bu bitki aynı zamanda soyunu surdurmek icin uremesi lazım. yani sahip oldugu yetenekleri bir sonraki nesle aktaracak meseleye bu taraftan baktın mı oz varolustan once gelir. bunun bir dongu oldugunu goremezsen yanılsama icinde yasarsın, olayı kavrayamazsın. varolus felsefesinin ozu budur. varolusculuk insanı ozgurluge davet eder ama varolusunu icinde yasadıgın cografyadan ve toplumdan bagımsız dusunemezsin. once icinde yasadıgın toplumu tanımlayıp analiz edeceksin ki pesinden bir ozgurluk rotası tutturabilesin.
varoluşculara göre her insan kendisinden sorumludur insanlar sadece doğma, büyüme ve ölmede eşittirler. insanın üstün orta veyağı aşağı oluşu kendi hür seçiminin sonucudur.

bu akımı savunanlar kendi aralarında dine bağlı varoluşcular ve tanrısız varoluşcular olmak üzre ikiye ayrılırlar.
1900'lerde ortaya çıkan bir akımdır.Bu akımın izleyicileri, insanın tanrı ya da evrenle olan ilişkileri üzerinde durmuşlardır.Hemen tüm varoluşçulara göre bir insanın kaderi dış güçlere değil, kendi hareketlerine bağlıdır ve ne duruma gelmişse, o durumdan kendisi sorumludur.Jean Paul Sartre bu akımın en önde gelen yandaşlarındandır.
güncel Önemli Başlıklar