bugün

13 Haziran 1995 tarihli Sabah gazetesinde yayımlanan röportajın başlığı.
Nuriye Akman Cemal Kutay'a soruyor:"Siz bugün Vahdettin'i vatan haini kategorisine sokmuyorsunuz?"Kutay cevap veriyor: "Elbette hain değildi. Dünyanın en namuslu adamlarından biriydi. Ölürken yastığının altından parasızlıktan alamadığı ilaçlarının reçeteleri çıktı. Bunu Tarık Mümtaz Göztepe anlatıyor. Ve cenazesini rehin ettiler San Remo'da. Akrabaları, arkadaşları cenazeyi kaçırdılar da gömüldü. Bunlar hakkında hüküm verebilmek için önce bilgili olmak lazım. Bakın Hazine-i Hassa Reisi Refik Bey'i çağırıp sayım yaptırdı gitmeden evvel. Nuriye Hanım, oradan kaşıkçı elmasını alıp gidebilirdi. Hakkıydı, ailesinin çünkü. Kesinlikle bunlar namusu müeccem.Daha sonra şöyle devam ediyor: "Kafanız hiç karışmasın devrimlerin kaderi budur. Evet, Atatürk, Vahdettin'e 'vatan haini' dedi ama bence hata etti. Ama o günkü şartlara göre onu demesi aşağı yukarı bir çaresiz savunmaydı. Atatürk, Cevat Üstün isimli bir büyükelçinin ikinci Viyana Muhasarası kitabının yeniden tetkikini Türk Tarih Kurumu ilk başkanı Tevfik Bıyıklıoğlu'ndan istemiş. Çünkü Üstün'ün gördükleri ile herkesin zannettikleri arasında bir aykırılık bulmuş. Bu vesileyle 'Ben de Milli Mücadele'de sarayın hareketini o günün şartlarına göre değerlendirdim ama şimdi elbette başka düşünüyorum' demiş."Son Padişah Vahdettin'in Atatürk'ü Samsun'a göndermeden kendisine ne kadar para verdiği de, gene bu röportajda gündeme geliyor.

Kutay'ın cevabı şu:"25 bin altın. O zaman bu parayla istanbul'un onda biri satın alınırdı. Ben bunu Demokrat Parti milletvekili olan hukukçu Celal Fuat Türkgeldi'nin babası Mabeyn Başkatibi olan Ali Fuat Türkgeldi'den dinledim."ismet Bozdağ da, Atatürk'e kırk bin altın değerinde para verildiğini Abdülhamit'in kızı Şadiye Sultan'dan dinlediğini belirtir. Üstelik bu kırk bin altını Vahdettin'in çiftliğini ve atlarını satarak temin ettiğini söyler

ki Atatürkçü "para verildiğinde" birleşirler ama miktarı ve kaynağı hususunda farklı noktada dururlar.ismet Bozdağ, röportaj sırasında Atatürk'ün "Vahdettin'in yaveri" olduğunu, Erzurum Kongresi'ne "Hazret-i Şehriyari kordonlarıyla" geldiğini, Samsun'a doğru yola çıkmadan bir gün önce "sarayda padişahla yemek yediğini", ertesi sabah da "içeriği net olarak söylenmeyen" görevin kendisine verildiğini hatırlatır. Ayrıca Mustafa Kemal'e "gizli" görevinde tanınan yetkilerin tarih içinde yalnızca Köprülü Mehmet Paşa'ya tanındığını çünkü Mustafa Kemal'in Samsun'a yolculuğunda sadece askeri değil sivil müesseselerin de emrine verildiğini vurgular.Cemal Kutay bu çarpıtmaların doğuşunu Nutuk'a yaklaşımda bulur. Şu açıklamayı yapar "ilk yapılacak şey, Nutuk'un bir tarih olmadığını açıkça ortaya koymak. Yani Nutuk'a isnat ederek bir hadisenin tek başına Nutuk'un çerçevesi içinde izahı mümkün olmadığı kabul edilmelidir....Mustafa Kemal ne yazık ki kendi nutkunda Milli Mücadele'nin kuruluşunu hakiki olarak anlatmamıştır."ismet Bozdağ da aynı fikirdedir:"Mustafa Kemal tarihi doğru anlatmıyor, yani hepsini anlatmıyor, bir parçayı vermiş üst tarafı karanlık."Bunlar Atatürkçülerin tam on yıl önceki yaklaşımları... O gün Türkiye kulağının üzerine yatmıştı. Şimdi bu tartışmalar yeniden alevlendi.Bakalım "siyasal propagandaya" dayalı olmayan gerçek ve objektif bir tarih yorumumuz ne zaman gündeme gelecek?

KAYNAK:Mehmet Altan, Sabah gazetesi, 23 Temmuz 2005
he yavrum he. hatta giderken samsunuda atatürk'ün üstüne yapmıştı vahdettin.

vahdettin son osmanlı padişahıdır. ve memleketini yani namusunu ingiliz gemisine binerek terketmiştir. kimse bana yok şöyleydi böyleydi zırvası atmasın. isteseydi memleketide terk etmezdi, ingiliz gemisinede binmezdi.
kimi şakircanların söylediği söz he lan vahdo bir numara.
hemen açıklayayım;

- 3 milyon euro + holosko
tarihin en boktan özelliği de belgeler olmadan bol keseden atılabilir bir alan olmasıdır. yoksa iyidir tarih. zevklidir.

belgelerde ifade edilen ise şudur;

vahideddin, ingilizlerin antlaşma maddelerine dayanarak karadeniz'i yalan sebeplerle taciz ettiği, vahideddin'in de oraya !mecburiyetten! atatürk'ü gönderdiği bilinir. atatürk ve yol arkadaşları bandırma adlı gemi ile bellerinde teşkilata kayıtlı sadece bir (1) silah ile samsun'a inmişlerdir.

ne bahsi geçen miktar da altın ne de cephaneleri vardır. vahideddin denen hain oraya, bir kurtuluş mücadelesi için değil, mecburiyetten ve kendi rahatı için atatürk'ü göndermiştir, 5 parasız!

!samsun'a gidecek olan sorumlunun en üst düzey rütbeli bir sorumlu olması gerekiyordu yasa gereği. istanbul'da da atatürk'ten daha üst rütbeli iki kişi vardı, onlar da genelkurmay başkanı ve yardımcısı oldukları için yine yasa gereği bu görevi alamıyorlardı.!