bugün

entry'ler (141)

5 ekim 2008 fenerbahçe kayserispor maçı

maçla ilgili en güzel sitemlerimi, en seçme küfürlerimi hazırlamış yazmaya hazırlanırken, musa efendinin tüm tribünler ay lav yu zico diye bağardığı anda dedeyi zumlaması sonucu boğazım düğümlendi.yüreğime kocaman bir taş oturdu. kendimi erler film tadında bir senaryonun ortasında buluverdim bir anda. sezerciğe önce piç piç piç diye bağırıp, sonra sezerciğin babasının fotosuyla yanlarına gelip işte benim babam buyda demesiyle başlarını öne eğip utanan arsız mahalle çoçuklarından biri gibi hissettim kendimi. oldu mu be musa... oldu mu be büyük fenerbahçe taraftarı. ah be dede huzurevinde bayramda evlatlarnı bekleyen kent reklamı dedesi gibiydin bu gece. offffff offfffffff gel de kazım de, ugur de, josico nerde de...

baba

bugün 30 yıla yaklaşan ilişkimizi sorgulamama neden olmuş insandır. anne ile kavga ettiğinde oğlumuda alır giderim uleyn çekip balat'ta köhne meyhanede kadınlar üzerine konferans verdiği günleri hatırladım. milli takım gol yiyince kafamın 2 cm yanından geçen küllüğü ninja edası ile fırlatışını düşündüm. ablam evlenirken ağladıydı lan bu dallama bak duygulandım şimdi. renkli tv izlemek için komsuya gittiğim bir gün beni çağırıp gel bak sana süprizim var deyişini ve aldığı simens tv nin yanında sanki tv yi kendi yapmış capon mühendis gibi mağrur duruşuda güzeldi lan bunun. anneyle barışmak için gecenin bir yarısı nöbetçi eczanede kafasını gözünü sardırıp kaza geçirdim numarası ile oscarlık eve dönüş sahnesini nasıl unuturum ben bu adamın. askerdeyken -20 derece soğukta nöbet kulesinde dururken karakolun kapısından ayazda kalmış bekçi edasında girişi ve nöbet bitimi bana sarılışı heyyy gidi heyy orda da ağladıydık yuh bize. ya hastayken ille de oğlum gelsin o götürsün beni doktora gitmem başkası ile deyişini bana güvenişini nasıl paslarım.

ancaaaak... ulan bir gece önce alınan 4 kişilik pastanın anne baba çoçuktan oluşan çekirdek ailede yenen 3 diliminden sonra, kalan son dilim kimindir sevgili dostlar.tabi ki çoçuğundur deyişinizi duyar gibiyim. ama yok dünyanın her yerinde adeta deniz hukuku kuralları gibi değişmez olan bu içgüdüsel ebeveyn kuralını hiçe sayan bir adam var artık evimde. hiç mi düşünmedin şu yukarıda yaşananları. hiç mi vicdanın sızlamadı herkesin boş bulunup başka işlerle ilgilendiği anda o son dilimi yerken. nasıl geçer bir babanın boğazından lan o franbuazzz. boğazında kala o franboğaz .

kişisel mişisel entry demeyin , format görücek halde değilim. itiraf olsa yeri bile hazır ama bu entry düpedüz erol taş'tan sonraki en feci baba figürüne adanmıştır. burda sözlüğün bekaasından daha önemli bir aile dramı söz konusu.şu an oturma odamda kakaolu dudaklı bir yabancı oturuyor . 3 gramlık beyni ile elin kuş hayvanı gagasında saklıyor lan solucanı. o leziz solucanı yemiyor gidiyor bebesine yediriyor. utanmadan sıkılmadan kalkıp son dilim pastayı yiyen baba nasıl babadır. bu entry ebeveyn mağduru çoçuklara adanmıştır. ana fikir mi ? babana bile güvenmiyeceksin. budur

13 eylül 2008 hacettepe fenerbahçe maçı

josicho ile maldonado'nun devrede soyunma odasında '' sen benim ruh ikizimsin'' , '' sen de benim diğer yarımsın '' şeklinde konustuklarını tahmin ettiğim müsabaka.

bu arada sevgili can arat ve volkan demirel'i mübarek iftar soframıza getirdikleri renk için tebrik ederim. babamın volkan' a söverken ağzından çıkan barbunya tanesinin kafamdan sekip kardeşimin önüne düşmesi ile mesut bir gece geçiriyoruz tüm kanarya severler olarak.

