entry'ler (74)

beril pozam

kanal d'de ''afili aşk'' dizisinde ''nazmiye özkayalı'' adlı karakteri başarıyla canlandıran, bilkent üniversitesi tiyatro mezunu genç ve güzel oyuncu. ilk dizi deneyimi olmasına rağmen şahane bir oyunculuk sergileyen bu yetenekli genç kızımızın başarıları daim olsun.

afili aşk

aşağı yukarı 6-7 yıldır tv ve türk dizisi izlemeyen bana, kendini izlettirebilmiş dizidir. yönetmenliğini serdar gözelekli'nin yaptığı ve altan erkekli, benian dönmez, beril pozam, neşe baykent, çağlar ertuğrul, burcu özberk, taner rumeli, uğur uzunel, umutcan ütebay vs.nin oynadığı bu diziyi kanal d'nin karşısına geçip, her çarşamba bekler oldum.

nihat doğan

zavallıcık... ikide bir ''ben aşiret çocuğuyum'' ciyaklaması da cabası. aşiret, matah bir şeymiş gibi... fena hâlde zavallı.

sevgilinin akp ye oy vermediğini öğrenmek

a-ke-pe'ye oy verenden sevgili mi olurmuş? ıyyyykkk! (!)

recep tayyip erdoğan 1 tl yetim hakkı yememiştir

peki, öksüz hakkı yemiş midir acaba? (!) yok ben öksüz falan değilim çok şükür.

amma velâkin, ''melanura hakkı''nı yediğini biliyorum! çok net!

ve eğer, helâl-haram diye bir şey varsa, helâl etmiyorum.

hani o meşhur ''nasıl bilirdiniz?'' sorusuna da ''iyi bilirdik'' deme sahtekârlığında da bulunamayacağım. kimse kusura bakmasın.

aldatılsanız affeder misiniz

asla! asla ve de kat'a! başkasına dokunan, bana dokunamaz! bu konuda, onunla konuşup da çenemi yormam bile. direkt, ''yallah!'' der, işime bakarım.

haa ''n'olcak canım? erkeğin elinin kiri'' diyenlere, ''n'olcak canım? benim de eteğimin kiri'' deme hakkımın olduğunu da beyan ederim.

''n'olcak canım? 1 kereden bir şey olmaz'' diyenlere de, ''1 hiçten 1 fazladır'' deyip, yine işime bakarım.

ihanetinin affedilmesini isteyenler, kendileri ihanete uğrayınca affetsinler de görelim bakalım.

uludağ sözlük te yazacak kadar zavallı olmak

Allah, başka zavallılık vermesin... (!)

türk sinemasının unutulmaz replikleri

güzel olduğunuz kadar, küstahsınız da...

amca, sizi çok sevdim, size baba diyebilir miyim?

nen var kuzum?

sözlük yazarlarının sevdiği atasözleri

hamur yoğurmak istemeyen, 5 gün un elermiş.

başıma bişey gelmeyecekse malum kişiyi sevmiyorum

asıl sorun, ''mâlum kişi''nin sevmeyi bilmemesi bence... çocuğu, genci, kadını, hayvanı, çiçeği, ağacı sevmemesi...

fıstıklı baklava

fıstıklı bitteri hiçbir şeye değişmem.

azerice ye gülen tip

itiraf edeyim ki ben gülüyorum. bir ara da ''azerbaycan televizyası'' deyip deyip gülerdim. azeri kanalları da sırf gülmek için ara sıra izlerim.

milyonlarca türk neden arapça dua ediyoruz demiyor

sanskritçe ve dahi esperantoca etsen de olur. tanrı'nın dil sorunu olduğunu sanmıyorum. sorun türklerde bence.
elin arabının dilini kutsal sayma saflığı işte...
arap tv'sinde, arapça maç anlatan spikerin her konuşmasına bakıp bakıp da ''amin!'' diyen türk babaanneler var bu memlekette... (!)

hayatı cehenneme çeviren baba

hayatın üstesinden geldim bir şekilde... ''hayatı'' değil de, ruhu çevirdi galiba cehenneme...

din yalandır

ben erkek olsaydım, ömrümce inanmak isterdim bu ''yalan''a... (!)
din denen şey, er kişiler için çok şahane bir şey. çünkü dinlerin hedef kitlesi erkeklerdir.
her bir şey onların paşa gönüllerine göre yazılıp çizilmiştir maşallah! (!)
hele hele, müslümanlık daha bir kıyak dindir er kişiler için... (!) ''ahzap suresi'' falan, mis yani.

bitter çikolata

başkasını tanımam! hele bir de fıstıklıysa...

annenin garip huyları

''anne'' denen bu tuhaf sevgi abidelerinin, bu dünyayı terk-i diyar eylemesiyle, deliler gibi özlenecek ve burun sızlatacak ''huylar''dır, şeylerdir...

otobüste ön koltuğa dizlerini dayayan hödük

tarafımdan derhal ikâz edilen ''hödük''tür. babasının çiftliği değil burası.

türkçe

yapılan imlâ hatalarına, kelimelerin yanlış kullanılmasına, yanlış okunup yazılmasına, bağlaçların bir türlü doğru kullanılamamasına tahammül edemediğim bir dil'dir.

otobüs yolculuğunda en önde giden tip

''en ön'' yetmez. en ön ama hangi en ön? meselâ ben, 3 ya da 4 no'lu koltuk olmazsa, şuradan şuraya gitmem.
bir kere, önünde kimse oturmuyor, uyumak için kimse koltuğunu burnuna dayamıyor, manzaraya baka baka gidiyorsun, oh mis.