bugün

entry'ler (83)

yunan bakan klitoristen sert bir dille eleştiri

kendisine dil uzatanlara karşı yaptığı eylemdir.
(bkz: götütemis pipisipis)

abd vizesi

2009 da ankara abd konsolosluğunda konuşturmayan göz kontağı kurmayan her önüne gelene mülteci gözüyle bakan zikik asyalı kadın tarafından bana verilmeyen vizedir.

öpüşme sahnelerinde kanal değiştiren baba

izleyenler arasında çocuğunun da olduğunu göz önünde bulunduran babadır. öyle siklemez yapılır ki bu işlem, "zaten filmden sıkılıyodum bi bakim öbür kanallarda ne var mk" tribiyle değiştirilir kanal, tüm ev halkı olayın farkındadır. herkes o sıra bişeyle ilgilenir.

ne buyurdugunu unutan zerdust

kendisi bir nikini sevdiğimin.

sevgilisiz hayat

(bkz: free agent)

yakın çevrenizdeki tüm arkadaşların bir sevgilisi olduğunda, hatta bi çoğu evlenmek için adım attığında hissedilen teomanlıktır.
baya nba de takas sezonunda tüm oyuncular bi takımla anlaşırken free agent a kalmak gibidir. siz ne kadar birine ihtiyaç duymasanız da çevredekilerin "biri"siz olamamaları, hadi çıkalım bi yerlere dendiğinde "hajı hatunla beraber olcaz"lar, gidilen her yerde sevgilisine detaylı rapor yollamaları, muhabbetin en ateşli yerinde gelen ve muhatabınızı en az bir saat esaret altına alan telefon, feysbuk instagram tıvitırdan tutup neredeyse linkedinden paylaşıma varan süper mutluyuz fotoları falan toplu bir paket halinde hayatına girince adama sevgilisiz olmayı kötü hissettiriyo ipneler.

işsiz.avi iken takılırdım bu mevzuya bir hatun eksikliği hissedilirdi. şimdi kariyer.exe çalışıyor habire çar kasar gibi iş başındayız dolayısıyla benim bu dönem muhabbetlerimin çoğu para-ekonomi-dolar türk lirası parametresi ve iş ile ilgili konulardan oluşurken konunun dönüp dolaşıp arkadaşın ilişkisine ve sevgilisiyle olan anılarına geldiğinde kendimi şarjı bitmeye yakın bir laptop gibi beklemeye alıyorum. çoğu tepkim de aktif dinleme odaklı "aynen, evet, hıhı, tabilen" falan oluyo.

yalnız yaşamayı sevemeyen insanı deli edebilir bu durum, ben yalnız yaşamayı seviyorum hajısos, her zaman sevdim. çevremin çılgın genişliğinden ve sevilen bi herif olduğumdan çok yalnız kalamıyorum zaten, ama severim yalnız kalmayı canımın istediği şeyle ilgilenmeyi.

ha öte yandan evet, evde biri "portakal soydum yer misin" dese hoşuma gider, içerisi sigaradan duman altıyken "tilki mi çıkarıyosunuz" diyip pencereyi açsa iyi olur, "çocuklar plan yapmış çağırıyorlar" deyip günüme ekstra aksiyon katsa iyi olur, "şehir beni çok bunalttı kaçsak ya bi yerlere" deyip iki uçak bileti almama sebep olsa iyi olur, "bu sabah kahvaltıyı ıhlamur kasrında etsek ya" deyip mızmızlamama neden olsa iyi olur, sıkıntılı bir zamanda art arda ikinci sigarayı yakmama müsade etmese iyi olur, birini nefes alabildiğim için mutlu olduğunu görsem iyi olur, azcık mizah anlayışı olsa iyi olur, greenvichini kaybetmiş bi adamın uyku saatlerini beraber uyuma ödülüyle düzeltse süper olur. olur yani bunlar.

ama başına buyrukluğu, hiç bi boku siklememeyi, işkolikliği ve düzensizliği kim yapacak?

süper bir sevgiliyimdir orası açık ama benim sevgilili bir hayata alışmam için işinde uzman iyi bir ekip ve oldukça çok emek lazım lan ehe.

benim kız arkadaşım istediği ile sevişir

işi ticarete dökmediyse zarar ettirebilecek söylemdir.

