bugün

Acıklı bir gerçektir.

Rahmetli babam öğretmendi, eskilerin idealist öğretmenlerinden...
Bayram sofralarımızda, çoğu akşam yemeklerinde yoksul öğrencileri olurdu. Bazen bize değil, onlara bayramlık alınırdı, yani diyeceğim iyi yürekli bir adamdı babam.
Yıllarca mesleğini, severek, kutsal bir emekle yaptı.
Emekli oldu ama gene iş bulup çalışmalıydı, çünkü ben ve kardeşlerim hâlâ öğrenciydik.
1 sene kadar çalıştı ama ne çalışma... anasının emdiği sütü burnundan getiren acımasız bir patronla..
Ve birgün hastalanıverdi ansızın...
Kemoterapiler, radyoterapiler, ağır bir süreç...
Ve 1 yıl sonra da kaybettik.

Babam hiç dinlenmedi sözlük!
Ömrü çalışmakla geçen, 50 yaşında vefat eden genç bir baba olarak göçüp gitti...
Diyeceğim bu kadar...
ulan zaten hayata bir kez geliyoruz onda da omrumuzu köpek gibi çalışarak heba ediyoruz. Hayattan tat alma sıfır.
işin kötü tarafı da gençlik yıllarını bu çalışma hayatını yakalayabilmek için harcayıp seçtiğin mesleğin sadece meslek olarak kalmaması. Meslek yalnızca meslek değildir, meslek kişinin hayatına tezahür eder. Hayatınız o meslek üzere kuruludur. Ömür çalışarak geçiyor evet, ömrün en güzel yılları da bu ömrü inşaa etmeye çalışmakla geçiyor.

Sistemin ağzına sıçıldı da ondan. Para bulundu sistemin cılkı çıktı yeminlen.
çalışmayarak bir ömür geçirmekten iyidir.
Zenginlik doğuştan gelir diye düşündüm hep, yani çok çalışarak çok paralar kazanılmazdı bana göre hala da öyle. Eğer öyle olsaydı babamın Forbes’in en zengin 50 Türk listesinde ilk 10’da yer alması gerekirdi. Babam gece gündüz demeden yıllardır çalıştı, çalışıyor. Daha doğrusu babam hep çalışıyor, gece gündüz çalışıyor; zenginler hep kazanıyor, gece gündüz kazanıyor. “işçiler güzel insanlardır” dedi bir gün Napolyon. “Hayata gelişlerinin tek amacı çalışıp evine ekmek götürmek, çocuklarını okutmak ve tekrar çalışıp eve ekmek götürmek.” diye devam etmişti. Napolyon parkta köşedeki bankta kalıyor.

http://mbsadam.blogspot.c...lnizlar-parki-cetesi.html
nasıl geçmesi gerektiği sorunsalını akıllara getirir.

(bkz: ya ne olacaadı)
görsel
Her gün sekizde gelip beşte eve gitme olayıyla, Bir daha yaşanamayacak bir ömrün geçip gitmesi olayıdır. Hele ki mutsuz bir işteysen ve evlilik gibi belli sorumluklarin varsa vay haline.