bugün

(bkz: tüberküloz)
(bkz: ince hastalık)
bir kız bir erkeğe söylediği zaman "alam" diye cevaplanacak kelime.
eski türk filmlerinde, beyaz bir mendildeki koyu kırmızı kanla kendini gösteren ince hastalık.
micobakterium tuberkulosis in neden oldugu kilo kaybı kanlı oksuruk kanlı balgam gibi semptomlarla giden bulaşıcı bi hastalıktır.
hastanede karantina altında 30 günlük tedavi sürecinden geçirilen ve günde hastalığın derecesine göre 11 ile 15 adet ilaç ile tadavi edilebilen hastalık. sonraki 6 aylık dönemde evde istirahat edilerek sadece ilaç tedavisi uygulanır ve belli bir süre sonra hastalıktan kurtulunmuş olur. Ama verem hastası olanların ileriki dönemlerde tekrardan hastalığının nüksetme olasığığı epey bi yüksektir. Ciğerlerede oluşan bir mikrop olduğu için kişinin en zayif anında tekrardan onu pençesine alır. En yüksek seviyesine medere denir ve ilaç tedavisi pek bi fayda etmez mikrop ilaça karşı epey bir direnç kazanmıştır. Medere seviyesinde hastaların uzun aylar boyunca hastanede karantina altında tedavi görmesi gerekir hastalık bulaşıcı olduğu için bulaşılan kişide medere seviyesinde hasta statüsüne girer.
korunmanın yolları basittir hiç bir zaman vucudu zayif düşürmemek gerekir gerekli zamanlarda vitaminlerle vucut desteklenmelidir ve bal yenmelidir ciğerlere çok faydalıdır. istanbulda 3 ayrı hastanede tedavi edilmektedir bunların en büyüğü olan süreyyapaşa gogus hastalıkları hastanesidir buraya şehir dişindan da hastalalr gelmektedir. *
erkek: yaa baksana bi hastalık vardı hani böyle öksüüyodun sonra kan geliyodu peçetene işte o hastalığın adı neydi?
kız: verem mi?
erkek: veeeeeeeeeeerrrr...*
son zmaanlarda bu tip esprilere konu olmuş hastalıktır. ulan eskiden milletin kökü kuruyodu bu illet yüzünden. *
20. yuzyilin hastaligi olarak nitelendirilmekle birlikte dunya saglik orgutu'nun yayinladigi rapora gore ilaca direncli vakalarda ortaya cikan artis sonucu, simdiye kadar tespit edilen en ust seviyeye ulasan hastaliktir. sozkonusu raporda belirtildigi uzere ilaca direncli verem vakalarinin basta azerbaycan olmak uzere eski sovyetler birligi ulkelerinde ortaya cikmistir. sonuc olarak 21. yuzyil veremi postmodern bir verem olup degiserek gelisim gostermektedir.
bu hastalığa yakalanan kişi anneniz, babanız, sevgiliniz, kardeşiniz, oğlunuz dahi olsa ziyaretine gittiğinizde sadece yüzüne bakabiliyorsunuz kendi sağlığınız için hiçbir temasa girmemeniz gerekir zira bu mikrop size de bulaşabilir... hasta olan kişi karşınızda maske ile otururken siz sadece bakacaksınız... bok gibi bir durum...
tedavisinin mümkün olmasıyla beraber türk filmlerindeki esas kızı öldürme görevini lösemiye devretmiş hastalıktır.
-bana iki tane makarna versene.
+verem abla, bekle iki dakka şurda hele sen.
verem solunum yoluyla öksüren kişinin havadaki minik damlacıklarıyla bulaşır. eğer bu havayı soluyan kişinin genetiği müsaitse hasta olur. veremlinin düzenli ilacını kullanması önemlidir, düzenli almazsa dirençli tüberküloz mikroplarını dünyaya yayar. verem cinsel yolla bulaşmaz. veremlilerin bulaştırıcılığı ilacı kullandıktan sonra ortalama 1 ayda geçer. dolayısıyla bütün tedavi süresince cinsel ilişkiden uzak durmak gerekmez.
tüberküloz miktobu öncelikle akciğere yerleşir, fakat kan ve lenf yoluyla tüm vücuda yayılabilen bulaşıcı bir hastalıktır. hasta kişinin konuşması, hapşırması, nefes alıp vermesi, öksürmesi halinde havaya saçılan mikroplar günlerce canlı bir biçimde havada asılı kalmaktadır. verem mikrobu daha çok solunum yoluyla ve tükürükle bulaşır. tüberküloz teşhisi konan hastayı bildirmek yasal bir zorunluluktur. bir hasta yılda ortalama on sağlam kişiye hastalığı bulaştırmaktadır. göğüste ve sırtta ağrı, gece terlemeleri, akşamüstü başlayan ateşlenmeler, halsizlik, iştahsızlık ve öksürükle kan tükürmek belirtileri arasındadır.
hülya koçyiğit'in filmlerinde sıkça yakalandığı hastalık. ilk belirtisi olarak bembeyaz ipek mendile öksürürken kan tükürülür.
verem der ki:

