bugün

william shakwspaere 1564-1616
1564’te Stratford-Upon-Avon’da doğan Shakespeare’in hali vakti yerinde bir esnaf olan, aynı zamanda yerel yönetimde sulh hakimliği ve belediye başkanlığı gibi önemli görevler üstlenen John Shakespeare’in üçüncü çocuğu ve en büyük oğludur. Babasının maddi durumu daha sonraki yıllarda bozulsa da Shakespeare’in diğer eşraf çocukları gibi ilkokuldan sonra eğitim dili Latince olan King’s New School adlı ortaöğretim okuluna devam ettiğine ve burada Roma edebiyatının klasikleriyle tanıştığına kesin gözle bakabiliriz. Üniversiteye gitmeyen Shakespeare’in Latincesinin düzeyini tam olarak bilemediğimizden kaynak olarak kullandığı bazı eserleri asıllarından mı, yoksa çevirilerinden mi okuduğu hakkında bir şey söyleyemiyoruz.
1582’de on sekiz yaşındayken kendisinden sekiz yaş büyük Anne Hattaway ile evlenen Shakespeare’in bu evlilikten beş çocuğu olmuş ancak oğlu Hammlet’i 1596’da kaybetmiştir. 1585 yılı ile 1590’ların başı arasındaki yaşamı hakkında elimizde güvenilir bilgi yok. Ancak Shakespeare’in bu yıllar içinde Londra’ya gelip aktör ve oyun yazarı olarak tiyatroculuk mesleğine başladığını ve kısa zamanda ün kazandığını biliyoruz. Londra’da yaşadığı yıllarda Stratford ve ailesiyle ilişkisini düzenli olarak sürdüren Shakespeare’in profesyonel yaşamı çok yoğun geçmiş. Soneleri (“Sonnets”), konularını klasik mitolojiden alan iki uzun öyküsel şiiri (“Venus and Adonis” ve “The Rape of Lucrece”) ve oyunlarıyla tanınan Shakespeare yazarlık ve aktörlüğün yanı sıra çalıştığı tiyatro kumpanyasının altı ortağından biriydi. Eline geçen paranın önemli bir kısmıyla emlak satın almış ve bu yatırımlar sayesinde 1610’da Stratford’a oldukça varlıklı bir kişi olarak dönmüştür.
işleriyle ilgili olarak ara sıra Londra’ya gitse de yaşamının son dönemini Stratford’da geçiren Shakespeare 23 Nisan 1616’da ölür. Stratford’luların bu ünlü hemşerilerinin onuruna yaptırıp kiliseye koydukları anıtta, adının Sokrates ve Vergilius’la birlikte anılması dikkat çekicidir.

Sözlerinden baızları;
Acaba bu yarayı hep ağır ağır iyileştiren de nedir?
Ah! Bu kadar okudum, bu kadar öykü ya da destan duydum, aşkın yolu asla düz gitmiyor.
Aslında hiç bir şey iyi veya kötü değildir. Her şey bizim onlar hakkında düşündüğümüze bağlıdır.
Aslında bizler rüyaların yapıldığı kumaştanız!
Aşk bir deliliktir.
Ayrılmanın gökteki yıldızlar kadar çeşidi vardır.
Cehalet Tanrının laneti olduğuna göre, bilgi göklere uçabileceğimiz kanatlardır.
Cehennem boş.Tüm şeytanlar buradadır..
Dünya bir sahnedir.
Felaket dost sayısını sıfıra indirir.
Geçmiş bir dost için yakınmak yeni dertler edinmektir.
Geçmiş bir felakete üzülmek, bir yenisini davet etmenin en emin yoludur.
Gözyaşı ile yıkanan yüzden daha temiz bir yüz olamaz.
Hayat, gelip geçen bir gölgedir.
Hiç kimse duymak istemeyen biri kadar sağır olamaz.
Herkese kulağını, ama çok azına sesini ver.
insanların yaptıkları fenalıklar arkalarından yaşar, iyilikler çok zaman kemikleriyle beraber gömülür.
iyimser, yaranın üstünde artık kabuk, kötümser ise kabuğun altında yine yara görür.
Kadın çok defa hoşlandığı şeye dudak büker.
Kadınlar güller gibidir, bir defa açıldılar mı; yaprakları hemen dökülmeye başlar.
Konuşmadan önce düşün ki konuştuktan sonra düşünmeyesin...
Ne kadar da fakirdir sabrı olmayanlar.
Ölçülebilen bir sevgi zavallı bir sevgidir.
Peşine düşülen kadın, bir melek görünür erkeğin gözüne; elde edilmeye görsün, şeytan kesilir.
Uykumda bir kraldım, ama bir hiçim uyandığımda.
Yiğitlik intikam kazanmakta değil, tahammül göstermektedir.
Yağmuru sevdiğini söylüyorsun ama yağmur yağınca şemsiyeni açıyorsun, güneşi sevdiğini söylüyorsun ama güneş açınca gölgeye kaçıyorsun, rüzgarı sevdiğini söylüyorsun rüzgar çıkınca pencereni örtüyorsun. işte bundan korkuyorum çünkü beni de sevdiğini söylüyorsun.
Şeytan bir günah işleteceği zaman, işe, bu günahı kutsallık zırhına sarmakla başlar.