(bkz: godoş)

rusen amca nın oğlu sedat

iki takipçisi olan ikisinin de silik yemiş olduğunu gören yazardır. bu ne len ?

mesaj at hatun

(bkz: random gülmek)

uludağ sözlük yazarlarının twitter sayfaları

https://twitter.com/falanca45

sözlük yazarlarının ruh halleri

Son demlerini yaşayan açık çay gibiyim.

sözlük yazarlarının itirafları

geçende arkadaşla konuşurken yeniden hatırladım, kütahyaya son gidişim canımı çok sıkmıştı.
2013 şubatında kutsal topraklara geri dönmemin sebebi çalışacağım ajansın diplomamı görmek istemesiydi, bu yüzden kütahya ya son bi kez dönmek zorundaydım.

haydarpaşayı yaktılar o zamanlar, zaten artık servisi de bırakacağı söyleniyordu, bu yüzden trenle değil otobüsle gidecektim. her neyse uzun ve rahatsız bir yolculuk sonrası vardım soğuğunu sevdiğim araziye. yeni garajı hala bi sike benzetemem eski garaj daha bi içten gelirdi bana. kütahya taksicilerinin brazzers cast ajansında çalıştığını unutmuş olmalıyım ki atladım taksinin birine kent meydanına geçmek için. haliyle istanbul da şişli - havalimanı fiyatı tadında bi meblağ yazdı taksimetre.

çalıkuşunda bi kahvaltı ettim ki bilmeyen varsa kütahyada gidilmesi gereken tek kahvaltıcıdır. ordan bir numaraya atlayıp doğru okula. diploma alma merasimi tam bir işkencedir mezun olanlar bilir, diplomayı almak için bi kaç evrağı rektörden sekretere, kütüphaneden memurlara, belediye başkanından otobüs şöförüne, semtin meyhanesinden şeyhülislama önüne gelene imzalatırsın. haliyle yorucu ve sıkıcı iştir. öyle yada böyle işler bitti artık siktir olup gitme vakti!

ama bizim götümüz kaşınır bu durumlarda yeğenim kendimize acı çektirmesini severiz. gitmeden yurda bi uğrıyım dedim haliyle. bindim herhangi bir dolmuşa yurda gittim. herhalde şöyle izah etsem daha faydalı olur, bu siktimin kutahya kyksı harry potter için hogwarts neyse bizim içinde oydu o zamanlar. dolayısıyla ne çok sevdiğimizi az çok anlarsınız.

