bugün

Her gün istisnasız komşunun bahçesinden ayva çalarken, komsunun asla suçüstü yapamaması fakat sizin çaldığınızı bilmesi üzerine gel iste vereyim demesi. sonra da gidip komsudan ayva istedikten sonra komsunun vermemesi. sinirlenip ayva bahçesini kundaklamak. ömür boyu ayva yiyememek.
Hayal gücünün biraz fazla geniş olması durumudur.
Örn;evdeki bütün saatleri toplayıp,parçalayıp,içinden çıkan küçük çarklarla uzay aracı yapmaya kalkmak.
bir kovaya su doldurup sonra da böcek-karınca ne bulursam serinlesinler diye kovaya atmak ve yüzmeyenleri yüzmeyi öğrettiğimi savunarak kafalarından batırmak...
en büyüğünü "şeytan söndürme" başlığı altında anlatabileceğimiz durumlardır.

3-6 yaş aralığında falan olacağım sanırım... Şeytanın ateşten yaratıldığı bilgisini aldım ki o günden sonra 1-2 hafta elimde mutlaka bir şişe su taşıdım. ulan tuvalete gidiyorum elimde şişe, oraya gidiyorum şişe. bütünleşmiştik artık. niye? şeytan gelirse, şeytanı söndüreceğim. *

aslına bakılırsa salaklık değil çocukluğun vermiş olduğu uçsuz bucaksız hayalgücünün ürünüdürler, belli bir mantıkları vardır. koca koca adamlar olunca "salaklık" diyoruz tabii. o zamanlar "dahi" gözüyle bakıyorlardı ulan bana, "kahraman" ayağına kaç hatun götürdüm haberin var mı! *
kullanılmış bir pil ve yepyeni bir pil arasındaki enerji farklılığını pillerin ağırlıklarını kıyaslayarak anlamaya çalışırdım. *
(bkz: zahiri)
annemle babam çocuk yaştayken evlenmişler ve beni yapmışlar.
misinayla tutturulan saman dolu cüzdanı yolun ortasına fırlatarak, yoldan geçen kişinin elini cüzdana uzatmasını beklemek, tam elini uzatınca ipi çekmek... cüzdanın getirdiği avı "böeeeaaaaaöğğğğaaaaaeeeooo! " benzeri seslerle korkutmak...
sümüklü böcek koleksiyonu yapmak...
yüzlerin boya içinde kalması, komşunun kızı dahil herkesin yüzünü ve duvarları boyayarak ne büyük bir sanatkar olduğunu anlatma isteği...
(bkz: gençliğim eyvah)
şöyle saymaya başlarsak;

* yanan fırının üstüne oturmaca

* yanan fırının alt sıcaklığını elle keşfetmece

* merdaneli makinanın merdanesine kol sokmaca

* 3 tekerlekli bisikletle yarışmaca

ve benzeri... *
efes pilseni efes bilsen olarak söylemek.
herkese inanmak.
4 er ciltlik türklerin altın tarihi ve 20.yy ansiklopedilerini okumak.
çocuk iken yaptığım birkaç aptallık vardı.bunlar geldi aklıma birden.nerden geldiğini bilmeden.ben de paylaşmak istedim senle sözlük.
yaptığım ilk aptallık sümüklü bir kıza aşık olmaktı.ince bir isveçliye benziyodu kız valla.gerçekten saçmalıktı.
ikincisi.annem aşağıdan zile bastığında diafonu kullanıp açmak yerine anahtar almadan,üçüncü kattan aşağı inip ordan açmıştım kapıyı.haliyle kapıda kaldık.babamın gelmesini beklemiştik.(that happening happened when ı was just a little boy)
üçüncüsü.lacivert bir sepeti içinde geçirdim çocukluğumu.içinde oynardım oyuncaklarımla oyunumu.
dördüncüsü.anaokulunda iken söylemeye başladığımız,bitmesini istediğim halde bitmeyen ileriki sınıflarda da devam eden,nihayet ikinci sınıfta noktaladığımız bir eylem vardı.bir tekerleme ya da bir ilahi.nerden biliyim şimdi.aynen şöyleydi:
neşeyle yiyeliiiiim
bu güzel yemekleriii
iştahımız bol olsuuuun
yediğimiz kan olsuuuun
hepimize yarasııııın
afiyet olsuuuun