şaka bir yana hala bir milyon üye idi, dünya kulübü idi gazlarıyla bizi pompalayan yönetimimizede sadece 1 sene transfer komitesi başkanlığı yapmak için teklif sunuyorum. yıllardır süregelen cm tecrübemle seneye 40 milyon avroya türkiye ligi , şampiyonlar ligi ve hatta ingiltere süt kupasını bile fenerbahçem' e kazandıracağımada söz veriyorum.

sezen aksu nun köpeği cano nun ölmesi

yorumlardan bazılarını okuyunca içinde bulunduğumuz durumun vehameti pek bi korkuttu beni. alt tarafı bir köpek haberi , yıllar önce tüm dünya tv lerini günlerce meşgul eden bir balina gibi o da bir hayvan nihayetinde. nedir ki bu gerilim. canonun suçu ünlü köpek olması mıdır? peki ya bizim korkutucu halimiz cano üzerinden yapılan vatan kurtarma seansları. offffff offffff.....

- kamil abi duydun mu sezen aksu nun köpeği cano ölmüş
* izmirde bomba patlamış hikmet sen bana itten köpekten bahsediosun
- o da can be abi
* hımmmmmmmm can tabi ama esirler de var bir de çoçuk işçiler yani hep tut aklında bunları
- peki abi cano ile ne alakası var bunun
* ölüm kamplarında adamları sikiolar hikmet dellendirme beni
- abi kalkalım artık
* kalkamam binlerce memurum oturma eylemi yapıo kalkamam ben bende oturucam
- abi kendine gell
* gelemem terkedilmiş hayalet kasabalar dan kokuşmuş insan leşleri kalkmadan gelemem
-eyvahh eyvahhh

lisedeki silik tiplerin ilerde büyük adam olmaları

buyrun , hiç bir şekilde sağlam argümanlara dayanmayan s.kindirik bir genelleme daha size. lakin lise dönemini aşalı 10 yılı aşkın süre olmuş bir bünye olarak ve ilkokul öğretmenimin iki kıçı kırık hayat bilgisi konusunu düzgün anlattım diye sen ilerde ikinci bir atatürk olucaksın şeklindeki tarihin en büyük çuvallamalarından biri olan tespitinden beri , kendi içimde kurduğum insan geleceği lotosu çatısının yıkılması ile oluşmuş bir gözlem bu.

lise döneminde yiğit özgür karikatürü edasında '' okulun en piç adamları bizlerdik hobarey '' şeklinde bir girizgah yapmam icap edicek mecburen bu noktada. şimdi o dönemlerde hemen herkesin sınıf içinde gözlemlediği ya da kendisinin de dahil olduğu silik, sessiz , içine kapanık kimseler hep vardır.

bu kişiler sınıfın topluca okulu kırdığı atraksiyona icabet etmeyen, öğretmene yapılıcak sulu şakanın castında esamesi bile okunmayan, herhangi bir kıza ya da erkeğe yan gözle bakmayan, hülasa flört etmeyen, kavga çıkarmayan, ayırmayan , karışmayan okul mefhumunu meb in çizdiği örnek öğrenci profiline cuk oturan bir kompozisyonda tamamlayan öğrenciler olurlardı.

çok arkadaşları olmaz , askıdaki montları kalabalığı yarıp almayı beceremedikleri için her daim yerde pas pas olurdu. işte bu gözlemlerim neticesinde taaa o zamanlar bu tipler hakkında bir gelecek değerlendirmesi yapsam , kendilerine büyük bir konağın sebastian tarzı uşağı ya da tek göz gecekondunun gururlu mağrur anası rollerini biçerdim, engin (!) gelecek bilgimle. ( bu salak tahminlerim ve zekam konusunda ironi ve alaylarınız için posta kutum her daim açık )

burada bir anda bir hızlı çekim yapıp bu entryi günümüze taşıyoruz. işyerinizde çalışırken içeri biri girer. giyim kuşam afilli tabir ettiğimiz cinsten biridir bu. gayet cool giriş yaptığı mekanda fiyatlar filan sormaya başlar size. ama geçen her saniyede bir yerlerden tanıdık gelir bu adam size. sonra sen sait rasim uşaklıgil lisesinde okudun mu ? diye soruverirsin karşındaki heybetli adama.

