bugün

içinde bulunduğum, açıklanamaz durumdaki travmatik hal.
şu saatte çubuk krakerle doymayı bilmektir.
makarnanın her çeşidini bilmektir. Bayramdan bayrama ele geçen kıymalar dahi garip bir alışkanlıkla makarnaya koyulur..
aslında iş hayatıyla kıyaslayınca ortadaki şey sefalet falan değildir. anne babadan gelen hazır parayla evcilik oynarlar. her boka para bulurlar ama kendilerini acındırırlar öğrenciyiz diye. kendimden biliyorum.

ama zordur türkiye'de öğrenci olmak. yozlaşmış olarak görülmektir sualsizce. çiğ beyinlere göre asla pişmiş olamazsınız.
*cepte para olmadığı için okulun en güzel kızının sinemaya gitme teklifini geri çevirmektir.
*bazı günler günde 3 öğün peynir yemektir.
*cepte kalan 5 lirayı iddaa' ya yatırıp parayı çoğaltmaktır.
(bkz: #8166563) entrysindeki bilimum konuları içine kapsamaktadır.
halen üniversitede okuyup durumundan şikayet edenlerin kurban olması gereken durumdur. iş hayatının monotonluğuna girince o hergün yediğiniz makarnayı mumla arıyorsunuz. hergün pahalı restaurantlarda yemek bile o tadı vermiyor. sabah ev arkadaşınız okula gitmek üzere kaldırdığında ben gitmicem bugün hocu demenin değeri sonradan anlaşılıyor.
(bkz: hayatın acımasız olması)
ilk 2 yıl cebindeki parayı kurusu kurusuna -sigara,kira,yol,yemek,alkol,sinema,tiyatro,karıkız- alanlarına dagıtmayı bilmek. daha sonradan bir iş bulup okulu 7 ye kadar uzatmaktır.
yadsınamaz bir gerçektir. ama hayatınızda yaşayacağınız nadide dönemlerden de bir kupledir. bir şarkı gibidir. arada sırada dinlemek istediğiniz. üniversite yıllarını ve o şehri yaşanılır kılan tek ayrıntı, arkadaşlarınızdır. arkadaşlarınız anneniz, babanız, kardeşiniz olmuştur. paraya sıkıştığınızda faizsiz kredi açan tek kişi arkadaşınızdır. yaptığınız olanca saçmalıklar ve sınavlara bir gün kala, yumurta kapıya dayanmışken stresle ders çalıştığınız, sadece ders çalışmak için birbirinize söz verdiğiniz, konuşmamak için anlaştığınız ama dayanamayıp kitapları bir köşeye atıp yine şaklabanlık yapabildiğiniz kişiler olmasa, yani arkadaşlarınız.. o zaman kelimenin tam anlamıyla sefalet içinde yüzüyorsunuz derdim. ben yurtta kalmıştım. kredi yurtlar kurumunda ve binbir çeşit insanla muhatab olmak zorunda olduğunuz, çekilmez bir yerdir kredi yurtlar. bilenler bilir bir etüt salonları vardır. ders çalışabilmek için önceden rezervasyon yaptırmak gerekir. sonra, hastaneye benzer. yani kötü bir yer hasılı. ama o yurdun çekilmez havasını bir nebze olsun bertaraf eden tek kişidir arkadaşınız. ben hatırlıyorum bir keresinde parasız kalmıştık oda arkadaşımla. 5 liramız vardı cebimizde sadece. haftasonu odada sadece çürük elma yemiştik. çürük elma! ama yine de mutluyduk. hatta çocuklarımıza anlatacağımız bir anımız daha oldu be diye gülüşmüş sevinmiştik.

okul bitti. o sefalet dediğim hayatı özlüyorum şimdi. çalışma hayatı çok acımasız. kavga ettiğim insanları özlüyorum. her sabah yüzünü görmekten sıkıldığım o insanları. öğrencilere çemkiren esnafı bile özlüyorum yemin ediyorum. bu sabah işe gelirken, bu sabah yağmur var istanbul'da şarkısını dinlerken gözlerim doldu. çünkü arkadaşlarım aklıma gelmişti. bu konuyu görünce döşedim tabi. kusura bakmazsın artık.

hadi öptüm.
recep gümüş daire 4 e 4 adet karışık alabilir miyiz. Birbirinden farklı koltuklar üzerinde orjinalinden daha orjinal hale getirilen nargileyi içmek için doyurucu ve fayda maliyet oranı bakımından en marjinal ürün yenilir. Hayat ve yaşam sefalet olarak görülse de yatak odası ve yemek odası vs olan şimdiki hayat yerine sefil olsun öğrenci hayatı olsun.