bugün

necip fazıl kısakürek'e ait güzel, bir o kadar da doğru bir söz. medeni kanunumuza göre kişilik yani şahsiyet sağ ve tam olarak doğumla oluşur; ancak buradaki kişilik hukuki bir kavramdır ve kısaca haklara ve borçlara sahip olma ehliyetini temsil etmektedir. soyut olarak kişilik ise insanın sahip olduğu erdemlerden ibarettir. sağlam kişilikli ya da şahsiyetsiz tabirleride işte bu erdemlerin insanın karakterinde var olması veya olmamasıyla alakalı bir durumdur.

beni bu entryi yazmaya iten, başlıkla müsemma kişi amiyane tabiriyle paranın dibine vurmuş ye kürküm ye zihniyetinin ürünü olması itibari ile de kendini adam yerine koymakta olan bir insan evladıyken, en nihayetinde bakınca hiç bir şeyi yoktur diyebilmekteyim. diğer taraftan ise telefonda annesine sövmüş olmanın verdiği bir mahçubiyetle de olsa "bizimkisi de fakir tesellisi mi acaba" diye düşünmekteyim. her halükarda ise insanın sadace ve sadece insan olmaktan kaynaklanan bir takım hasletlere sahip olmaktan neden kaçındığını anlamakta gerçekten zorlanıyorum.
(bkz: günün sözü)
yıllardır anlatılan bir hikaye vardır;

öğretmen sınıfa gelir ve öğrencilerin şaşkın bakışları arasında tahtaya "1" yazar;
-bu sizin kişiliğiniz, der ve yanına "0" koyarak devam eder;
-bu başarıdır. başarı sizi 1'ken 10 yapar.
sonra birkaç "0" daha koyar;
-bu tecrübedir.
-bu yetenektir.
-bu disiplindir.
"0"lar uzayıp gider bu şekilde.

sonra eline silgiyi alır ve "1"i siler;
-eğer kişiliğiniz yoksa geriye "0"lardan başka hiçbir şey kalmaz...

necip fazıl'ın bu güzel sözüne güzel bir örnek oldu sanırım bu hikaye.

ha bir de kafalar karışmasın diye; kişilik=şahsiyet.
"Şahsiyeti hatırla", haluk bilginer'in diziye giriş cümlesini akla getirir.
Acaba şahsiyetini kaybeden kişi kaybettiğini farkına varır mı? Farkına varsa bile başkasına itiraf etmesi zor.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar