bugün

bir insanı özgürlüğü, başkasının özgürlüğünün başladığı yerde biter
Özgürlük elde edilebilir ama kaybedildi mi,
bir daha ele geçmez artık.

Jean jacques rousseau - toplum sözleşmesi
insanın özgürlüğü; istediği her şeyi yapabilmesinde değil, istemediği hiçbir şeyi yapmak zorunda olmamasındadır.

Jean jacques rousseau - toplum sözleşmesi

Demek ki özgürüm. Hiç kimse bana istemediğim bir şeyi yaptıramaz.
Özgürlüğü en çok kısıtlayan düşünce alışkanlıkları arasında değişime karşı direnç göstermek, kişinin sahip olduğu mevcut düşüncenin en üstün olduğunu sanması, gurur, problemlerden kaçma, iftira ve hata yapma korkusudur. Bir şifacının özellikle bunlardan arınması önemlidir çünkü bunlar toplumda yaygın problemler olduğundan dolayı, şifacılık sırasında girilen empatik alanda şiddetli bir şekilde zuhur edebilmektedir. Bu şifacının o an aklının karışmasına ve/ya sezgilerini yanlış yorumlamasına sebep olabilir.

Ayrıca özgürlüğü benötesi bağlamlarda ulusal ve küresel seviyelerde de düşünmeliyiz. Çevremize ve evrene olan hizmetimizi paylaşımlı olarak gerektiği ölçüde bilgi ve yeteneğimiz doğrultusunda yaptığımız takdirde mevcut problemlerin azalacağı görülebilir. Problemlerin arttığı bir alanda bunun sağlanmadığı toplumsal bilinçte yozlaşma, istikrarsızlık, denetimsizlik ve ifade edilemeyen problemler gibi olgularda görülebilir. Bu durumlarda vicdanı açık bir kişi çevresine ve topluma elinden geleni sağlamadığı zaman vicdanen sıkıntıya düşebilir.

Problemlerin ifade edilemediği ortamların oluşması özgürlük önünde büyük bir engeldir. Hissedilen sıkıntıların en azından kağıda dökülmesi de kişinin içinden evham ve karışıklığı kaldırabiliyor. Ancak problemlerin yaşandığı kişiyle doğrudan iletişim yoluyla çözülmesi ile de problemler ortadan kalkabiliyor. Bu açıdan yüzleşmelerin problemleri çözümlemek kadar özgürlük için de atılması gereken adımlar olduğu anlaşılabilir. Çözüm odaklı yaklaşımlar içsel ve dışsal problemlerin sayısını azaltarak genele yaygın bir özgürleşme getirir. Problemlerin çözümü mücadele ve atılganlık gerektirir. Dirayet ve sebat de burada önemli unsurlardır. Çözüm sürecinde sıkıntı ve gerilimin varlığı olsa bile çözümle huzur ve dinginlik gelir. Problemlere çözüm gelmeyen bir ortamda ortaya konulan katma değerler çok çabuk kaybolabilir ve yozlaşabilirler.
Özgür irade hepimizin doğasında ve muradında vardır. Ancak irademiz her zaman özgür değildir ve iki yönden koşullandırmalara tabidir. Bu koşullandırmalar evrensel kanunlar üzerinden doğadan ve sahip olduğumuz-edindiğimiz inançlardan gelir. Bu ikisinin çeliştiği yerde özgürlük önünde bir problem oluşur. Hakikat ve özgürlük bağlamında düşündüğümüzde, evrenle ve doğayla uyuşmayan inançlar arınılması ve doğrusunun yerleştirilmesi gereken kusurlardır.

