bugün

entry'ler (135)

kilise müziği

bach - toccata and fugue.

bir insan ömrünü neye vermeli

kendisine.

cehennem

düşünenlerin hayatı.

cennet

düşünmeyenlerin hayatı.

içe kapanma

bazen seçimden ziyade mecburiyyettir.

sözlük yazarlarının söylemek istedikleri

söyleyecek o kadar şey varken ben sadece "huzur bulmak istiyorum" demeyi tercih ederim. şimdiye kadar "aman, hissettiklerimi olduğu gibi dışavurayım, içimde kalmasın", "gelecekte iğrenç şekilde hortlamasın" diyerek kaç kez kendimi yıprattım. artık aynı şeyleri her söylediğimde "artık aynı konuları, aynı cümleleri tekrarlamaktan bıkmadın mı?" diye soruyorum kendi kendime. çözümü olmayacak şeyleri düzeltmek için o kadar çaba sarfettim ki, artık kılımı kıpırdartmak bile içimden gelmiyor. çünkü çaba sarfettiğim şeylerin düzeleceğine inanmıştım. şimdi sadece huzur bulmak istiyorum. huzurun nasıl, nerede olmasının hiç bir önemi yok gerçekten.

yazarların hissettikleri

hiçbir şey. tüm duygularımı yitirmiş gibi hissediyorum kendimi. kendimle ve çevremle ilgili sorunlara bazen şaşırtacak derecede yabancı bir tavır gösteriyorum. kılım kıpırdamıyor. bu, kimi zaman iyi yorumlanabilir evet, fakat, ben böyle bir iyi sonuca varmak istemiyorum. kaybettiğim duygularımı geri istiyorum.

larisalisa

öldüğüne zerre kadar inanmamaktayım. zaten söyledikleri, hastanede yatmalar, ameliyat geçirmeler, yok efendim tekerlekli sandalyede gezmeler... hepsinin birer palavradan ibaret olduğunu düşünmekteyim. ben larisayı uludağ sözlükten önce tanıyordum, sık-sık konuşurduk. hep kendini olduğundan fazla göstermeyi seven birisi. karınca ısırsa kaplan ısırmış gibi triplere girer, sürekli kendisini olduğundan fazla anlatırdı. ben bir hastanın hastaneye kaldırıldığını, ameliyat geçirmesini, son haberini, hatta öldüğünü onun instagram hesabının yakın arkadaşlar bölümünden daha önce almadım. herkese açık hikaye bile atmamış. yakın arkadaşlara atmış. belli ki, yakın arkadaşa eklemediği kişiler her gün gördüğü insanlar. her şeyi geçtim, hangi akıl sahibi bir yakınının hastanedeki durumunu instagramda paylaşır allah aşkına? sizin kardeşiniz, eşiniz, dostunuz, ebeveynleriniz veya yakın bildiğiniz her kimse hastanede canıyla uğraşırken onunla ilgili son gelişmeleri, hatta öldüğünü ünlü biri olmadığı sürece o kişinin instagramda yakın arkadaşlar bölümünde paylaşır mısınız? gerçi ünlülerle ilgili son gelişmeler herkese açık şekilde gazeteciler tarafından paylaşılır da o ayrı mesele. larisa kimler için çok önemli oldu da, onların hesaplarını bilen bir yakını onları yakın arkadaşlara ekledi de, onunla ilgili gelişmeleri paylaştı? larisayı arkadaş olarak çok severdim, ama bu son yaptığı şey çok iğrenç bir davranıştır benim açımdan. yaptıklarının başından beri ilgi görmek, kendisini zavallı gibi göstermekten başka bir şey olmadığını düşünüyorum. "gerçekten öyle" demiyorum, ama şimdiye kadar larisayı tanıdıysam, tüm olanların birer palavradan ibaret olduğunu düşünmemek elde değil. gerçekten ölmüş olsa bu kadar yanmazdım. şimdi gerçekten ölmüş bile olsa, beni buna kimse inandıramaz. yazıklar olsun. insanın arkadaş dediği insanların akıllarıyla böyle dalga geçmesi çok küstahça. ve kimsenin duygularıyla oynamaya, onları gereksiz yere hüzünlendirmeğe hakkın yok larisa. bu konuda tek kelime sohbet etmek istemiyorum, lütfen kimse bu konuyla ilgili beni rahatsız etmesin. edenlerin sadece larisanın fake profilleri olacağını varsayıp önemsemeyeceğim. ve birisi çıkıpta "ben larisayı daha iyi tanıyorum" da demesin. uludağ sözlük sayesinde tanıştıysanız bile ben yukarıda da dediğim gibi onu uludağ sözlükten daha önce tanımaktayım. bununla böbürlenmiyorum asla. sadece kişilik ve karakter olarak nasıl birisi olduğunu bildiğimi izah etmek açısından bunu söylemeyi doğru buldum. ve kabul ediyorum, bana demediği şeyleri size söyleye bilir, mesela atıyorum 20 tane evlerinin olduğunu. 20 tane evlerinin olduğunu sizden öğrenmiş olsam bile yine larisa aynı larisa olarak kalacaktır gözümde. ve konunun 20 tane evle asla alakası yok. aslında bu konuda entry girmeyecektim, fakat öldüğünü düşünen insanların çoğunluk teşkil ettiğini gördüğümde dayanamadım. bir de konuya bu açıdan bakın diye yazdım tüm bunları. anlayışla ve saygıyla karşılayacağınızı umar, iyi günler dilerim.

