bugün

psikoloji bozar, adamı bildiğin "kalabalık içinde kendimi yalnız hissediyorum" tribine sokar, ne olduğunu anlayamazsın.

her neyse hikayeme geçeyim. daha çocuğum; bildin altı bilemedin yedi yaşındayım, yazın babannemlerin yanındayım. babannemlerin yanı dediğim yer iki katlı akraba apartmanı, aslında o mahalle akraba mahallesi. nasıl bi şekilde dağılmışsak mahalleye çocukluğum boyunca yazlar piçlik yapamadan geçti. "zile basıp kaçma" aktivitesini gerçekleştirelim dedik, az kalsın amcamdan okkalı bi sopa yiyoduk amına koyım. çocuk aklı, ne bilelim kimin ziline bastığımızı.

işte o zamanlar "çitos" adı verilen gıdaya bağımlıydım. hayatımda yaptığım her eylem o'nu elde etmek amaçlıydı. sırf "çitos" alsınlar diye ailemin sözünü dinleyen, diğer çocukların taşak geçtiği "süt çocuğu" oldum bir sene boyunca. eve erken gelmek, yatmadan önce süt içmek, televizyonu otuz cm. den uzak bir seviyeden izlemek, annem ne zaman uyu derse uyumak vb. eğlemlerin hepsi "çitos" içindi. hayatımı siktin, kısa süreli sinir krizleri geçittirdin bana. ama marka "çitos"* olacak kanka, başkası değil. şimdi ne zaman yol kenarında masumca oturup elinde o lanet paket, içindekileri çıtır çıtır yiyen çocuk görsem dövüyorum...

konunun amına koymadan meseleyi anlatayım. yazın babannemlerin yanında geçirdiğim zamanlardaki "çitos" kaynağım dedemdi. dedemle camiye giderdim, çıkışta bana malum uyuşturucuyu alırdı ve mutlu olurdum (basitliğimi sikecek olanlar özel mesaj atsın). yine böyle bir günde uyuşturucu kaynağımla ibadethaneye doğru ilerliyorduk.

- dede, çıkınca "çitos" alıcaksın dimi?
+ kaavede çay içmeye para ayırırım, kalanı yeterse alırsın.
- gelmem ki o zaman. kesin demezsen gelmem caamiye.
+ tamam len kerata tamam.

tarzı diyaloglarla büyüdüm lan ben. artık siz düşünün şu anki ruh halimi. ergenliğe girdiğimde bir gece rüyamda "çitos"un maskotu olan; http://img692.imageshack.us/img692/9096/itos.jpg ahanda bu yaratığı siktim ben. şaka lan sikmedim ama keşke olsaydı öyle bi şey, intikamım acı olurdu.

neyse dedemle girdik camiye yan yana duruyoruz, hoca bişeyler anlattı, sanırım namaz zamanı gelmişti o yüzden ayağa kalktık ve "ön safları sıklaştıralım" lafı kulaklarımda yankılandı o an. "umarım" dedim, "umarım dedem beni bırakıp gitmez", "başkasına bakıp namaz kılamam ki", "hem başkasına bakıp kılarsam dedem bana "çitos" almaz sanırım" tarzı triplere girdim ve tripten çıktığımda dedem yanımda yoktu. yaşanan kısa süreli karambolde bırakıp gitmişti beni ve gözümün gördüğünün ötesindeydi artık.

gözümde bir damla yaş belirdi, onca adamın ortasında yalnız hissediyordum kendimi. bir gıda uğruna ne hallere düşmüştüm, ben bunu hakedecek adam mıydım? (ulan gören de sevgilisinin yanında küçük düşürülmüş ergen sancak)

her neyse dostlarım. son hatırladığım şey "hırraaaaaaaaaaaghhh, hiiiaaaaaaahhhhhhhhh" tarzı ağlama efektleri ve göz yaşlarıyla camiden ayrıldığım.

şu an eğer camiye gidecek olursam en arka safın köşesini (şimdi farkettim, niye saf demişler lan?) seçerim namaza durmak için. neden mi? eğer benim durumumda çocuk varsa bana bakıp "la bu abi genç, buna bakıp kılayım, güvenilir buna." tarzı düşünmesin, ağlasın ve siktir olsun gitsin diye.

kanmayın çocuklar böyle vaatlere, bakın yetkiliservis olarak söylüyorum, sonunda acı ve hüsran var.

he bu arada unutmadan o günden sonra uzun bi süre "çitos" yemedim...
lafın kısası ilerleyelim beyler arkadan giremeyenler var durumudur.
Başkaları geçsin diye beklerim hep.
yandaki iri kalıplı kişinin ön safı sıklaştırayım derken size omzu geçirmesi ve sizin yeri öpmeniz sonucu yaşanacak dramdır.Hele bir de başka birilerine girerseniz o omzun etkisiyle...*
yanlız ve rahat kılan imamın sadist fantazisidir.