bugün

entry'ler (51)

dünyayı gavs yönetmiyor diyenler mürted olur

bu tür hükümleri vermeyi kendilerine hak görecek kadar yoldan çıkmış olanlara ve onların arkasına taklıp gidenleri allah ıslah etsin. işte tam olarak bu sebepten dolayı tekke, zaviye ve tarikatlar zamanında bastırıldı. düşünün 2019 yılında bütün kaynaklar, kitaplar ve internet elinin altında, nüfusun neredeyse tamamı okuma yazma biliyor, bir şekilde gündelik hayata karışıyor ve sonuç olarak bazıları bu tür laflar edebiliyorlar. bir de cumhuriyetin kurulduğu yılları o cahillik içerisindeki tarikatları, şeyhleri falan varın siz hayal edin.

tanım: şirk cümlesi.

ibbden istifa eden laz müdürler

istifa etmelerinin sebebi ekrem imamoğlu ile çalışmak istememeleri ise saygı duyarım ancak bugüne kadar işgal ettikleri koltuklarda aldıkları kararlar ve uygulamaları dikkatle incelenmeli eğer varsa usülsüzlükleri ve belediyeye uğrattıkları zararları tespit edilmelidir ve ardından da hukuki süreç işletilmelidir. yok öyle işin kaymağını yeyip yeyip kaçmak; bu adamlar iyi incelenmeli eğer bir hukuksuzluk varsa mutlaka hesabı tüm istanbullular adına sorulmalıdır.

bankamatik kuyruğu bekleyen suriyeliler

fotoya iyi bakarsanız eğer çoluğunuzun çocuğunuzun geleceğinden giden eğitim harcamalarını, sizin için kullanılması gereken sağlık, bayındırlık vs. gibi harcamaları yiyen bir güruhun atm önünde toplaştığını görürsünüz. geçen sene bakanımız açıklamış 30 milyar dolar harcamışız toplamda, bu sene harcanan paralar dahil değil. ab ve birleşmiş milletler diyen aptalları da görünce afedersiniz götümle gülesim geliyor. müstehak lan bize, adamlara halk için para harcama yetkisi veriyoruz, bütçe düzenleme yetkisi veriyoruz, harcanacak olan paranın kuruş kuruş bana hesabının verilmesi gerekiyor ancak onlar gidiyor yandaşlara peşkeş çekiyor, suriyelileri doyuruyor hem de kendi vatandaşı sıkıntıdan kendini yakarken... ve bir millet çıkıp bunun hesabını sormuyor, iyi oldu, çaldılar ama yaptılar, ensar olduk gibi şeyler diyorsa yapacak bir şey yok. herkes hakettiği şekilde yönetiliyor ve yaşıyor. şu kısacık ömrünüzde it gibi çalışır bu soysuzlar çetesini beslersiniz.

starbucksta sütlü filtre kahve içen avam

genelde yaptığım eylemdir. hatta laktozsuz sütlü filtre kahve diye sipariş ederim. yok misto, yok bilmem ne gelemem kardeşim. laktozsuz sütlü filtre kahve.

evlenince ne zaman istesek sevişebiliyor muyuz

(bkz: ölüler de sanır ki diriler her gün helva yiyir)

akkuyu nükleer santrali

yapılsa dert yapılmasa farklı bir dert olan bir nükleer santraldir efendim. şöyle izah edelim, ülkemizdeki elektrik üretiminin ciddi bir kısmı hala kömür ile karşılanıyor, bu baz yükün ciddi bir bölümüne karşılık geiyor. aynı zamanda yine ciddi bir kısmı yenilenebilir enerji kaynakları ile özellikle de barajlı hidro elektrik santralleri ile karşılanıyor. zaten bu santrallerin en büyükleri devletin kontrolü altında dolayısıyla elektrik fiyatlarını da kontrol edici baskılayıcı bir imkan sunuyor devlete. bunun yanında özellikle rüzgarlı günlerde iyi bir miktar rüzgardan elektrik üretimi profilimiz var ve bunun payı önümüzdeki yıllarda artacak. bir de şu an lisanssız üreticiler ile tedarik edilen güneş enerjisi var, bunun payı da önümüzdeki yıllarda artacak. ancak hala peak dediğimiz elektrik tüketiminin en yüksek olduğu saatlerde doğalgaz santralleri çalıştırıyoruz. özellikle bazı zamanlar doğalgaz santrallerinin payları oldukça artabiliyor. bu direkt olarak eletkrik fiyatına etki eden bir olay çünkü yukarıda saydığım kaynaklarımız arasında en pahalı üretim doğalgaz santralleri tarafından gerçekleştiriliyor.