yazarların şu an almak istedikleri mesajın içeriği

mutlu edebilecek her şey.

bıkkınlık

bitmişim, tükenmişim, bıkmışım her şeyden. eskiden enerjimi, hevesimi, zamanımı harcadığım şeylerle bile dikkatimi dağıtmak gelmiyor içimden. hiç bir şey eskisi kadar iyi gelmiyor. intihar mı? hayır bu çözüm olamaz. intihar etmek tüm güzel duyguları yeniden yeşertmez. intihar etmek tüm bu acıları sonsuzadek dindirebilir evet, fakat ben yaşamak istiyorum, gerçek anlamda yaşamak. huzurum kalmadı.

uludağda yazar olmak

neredeyse herkesin tanıdığı veya neredeyse kimsenin tanımadığı yazar olmak.

doğmak

irademiz dışı bir eylem. ortadoğuda doğmak cehennemi bu dünyada yaşamaktır.

ölmek

başlangıç, son, tekrar.

yaşamak

yanmaktır.

doğum gününde hatırlanmamak

her ne kadar doğum gününüzü kutlamasanız da, hatırlanmamak kötü hiss ettirir.

en dindar özelliğiniz

"inşallah", "maşallah" gibi kelimeler artık ait olduğumuz toplumda konuşulan geleneksel sözlere çevrildiği için siz de konuşurken söyleyebiliyorsunuz. bu kelimeler artık günlük hayatta kullanılan diğer kelimelerle aynı değere sahip. mesela "umarım başarırım" yerine "inşallah başarırım" demek gayet normal hal almış bulunmakta. her "inşallah, maşallah, vallahi, billahi" kelimelerini kullanan müslüman veya dindar olmaz. bu ve benzeri kelimeler araplardan bizim dilimize miras kalarak "saat, saniye, dakika, tıbb, tesadüf, hikaye ve b." gibi normal sözlere dönüştü.

nefret edilen insan davranışları

gerçekte kendinde bulunmayan özellikleri yalandan söyleyerek ortama uyum sağlamaya çalışmak. başının ağrımaması için değil ama, tam tersi "havalı" görünmeye çalışmak adına yapılan eylem. mide bulandırıcı.

uludağ sözlükte yazmanın hiçbir anlamı olmaması

bazen buraya yazarken aklımdan geçiyor bu.

düğün

çok gereksiz bir gelenek. evet, atalarımızdan kalma bir gelenek, ama atalarımızdan kaldı diye "sürdürmek zorundayız" diye bir şey yok.

kapıyı çalarken kolu yukarıya kaldırmak

büyüklerimizden öyle gördüğümüz için doğrusunun öyle olduğunu kendimize inandırmışız. o yüzden biz de öyle yapıyoruz.