- evet . sizde mi yoksa aaa sen sen salacak sen misin. ya ben tanıyacam diyorum ama.

* evet ya ben oyum senin adın neydi .( hatırlanmaz o seni hatırlar ama sen onu hatırlamazsın)

- ben fehmi .

* haaa fehmi nasılsın ya. eeee neler yapıyorsun ?

- avukat oldum salacak işte . şu kapıdaki 4*4 cip benim. evlendim . mutluyum. bürom var eşek yükü adam çalışıyor. ayrıca dipnot sülaleni satın alabilirim eeee sen ne yapıyorsun

*.ımpfıanıkymmhırkmsssuuuuyorummm işte ... oldu görüşürüz.

bu örneklemeleri daha da çoğaltabilirim . nihayetinde silik tipler hakkında yaptığım tüm gelecekleri ile ilgili tahminler kıçımda patlamış biri olarak durmaktayım huzurunuzda. tarihe yön veren tiplerin de küçüklüklerinde embesil sünepe varlıklar olduğunu okuyup öğretmenlerinin senden bir bok olmaz şeklindeki hatıratlarını öğrendikçe, büyük adam olmanın silik çoçukluk ve gençlik dönemi yaşamak gerektirdiğini düşünüyorum. yanılıyor muyum .

kenan evren

ece ayhan ' ın öküzlemeler adlı kitabında kenan evren ile ilgili şöyle bir hikaye geçer;

paşaya postadan büyük bir yağlı boya resim gelir. resim bir orospu resmidir. allah allah kim göndermiş olabilir der. bir hafta sonra aynı biçimde bir posta daha geliyor. bu defa bir çoçuk resmi. bir hafta on gün sonra aynı adamın yaptığı bir yangın resmi. yanındaki yaverlere soruyor bunun anlamı nedir diye. söyleyemeyiz efendim filan diyorlar. yahu söyleyin diye sıkıştırınca ; '' ...spu çoçuğu yaktın bizi '' diyorlar.

pippa bacca

milyon dolarlar harcayıp tanıtım yaparsın. rakı balık eşliğinde bir fonda boğaz, araya kapalıçarşı resimleri. ver geriden blue mosque silüetinide. incedende bir üsküdara gider iken çalsın hah döndüre dur sen bunları dünya tv lerinde cennet vatan mottosu ile . o milyon dolarların hiç bir boka yaramayan kliplere değil de halen içimizde yaşayan hayvanları ehlileştirmek için kullanılması gerektiğini bizlere bir kere daha tokat gibi öğreten bilmem kaçıncı vaka.

konuyu sosyolojik, tarihsel, dinsel, psikanaliz boyutunda 50 milyon kere irdelesek bile çözümleyemiyeceğimizi bugün etrafımda şahit olduğum bir diyalogtan sonra kabul etmişimdir.

- abi şu gelinlikli karı vardı ya otostop yapıyordu tecavüz edip öldürmüşler.

- iyi olmuş lan ne işi var bisikletle dünya turunda. burası türkiye adamı s.kerler.

hani senin karına ,kızına ,bacına olayına girip hadiseyi taksim sapıkları tartışmasındaki kıyas minvaline çekmiyeceğim. sadece biz bunlarla aynı havayı soluyoruz ve onlar çok kalabalıklar bilmenizi istedim.

ha bir de yavşak dünya basını keşke bu konudaki hassasiyetini avrupanın göbeğinde benim vatandaşlarım diri diri yanarkende gösterseydi. o zaman inanın şimdi utançtan kızaran suratımı kıçıma sokmak için yer arardım.

temizlik gunu

serbest çalışan bir babanız var ise ve es kaza siz o temizlik gününe denk gelip evde kaldıysanız baba denen adamın 30 yıldır gözünüzde oluşturduğu tanrısal heybetli karizmanın saniye saniye dağılmasına ve koca herifin ibiş olmasına şahit olursunuz.

- kaldır şu ayaklarını herif
- peki
- oturma oraya yayılmaaaa kalk temizlenicek orasıda
- tamam kalktım
- gezinme ortalıkta karı gibi çekil kenara
- çekildim
- çık evden durma evde kalabalık etme
- çıkıyorum bişi lazım mı
- sus nefes almaaaa temizlik yapıyorum ben nıhahahaha temizlik

halı yıkamak

halının yüzeyinde oluşan kir tabakasını , su ve fırça yardımı ile temizleme eylemdir. yanlız mazi içimde bir yara misali, hayatımı s.kip atan bu eylemi biraz daha açmaya çalışalım.