ben sinsiyim,
akciğerlerde gizliyim,
hem ateşli, hem terliyim
benden başka delil var mı?
devası olmayan hastalık anlamına gelen "deva na-pezir" de bu hastalığın adlarından biridir.
kesin bir çaresi olmayan,standart testlerde saptanamayan,yapılan kan ve idrar kültürlerinde dahi tespit edilemeyen,vücutta birçok bozukluğa yol açan,organ hasarına ve organ kaybına neden olan ve kanser kadar ölümcül olabilen bir hastalıktır..

verem denince akla akciğer hastalıkları gelir ama alakası yoktur..birçok verem türü vardır..bağırsak veremi,kemik veremi ve böbrek veremi gibi..vereme yol açan tüberküloz basili hangi organa yerleştiyse hastalığı orada yapmaktadır..

verem'in hala kesin bir tedavisi yoktur..

ancak yapılan araştırmalar düzenli olarak güneş gören ülkelerde hastalığın çok nadir görüldüğünü ancak güneş görmeyen ülkelerde hastalığın çok daha fazla görüldüğünü bildirmektedir..

arap ülkeleri,latin amerika gibi bol güneş görülen ülkelerde vereme neredeyse hiç rastlanmazken,az güneş gören kuzey ülkelerde hastalık resmen bir salgına dönüşmüştür..

birçok kanser türünde de ''kanserin ortadan kaldırılması için bağışıklık sistemini baskılayan kemoterapi ajanları'' kullanıldığı için,hastalar savunmasız kalmakta ve genelde bu hastalarda bir anda başlayan verem hastalığı ölüme sebebiyet vermektedir..
4 yıl önce veremle savaş dispanserinden akciğer temiz raporu almam gerekiyordu. altındağdaki dispansere gittim ve sabah erkenden röntgen çektirdim. öğleden sonrada raporu veriyorlardı. arabaya atladım ve öğlene kadar başka işlerlerimi hallettim. öğleden sonra doktorun karşına çıktım. röntgene bakıp raporu imzalayıp vereceğini düşünüyordum.

bir röntgene baktı bir bana...

+sigara içiyor musun?
-evet...
+kaç paket?
-günde 5-6 tane...
+öksürüyor musun?
-hayır!*
+geceleri terliyor musun?
-hayır!
+röntgende lekeler gözüküyor... bazen küçük olduğu için karışabiliyor ben seni ankaraya sevk ediyim.

canım sıkılmıştı saatte 3 e yaklaşıyordu. süratle hacattepeye çıktım ve dispanser kapanmadan doktorun karşına çıktım.
yukarda yaşadıklarımı anlattım. bir kez daha röntgen çektirmek için röntgen odasına gittim. hiç sıra yoktu. tekrar röntgen çekildim. 20 dakika sonra çıkar dedi görevli teknisyen...

dışarı çıktım ve bir sigara yaktım...
canım çok sıkılmıştı.
doktorun sorduğu soruları kendime soruyordum.

+sigara içiyor muyum?
-evet.
+öksürüyor muyum?
-hayır ama ya öksürüyorsam... evet ben öksürüyorum...
+geceleri terliyor muyum?
-nerden biliyim, evet ya terliyor olabilir...

o 20 dakikada teşhisi ben çoktan koymuştum, evet ben veremdim. tedaviye bile gerek yoktu... ölecektim artık... henüz sadece 21 yaşımda ince bir hastalıktan göz göre göre ölecektim. saatime baktım ve röntgeni almak üzere teknisyenin yanına gittim. röntgeni aldım ve doktorun yanına çıktım.