şimdi burada önemli iki husus var. birincisi, tabii ki, elektrik fiyatları. bunu direkt olarak etkileyen unsur elektrik üretim maliyeti. en uygun maliyetli seçenekler şu an kömür, yenilenebilir enerji santralleri ve nükleer. kömür zaten ülkemizde şu an teşvik edilen bir kaynak. maliyeti de uygun ancak çevreye verdiği zarar ve santrallerin hantallığı ve gelişen teknoloji göz önünde bulundurulunca kömür santrallerinin payını daha fazla yükseltmek anlamlı olmuyor. ancak kömür santralleri iyi bir arz güvenliği sağlar buna birazdan detaylı değineceğim. yenilenebilir kaynaklar, bunların maliyetleri son yıllarda oldukça düştü. özellikle güneş enerjisi ciddi anlamda kömür ile yarışabilecek noktalara geldi. ülkemizde güneşten elektrik üretimi genel anlamda lisanssız diye tabir edilen üreticiler üzerinden yapılıyor. şimdilik çok büyük lisanslı santraller yok ama yakında olacak. rüzgar da aynı şekilde maliyet olarak gayet uygun. lakin bunlarda bir problem var ki o da arz güvenliği, ileride değineceğiz. hidro elektrik santralleri gayet uygun, hem maliyeti hem de esnek çalışma modeli ile. ancak, hidrolarda da yine arz güvenliği ile alakalı sıkıntılar olabilir ve ülkemize özgü bir de iletim sıkıntısı var. nedir bu? bizim hidrolarımızın çok çok büyük bir kısmıı doğu karadeniz, güneydoğu anadolu taraflarında. çünkü büyük nehirler bu bölgelerde var. ancak elektrik tüketiminin çok ciddi bir bölümü marmara bölgesinde oluşuyor. dolayısıyla hidrolardan üretilen elektrik bir şekilde marmaraya ulaştırılmalı. bu noktada iletim hatlarındaki birçok kısıt devreye giriyor ve bu durum zaman zaman sıkıntı yaratabiliyor. özellikle de doğu karadeniz artvin taraflarında. neyse, hidronun böyle bir problemi var ancak rüzgar ve güneşten onu arz güvenliği kapsamında ayıran en önemli özelliği tabii ki suyu biriktirebiliyor olmamız bu noktada hidrolar çok daha esnek ve güvenli. son olarak nükleer, kurulum maliyetleri fazla ancak üretim maliyetleri gayet uygun. kömüre ve doğalgaz santrallerine bakılınca çok daha temiz ve çevreci. aynı zamanda kömür santrali gibi baz yük sırtlayıcı bir elektrik üretim modeli. tabii ki kendine özgü tehlikeleri var, bunları konuşacağız.

şimdi arz güvenliği dediğimiz şeyi açıklayalım. basitçe, ülkedeki toplam talebin veya veya bu talebin ciddi bir kısmının her şart altında sağlanabiliyor olmasına arz güvenliği diyoruz. peki bunu nasıl sağlarız? sürekli üretimde kalabilen, maliyeti düşük santraller ile. mesela, özellikle güneş ve rüzgar santralleri her ne kadar çevreci olsa da arz güvenliği kapsamında tehlike yaratabilir. şöyle ki, ne güneş ne de rüzgar kesin ve kesintisiz bir kaynak değildir. dolayısı ile kaynaktan ileri gelen üretim volatilitesi mevcuttur. eğer siz ülkedeki talebin ciddi miktarını bu kaynaklar ile karşılarsanız gün gelir bu talebi karşılayamazsınız, çünkü rüzgar esmez veya güneş olmaz. ancak kömür böyle değildir. sürekli çalışabilir, maliyeti düşüktür ve arıza yapmadığı taktirde kömür geldiği sürece çalışabilir. ülkemizde de kömür bulunduğuna göre bu ciddi miktarda arz güvenliği sağlar. doğalgaz santralleri de arz güvenliği kapsamında iyi santrallerdir. hızlıca çalıştırılabilir lakin doğalgaz yurtdışından getirdiğimiz bir kaynak ondan dolayı problem olabilir bir de maliyeti yüksektir. şimdi, şöyle bir düşünelim. biz çok çevreci bir ülke olduk, rüzgar ve güneş kapasitemizi çok arttırdık. bunlar artttıkça elektirik üretim maliyetleri düştü, fiyatlar düştü, elektrik ucuzladı. gayet güzel her şey tıkırında. lakin doğalgaz santralleri bunlar ile rekabet edemediler ve piyasadan çekildiler. olsun ne önemi var, temiz temiz elektirk üretiyoruz. ama bir gün hava feci kapandı, aksi gibi rüzgar da esmiyor. ne oldu? toplam talebin çok büyük bir kısmını karşılayamaz hale geldik. baz yükün bir kısmını kömüre devrettik lakin geri kalanı üretemedik. milyarlarca lira kayıp yaşandı ülkede sadece bir günde. işte böyle durumlar yaşanmasın diye almanya dahil birçok ülke diğer santrallere destek vermekte onların piyasadan silinip gitmesine arz güvenliği kapsamında tehlile yaratması ihtimaline karşılık izin vermemektedir.