şimdi hemen her yerde mantar gibi türeyen ve bu işi profesyonel bir biçimde yapan halı yıkama firmalarının olduğu ve hatta oto yıkama işletmelerinin bile bu sektöre el attığı söylenmesine rağmen , anne kişisinin sizi sallamayıp halıları balkona yığması , hortum, detarjan, fırça gibi aksesuarları da bitamam hazır ettikten sonra , korkulan şeyi yapıp size ses edip , halı yıkamaya davet etmesi ile kabusa döner bu halı yıkama denen illet eylem.

evde tek çoçuksanız ve bir de erkekseniz masum bir halı yıkama hadisesi gibi gözüken bu eylem hayatınızın en acı deneyimlerinden biri olabilir . sokakta halı yıkamanın dehşetini gören nesilden gelmiş biri olarak, balkon kendi özel mülkünüz ve zararsız gibi gözükse de, eğer 4 yanı evlerle çevrili bir yere konuşlanmış binada oturuyorsanız ve 1.kattaki balkonunuza çıktığınızda içinize broodwayy sahnesine çıkmışçasına bir his doluyorsa durumun vehameti daha iyi kavranabilir dostlar.

annenin vicdan delen sözleri sonucu dizleri çıkmış eşofman paçaları baldırlara kadar sıvanıp kırkpınar güreşçisi tadında kendinizi aileniz için fedakarca ya allah bismillah diyerek balkona atarsınız. ilk baştan elinizde hortum gayet cool olmaya çalışarak halıya su püskürtür ve ben buraya ait değilim mesajı vermeye çalışırsınız çevre balkonlara. anne kişisinin '' yoruldum ben ayy kolum koptu al sende fırçala biraz '' komutu sizin yavaş yavaş hazin sona yaklaştığınızın habercisidir.

cahit sıtkı üstadın dante gibi ortasındayız ömrün dediği yaşa ufak ufak yaklaşmaya başlayan bir bünyenin , baldırlara kadar sıvanmış eşofmanı ile kamuya açık bir balkonda dog style pozisyonda ıslak bir halının üzerine uzandığını tasavvur edin . ileri geri fırçalama işlemi yaparken senkronik olarak o koca poponun sallanması ile ortam yavaş yavaş hülya avşar klibine dönmeye başlamıştır. etraftan '' aman komşucum maşallah ne güzelde yardımcı oluyor sizin oğlan bizim kereta hiç gelmez böyle şeylere baksana şuna nasılda yıkıyor eki eki '' diyenden tutun , '' salacak abi kız olmuş salacak abi kız olmuş'' diyen 5 yaşındaki komşu veledine kadar tüm konuşmalar kulağınızda ferdi tayfur filmi efekti gibi yankılanır durur.

biter en sonunda o halı yıkama işi ama , halı üzerine vurduğunuz her fırça, salladığınız her kalça sizin 30 yıllık mahalle imajınıza saplanan ok olur, mızrak olur. ruhunuzda açılan yarayı bugün çok yoruldu oğlum sana mozaik pasta yaptım repliği yumuşatsa da , kakaolu ağzımla yemin ederim ki bir daha banyodan başka bir yerde halı yıkamam arkadaş.

galatasaray

son gençlerbirliği maçı öncesi ve sonrası yaşananlar ile osmanlı imparatorluğu ile benzer bir çizgiye ulaşmış camiadır.

öncelikle ayaklar baş, başlar ayak olmuştur ki en fenası da budur galiba. yeniçeri hasan, kolağası hakan , devşirme tımarlı sipahi lincoln efendi ve bir kaç nefer ile otorite ele geçirilmiş ve anlık bir yanılsama başarı gelmiştir. ancak karlofça yakındır, dikkat etmekte fayda var. haydi hayırlısı.

26 mart 2008 fenerbahce galatasaray basketbol maci

bir takım yenilirken, ya da sahada işler kötüye giderken taraftarının trübünde çılgın atması gerekliliğini öğrendiğimiz maç. yok eğer bunu yapmıyor ve sahada oynanan maçın skoru ile gerilip suskunlaşıp, skoru ile mutlu oluyorsanız, büyüklüğünüz sorgulanırmış bunu öğrenmiş olduk.

