bugün

A 101 mi bim mi hangisi sizce yazı tura atsam mı ki acaba.
Boş boş şeylerle vakit geçiriyoruz. Zaten kalmış bilmem kaç yılımız şu dünyada. Biz günde 2 saatimizi sosyal medyada harcıyoruz. Halbuki o iki saat boyunca yapmak isteyip de vakit bulamadığımız! Birçok şeyi yapma imkanımız var.Buradan bakınca üzüntü veren bir tablo oluşuyor
Topla hayal kırıklıklarını, ateşle sar gönlünün yarasını, boğazına düğümlenen yinemi sorularını koy cebine düş yollara..inciten daha derin incinir merak etme.. Sevda Dert Adamının neyine, biliyorum içinde ki büyümeyen çocuk üşüdü titredi ama sakın dökme gönlünün gözyaşını yakmasın Can Evini.. Sen ne yangınlar gördün geçti de düş yollara.. Yazdığın, Bestelediğin Şarkılar Şiirler kar kalır yanına.. inciten çok daha çok incinir bakma o yana..hak etmeyene verme bir dakikanı..
görsel
...
görsel
görsel
bize ayrılmış incecik bir dalda yaşamaya çalışıyoruz. dal sürekli kırılıyor, yeniden tırmanıyoruz. bir süre sonra umudumuz kesiliyor yaşam adına, bırakıveriyoruz.
tutunamıyoruz velhasıl.
zaman bizi yavaş yavaş harcıyor. önceden bana çok klasik bir cümle geliyordu. mantığını kavrayamıyordum. veya toy yıllarımda olduğumdan böyleydi. yıllar ilerledikçe acı bir şekilde anladım.

karşı cinse olan ilk ve tek sevgimi lise 2 de yaşamıştım. aynı okuldaydık. farklı sınıfta olsak da kitap okuyan, derste ön sırada oturan bilge bir kızdı, biliyordum bunları. onu tanıdığım ilk zamanlarda; kuşlar, böcekler, yağmur damlaları, yüzler... hepsi çok hoştu. her teneffüsü onu görmedin umuduyla beklerdim. pencereden onu izlerdim. en çok dudakları ilgimi çekerdi, şarap kırmızısı dudakları vardı. çok güzel değildi aslında. mütevazi bir güzelliği, hanımefendiliği vardı. o yıllarda yaşamak ne de güzeldi.

tam da o yıllarda feysbuk yeni kurulmuştu. düşünmeden eklemiştim; ama yazmıyordum. müzik zevklerimiz aynıydı. him, pearl jam, ac/dc, metallica... ben bir gün bir şarkı paylaştım; ama o da ne. sevdiğim kızın profilinde paylaşmışım. ardında da kız, ''benim profilimde ne paylaştın?'' demişti ve ben 5 dakika donup kalmıştım heyecandan. ondan sonra bir şekilde muhabbet ilerlemişti, gece yarısı saat 1 de odama samyeli eserken yazışıyordum. müthiş bir duyguydu. gece de kulaklığımı takıp ay' a bakıp yatardım. okulu sevmeme sebebimdi. daha sonra sosyal hayatta bir kere buluşma fırsatımız olmuştu. sabahın en erken saatlerinde bir ağacın altında buluşup, dün gece yaptığı tatlıyı ikram etmişti. tatlı yapmıştı. sonra konuşmamaya başlamıştık 2 yıl sonrada sevdiğimi söylemiştim. birayı da o yıllarda sevmiştim zaten. daha güzel hissetmemi sağlıyordu. neyse, o ise aynı duyguları bana karşı hissetmediğinden bahsetti ve tüm duygular, hayaller maziye gömüldü. zaman da burada acı tarafını göstermeye başladı.