güvenliğe selam verip girdim içeri daha önce milyarlarca kez yaptığım gibi. yine iki elim kanda olsa yaptığım ilk iş olarak kantine çay almaya girdim basketbol sahasına bakan girişten. kantini pastaneye çevirmişler gördüğümde çok üzüldüm lan. kim sikler kuru pastayı öğrenci yurdu orası 2000 kişilik dev kantin lan! kantinin içinde orda öylece durup çevreye baksam herhalde bi kaç gün kımıldamadan bol bol hatıra görürüm. ama kımıldadım kendimi merdivenlere doğru sürükleyip memuriyet boşluğundan avluya çıktım. bi adım atıyosun sağda sahur vakti yapılan gırgırlar var, bi adım atıyosun solda kavgaya koştuğumuz çimlik patika, bi adım atıyosun sağda yüz kişi bi banka sığıp fotoğraf çekilmişiz, bi adım atıyosun solda bilardo salonunda çılgın eğlenen topluluk , bi adım atıyosun sağda yapma havuz üstünde kar yağarken yüzlerce kişi kartopu savaşları yapıyo. bi kaç adım daha attıktan sonra sağdaki blok girişine bi kızı bırakıyorum 2 sene boyunca elinden öpüyorum, dönüp kendi bloğuma giriyorum. eski güvenliklerden bahattin sevinçle kalkıyo ayağa bi sarılıyoruz, ayaküstü ufak bi muhabbetten sonra yurdun kantinine iniyorum çay almaya, tanımadığım bi sürü bebe, muhtemelen beni işletmeci falan zannediyolar onlardan büyük gösteriyorum diye. çay alırken oda arkadaşım elini yakıyo ve "anasının götü ya" diye kantinciye atarlanıyo tüm kantin derin bir kardeşlik duygusunda herkes gülüyo. çayımı alıp sessiz sakin kantinden yukarı kendi odama çıkıyorum, millet sömestr tatiline gitmiş tabi allahın kulu yok ama ben odanın kapısını açtığımda odada hiç yoksa 10 kişi gırgır yapıyo. her zamanki gibi pencerenin pervazına oturup bi ayağı 3. kattan aşağı sarkmış vaziyette çayımı içip sigaramı yakıyorum da ya anasını siktimin yurdu hala mı aynı hisleri yaşatırsın insana.

neyse anılardan çıkıp aşağıya fırladım, çarşafçıya uğradım bavulcuya uğradım sevdiğim adamlar hala yaşıyo çalışıyo uzun uzun muhabbet ettik hiç istemediğim o soruyu sordular pek bişey zırvalayamadım, ordan kasa bölümüne gittim öğrencilerin kabusu çetin abiyle sarıldık ettik muhabbet ettik ayak üstü ve sormasını istemediğim soruyu sordu.

yeniden bahçeye çıktım müdüriyetin kapıda kız öğrencilerin korkulu rüyası gül hocayla karşılaştım. "ohoo beyfendi 15. seneniz olmadı mı sizin hala yok mu mezuniyet?" espri den anlardı bu kadın, severdim ben. onunla da ayak üstü bi muhabbet ettim o da duymak istemediğim soruyu sordu.

girdim müdüriyete sırasıyla tüm yardımcıları gezip sonrasında müdürün yanına çıktım. adam gurbetten oğlu gelmiş gibi karşıladı beni. acayip severdi yurt takımının kaptanıydım türkiye şampiyonu falan yapmıştım ayrıca çok haylaz öğrenciler değildik muhabbetimizi severdi müdür.

burdan sonrasında bu melodi fonda çalıyo. http://www.youtube.com/watch?v=xgdSYrFWHBQ#t=75

çay söyledi uzun bi muhabbet başladı baya özlem giderdik, ve sohbetin sonunda sormasını istemediğim soruyla yine karşı karşıyayım;
- benim güzel kızım nasıl?

boğazımda yine düğümlenen bir şeyler.

+ hocam.. zaman zaman ondan haber alıyorum.. duyduğuma göre iyiymiş.

- anlamadım?

+ hocam.. yurda girdiğimden beri her yerde onu görüyorum. yetmiyo karşılaştığım her insan bana onu soruyo. bu gün kalp diye bişey kalmadı.. kimseye bişey söylemedim ama.. ben onu çok üzdüm hocam.

- yapma.. sedat?

+ ne yazık ki yaptım hocam.. saçma sapan depresyonlar yüzünden çok yıprattım onu.. çok çırpındı tutunmak için ama en sonunda ben onu gemiden aşağı attım..
ve o bi gitti.. bi daha ne yaparsam yapayım dönmedi. kocaman bir eksikle yaşamak zorunda kaldım.

