bugün

piyasada varolan aşkların yüzde yetmişinin dahil olduğu durum. bu nasıl bir döngüdür arkadaş? bu ne vurdumduymazlıktır? bir erkek bir kadının her şeyine karışabilir mi? karışsa bile bu hakkı nereden alır?
sorarım böyle insanlara/kızlara, hiç mi kendi kişisel gelişiminiz tamamlayamadınız? hiç mi benliğiniz yok? kendi duygu ve düşünceleriniz?
biliyorum, erkek egemen bir eko sistemde dişi olmak zordur. bilmesem de hissediyorum. yine de sizlerdeki bu yanlışlığın anlamı nedir?
despot erkeklerin size çekici gelen yönü nedir?

sırf kalıbı iri olduğu için tercih edilen kaç kemal sunal çakması erkek tanırım ben. kadınlar; yatak odalarındaki geleceğin fantezilerini neden ilişkiye başlar başlamaz bilinçaltlarından dışarı çıkarırlar?
dışarı çıkardıklarının, hissedildiğinin farkında mıdırlar?
ilk bi görürsün; ondan iyisi yoktur... tanışırsın; hatasız kul olmaz ama mükemmel bi kişilik... takılmaya başlarsın; insanlık hali hangimiz dört dörtlüğüzki... ilişki başlar; sen onu olduğu gibi seviyosundur kime ne... ilişki biter aşk kalır; yanlış kişidir ama gönül bu... sonunda aşkta biter; insan mı ki o?
oneydilan' in gozuyle oneydilan' a degil baskasina asik olan kizlardir. boylede benciiiiil, kiskaaaaanc, iigreeeeeenc bir adamdir halbu ki... kizlar neyine asik olsun lan senin.
yanlış erkek olduğunu anladıklarında, yüzlerindeki aşık olmanın verdiği gülümsemenin yerini,gözyaşlarının alacağı kızlardır.
gerçeklere paralel hareket eden kızlardır. romantik erkek, kibar efendi erkek vs. gibi klişeleri bir kenara bırakıp gerçekleri ele alalım.

bir kadının içindeki en önemli iç güdü, korunma ve sahiplenilme içgüdüsüdür. niye kız çocukları için babaları efsanedir, erkek çocukları küçükten itibaren annelerini korumaya çalışırlar? erkeğine sıkı bağlı bütün kadınlara bakın, bu ister evlilik ister sevgili olma durumu olsun, eşleri veya sevgilileri her bakımdan güçlü, karşısındakini sahiplenip her fırsatta koruyabilecek erkeklerdir. tabi burdan kasıt eli sopalı ilkçağ adamı değildir erkek yeri geldiğinde incelebilmelidir. ancak çağlar değişse ve zaman ilerlese de mantık aynıdır. erkek ne kadar ince ve romantik olursa olsun arada gücünü ve erkekliğini hissettirmelidir.

bu durum özellikle ataerkil sisteme sahip toplumlarda daha öne çıkmaktadır. şimdi bir kadın olarak düşünün, normal kıyafetle bile laf atılan, gece bir saatten sonra kadınların dışarı yalnız çıkamadığı bir yerdesiniz. durumu bilip sizi sahiplenen bir erkeği mi tercih edersiniz yoksa gerçekleri yoksayıp istediğini giy diyen bir erkeği mi?

biraz da farklı kültürlerden örnek vermek istiyorum. son zamanlarda türkiye ye gelen rus ve eski sscb ülkelerinden bir çok bayan türk erkekleriyle evleniyor ve mutlu olduklarını söylüyorlar. okuduklarım ve bizzat şahit olduklarıma göre yorumlar "türk erkeği kadınını sahipleniyor, ciddi ilişki olmasa dahi koruyor kadınını" şeklinde.

demekki neymiş kadınlar dünyanın her yerinde aynıymış. nijeryalı, kanadalı türk nereli olursa olsun yaratılış fıtratına göre hareket edermiş insanlar. evet zaman değişiyor, birtakım değer yargıları da değişiyor ancak doğanın yasaları değişmiyor.
"sessiz harfler seçerler.
başka adamlara.
başka şehirlerde."

emre aydın'ı anmışken travis'in bir yeri şişmesin.
o çok daha derin bir anlam yüklemiştir bu doğru/yanlış mevzuuna:

"there s wrong there s no right the circle only has one side"

(bkz: side)
herkes layığını bulur o'da layığını bulmuş kızdır. dış görüntüde o hatayı yapmayacak biri gibi görünmesi yanıltır, o insan ile beraber ki demek ki layığıdır. tencere kapak meselesidir fazlasıyla, oturup neden diye üzülmek yanlıştır. adam gibi olan adam gibi birini seçer, aksi durumda o ilişki zaten yürümez ki. günümüz insanlarında ciddi dejenarasyon var, değer yargıları yerlerde sürünüyor, kız olsun erkek olsun bu durum böyle ne yazık ki. kendisini iten kakan, değer vermeyen, baskıyı sahiplenme olarak algılayıp "sahipleniyorum" yanılgısına düşen kızlardır. hata hatayı getirir, ondan sonra oturup ağlanmak boşunadır, sen önce hayatına alacağın insanı seçmesini öğren.