Kök çakra için özgürlük, korkulardan özgürleşmektir ve genel olarak ihtiyacı güvenlik sağlamaktır. Manevi boyutlarda kişi bu güvenliği korkularıyla yüzleşerek ve tepkilerini kontrol ederek sağlayabilir. Sakral çakrada Özgürlük kendini duyguların ifade edilmesinde ve ilişkilerde problemlerden arınmayla sağlanabilir. Ayrıca cinselliğin ifade edilmesi ve yaşanması da sakral çakra için önemlidir. Mide çakra negatif düşünce kalıplarından arınmak, negatif ego, dengesiz güç ve kimlik bunalımından özgür olmak ve rahat bir kişisel alana ihtiyaç duyar. Kalp çakra gönül bağı olan kişilerin iyi halini, ilişkilerde adaleti, vicdanın bütünün hayrına öne sürdüğü koşulsuz hizmetin gerçekleşmesini ve kişinin muradının açılmasını özgürlük için talep eder. Boğaz çakrada özgürlük hakikat bilincinin açılmasıyla kişinin yüksek farkındalıklara erişmesiyle sağlanabilir. Yeterli bilgi ve donanıma sahip olmak ve sezgisel farkındalığın anlamlı bir şekilde oturması da önemlidir. Bu çakra için önemli bir özgürlük alanı da esas varlığın kendini olduğu gibi ifade edebilmesinde yatar. Ajna çakra için özgürlüğün anahtarı evreni anlamakta ve şuurun aşkınlığındadır. Ajna bir çok açıdan evrensel kanunları anlamamızı ve böylece koşullara aşkınlık geliştirebildiğimiz yerdir. Algılama, denetim, yönetim, ifade, psişik ve ruhsal yetenekler ile hayat deneyiminde derinleşerek düğümleri çözmek ve Tanrının rızasını almak bu seviyede özgürlük getirir. Taç çakranın özgürlüğü ilahi vahdetin kimi zaman azap veren yönlerinin şifalanması ile mümkün olur. ilahi perspektiften bakıldığında eksik kalan yönlerin tamamlanması ile Taç çakraya özgürlük gelebilir. Taç çakranın en nihai gelişimi insan-ı Kamil mertebesine gelinmesidir. Bundan sonraki çakralar da kozmik ve ilahi şuur açılır ve olgunlaşır.

Arzular ve şiddetli tepkiler de kişiyi çıkmazlara sokabilir ve özgürlüğünden koparabilir. Tepki mekanizmamıza hakim olabilmek her şeyden önce kendi içimizde kusurlarımızdan ve böylece negatif özeleştiriden özgür olabilmemizi sağlar. Özeleştirinin yanı sıra çevreden gelen taraflı-tarafsız eleştiriler ışığında kendimizi haklı ve adaletli bir şekilde doğrulamak ve onaylamak özdeğerimizi saptamamıza yardımcı olur. Kendimizi kabul edebildiğimiz ölçüde özgürleştiğimiz üzerine düşünmenizi tavsiye ederim.
Başkasının burnunun başladığı yerde senin yumruğunun özgürlüğü biter...
Her turlu baskıdan uzak yaşamaktır kendi kendimize çizdiğimiz sınırların baskısı toplum baskısı mahalle baskısı aile baskısı bütün zincirlerin kırıldığı an ozgur olduğumuz andır imkansızın adıdır.
insanın özgürlüğü; istediği her şeyi yapabilmesinde değil, istemediği hiçbir şeyi yapmak zorunda olmamasındadır.
Özgürlük şeytanın nefis hükümdarlığına son vererek Allah'ın emirlerine tabii olmaktır ki insan bunların dışında yapacağı her eylemde imtihan dünyasının çekici yanlarının kurbanı, kölesi olacaktır.
Oruç tutmak nefse karşı özgürlük,
Namaz kılmak şeytanın yaptığı hataya düşmemek ve rabbimize ayrılan zaman içerisinde sınavda ara veren insanlar gibi serbest, özgür olmaktır,
Zekat dünya malına karşı özgürlüktür...
Allah'a köle olabilen ahir boyunca özgürlüğe sahiptir.
Ordan oraya gezmek,hesap vermeden hareket etmek,kapiyi carpip cikmak degildir benim ozgurluk anlayisim tam anlamiyla.benim ruhum ozgur olmadiktan sonra bedenim ozgur olmus neye yarar.bence asil ozgurluk ruhun ozgur olmasidir.ruhunun ordan oraya gezmesi,hesap vermeden hareket etmesi,kapiyi carpip cikmasi,yeter demesidir.ruh,ruh,ruh cok onemlidir tutsak bir ruh ozgur bedende olsa neye yarar. Cesur ol arkadasim ruhunla,hislerinle cesur.
vidandır. insan vicdanın dediğini yaptığı zaman özgür hisseder. bu isterse Dünya'nın en kötü şeyi olsun, vicdanının rahat ederse özgür hissedersin.