- sedat.. bunca yıldır eğitmenim, elimizden ne öğrenciler geldi gitti, bi öğrencinin gözüne baktığımızda niyetini anlıyoruz artık. beni hayal kırıklığına uğrattın, kişisel fikrim sizin ne olursa olsun mutlu bir sona varacağınızdı, gülümseyen çocuklardınız siz.. beni çok üzdün sedat..

her durumda illaki diyecek bir cümlem vardır ama burda ne diyeceğimi bilemedim. müdür bizim yurt için lalettayn bi müdür değil bi baba gibiydi.

çok kişiyi hayal kırıklığına uğrattım hocam ben.

yazarlar lost ta olsa kim olurdu

dezmınd olurdum herhalde bizde baht yok.

semih varol un kitap yazdığı ülkede yazar olmak

Uludağ sözlük yazarlarını da kapsayan bir "what da fuck?" durumudur. adam yazar olmuş olm şaşırmamak elde değil tek sorum şu; ilköğretimi bitirdimi la bu bebe ?
semih varolumuz kitap yazmış gençler kaçınızın bundan haberi var? pucca nın hayatı film oldu kaçınızın bundan haberi var?
çok kalitesiz ülkeyiz lan, can sıkıcı değil mi türkiye de fenomen olmanın bu dayanılmaz ucuzluğu?

aşık olamamak

sonuna kadar hissettiğim hadise.
dün bi arkadaşla konuşuyoruz adam platonik olarak aylardır hatunun tekine vurgun ve bu çarşamba kızın doğum gününde açılacak. dolayısıyla stres heyecan son noktada. arkadaş anlattıkça elini eteğini bu işlerden çekmiş emekliliğin tadını çıkaran bir ihtiyar gibi onu dinledim. ne yabancı geldi bu his bana lan bu kadar? benden iki yaş büyük bu arkadaş o da çeşitli aşk savaşları atlattı ama hala aşık olabiliyo.

gece yatarken her türden senaryo oynarsın bu zamanlarda, kıza açılacaksın vereceği her tepkiye bir altyapı geliştirirsin konuşmanı repliklerini çalışırsın ve sahneye çıktığında artık ne yapacağını bilen bir tiyatrocusundur. ancak işin biraz doğaçlama olması ve hatun kişinin vereceği cevapların kestirilememesi derin bir heyecan ve durmak bilmeyen bir stres kaynağıdır. ama olsun lan, bunlar tadından yenmeyen hedelerdir.
beyni fena yoran zamanlar bunlar, analiz uzmanı kesilirsin bu zamanlarda,
acaba öyle mi acaba böyle mi? hmm mesaj geç geldi, hmm ikidir bakışını yakalıyorum.
gelen mesajlara cümle cümle analiz yaparsın. picasso tablosu açıklayan sanat sevicisi gibi olduk olmadık her davranışına bir anlam yüklersin, hep bi umut, hep bi ehe ehe ile geçer bu vakitler.

platonik zamanlarım fena gerilerde kaldı, nerden baksan 8 senedir içimde hiç bi şey tutmadım her kim olursa olsun ne hissettiğimi anında söyledim. yine olsa yine söylerim (bkz: seviyosan git konuş panpa)

ama hajısos etkilenemiyorum lan ben bildiğin, içimde birine karşı hiç bir his beslenmiyor. bir dönem her keko nun istisnasız msn fotoğrafı olan ersin karabulut un çizdiği resim var ya hani erkek arkaya bakıp kanlar içinde kalbinin olması gereken yeri tutuyo, kız bi elinde elemanın kalbi diğer elinde bavulu gidiyo. işte sanırım bana yapılan komplonun sonucu da tam olarak bu (bkz: ehe)
o bi gitti, bi daha o da dahil olmak üzere kimseye karşı derin duygular besleyemedim kimseden etkilenemedim aptal aşık olamadım. zamanla sevdiğim alıştığım insanlar olsa da ben bildiğin ciddi ciddi eksik kalmışım.

