bugün

''siyasetin tavan pisliğinin kurum gibi aktığı yerel yönetim ve bu yönetimin sözümona yöneticilerinden nefret ediyorum.''

diyerek tanımsızlaştıracağım oluşum.
ülkemizde olan son olaylar ile birlikte, bize ne kadar lazım olduğunu gösteren yönetim biçimi.

her türlü sorunumuz için lazım. çünkü kültürel olarak, dilsel olarak, dinsel olarak, yaşam tarzı olarak vb. daha nice farklılıkların denizde kum kadar olduğu ülke burası.

her bölgede, her şehirde farklı bir yapı var. eğitim seviyesinden tutun, giydiği elbiseye kadar.

eğer azınlıkların hakları çoğunluğa yem edilmesin deniyorsa, bu sisteme geçilmeli. tek bir merkezi yönetim ile ülkenin bütün renkleri birbirine karıştırılıp tek bir renge döndürülmeye çalışılınca tepkiler ortaya çıkıyor, isyanlar çıkıyor.

gelişmiş teknoloji ile artık kitleler bir hükümet seçip o nasıl yönetirse yönetsin gözüyle bakamıyor. her şeyin içindeyiz, her şeye dahiliz, her şeyi her an eleştirebiliyoruz. ve bu yüzden çoğunluğun egemen olduğu klasik demokrasi bize yetmiyor.

zira daha fazla gitmek gerekirse, ilçenin emniyet amiri bile seçimle gelmeli.

ve seçimle gelen bütün yerel yöneticilerin yetkileri genişletilmeli, bu insanlar merkeze bağımlı kalmamalı ki, orada ki halkın istekleri doğrultusunda bir yönetim sergileyebilsinler.

bu dediğim ülkenin üniter yapısına terstir. zaten üniter yapı dediğimiz şeyde şu anda saçmalıktan başka bir şey değildir.

bir örnek vermek gerekirse; bu son çıkan alkol yasası bütün ülkeyi kapsıyor. fakat bu alkol yasasının tekirdağ ilini kapsaması çok saçma. eğer yerel bir yönetim olsaydı. tekirdağ belediye başkanı, bu şehirde alkol tüketme kültürü çok ve geniş kardeşim. e millet ağzıyla içmeyi de biliyor, götüyle içip sapıtmıyor. bu şehirde bu yasaya gerek yoktur deyip o ilde uygulanmaz ise o yasa. o şehrin insanları istediği gibi yaşar. ve merkezi otoriteye kafa tutmaz.

ve daha nice örnekler çoğaltılır. kültürel yapıdan, doğasına kadar...