bugün

dizi ya da filmlerdeki gibi yaşamaktır. üzüntülü bir an yaşarken, o anda atmosfere uygun bir müzik çalmasıdır. sevgiliden ayrılırken, aileleyle tartışıldığında falan iyi giderdi aslında...

ama ütopya işte. böyle bir şey sadece filmlerde oluyor.

en son kız arkadaşımla ayrılırken fonda en güzel hikayem çalsın falan istiyordum da, arka masamızdaki elemanın telefonu apaçi marşıyla inlemeye başlamıştı. haydi uğurlar ola deyip terk ettim orayı.
Şaşırtan bir olaydır.
hindistan ya da türkiye de yaşıyor olabilirsiniz. genelde bu iki ülke insanları çölde vaha görmüş gibi üzücü bir olay anında fonda duygusal müzik duyduğunu düşünür. insan psikolojisi işte amk.
üzücü şeyler bunlar.
entry 2 yi okurken arkada hercai çalıyordu.

türkiyede yaşamak üzücü bi olay bence. şimdilik.
Keşke her üzücü anımda bulunduğum ortamda otomatik olarak kalbim yaralı şarkısının müziği çalsa benimle birlikte herkes üzülse.
yazacağımı yazmış bir arkadaş.

bir kaç şey eklemek istiyorum, 'durum komedisi' diye adlandırdığımız dizilerde ise bunun tam tersini görürüz. Pek de komik olmayan bir replikten sonra kocaman bir kahkaha patlar.

senaryo, oyunculuk bakımından yeterli olmayan filmler ve dizilerde bunu görürüz. sinema'da müziğe bu yüzden karşıyım.

ha evet, gerçekten müziğin yakıştığı sekanslar yok değil. bir zamanlar anadolu'da filminden bir örnek verelim bu duruma.

Şu sahneyi bir de sesini kapatıp izleyin, aynı duyguyu verecektir. hitchcock bir kez daha haklı. 'Bir filmin sesini kistiginizda ne olduğunu anlıyorsaniz, o iyi filmdir' diyerek.

Şurada: https://youtu.be/awiGDxTwSNQ
Şimdi burada ağlayacaksın demektir. Sen onun bir de kafada çalmasını gör.
Avrupa yakasında da “ bağlamacı” gelirdi...
Beyaz bir ışık altında beyaz sakallı yaşlı bir amcada gel gel yapıyorsa olay tamamdır.