(bkz: allah akıl fikir versin)

mac anlatan turk spiker kliseleri

orta sahanın ortasında şöyle bir etrafına bakıp , en yakın arkadaşını görmek.

kız kesmek

kız kesmek sizi artık kesmemeye başladı ise, 50 kişi birleşip tacize girin.

taksim meydanı tacizcileri

bizim mühim sanatçımız 70 milyonun önünde riki'nin poposunu ellesin, bir başka sanat değerimiz zavallı bir adamın pipisini 70 milyona canlı yayında göstersin, bir başka sanatçımı gene süper karizmatik sanatçımız yere yatırıp 70 milyonun önünde öpsün ve ben bu listeyi sıkılmasam eşeğin ziki gibi uzatabiliceğim bir ülkede yaşıyim.

bu ülkede insanlara 7 gün 24 saat kesintisiz eller havaya tandanslı bir hayat var (ı) aşıladıktan sonra , kim kimi nerde düdüklemiş mahkemeleri kurulduktan kelli , kaç milletvekili olduğundan bihaber ama kimin götünde selülit var bilen sikko bir nesil yaratıldıktan beri , taksim de olanlar pek bir garip gelmiyor bendenize.

ozel universite kazanip sevincten ziplayan tip

cebinde parası ile hemen her yerden alabileceği bir elcidi ekran tiviyi almak için , sabahın 4 ünde ayazda götünü buz kestirerek beklemeyi göze alıp, binlerce kişinin arasında düşe kalka, ezile büzüle , yara bere içinde tiviyi kucaklayıp sadece 100 yetele daha az ödedi diye takla atan insanların olduğu bir ülkede gayet vakur karşılanması gereken hadise.

iğrenç filmler

kemal sunal ' ın hello papa oğlun geldi almanya' dan ( melodisi ile söyleyince 20 nane nane 40 çikita muz etkisi yapar bünyede ) diye bir şarkı söylediği adını zihnimden çıkardığım için hatırlayamadığım ama o lanet şarkıyı unutamadığım film.

mehmet aurelio

yok ben bu adamın insanlığından salı akşamı psv maçında gösterdiği performanstan sonra iyiden iyiye şüphe ettim. hangi sağlıklı insan evladı rakip ceza sahası içinde penaltılık bir müdahaleye maruz kalacak kadar kaleye yaklaşıp, daha sonra kendi ceza sahasından kafa ile top çıkarır ve ilaveten rakip ceza sahası önünde bir verkaç yaptıktan sonra '' hassiktir o mu vurdu gene '' nidalarımız eşliğinde kendi defansından tehlike savuşturur.

hayır bunları neredeyse 2 dakikalık bir zaman dilimine sığdırması benim ruh halimi dengesizleştirip ambele eden. bu herif hollanda' da philips stadion ' da yardırırken o robinson'un cuma'sı sıfatta en ufak bir zorlanma belirtisi yok. sanırsın rıdvan abimin deyimi ile belgrad ormanında joking yapıyor . ben ise istanbul' da gömüldüğüm pufidik koltukta kıçımdan terleyip, son on dakikayı validemin sırtıma koyduğu havlu ile takip ediyorum.

seviyoruz kendisini hep böyle kal diye de didaktik bir uyarı ile bağlıyim entryi diyecem ama istikrarda var herifte o da içimizde kalıyor. neyse geriye diyecek tek şey kalıyor ;

(bkz: hele otur bi soluklan yigenim)

sözlük yazarlarının itirafları

yıllarca yeşilçam karakterleri ile sır kapısı karakterleri arasına sıkıştırdılar bizim karakter sınırlarımızı. hep hulusi kentmen gibi zenginde olsan doktorların verdiği pahalı reçetelere sırt çevirip , kuru fasulyenin yanına soğanın cücüğünüde koydun mu ohhh ne ala memleket tadında mutlu olmalıydık küçük şeylerle hayatta . '' binicem eşeğe vurucam kırbacı '' diyen şişko nuri ’ nin yalın ve dürüst kompozisyonunu tukaka edip, zengin olmasına rağmen itici bir iyilik refleksi üstüne yapışmış ayşecik' in eşeğe 500 lira verip nuri' yi göt etmesini alkışlamalıydık avuç patlatarak.

