bugün

ilk okula yeni başlamış, adaptasyon zorluğu çeken öğrencinin köküne kibrit suyu döken öğretmendir. Genel olarak öğrenciler okula gitmek istemez ve bunun gibi bir durumda üstüne ek gelirse tadından yenmez. ilk okulda, daha 1.sınıftayken denk geldiğim olaydı. zaten okulu hiç bir zaman sevmedim. bana gereksiz bir düzen gibi gelirdi. her gün gitmemek için bir bahane arardım. bazen sabah çok erken uyanıp sevinirdim annemle babam beni yatakta unuttu, bu gün okula gitmeyeceğim. tüm bu sıkıntılara soğuk, yanına yaklaştığımızda uzaklaş, yaklaşma, 2 adım geri git oradan konuş diyen hiç gülmeyen aksine bağıran ve etrafa her daim teneffüslerde bile etrafa sinirli bakışlar atan bir öğretmen eklenmişti. sınıfta ki her öğrenciye böyle davranırdı.

sıraların arasında defterlere bakarken bize dokunmamak için elleri havada gezerdi. dokunduğu zamanda işaret parmağının tırnağı ucu ile omuza bastırarak uyarırdı. hepimizde iyi ailelerin çocuklarıydık bitli falanda değildik. gerçekten bu durumdan en az etkilenen kişi ben olmuştum. bu davranışları ile sınıfta çok küçük bebeyi ağlatmıştı. ben ise buna sevinirdim. bana kimse gölge etmesin başka ihsan eylemeden yaşardım. daha sonra taşıdık o semtten başka okula başladım.

yeni öğretmenim eskisi gibi olmasa da ideal bir mesafede yaklaşırdı. herkes gibi oda kusursuz değildi. hala nedenini çözemedim? bana karşı çok ayrımcı davranırdı. sınıfta göz bebekleri vardı. bu kişiler benden, çalışkan, akıllı, saygılı, uslu değillerdi. hatta sınıfta benden daha uslu çocuk yoktu.*. bu öğretmeninde ayrımcı davranışı ile oluşturduğu izlenim yüzünden orta okulda her hocaya o gözle baktım. bazılarında haklıda çıktım. orta okul ve lisede derslere farklı hocalar girmesinden dolayı beni yanıltan en fazla 3 öğretmen çıkmıştır.

bilgisi ile bizi ezmeye çalışanı da vücut özellikleri yüzünden dalga geçeni de gördüm. bunun hepsine niye katlanırlardı. benimde yaşadığım ve gördüğüm olaylar yüzünden öğretmenler düşman olmuştum. bu tip öğretmenler sadece öğrencilerine değil velilere karşıda anormal bir saygısızlık yapabiliyorlardı. velisini çağırdığı çocuğun velisi gelince git yarın gel deyip, şu an konuşmuyorum, beni meşgul etme diyeni de gelen veliyi yerin dibine sokanı da gördüm. Allaha şükür ki ben ne kendimi ne de ailemi bu tip insanlarla yüz yüze getirdim. hocalar bana soru sormadıkça gözlerinin içine bile bakmadım. bazen benim hakkımda yaptıkları şakada bile yüzümü çevirmem etkili oldu sanırsam.

lisenin son gününde ise bu hocaların bazıları yanıma gelip sen çok saygılı akıllı bir çocuktun demeleri ile 'demek ki sizi kim olursa olsun her açıdan hor gören bir insana yüz vermemeliyim' diye düşündüm. okulda yüzlerine bile bakmadığım o herkese kötü davranan öğretmenler bana övgü yağdırırken bir yandan öbür öğrencilerle okul bahçesinde tüm okulun önünde rezil eden laflar söylüyorlardı. gerçekten o an değişik bir andı. ben böyle düşünürken üniversiteye girmenin verdiği heyecanla okula gittim. içimden diyorum ki kim bilir bu hocalar nasıldır, adamlar üniversite hocası' ama tam tersi oldu. hayatımda böyle süper insanlarla tanışmadım, sanki onlarla konuştuğumda ufkum genişledi. lise ve ilkokul hocaları gibi ciddi anlamda boş nasihat edip, kötülemek yerine her şeye çözüm bulan insanlar çıktı karşıma. çok disiplinli kişilerdi ama gerekli şeylerde disiplini vardı bu insanların en önemlisi kibar olmalarıydı. evet bu hikayeyi niye anlattım. sadece eğitimin sadece iyi ders anlatmak olmadığı aklıma geldi. kim ne derse desin Türkiye de bize eğitim veren bu öğretmenlerin yarısı eğitim verdiği öğrencilerden daha dar kafalı.
ilkokulda müdür yardımcısının çat diye kapıyı açıp elleri masaya koyun bir de kalem çıkarın deyip kafamızı öne eğdirerek kalemle kurcalama meselesi.Oo çok feci.
en az öğrencisine herkesin önünde babasının ne iş yaptığını soran öğretmen kadar beyinsizdir.

biri mutlaka çıkar işte, ya babasızdır ya da babasının mesleğini söylemeye utanıyordur. çocuk lan bu. neden psikolojisini bozuyorsun. senin aldığın üniversite eğitimini ben...