bugün

stefan zweig'in bir romanı. türkiye'de acımak, tehlikeli merhamet, sabırsız yürek gibi farklı isimlerde, çeşitli yayınevlerince neşredilmişliği vardır.

yazar eseri "vicdan hatırladığı sürece hiçbir suç unutulmaz." diyerek bitirir ki burada bahsedilen vicdan zweig'in vicdanıdır. yazarın abarttığını söyleyenler olsa da insan psikolojisindeki o hassaslığı ustaca anlatmak herkesin harcı değildir.
Geçenlerde ikinci el kitap satan bir yerden almıştım bu kitabı 1984 baskısıydı. Bir kaç yaprağı düşmek üzereydi ki okurken de bir kısmı düştü. Teknoloji çağı herkesin kindlelardan kitap okuduğu bir zamanda çok da çekici görünmüyordu insanların gözüne. Zira ben de bu aralar Zweig'ın psikolojik tahlillerine kafayı takmış olmasam belki de başlamayacaktım ancak bir sayfa okumakla kendine çeken bir kitap bu. Konusu her ne kadar Türk filmlerini hatırlatsa da insanın içinden geçen duygulara, kafasının içinde bağırıp duran seslere bu kadar hakim olmak çok büyük bir özveri ve dikkati gerektiriyor. Zweig'a bu anlamda hayran olmamak elde değil.

--spoiler--
Hoffmiller'ı kitap sonuna kadar haklı buldum. istemediği bir durumun içine sadece merhamet duygusu nedeniyle giremezdi. Edith'in kötürümlüğü sebebi ile herkese istediğini yaptırabilmesi, herkesin küçük bir çocuğu şımartırcasına her şeyine razi olması beni rahatsız etti. Tabi kitap başka bir yönde ilerliyor ancak ben neden edith'le başka şekilde konuşup bu durumu düzeltmiyorsunuz diye ona kızıp durdum. Buna rağmen kitabın bazı yerlerinde Hoffmiller'e ettiği sözler bıçak gibiydi. Merhamet ve acıma duygusunun bir başka yönünü bu kitapta görebilmek mümkün. Vicdaninizin böyle durumlarda sizi hiç bırakmaması asıl sorun. 'Vicdan hatırladigi sürece hicbir suç unutulmaz'.
Hoffmiller'ın sakat(kitapta bahsedildigi gibi dile getiriyorum) bir kızla birlikte olmamasının en büyük nedeni çevresindeki insanlardı. Aklında sürekli onunla dalga geçmeleri düşüncesi vardı. Ne de kötü şeylere sebep oldu bu düşünce. Bizler -acımakta üstümüze yoktur- sakat insanlara acıyıp onlarla birlikte olan insanlara da acır ve nasıl yapabildi gibi düşüncelere kapılırız. En büyük hata burada, bunu yapanlara ya acınılır ya da çok büyük bir yüreklilik sergilemişçesine övünülür. Neden bir kılıf uydurma zorunlulugu içine gireriz ki? Bu insanları rahatsız etmekten başka bir işe yaramaz oysaki.
Kitabın sonunda Hoffmiller'in kendi doğrusu için geç kalması edith'in ölümüyle sonuçlandı. Bizlere ders vermek için en doğrusu buydu galiba.

--spoiler--

Dr. Condor'un şu sözleri kaldı aklımda "yarım yapılmış işler ve iyi belirtilmemiş sözler her zaman kötü sonuç verir. Bu dünyanın bütün kötülükleri yeterince belirtilmemiş ve yarım bırakılmış sözlerden ve davranışlardan gelir." Sürekli üzerine düşündüğüm şu satırlar. iki insan arasındaki anlaşmazlığın sadece ağızdan çıkacak bir kaç söze bağlı olması. Tüm kavgalarımızın, sıkıntılarımızın, tartışmalarımızın izah eksikliği veya üsluptan kaynaklı olması komik geliyor ama öyle. Siz bir kaç lafı tam anlatamadıginiz için bir yerlerde birileri kırılıyor, inciniyor. Bunun için söz ustası olmak değil sadece dikkat gerekiyor.