bugün

hava yağmurluydu. sevmezdi aslında ahmet böyle havaları. yaptığı hata kulaklarındaki uğultuyu artırıyordu. geri dönebilseydi geçmiş sana bırakır mıydı bilmiyordu. tek düşünebildiği yağmur çok bastırmadan beykoza ulaşma isteğiydi.
beykoz'da indi, ayağı tökezledi ve altınları yere düşürdü. yere düşen altınları almak için eğildiğinde ntv muhabiri ona şöyle bir baktı. 'niah niah niah,yere düşen 1 lirasını eğilip alan insan'dan farkın yok alt seviye yaşam formu seni!' dedi, diğer yandan kankası cool adam 'cool insanlar yere bir şey düşürmeyecek kadar havalıdır ' diye ekledi.
düşündü ahmet 'raskolnikov olsa ne yapardı şimdi?' diye.
içindeki diğer ahmet hınzır hınzır güldü:

seni dostoyevski bile kurtaramaz.

'beni dostoyevski bile kurtaramaz' dedi ahmet kendi kendine ve iddaa bayisine doğru yavaş adımlarla yürüdü.
yürürken yolda araba çarptı ahmete ve öldü. *
belediye otobüsünde şoförün bahsettiği boşluğu bulan arkadaşın resmini çektim. bakıp bakıp ibret alıyorum.
(bkz: nasıl galatasaraylı oldum)
--spoiler--
merhaba sevgili günlük. bugün uyandım yatağımın kenarında bana bakan bir karafatma ile karşılaştım antenleri ile bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. o heybetli duruşu ile bana onurlu mücadelemizi hatırlattı! nasılda bakıyordu gözlerime dik dik ezilen sosyalist hamam böcekleri platformu başganı gibiydi. hiç kıpırdamadım yerimden antenleri ile zafer işareti yaparak uzaklaştı gardırop arkasına doğru. belli ki mücadelesine inanmış faşist karafatmalara karşı direniş içerisinde bulunan onurlu bir karafatmaydı. gurur duydum.

yatağımdan kalktım geçen gece içtiğim 8 biranın kutuları etrafa saçılmıştı. elimi yüzümü yıkamak ve ferahlamak istemiştim musluğa doğru yaklaştım sular kesikti! kahrolsun emperyalist sistem kahrolsun burjuvazi diye haykırdım tekrardan! mücadelemde ne kadar haklı olduğumu anladım! ödemediğim su faturasını zorla dayatarak ödememi istiyordu faşist düzenin diktatörleri! mutfağa gittim dolapta kalmış biramı açtım ve yüzümü bira ile yıkadım sonuçta uyanmak içindi her şey kalanını'da bir güzel içtim.

okulda kantinde oturan tosuncukları gördüm nasıl moralim bozuldu anlatamam günlük! arka duvara yerleştirdikleri sözde bayrakları ile egemen güçlere hizmet etmeye devam ediyorlardı! oysa proletaryanın yapacağı devrimden ve onları alaşağı edecekleri günden habersizlerdi. acıdım yine o pist faşistlere! ekonomi dersinin hocası nurettin ile kavga ettim kapitalizmi doğru bir şey miş gibi gösteriyor yavşak dayanamıyorum! en yakın zamanda bir olay çıkartıp sağı solu taşlamam gerek günlük çok doluyum anlatamam.

okuldan çıktıktan sonra komünist düşüncenin yüksek değerlerinden biri olan arkadaşım banu ile burger king de yemek yedik harika bir sohbet ortamımız oluştu. özgürlükçü bir kadının ruhu ile birleşen fikirler ufkumun dahada genişlemesine yardımcı oldu. birlikte faşizan düzende seks özgürlüğünü tartıştık pozisyonlar hakkında değerlendirmelerde bulunduk. o en çok köpekleme pozisyonunu sevdiğini söyledi bende doğal olarak "bende o pozisyona bayılıyorum" dedim. birden gözlerindeki ışıltıyı gördüm hemen oradan kalkıp eve doğru yola koyulduk. ee içkisiz bir seks düşünülemez hemen tekelci ahmet abi ye uğradım bir şişe votka ve yanında içecek meyve suyu aldım. eve girdik 3 kadeh votkadan sonrasını hatırlamıyorum dehşet bir sevişme yaşadık banu ile ben onun arkasındayken zafer işareti yapmasına anlam veremedim bir tek. sanırım bir faşistle seviştiğini sandı tabi hemen kızdım! kendine gel dedim! hemen kendine geldi. sonra su faturasını ödemediğim için banu leş gibi tuvalete girmek zorunda kaldı o iğrenç koku yüzünden ve votkanın'da etkisi ile güzelim kız böğüre böğüre kustu! bir de onun pisliği eklendi pisliğin üstüne inanılır gibi değil. ancak faşist güçlere inat ödemeyeceğim faturamı!

işte buda böyle bir gündü sevgili günlük! keleş ulaş sulaş kurtuluşa kadar traş!
--spoiler--