+gel bakalım,hasta sendin değil mi?
-ben hasta falan değilim!
+biz buraya gelen herkese hasta deriz senle alakası yok!
-olsun yinede insan telaşlanıyor!
röntgene baktı baktı uzun uzun baktı...bilerek yaptığına bahse girerim.
"yok bişey temiz, küçük röntgende resimler üst üste biniyo bazen o da leke gibi gözüküyor..."

sıradan bir olayı benim için çok mutlu bir ana çevirmişlerdi. halbu ki ben kendime teşhisi koymuş, o 20 dk 1 saat olsaydı çoktan karşıyaka mezarlığından yer bile ayırtabilirdim.*
Hem de en olmayacak yerde, futbol sahalarında hortlamış hastalık. Hani kapalı ortamın, fakirliğin, iyi beslenmemenin, zayıf vücudun hastalığıydı len?

http://www.hurriyet.com.tr/spor/futbol/22662618.asp
Daha çocuk yaşta olan bir insanda olması ince ince insanı sızlatan hastalıktır.
çağımızda siklenmeyen hastalıktır.
Mycobacterium tuberculosis adında bir bakterinin neden olduğu hastalıktık. solunum yoluyla insandan insana geçebilir. şuan ki dünyamızda her 4 insanın üçünde bu bakteri mevcuttur. hastalığa sebep olan bakteri makrofajların (çöpcü hücreler) onu farketmesiyle beraber üstüne kapaklanır ve hareket etmesini engeller ama yok olmaz zamanla ordan çıkma olasılığı mevcuttur. tedavisi mevcuttur yalnız tedaviyi yarım bırakan hastalar yüzünden ilaca dayanıklı şekilde mutasyon geçirmiştir. önümüzde ki 10 sene içinde tekrar ölümlerin başlayabileceği su geçirmez bir gerçektir.
Bulaşıcı nitelikteki bu hastalığın nedeni, Mycobacterium tuberculosis complex adlı bir grup mikroptur. Çomakçık şeklinde olması nedeniyle “basil”olarak da adlandırılır. Hastalarla yakın temastaki kişilere bulaşabilmesi nedeniyle uzun yıllardır önemini koruyan bir halk sağlığı sorunudur. Mikropla karşılaşmanın her zaman hastalık gelişeceği anlamı taşımadığı ve bağışıklık
sistemi zayıf düştüğünde, daha önce vücuda alınmış olan mikropların vereme yol açabileceği bilinmektedir. Bugünkü bilgilerimize göre,dünya nüfusunun yaklaşık üçte biri verem mikrobuyla karşılaşmış ve mikropla karşılaşan ortalama her 10 kişiden birinde verem hastalığının gelişebilecek olması sorunun tümden çözümünü güçleştirmektedir. Bu nedenle veremle savaşta hasta, hasta yakınları, doktorlar ve ilgili devlet kurumlarının işbirliği zorunludur. Verem, tedavisi mümkün olan ancak tedavinin yarım bırakılması ya da
ilaçların düzgün kullanılmaması durumunda ilaca dirençli hale gelen, bulaşıcı olan ve öldürücü olabilen bir hastalıktır.

genel olarak solunum yoluyla bulaşan bu hastalıkla yaklaşık olarak bir haftadır mücadele etmekteyiz. geçen hafta göğüs ağrısı şikayetiyle doktora giden ablam verem olma olasılığı ile gönderildiği yedikule göğüs hastalıklarında yüzde yüz bu teşhisle semtimize bağlı verem savaş dispanserine sevk edildi. hastalığın ilk evresi olduğu için hastaneye yatırılmasına gerek duyulmadı. yaklaşık altı aylık ilaç tedavisi uygulanacak. ardından da iyileşecek.

bunu buraya yazmamın sebebi istanbulda son bir kaç aydır verem vakalarının hızlı bir şekilde artış göstermesidir. (gittiğimiz uzman bunu sebebini sağlık taramasından geçmeden şehir içine gönderilen suriyeliler olduğunu söyledi.) günümüzde tedavisi mümkün olan bu hastalık mikrobunu siz de taşıyor olabilirsiniz. bu sebeple en yakın zamanda bir verem savaş dispanserine gidip test yapın. her hastalıkta olduğu gibi veremde de erken teşhis hayat kurtarır.
1920 tarihinde çaresi bulunan hastalık.

(bkz: sene olmuş 2014)
sanırım yakalanmakta olduğum hastalık. içten içe. gizli gizli.