bugün

şiirde abazanlıktan kadın yüceltilip ideal hale getirilir gerçekten ise siktiğinde hiçbir yüceliği olmadığını anlarsın. ayrıca yan yana kaldığında aslında uzaktan yücelltiğin gibi hiçbir yanının olmadığını görürsün. kadını abartmak bu yüzden yersizdir. hormonların etkisiyle insanın aciz kalması onu şiire, edebiyata, kadını övmeye, kutsamaya, hatta tapınmaya itiyor olabilir ama en nihayettince attırınca bunların hepsi geçiyor.
o yüzden şiir gibi abartılar yerinde salt seks benimsenmeli ve hiçbir yücelik, kutsiyet kadına atfedilmemeli.
bu onu aşağılamak değil onu gerçeğiyle, tüm çıplaklığıyla benimsemektir.
tomris uyar'a kadar kıyaslanabilecek olgular olduğunu düşünürdüm. ne zaman yaşadıklarını dinlesem tomris'in şiir olduğuna ikna olurum. cemal süreya'nın uğruna onursuz olduğu, turgut uyar'ın gönlünün bir bozuk saat gibi onda durduğu ve edip cansever'e bir bakışta koca dünyayı gezdirdiği rivayet edilen bu kadın şiirden öte nedir ki?
Şiirdeki kadın gerçek değil hayalidir. Diğeri ise malumunuz...
Iki farkli kadindira katiliyorum. Sair estetik cerrahi gibi kelimelerle yaratir kendi kadinini ama ameliyat masasina yatan yine de siirin ozune inildiginde ulasilan kadin.
şiirde kadın şarap gibidir. gerçekte de.
Şairler, şiirlerde ekseriyetle rus, isveç, ukrayna kızlarından bahseder. (bkz: gb)

Bu farklılık ondan kaynaklanıyor.