bugün

her yeri ayrı bir cennet parçası, güzel vatanım ! bu yazım sana. kim miyim ben? cevaplayayım ;

bir sabah seni korumakla görevli olduğum karakolun, nöbet kulübelerinin herhangi birinde, ailemi, sevdiklerimi düşünürken, dağlardan ateşlenen kahpe kurşunlarla delik deşik olan vücudumla senin uğruna ölen bir anadolu genciyim. ailem muhtemelen fakirdir. en azından zengin değildir. yolumu bekleyen kardeşlerim ve akrabalarım, sevdiklerim vardır.
babam ağlar ağlamasına ama yine de "vatan sağolsun" der. hatta kardeşim varsa eğer ; "bir oğlum daha var, onu da göndereceğim" diye bas bas bağırır içi kan ağlarken !

kim miyim ben?

kışın karlar boyu aştığında, doğuda gittiğimiz köydeki hamile kadını hastaneye yetiştirmek için canını dişine takan, ama aynı köye mensup şerefsizler tarafından döşenen mayınla aracı havaya uçan bir başka vatan evladıyım, tıpkı diğer binlerce arkadaşım; kardeşim gibi. kolum bir araziye, gövdem başka bir araziye düşer patlamada. haberlerde 1 dakika bile sürmez parçalanışım. oysa ben değil miydim o haberleri yazanları canım pahasına koruyan ?
benim de ailem fakirdir muhtemelen. ya da zengin değiliz diğer tüm şehitler gibi. ülkesini koruduğum başbakan bana "kelle" diyebilir arkamdan !

bir sabah, görev yaptığım karakola gitmek için, uzman çavuş arkadaşımla evimden çıktığım anda, kalleşçe, adice, şerefsizce arkadan yaklaşıp kafaasına sıkılan evladınım ben. sivil kıyafetlerimle, kendimi savunamadan ve kimse beni savunmadan öldüm biliyor musun? arkamdan "kelle" diyenler çıkabileceği gibi, cenazemde üzülenlerin ciğerlerinden kopup gelen ağlayışlarına "yaygara" diyebilirler de !
delikanlı gibi gelemediler bize ey sevgili vatan.. kalleşçe geldiler. oysa biz siperlerde dimdik durduk. ziyarete gelen başbakanın yaptığı gibi çömelerek değil !
yeni evliydim bir de! çocuğum da olacaktı 4 ay sonra. adını koymayı bırak, yüzünü bile göremedim çocuğumun ! ve o çocuğum duymasın arkamdan "kelle" dendiğini. beni öldürenlerin elebaşısına "sayın" dendiğini !

ben seni korumaya çalışırken dağlarda, er maaşı olarak verdiğin 200 lirayı biriktirip aileme gönderiyordum güç bela. ama seni korumaya çalıştığım dağlarda bana kurşun sıkanların "önde gidenleri" milyarlarca liranı alıyorlar mecliste. soruyorum şimdi sana, canım sana feda mıdır ?

bize kurşun sıkıp şehit edenler, sınır kapılarında davul zurnayla karşılanıp işe yerleştiriliyorlar devlet kapında! oysa ben dağda kuru ekmek yiyordum o şerefsizler içeri girmesin diye ! canım sana feda mıdır sorarım ? nasıl bir vatan oldun sen böyle?

vatan sana canım feda. evet, canımız feda. ama hakkımız helal değil, bilesin. bizim niye, neden, nasıl öldüğümüzü sorgulamayan vatandaşlarımız olduğu sürece, ölümümüzü duyup bir kuru küfürle geçiştirenlerimiz olduğu sürece, hakkımız helal değil..

canımız feda mı, bedel mi, o da belli değil..

Dipnot : 5 temmuz 2011 yüksekova saldırısında hayatını kaybeden, iki uzman çavuşumuz tüm şehitlerimize saygıyla.