bugün

*

ciddi bir asosyallik içerisinde bulunan bireyin içine düşeceği handikaptır. zaman içerisinde hayattan aldığı darbeler ve derin izler sonucu kişi zamanla anlatmamayı, kendi içinde kalmayı yeğler. bunun sonucu olarak karşımıza anlatmayan, konuşmayan, kendine ait bir dünya oluşturmuş olan bir birey çıkar. aslında yaşamak için anlatmanında önemi tam bu noktada ortaya çıkıyor. öyleki, birey konuşmayarak, paylaşmayarak zaman içerisinde o denli kendine dönmüştür ki tehlike çanları çalmaya başlar. nedir peki bunlar? ilk olarak git gide paylaşmanın öneminin azalması. buradaki paylaşmak gayet genel alınmalıdır. herhangi bir mutluluk olabileceği gibi bir dert, tasa buna iyi örnek olabilir. kişi artık paylaşmayarak, konuşmayarak sadece gündelik samimiyetsiz görüşmelerden kaskatı hale gelir. sadece bilindik gayet tanıdık olan bu görüşmeler, içi geçmiş selamlaşmalar ve hal hatır sormalardan bir adım dahi öne geçemez.
lakin herşeyin bir sınırı vardır bu da bilinmelidir. nereye kadardır anlatmamak? konuşmamak? işte gelinen son noktada da ifade çırpınışları söz konusudur. bu defa içinize işleyen o ölüm katılığından sıyrılmak için deli gibi anlatmayı seçersiniz, kendinizi ifadeyi...yoksa zamanla kurmadığınız cümlelerin içinde boğulup gider, belki de hayatta en acı şey olan "anlaşılamadan ölmek" nedir, işte onu tadarsınız.
"anlat yoksa ölürsün" gibi tehditlere maruz kalanın yaptığı eylem.
amerikan film klişelerinden biridir. paylaşılamayan bir mevzu olduğunda çok sık kullanılır. bu nedenle büyük ihtimalle biri ya diğerinin parasını çalmıştır ya da çok gizli bir sır mevzu bahistir. bu nedenle kahramanın başına bir silah dayanır ve o muazzam cümle sarfedilir;
- yaşamak istiyorsan anlat kahrolası *
gayet klasiktir. yaşamak için anlatmanın en iyi örneklerinden biridir.