nükleere gelecek olursak, kömürün üzerine koyarsınız. hem arz güvenliiğiniz olur hem de düşük maliyetli üretiminiz. üzerine yenilenebilir koyarsınız biraz da verimi yüksek doğalgaz santrali tuttunuz mu gayet güzel işleyen bir modeliniz olmuş olur. planlanan da budur. güvenlilk endişeleri anlaşılabilir ancak burada inşa edilen de bir nükleer santral ahır değil. bunun bir sürü uluslararası standartları mevcut, denetlemeleri mevcut. ondan dolayı aşırı endişeye gerek yok. üstelik yanımızda hemen ermenistanda dünyanın en tehlikeli ve eski nükleer santrali cayır cayır çalışıyorken hiç gerek yok...

üstad kadir mısıroğlu vefat etti

bir ölünün arkasından konuşmak bize yakışmaz ancak o ölü namuslu ve şereflli biriyse. bu şahsın artık oksijen tüketemeyecek olması fevkalade sevindirici bir şeydir. kendisi atamız hakkında saçma sapan şeyler söylemişti. kendisi geberip gitti. birkaç yıla müptezel takipçileri hariç kimse hatırlamaz ancak karalamaya çalıştığı, hakkında atıp tuttuğu atamızı bu ülkenin yüreğinden ilelebet kimse silemeyecektir.

edit:imla.

sigaraya yüzde yüz zam

böyle saçma öneri mi olur? tamam sigara sağlığa zararlı ve vatandaşların kullanmasını istemezsin bundan dolayı fiyatını yüksek tutabilirsin ancak aşırı derecede pahalı yaparak kullanımının engellenmesi diye bir şey özgürlüklerin kısıtlanması anlamına gelir ve hükumetin keyfi olarak insanların yaşam biçimlerine karıştığını gösterir. o zaman hükumetin hayatımızda istemediği her şeyi çok pahalı yapalım, kullanamasınlar. bu mudur?

ayrıca sigara devletin önemli vergi kalemlerinden bir tanesi. eğer sigaraya fazlaca zam yapılırsa insanlar kaçak sigaraya yönelir ve bu vergiyi toplayamazsın. dolayısı ile ekonomik anlamda bu dengeyi de gözetmek durumunda.

özgür iradesiyle kendisini sülüğe emdiren insan

parazitik bir ilişkiden mutualist bir ilişki yaratma çabasındadır. kendisine başarılar diliyorum.

evrim teorisi

tanım: bilimsel bir gerçektir.

evrim teorisini kabul etmeyen kişilerin bu teori karşısında bilimsel herhangi bir alternatifi bulunmamaktadır. evrim teorisinin gerçekliğini artık bilimsel anlamda tartışan bir kitle yok bilim kesiminde. bu gerçekliğe inanmayanlar ve kanıt isteyenler öncelikli olarak virüsleri inceleyebilirler. zira virüsler, özellikle de rna virüsleri çok hızlı bir şekilde mutasyona uğrarlar ve bu da hızlı evrim geçirmelerine sebebiyet verir. hiv virüsü buna örnek olarak gösterilebilir. bu virüs hızlı bir şekilde mutasyona uğrayarak geliştirilen ilaçların etkisiz olmasını sağlar. aynı zamanda her yıl görülen farklı grip virüsü de bu duruma örnek verilebilir. özetle virüsler canlılar gibi evrim geçirirler ama bu süreç oldukça hızlıdır.

