bugün

zamanla değişenler arasındadırlar ve dengesiz iklimler gibi sürekli değişkendirler.

Zamanın ruhu ve bitmek tükenmek bilmeyen değişme, değiştirme istikrarı ile ilgili birkaç kelam etmek istemişimdir.. Zaten zaman dediğimiz daima güncel olan bir kavram olduğu ve bizi kendi içinden, kendi varoluşundan kapı dışarı edemeyeceği için bahsetmesi de bir hayli zevkli.

Mesela daha şimdiden on yıl öncesini ve on yıl sonrasını kabaca bir mukayese edecek olursak; on yıl öncesinde öğretmenler vardı saygı duyulan, şu an ve sonrasındaki hocalar var sadece "24 Kasım"larda hatırlanan...* ilk bakışta haksız olan, bir şeyden ödün vermesi gerektiğinde hiç düşünmeden vefasından ödün veren öğrenciler gibi duruyor fakat bu kadraja dâhil olan öğretmenler de bu fotoğrafta masumiyet timsali olamazlar. Vefasız olan öğrenci midir, yoksa artık vefayı hak etmeyen öğretmen midir sorusunda biz öğrenci milleti bir adım geride sanırım. Şu da aşikardır ki, kimi ilkokul öğretmeni öğrencilerini herhangi bir kitap veya kırtasiyelik bir eşyayı satın almakla zorunlu kılar, bu işten para kazanır ve daha bir çok dalavereleri vardır haksız kazanç sağladıkları... Öncesi sonrası kesinlikle aynı değil insanoğlunun, dolayısıyla öğretmenler ve öğrenciler de değişti gayet insan oldukları için.

4 yıllık bir bölümden mezun olmuş birisinin hayatının (profesör de olsa, araştırma görevlisi de olsa, sade bir öğretmen de olsa) en az 15 yılının 9 ayı yani toplamda kaba bi hesapla 135 ayı öğretmenlerle geçiyor kısmî olarak olsa bile. kaypaklık insanın fıtratında olan bir şey. iyilik de kötülük de, iyisiyle kötüsüyle barınabiliyor bir beyinde veya içinde bir yerlerde. eski öğretmenler de eski öğrenciler de kalmadı azizim...
öğretmen adayı olmak ikisinin ortasında olacak bir durumdur.