nedir ki karakter dediğimiz şey. nasıl başladıysak ve oluşturduysak yaşam boyunca karşımıza çıkan tüm iyi ve kötü olayların etkilemesine izin vermememiz gereken , belirli normlara sahip ve kutsal bir manifestosu olan kurallar bütünümüdür. neden ki bu sürekli doğruyu arama telaşımız. niye insan egoları doğrultusunda bir yaşam sürmek gibi bir seçim yapamıyor. muhakkak ki burada devreye teokratik kavramlar ve öğretiler giriyor pek tabi... ancak kimseye zarar vermeden ama saçma ve salak polyanna kıvamında yaşamadan da sürdürülebilirliği olmalı bu hayatın.

mesela dvd player bakmak için gittiğim teknomarkette lcd leri kurcalarken satıcının '' beyefendi lütfen ellemeyin ne baktınız? '' şeklindeki ikazına hemen riayet edip elimi çektim ya o lcd den keşke zengin bir adam olup farklı bir karaktere bürünseydim diye düşünüyorum şu an. '' adın ne senin canım. müdürünü çağır bana bu lcd nin de tüm boylarından paket yapsın senide şırnak şubesine göndersin böööööööö '' diyebilsem ne güzel bir değişim olurdu mesela kendi adıma.

ya da ucu ucuna yatırdığım kredi kartı ekstremi uzatırken banka görevlisi kıza onun hızlı sorularına uysal cevaplar verip pür dikkat kesilmezdim bir şey kaçırıcam ve o tekrarlayınca sinirlenicek diye. '' adın ne senin canım ( ahahahaha bu da fiksim oldu lan ) müdürünü çağar senide ruanda şubesine postalasınlar ( nıhahahahaha)

en nihayetinde genelde karakterli olmaya çalıştım kendi çapımda ve ayın 5 ,inde maaşı alıp cebi para doldurtuktan sonraki dönem ne isem ayın 30 unda simit mi alsam gazete mi alsam diye kararsız kaldığım gariban dönemimde de bu karakter çizgimi değiştirmedim nacizane. sır kapısında bir adam vardı izlemiştim bir keresinde. cebinde borcu için denkleştirmeye çalıştığı bir parası vardı sanırsam ve o paranın bir milktarını karşısına çıkan dilenciye veriyordu. sonra pazardan aldığı balığın karnından elmas çıkıyordu. böylece yapmış olduğu üstün karakterli insan davranışı ödüllendirliyordu. bende bu olaydan sonra belkide 50 kere dilenciye para verdim hemen akabinde koşup balık aldım içinden ciğer çıktı. dedim belki benim kısmetim tavuktur diye tavuk aldım kazıdım boş çıktı. ( beyaz et almayın bi bok çıkmıyo kurbanda 6 arkadaş birleşip danaya giricez hayırlısı)

nihayetinde zokiyim karaktere yaşasın kötülük tadında bir hayat sürelim değil demek istediğim ancak hayat denilen mevhum hep iyi olduğun bir düzende sana pek bir şeyler kazandırmıyor. bu yüzden karakterimi değiştirip tamamen mutlu olabileceğim ve kendi çıkarlarım doğrultusunda gelişicek bir hayatı planlıyorum. gerektiğinde döner koltuğu ters çevirip bir zamanlar fakir ama gururlu bir genç vardı nıhahaha repliğini yapabilmeliyiz bu hayata di mi... ?

nihat özdemir

botaş' taki ihalelerde yolsuzluk yapıldığı iddiası ile başlatılan mavi hat operasyonunda gözaltına alınan limak inşaat yönetim kurulu başkanı aynı zamanda ki beni ilgilendiren kısmı fenerbahçe spor kulübü ikinci başkanı.

adım gibi eminim ki bu abimiz yarın bu davadan aklanacak. kaldı ki bu ülkede kimlerin hangi davalardan aklandığını düşününce çok da garip bir olay olmayacak bu. ve tekrar şan şeref dolu mazileri var diye desteklediğimiz kulübümüzün ikinci başkanlık gibi önemli bir makamını işgal edecek. hiç bir şey olmamış gibi gene hak, hukuk ve adalet temalı beylik laflar söyleyecek.