tüm o coşkulu duygulardan 5 yıl sonra gördüğümde bir şey hissedemiyordum. nasıl olabiliyor ki böyle bir şey? yıllar bizi yabancılaştırıyor. sanki daha önce hiç tanışmamışız gibi. o kadar soğuk. hepimiz bir dosya indirimindeki gibi akıp gidiyoruz, herkesi her şeyi geride bırakarak. kalan zamanımız var sadece.
bu hayata dair açıklanacak ne çok şey var. daha önümüzdeki bin yılda bile ne cevherler çıkar. montaigne, mevlana, dostoyevski ler gibi. yazının buluşu bile milyarlarca yılki hayatta sadece 5 bin yıl önceydi. öyle bir çağdayız ki sanal alemde duvarlara tuşluyoruz. sonrasında da şu küçük beynimizle şu şunu demiş, bu bunu demiş veya elalem ne demiş diye yargılıyoruz. insan beyni çok acayip.
bi amac edin ve kurek cekmeye basla.
para, olmayana neden bu kadar engelken; olanda bu kadar ön açıcı.
insanlara sadece egoları ve önyargılarından artanları verebilen insanların sevgiden bahsedebilmeleri çok ironik.
Masallarda geçen ilk cümledir:
Bir varmış, bir yokmuş,
Biri varmış, biri yokmuş.
Bugün varmış, yarın yokmuş.
Yaşama imkanımız olduğu halde yaşayamadıklarımız, hayal ettiğimiz ama gerçekleşmeyen şeylerden daha çok üzüyor.
hayat boş pompala çoş.
görsel
hayat hem biraz ibnedir, hem de biraz tekerrürden ibaret olduğu için temcit pilavıdır.

27 sine kadar sürünür, düşer, kalkar, ağlar, sızlar, güler, eğlenirken 30 lara geldiğinizde, önceleri birilerinin teselliyse dinsin istediğiniz göz yaşlarınızı, kendiniz siler ve hatta kolay kolay ağlayamadığınızı fark edersiniz. düştüğünüzde kendiniz kalkar, sürünmemek için tüm tedbirleri alır, olur olmadık şeylere sızlanmaz, kolay kolay üzülmez bir yapıya bürünürsünüz.

öyle ki, hayatın içinde kader varsa, kaderi ve yaşantıyı siz belirler, istediğiniz yönde akışını tayin edersiniz. yaşanmışlıklar sizi tabiri caizse hayatın kaşarı haline getirir. sonuç mu: her başlangıcın sonunu kestirir, umutları ona göre şekillendirirsiniz. içinizde bitip tükenmeyen bir mutsuzluk olur. bildiğiniz bir tek şey vardır ki: şu hayatta yalnızım.

çevrenizdeki kalabalığa aldanmayın, hepiniz yalnızsınız.
Hayat bir uzun yolculuk gibi hiç bitmeyecek sanıyorsunuz yolda o kadar güzel yerler görüyorsunuz iyi insanlar ve kötü insanlarla da karşılaşıyorsunuz. Gittiğiniz, gördüğünüz, gezdiğiniz yerler mutlu olduğunuz ve üzüldüğünüz yerler sevdiğiniz insanlar, sevmediğiniz insanlar hayatta değer verdiğiniz şeyler ve hatta hayata dair herşey bir hayal gibi kalıyor ardınızda... Aklınızda kalan hatırlayabildiğiniz birkaç iyi anılarınız ve birkaç kötü anılarınız oluyor fakat sonunda otobüs duruyor. bir bakıyorsunuz ki son durağa gelmişsiniz indiğinizde, aslında hiçde uzun olmadığını farkediyorsunuz nede çabuk geçti diyorsunuz ve sonsuza dek bekleyeceğiniz durağa geliyorsunuz. işte hayat bu kadar kısa aslında....
Kanıksadığın her şeyin, bir anda, bir şekilde değişmesidir. Zamanın akıcılığıdır bir bağlamda.
ne iyi ne de kötü, ikisini ortasında bir şey.
biri karşıdan karşıya geçişiyle bile nasıl biri olduğunu itiraf edebilir. Dereden karşıya nasıl geçeceğinin yolunu bulmaktır hayat.
Çoğu zaman yorucudur.
insana yaşamı öğreten güvendiği herkes sırt döndüğü anda yalnız kalıp tek başına hissettiği acıdır. O zaman gerçekten yaşamaya başlar insan.
Çok dengesiz, çok iyi bir günü bok gibi bitirebiliriz.
Pişmanlıkla dolu, hep yeni bir şeylerle.
Çok yorucu be, yoruldum sözlük.
tadını çıkarmaya bakın.
Çok karışık lan hayat. Düşünsene insan sayısı kadar duygu-durum var ve her insan anlaşılmayı bekliyor. Bugün benim iyi günümken başkasının kötü günü veya tam tersi. Ve buna rağmen insanların birbirlerini anlamak istemedikleri, anlamaya çalışmadıkları bir ülkede yaşıyoruz. Çok zor lan.
Hayat bazen bir sakızdan ibarettir.
güncel Önemli Başlıklar