(bkz: vicdan)
nefes alabilmektir, bir sonraki günün de geçip giden gün gibi mutlu geçeceğini bilerek...
başkalarının hayatlarını kısıtlamadan ve zarar vermeden yapabileceğin herşey. Vicdana da sormayı unutmamak lazım.
her şeyi yapmakta özgürsün, ama sonuçlarına katlanmak şartıyla...
aslında olmayan insanların zihninden uydurduğu şeydir. kim özgür ki hayatta?
edit:ben hariç.
başkalarının hakkını gasp etmeden dilediğini yapmaktır.
özgürlük nedir yanlış sorudur. ne değildir diye sormak gerekir. tanımlamakta güçlük çekilen kavramların ne olmadığını tanımlamak daha kolaydır.
kısaca özgürlük istemediğin şeyi yapmamaktır.
huzurdur özgürlük. gezmek, tozmak, özgür irade değil; kişinin huzura ermesidir. tüm düşüncelerden ırak, kendine yakın.
özgürlüğe damgasını vuran şey insanın artık kendisinden utanmıyor olmasıdır.
(bkz: Nietzsche Ağladığında (Irvin D Yalom))
insan kendini özgür hissettiği kadar özgürdür. kimine göre dilediğince gezmek eğlenmek, kimine göre aşığınla el ele yürüyebilmektir saatlerce. bana göre paradır özgürlük.**
Özgürlüğü gerçek anlamıyla yaşayan kimse yoktur günümüzde. Geçmişte de olmamıştır. Herkes bizi özgür bıraksa, yeri geliyor fikirlerimiz bizi kısıtlıyor, kendi düşüncelerimiz esaretimizi yaratıyor. Durum buyken gerçek anlamda bir özgürlükten bahsetmek ne mumkun? Fakat adını yaşatmak boynumuzun borcu.
günümüzde varolmayan bir kavram özgürlük. çünkü modern dünya kapitalist sistemle ilerliyor. bu da insanların hayatlarına devam edebilmesi için üretmesini ve tüketmesini gerektirir. tüketmek için paraya ihtiyaç vardır ve bu para yine üreterek kazanılır. üretim olması için düzen gerekir ve düzen insanı sınırlar. belki 0-7 yaş arasında iken özgür olduğumuzu iddaa edebiliriz ancak hayatımızın geri kalan döneminde bir çarkın dişlisi olmak durumundayız.
özgürlük mapusta olmamaktır kimilerine göre. bazen yalnızca canın isteyince sokağa çıkabilmektir. ama fazla gelir kimilerine özgürlük taki değerini anlayana kadar.
gözlerini kapatıp istediğin yere gidebilmek.
kimseye kendini beğendirmek zorunda hissetmeyen, hayattan beklentilerini en alt seviyeye indirmiş, istediği saatte istediği yerde istediği şekilde olan veya istemediği yerde olmayan herkes özgürdür. bu bağlamda örnek vermek gerekirse her sabah erken kalkıp tıraş olan, kravat takan memur bana göre köledir; o saatte saç baş dağınık bir parkta yatan berduş ise özgürdür. lakin özgürlüğün de bir bedeli vardır, onun da ne olduğunu o berduşa sormak lazım.