biletini bin bir zahmetle bulduğu ve kesin binmesi gereken treni kaçıran talihsiz adamın hüznü var içimde bu gün. bana bu eksikliği hissettirdiği için arkadaşıma sövdüm. mona kodumu adamı ne güzel kariyer kasıyodum ben aklıma nerden getirdin bunu.

sözlük yazarlarının instagram hesapları

http://instagram.com/efetozan

sözlük yazarlarının whatsapp durumları

dünyaya kazık çakıcam hajı. yan bakan surat

25 yaş

tam içinde olduğum mümkünse dışına taşmak istemediğim yaştır. daha yapacak milyar tane şey var bu yaşta.

sevgili bulamama sebepleri

saçma sapan bir mükemmelliyetçilik huyu ve özellik / güzellik süzgeci.

(bkz: kimseyi beğenememek)

(bkz: bi boku da beğen)

sözlük yazarlarının meslekleri

kronolojik sırayla:

(bkz: öğrenci)
(bkz: sporcu)
(bkz: reklam yazarı)
(bkz: müzişın)

Ne renkli hayatım var görüyon.

kütahya

havanın kırmızı tonu, aralıksız ve sakin yağan kar. işte size bir kütahya kış gecesi özeti.
kütahyada tam 6 kış geçirdim öğrencilikte ve kış mevsimini bana sevdirdi bu monakodumu memleketi, inanılır gibi değil ama yılbaşı kartpostallarındaki samimi hava vardı bu şehirde.

istanbulda geçirdiğim 4. kış bu ve hepsinden nefret ettim. ben böyle yavşak şehir görmedim arkadaş.

insan işte, ordayken burda olmak istiyo burdayken oraya gitmek istiyo ayran gönlünü içtiğim. özlüyorum lan, ben bildiğin kütahyayı özlüyorum dünyada özlenecek onca şehir varken.

al eline çayını sigaranı, mp3 ten bi secret garden aç. izle, iç geçir.

hayatımızda adam gibi kar görmediğimiz manisadan, üniversite okumaya bu karasal iklimli fakat kendine siyasi haritalarda ege bölgesinde yer bulan, ordayken sevimsiz gelen sonraları çok özlenecek olan üç heceli şehire gitmek varmış kaderde. ben 5 sene kyk da kaldım çünkü orası kapısında o zamanlar "kütahya da ki ikinci evinize hoş geldiniz" (birincisi nerde mk?) yazan ve yaşamaya başladığım an evim kabul ettiğim bir yer olmuştu. 2006-2010 arası kütahya kyk bir hogwarts bir jackdaw bir palet kasabası bir united center niteliğindeydi benim için. 2000 küsür öğrencinin barındığı bu oyun bahçesinde 100 kişilik alanında uzman dev bir arkadaş grubuyla yaşanılabilecek en güzel öğrenciliği yaşattı bana burası. o zamanlar önemli olan üniversiteden sonraki hayaller ve hedeflenen hayattı. ama şimdi görüyorum ki yaşarken nefret ettiğim o şehir hayatımın en mutlu zamanlarımın deplasmanıymış. evliya çelebinin kütahyalı olmasına şaşırmıyordum o sıra ben "tabi kütahyalıdır, sikerim böyle memleketi gidiyom ben" demiştir diyordum. ama hakkaten çok mutluyduk lan. yaratıcı adamlardık eğlenmeyi biliyorduk.

tabi 3 senemi verdiğim 3 senesini aldığım gözleri cennet manzarası kişi de bu mutluluğun başrollerinde. o zamanlar dert ettiğim şeyler olsaymış keşke bütün derdimiz.

hayallerini gerçekleştiren ve gerçekleştirmekte olan bir insan olarak ben o zamanlar mutluluğu bu zamanlarda daha çok yaşayacağımı zannediyordum.

keşke bi sabah bi uyansak 7 sene öncesine gitsek.

bağlantılı başlıklar : (bkz: stokholm sendromu)