bugün

sözlük yazarlarının itirafları

yıllarca yeşilçam karakterleri ile sır kapısı karakterleri arasına sıkıştırdılar bizim karakter sınırlarımızı. hep hulusi kentmen gibi zenginde olsan doktorların verdiği pahalı reçetelere sırt çevirip , kuru fasulyenin yanına soğanın cücüğünüde koydun mu ohhh ne ala memleket tadında mutlu olmalıydık küçük şeylerle hayatta . '' binicem eşeğe vurucam kırbacı '' diyen şişko nuri ’ nin yalın ve dürüst kompozisyonunu tukaka edip, zengin olmasına rağmen itici bir iyilik refleksi üstüne yapışmış ayşecik' in eşeğe 500 lira verip nuri' yi göt etmesini alkışlamalıydık avuç patlatarak.

nedir ki karakter dediğimiz şey. nasıl başladıysak ve oluşturduysak yaşam boyunca karşımıza çıkan tüm iyi ve kötü olayların etkilemesine izin vermememiz gereken , belirli normlara sahip ve kutsal bir manifestosu olan kurallar bütünümüdür. neden ki bu sürekli doğruyu arama telaşımız. niye insan egoları doğrultusunda bir yaşam sürmek gibi bir seçim yapamıyor. muhakkak ki burada devreye teokratik kavramlar ve öğretiler giriyor pek tabi... ancak kimseye zarar vermeden ama saçma ve salak polyanna kıvamında yaşamadan da sürdürülebilirliği olmalı bu hayatın.

mesela dvd player bakmak için gittiğim teknomarkette lcd leri kurcalarken satıcının '' beyefendi lütfen ellemeyin ne baktınız? '' şeklindeki ikazına hemen riayet edip elimi çektim ya o lcd den keşke zengin bir adam olup farklı bir karaktere bürünseydim diye düşünüyorum şu an. '' adın ne senin canım. müdürünü çağır bana bu lcd nin de tüm boylarından paket yapsın senide şırnak şubesine göndersin böööööööö '' diyebilsem ne güzel bir değişim olurdu mesela kendi adıma.

ya da ucu ucuna yatırdığım kredi kartı ekstremi uzatırken banka görevlisi kıza onun hızlı sorularına uysal cevaplar verip pür dikkat kesilmezdim bir şey kaçırıcam ve o tekrarlayınca sinirlenicek diye. '' adın ne senin canım ( ahahahaha bu da fiksim oldu lan ) müdürünü çağar senide ruanda şubesine postalasınlar ( nıhahahahaha)

en nihayetinde genelde karakterli olmaya çalıştım kendi çapımda ve ayın 5 ,inde maaşı alıp cebi para doldurtuktan sonraki dönem ne isem ayın 30 unda simit mi alsam gazete mi alsam diye kararsız kaldığım gariban dönemimde de bu karakter çizgimi değiştirmedim nacizane. sır kapısında bir adam vardı izlemiştim bir keresinde. cebinde borcu için denkleştirmeye çalıştığı bir parası vardı sanırsam ve o paranın bir milktarını karşısına çıkan dilenciye veriyordu. sonra pazardan aldığı balığın karnından elmas çıkıyordu. böylece yapmış olduğu üstün karakterli insan davranışı ödüllendirliyordu. bende bu olaydan sonra belkide 50 kere dilenciye para verdim hemen akabinde koşup balık aldım içinden ciğer çıktı. dedim belki benim kısmetim tavuktur diye tavuk aldım kazıdım boş çıktı. ( beyaz et almayın bi bok çıkmıyo kurbanda 6 arkadaş birleşip danaya giricez hayırlısı)

nihayetinde zokiyim karaktere yaşasın kötülük tadında bir hayat sürelim değil demek istediğim ancak hayat denilen mevhum hep iyi olduğun bir düzende sana pek bir şeyler kazandırmıyor. bu yüzden karakterimi değiştirip tamamen mutlu olabileceğim ve kendi çıkarlarım doğrultusunda gelişicek bir hayatı planlıyorum. gerektiğinde döner koltuğu ters çevirip bir zamanlar fakir ama gururlu bir genç vardı nıhahaha repliğini yapabilmeliyiz bu hayata di mi... ?