enerji ve inşaat sektörlerinin borcu

enerji sektöründe bu kadar borç birikmesi normal, önemli olan önümüzdeki süreçte bu borcun döndürüleblmesi. şöyle açıklayayım, enerji sektöründe sermaye yatırımları oldukça yüksektir. misal bir tane rüzgar türbini birkaç milyon dolar civarındadır. dolayısıyla, sermaye yatırımı yapmak için finansman bulmak çok önemli. zamanında bu finansmana dışarıdan rahat bir şekilde ulaşılabiliyordu. bu borç stoğu büyük bir kısmı bu şekilde oluştu. şimdi döviz kurlarının artması, kur riskini ve kredi riskimizi artırmış oldu.(bkz: http://petroturk.com/elek...0-milyar-dolarlik-yatirim)

ayrıca bir de yakıt kısmı var. burada en büyük kalem doğalgaz ve ithal kömür olur. bunların büyük bir kısmı tl üzerinden ödeniyor olsa da uzun vadeli finansman ihtiyacı yine döviz üzerinden karşılanıyor olabilir.

burada önemli olan sektörün ne kadar borçlu olduğu değil, bu borçların önümüzdeki dönemde çevrilip çevrilemeyeceğidir.

rte nin döviz spekülatörlerini terbiye etmesi

terbiye etti mi etmedi mi orası tartışılır ancak şu su götürmez bir gerçek ki bu piyasayı öldürmüştür bu hareket. üstelik bu geçici süreli bir durumdur, birçok şirket zates stop loss yedi swapları kapattı. bir daha o piyasadan nah bulursunuz para. şurada seçime kadar iyi dursun diye yapılan şey sonra bir yerlerimizde patlayacak. bu birincisi.

ikincisi, sen ülkendeki şartları değiştirmezsen eğer sermayeyi, londradaki para babalarını, dış mihrakları, faiz lobisini, soğan lobisini dizginleyemezsin. bu çok açık bir şey. herif tl şortluyor e bunun bir sebebi var yani sonuçta kimse mal gibi gidip yabancı bir para birimini şortlamaz. o sebebi düzeltmezsen şimdi terbiye ettik dersin gelirler koyalar götüne görürsün sonra. ha bu asla boyun eğelim dediklerini yapalım değil, aksine onların oyun alanlarını kıstılayacak şeyleri yapmak gerekir yoksa anca günü kurtarırsın.

üçüncüsü, spekülasyon kötü bir şey değil lan. manipülasyon o. spekülatörleri terbiye etti dersen risk alıp legal kurallar çerçevesinde yatırım yapan herife sen terbiye ettim dersin. çok ayıp, serbest sermaye çarpar.

sinüzit ağrısı

gerçekten çekmeyenen bilmeyeceği bir ağrısı vardır bu meretin. kafanı böyle dolabın kapısının arasına koyup kapakları kafana kafana vurasın gelir. gelelim çaresine; uzun vadeli çaresi papatya buhusu yapıp sinüsleri açmaktır. ayrıca tuzlu ve karbonatlı suyu şu buruna su fışkırtan aparatlar ile uygularsanız 20-30 dklık bir rahatlık sağlayabilir. nimes isimli ilacında ağrısını dindirmede faydalı olduğunu tecrube ettim.

pitbull vs aslan

lan şaka mısınız nesiniz abi siz? dişisi 100+ kilo erkeği 200+ kilo olan, bir yabandomuzunun omurunu tek ısırıkta kıran, ormanın kralı dediğimiz hayvan ile bir laboratuvar köpeğini karşılaştırmak... biraz, ne bileyim?

tanım: saçma bir karşılaştırmadır. evi, arabayı sat aslana bas.

kokusu yaşam sevincini arttıran şeyler

iğde çiçeği kokusudur.

köylü babadan utanmak

belirli dönemler haklı olduğu düşünülen ama olmayan utanmadır.

atadan utanılmaz... biz de gençtik utandık, atamız fakirdi, nispeten düşük seviyeli işlerde çalışırdı. diğer insanların ataları iyi işlerde çalışırken kendi atamızdan utandık, zaman zaman söyleyemedik falan. sonra baktık gördük ki, ulan bu insanlar biz iyi şartlarda eğitim alalım, okuyalım diye gece gündüz çalışmış. biz diğer insanlar içinde mahçup duruma düşmeyelim diye dişinden tırnağından ayırdığı ile bize istediğimizi vermiş veya çalışmış. bunların hakkı nasıl ödenecek? evet ben de utandım atamdan ama şimdi utandığım için utanıyorum.

buradan herkese tavsiye, afedersiniz sikimsonik insanlar için atanızı yermeyin, utanmayın amk. gururla söyleyin. zamanla anlarsınız...