çıkar tahtanın önüne bunu söylerdik.ne salakmışız ya.
edit:aslında sözlük yazarlarının itirafları başlığına da yazabilirdim ama ne bileyim muzurluk olsun diye ben de bi başlık açtım.
televizyon ilk açıldığında kollarını ve saçını ekrana yaklaştırıp tüylerini dikelttirmek. bir de bundan zevk almak. bakar mısın mallığa?
termometreye çakmak tutmak.
deprem olurken, bilinçaltında "acaba karşıdaki büyük bina nasıl yıkılacak?" düşüncesiyle balkona koşmak. *
babaanneyle birlikte ramazanları camiye gitmek.kimse görmeden günah olmasın diye yalandan abdest almak.herkes eğilince eğilmek doğrulunca doğrulmak.baktın babaannenin dudaklar oynuyor hemen içinden allah'a keloğlan masalını anlatmak.ama dudaklar oynayacak biraz.dua okuyor sanacaklar.ve namazın doğuştan gelen birşey olduğuna inanıp bir süre kendini özürlü sanmak.7 yaşındaydım sözlük.
3 tekerlekli bisikletle elektrik direğine çıkmaya çalışmak.
baba işe gidince arkasından salya sümük ağlamak.
evcilik oyunlarının tadını tam manasıyla çıkartamamak. fırsat ayağına ulaşmış tam golü atacak salak:
-Merve bende 200 tane taso var biliyor musun? Babam Almanya'dan getirdi.Yaaaaaa...
-Hadi ordan yalan kandırıkçı seni
-Gel göstereyim istersen
-Hadi göster

Evciliğin final sahnesi yalan oldu bile...
Çoğu yaratıcılığın sınırlarını zorlamaktan kaynaklanan salaklıklardır.Şöyle ki, eniştem Anadolu'da küçük bir kasabanın futbol takımının antrenörüydü. Benim pek zeki kardeşim * formaları sarı kırmızı diye onu Galatasaray'ın antrenörü sanıyodu. * *
kim daha uzağa işeyecek yarışmasını amerikan güreşi sipikeri açıklamıştır.
oyundan atıldığı için dünyanın sonu gelmiş gibi ağlamak , yeni aldığı oyuncağı sınıfa kadar getirmek , wings ,selena ,bezbebek gibi figürleri taşıyan eşyalara ilgi duymak .
kavanozdaki japon balıklarının suyu güzel koksun diye içine kolonya dökmek. ikisi de ölmüştü. hâlâ inanamıyorum bunu yapanın ben olduğuma. ayrıca da, salak mıyım katil miyim henüz karar veremedim.
diş çekilecektir. ama şu an unuttuğum sebeplerden dolayı çekilememiştir. ancak uyuşturucu iğne yapılmıştır. dudaklarda hiçbir şey hissedilmediğinden dolayı ısırılmıştır. ve üstüne buz dondurma yenmiştir. ertesi gün yanağın davul gibi olması ve kimseye bu salaklığı söylememek. hatta şişliğe dondurmanın sebep olduğunu yıllar sonra anlamak. dudakta yaklaşık bir ay yarayla gezmek. *
bir hafta on gün tabirini on yedi gün sanmak. galiba biraz salakmışım.
unutkanlıkla okula terlikle gitmek. hem de pembe çiçekli. eve gitmeye üşendiği için bütün gün okulda arsız arsız o terliklerle dolaşmak. herkese rezil olmak ama bunu farklı olmak adına bilinçli yaptığıma insanları inandırmaya çalışmak. beden dersinde de o terliklerle maç yapıp basketbol oynamak.