bir fenerbahçe taraftarı olarak kendisinden istifa etmesini beklemek kelle avcılığı olarak algılanmamalı. böylesine büyük kitlelere mal olmuş kurumların başında ki kişilerin isimlerinin önüne geçen en ufak şaibeli olaydan rahatsızlık duyup görevlerini bırakmasının doğru olduğunu düşünmekteyim.

bizler taraftarlar olarak silah kaçakçılarını, mafya babalarını, vergi yüzsüzlerini sırf sevdiğimiz, gönül verdiğimiz kulüplerin yöneticileri, menejerleri, başkanları diye korumak zorunda kalmayalım. sırf renklere olan bağlılığımız nedeni ile bu pisliklere göz yummayalım. umarım fenerbahçe tribünleri bu abiyi istifaya davet edicek olgunluğa erişecek bir davranış sergilerler.

günübirlik denize gitmek

bunun bir de 3-5 sap birleşip günübirlik denize gitmek versiyonu vardır ki aman diyim. günler öncesinden planlar yapmakla başlar bu aktivitenin heyecanı. gidilicek mekan tespiti için entrynin başında da belirttiğimiz üzre özneler sap olunca kriterlerde genel geçer yöntemlerin dışına çıkar pek tabi.

ilk evvela kumsalında metrekareye düşen hatun miktarı en önemli kriterdir. deniz temiz mi, kumsal çakıl mı , ortam nezih mi bunlar sap tayfanın asla önemsemediği detaylardır.

yoğun bir istihbari çalışma sonrasında sağdan soldan '' oğlum öküzboğazına gidin orda karı kaynıyormuş '' şeklinde kulağa en hoş gelen bilgiye de ulaştıktan sonra sıra ikinci önemli kriter olan kumsala içki sokmak, mangal sokmak, ve bizim gibi 5 tane hayvanı sokmak yasak değil di mi ? şeklinde sorularımızı da uygun ve makul cevaplar aldıktan sonra , artık yolculuk başlamıştır.

saat 10 sularında kumsala ellerinde bim poşetleri, bira şişeleri, mangal ve soslu kanatları ile uçarak gelen bir bizon sürüsü iner . görüntü belgesel tadındadır. su kenarına inmişizdir artık. bundan sonrası domates , salatalık , peynir triosu ile beslenen ekmek kafalı güruhun denize inince evrim geçirip bizonluktan develiğe terfi etmesi ve güzide ata sporumuzun su ile eşsiz birleşimini bir resital edası ile sunmasıdır.

herkes hayranlıkla bu güruhu izler , yanlız gezen ve yüzen dişilere su sıçratmak , ehueheu ehuehee şeklinde sesler çıkarmak çiftleşme mevsiminin habercisidir. bazen iki sap bir kız için çetin bir kavgaya tutuşur. burda doğa yine kanunu koyar ve güçlü olan yoluna devam eder. güçsüz olup kaybeden dallama ise sahile bitkin bir halde yürüyüp kendisini kuma göndürür. bu saplar aleminde bir nevi enerji depolamak ve küllerinden yeninde doğmak için yapılan rektifiyedir. cenab-ı hak bu düzeni yaratırken muntazam bir nizam içinde yaratmış ve doğa hep kendisini yenilemiştir.

güreş aktivitesinin yanında, veleybol, futbol gibi diğer sporlarıda icra eden gruptan bir loser tip , 50 derece sıcakta mangal başına '' kanka sen bu işin pirisin '' gazı ile oturtulur. gruptan bir kişi ise boşalan 5 lt. lik suyun pet şişesini ters çevirip etnik sesler çıkarır ve diğerleride yöresel şarkılar ile ona eşlik edip, sahil-ateş-gitar ritüelini sahil-darbuka-mangal tandansına taşırlar.

en son olarak son bir kez daha suya girilip dönüşe geçilir, yol boyunca '' lan o kız beni kesiyordu sen varsın diye gelmedi yanıma '' , '' hasstir lan esas bana baktı ama anasından çekindi gelemedi '' şeklinde günün analizi yapılır.

şöyle bir geriye dönüp baktığımda günübirlik denize gitme aktivitesinide , 5 yıldızlı otel hadisesinide yapmış bir bünye olarak, yaşanılan her şey insana deneyim katıp güzel anılar bırakıyorsa değerlidir diyerek bu belgesel tadındaki entrymi noktalıyorum.