m kemal e zerre muhabbeti olan cenazeme gelmesin

en çokta bu vatan toprağına acıyorum. mustafa kemali, kurtuluş savaşı şehitlerini koyduğumuz toprağın bağrına böyle ingiliz artıklarını da koyuyoruz ya bu toprak kalksa dile gelse verecek cevabımız olmaz vallahi.

müslüman ülkelerin gelişmemiş olmasının sebepleri

ortadoğu ve anadolu için konuşacak olursak eğer osmanlıdan kaynaklıdır. şöyle ki, osmanlı devletinin son dönemlerinde ekonomik ve siyasi olarak zayıf kalması, reformları kaçırması tebaasını eğitmesini ve kalkındırmasını mümkün kılmamıştır. bundan dolayı göreceli olarak geç yıkılan ve fiilen bitmiş bir imparatorluk altında yaşayan insanlar gelişemediler.

osmanlı yıkıldıktan sonra ise birçok müslüman ülke zaten farklı devletlerin sömürgesine girdi. yani durumun pek değiştiğini söyleyemeyiz, yine sistematik cahillik ve geri bırakılmış oldu kaderleri. bu zinciri bir tek türkiye kırmıştır. cumhuriyeti kendi mücadelesi ile kazanması ve ardından gelen inkılaplar bunu bir nebze sağlamıştır. lakin ulu önder atamızın vefatının ardından ve ikinci dünya savaşı vesilesi ile bunlar tamamına erdirilememiş, yarım kalmıştır. bu durum tabii olarak birçok zaaf yaratmış ve yine türkiyenin buradan yıpratılmasına sebebiyet vermiştir.

bu süreçleri avrupadaki birçok ülke bir şekilde doğal yollar ile yaşarken maalesef türkiye tepeden inme bir şekilde yaşamak durumunda kalmıştır. çünkü tebaanın bunu talep etmesi öncelikle o seviye sınırına ulaşmış olması gerekir, bizim cumhuriyet tarihimizde hiçbir dönemde böyle bir durum sözkonusu olmamıştır. burada eğer tepeden inen uygulanan inkılap doğru planlanmaz ve uygulamasında eksiklikler yaşanırsa başarısız olur ve neticelendirilemez. türkiyede yaşanan birçok problemin ana kaynağı budur. zaman zaman uygulanan değişim hareketlerinin tepeden inmesi, planlama ve stratejik hatalar ve uygulamadaki başarısızlık.

sözlük yazarlarının söylemek istedikleri

ülkemizde, bu güzel topraklarda maalesef soysuz, tatminsiz, vatan haini, annesi belirsiz bir sürü insan artığını besliyoruz. bir kısmını kendi elimizle ayağımızla bir kısmı da bizim duyarsızlığımız, koyunluğumuz yüzünden.

ey türk milleti, ne zaman uyanacaksın? üstündeki bu ölü toprağını ne zaman atacaksın? gökbörümüz atamızın açtığı yola ne zaman gireceksin? nicedir gözlerine mil çekilmiş, nicedir kulakların işitmez, kalbin atmaz olmuş. damarlarında akan kanın kudretini unutmuşsun. arapperest kişilerin eline kul olmuşsun... araplaşma, kendine gel. atanı tanı, geleneklerini tanı, bu vatan için çalışmış, uğramış gerekirse canını vermekten çekinmemiş kişilerin anılarına, isimlerine saygısızlık yapma. kula kulluk yapma. bu dünya süleyman'a kalmadı kimseye kalmaz. ölüm herkes için var, onurlu yaşa.

düğün için 100 bin tl borca girmek

şimdi şöyle böyle diyorsunuz da evlenme zamanı gelince o işler öyle olmuyor işte. hadi gelin razı onun ailesi var yok akrabası var, var da var. özellikle genç kadınlar sosyal medya da birbirlerine gösteriş yapma derdindeler. büyüklerde yok ona mahcup oluruz, yok falanca neder gibi saçma sapan argümanlarla bu olayı zorlar. velhasılıkelam, damat kişi veya yeni evlenecek çiftimiz zaten sinirli stresli bir ortamda daha da zor durumda kalır.

özellikle düşününce bu düğün işleri falan gerçekten bizim ülkede biraz sıkıntılı. yani olaya sadece maddi olarak bakmayalım, sevdiğin biriyle evleneceksin diye bir ton stres çekiyorsun. yahu ben sevdiceğimi alıp sessiz bir şekide köşeye çekilmek istiyorum. yok olmaz. çünkü gelenekler bunu emrediyor.

cebinize güç kuvvet yiğidolar...