bugün

uzak tanıklarıyız
kulağımızda seken hayatların ...

matarasında damlasız
çöllere serilmiş adamlardık
gözlerinin ferine bu şehrin
yeni surlar dikmeye sevdalandık

demirci zırhlarımıza giydirdik sabrı
kalkanlarımıza çığlıklar sürdük de
sıyrılamadık yüzümüzdeki esmer lekelerden

tanıklarıydık uzak cinayetlerin
görülmeyen
gömülmeyen cesetlere ağlattık gözlerimizi
uzak durdu sıcaklığı yeminli dillerin

şehirler batıyorduşehrimiz, batacağı sabaha geceden bakıyordu
duyulmuyordu içimizdeki matem
matematiksel kaoslardan

içimizde zenci bir ülke kara kara düşünüyordu!

madem duyulmuyorduk
bağırmalıydık katılmalıydık
da katlanmamalıydık demek

sesimiz uzak tanıklarımızda ses mi buluyordu?
*